17 Ağustos Marmara depremi anısına siyah kurdele

nk83

Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.092
Tepki
83.463
Puan
113
Konum
İstanbul
ribbon-black_68.png


17 Ağustos Marmara depremi anısına siyah kurdele

Çeşitli gün ve etkinliklerde sayfa yapısını Doodle'larla değiştirerek hatırlayan Google, Marmara depremini de unutmadı. 17 Ağustos Marmara depreminin 14. yılında Google, depremde hayatını kaybedenlerin anısına sayfasının alt kısmına siyah kurdele yerleştirdi. Fare işaretçisi siyah kurdelenin üzerine getirildiğinde, "1999 yılında İzmit depreminde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz" ifadesi beliriyor.

17 Ağustos 1999 yılında saat 03.02 sıralarında merkez üssü Gölcük olan 7,5 büyüklüğündeki depremde, yaklaşık 40 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Sabah

 
OP
nk83

nk83

Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.092
Tepki
83.463
Puan
113
Konum
İstanbul
-ayaksiz-yasayabiliriz-ama-omurgasiz-asla--3533643.Jpeg


‘Ayaksız yaşayabiliriz ama omurgasız asla!

Bugün 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 14. yıldönümü... Ailesini ve iki bacağını kaybeden Ufuk Koçak ile deprem sonrası dört yıllık arama sonucu oğlunu kimsesizler mezarında bulan Emine Cebeci ile konuştuk.

Bugün 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 14. yıldönümü. Yakınlarının kaybını, mahallelerinin yok oluşunu yaşayan binlerin acıları Gölcük sokaklarında hala hissediliyor. Halkın ortak cümlesi, “Bu hatıralarla yaşamaya alıştık ama ağustos ayı bizim için yas ayı.” Her şeye rağmen hayatın hala çok güzel olduğunu düşünlerden biri, depremde annesini, kuzenini, teyzesini ve çok sayıda arkadaşı ile beraber 2 bacağını kaybeden Ufuk Koçak. Bir diğeri de en son enkazdayken gördüğü kaybolan oğlunu 4 yıllık arama sonucu kimsesizler mezarlığında bulan Gölcük Engelliler Derneği Başkanı Emine Cebeci. Koçak ve Cebeci 17 Ağustos 1999’da yaşadıklarını ve hayata bugünkü bakışlarını Milliyet ile paylaştı.

‘İki bacağımı kaybettim’
Hayatının en uzun yürüyüşünü 17 Ağustos 1999’da yaptığını belirten Ufuk Koçak (36), 11 yıl önce bugünü şöyle anlattı: “Askerden yeni gelmiştim. Arkadaşımla beraber Değirmendere ile Gölcük arasında dağa tırmandık. 25 kilometre kadar yürüdük. Ömrümün en uzun yürüyüşünü gerçekleştirdim. Saat 01.00 civarı Gölcük’teki eve gittim, yattım. Uğultu ile uyandım. Normalde evde anneannem, teyzem, ben yaşıyoruz. Ama o gün evde kuzenim, annem ve teyzemin kızı da vardı. 3 aile bir aradaydık depremin olduğu gün. Ben 3 gün enkazda kaldım. Aslında beni 1 gün sonra buldular ama 2 gün çıkartamadılar. Annemi, kuzenimi, teyzemi ve çok sayıda arkadaşımı kaybettim. Anneannem, teyzemin kızı ve ben kurtulduk. Benim 2 ayağım kurtulamadı. Sırayla Gölcük Devlet Hastanesi, Gölcük Askeri Hastane, GATA, Kadıköy Öğretmenler Hastanesi’nde tedavi görüp maceramı Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde sonlandırdım. Rehabilitasyonum ve protezlerim Almanya’da yapıldı.”

‘Dik durmamız lazım’
Enkazda geçirdiği 3 günün ve tedavi için geçirdiği yılların ardından Koçak, şimdi eski hayatına devam ediyor. Önceden de ilgilendiği tüm doğa sporları ile hala ilgilenen Koçak, hayata bakışını şu sözlerle anlattı: “İnsan ayaksız yaşayabilir ama omurgasız yaşayamaz. Dik bir duruşumuz olması lazım. Öyle kuru kuruya nefes alarak. İçini doldurmak lazım. Madem hayattayım o zaman tadını çıkartmak lazım.”

‘Kapımı 4 yıl hiç kapatmadım’
Gölcük Engelliler Derneği Başkanı Emine Cebeci, 2 çocuk annesiydi. 14 önce bugün kızı İstanbul’da, oğlu ise Gölcük’teki evde yanında olan Cebeci, o anları ve sonrasını şöyle anlattı:
“Evdeydik deprem olduğunda. Enkazın altında kaldığımda oğlumun bedenini görüyor, sesini duyabiliyordum. İlk onun enkazdan çıkarılmasını istedim. Oğlum 13 saat, ben 16 saat sonra enkazdan çıkarılabildik. İlk çıktığımızda bizi gören herkes benim öleceğimi düşünüyordu. Bembeyaz tişörtüm o an kıpkırmızıydı. Oğlumun ise sadece ayağında bir sorun vardı. Farklı hastanelere götürüldük. Gölcük Askeri Hastane’ye götürülen oğlumu en son enkaz altındayken gördüm. Hastaneye götürüldükten sonra izine ulaşamadım.

‘Hâlâ aranan çocuklar var’
Hukuk mücadeleme başladım. Bu sırada kapımı hep açık bıraktım, gelir diye. Askeriyenin bana verdiği bilgi İstanbul’a gömüldüğü şeklindeydi. Ben yine de mahkeme kararı ile 18 tane olan 17 Ağustos mezarlığını açtırma kararını aldım. Oğlumun orada olacağını hiç tahmin etmedim, başka kayıpları buldurmak istedim. Fakat oğlumun cansız bedeni oradaydı. Çok sağlam gözüktüğü için hastanede ilgilenilmediğini, gözden kaçtığını düşünüyorum. Kasıkta kırılan kemiğin damarı yırtması sonucu ölümün gerçekleştiği raporlandı. Onların gözden kaçırmaları benim 4 yıl oğlumu aramama sebebiyet verdi. Ben oğlumu buldum fakat hala arananlar var.”

Enkazdan çıkıp dünyayı solladı
17 Ağustos 1999 Marmara Depreminde enkaz altında kalan milli motosikletçi Sofuoğlu, beton yığınlarının içinden çıkarak motoruyla dünyanın zirvesine oturmayı başardı. Deprem, o gece binlerce insanın hayatına mal olurken, bazıları için de yeni başlangıçlar doğurdu. İlk yarışını depremden bir gün önce kazanan dünya şampiyonu motosikletçi Kenan Sofuoğlu için de deprem yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Enkazda hayatta kalma mücadelesi veren Sofuoğlu, depremin ardından geçen 14 yılda 3 kez dünya şampiyonu ve birçok kez de uluslararası derece elde etti. Deprem sonrasında tüm mal varlıklarını kaybettiklerini aktaran Sofuoğlu, “Can kaybının dışında ailemin maddi açıdan da çok sıkıntısı oluştu. Biz de varımızı yoğumuzu kaybetmiştik. Bir dairemiz altında da arabamız vardı onlar tamamen yok oldu” dedi. Depremden bir süre sonra herşeyin normalleşmeye başladığını ifade eden Sofuoğlu, enkazdan çıktıktan sonra motor sporlarıyla uğraşmaya devam ettiğini söyledi. “Deprem olunca hayallerim yıkıldı ve ‘bir daha yarışamayacağım’ diye düşündüm” dedi.

Her şey sıfırdan başladı
Sofuoğlu, deprem sonrası oluşan psikoloji ve yaşam koşullarının hayata günübirlik bakmaya ittiğini anlatarak, enkazdan ilk çıkanın kendisi ve 2002 yılında vefat eden abisi Bahattin olduğunu söyledi. Deprem bittikten 1 saat sonra oturdukları 5 katlı binanın tamamen yok olduğunu aktaran Sofuoğlu, babasını binadan çıkarttıkları an ailecek birbirlerine kenetlendiklerini ifade etti. Sofuoğlu, her şeylerini kaybetmelerine rağmen kendilerini teselli eden tek şeyin aynı evde yaşayan hiç kimseye zarar gelmemesi olduğunu aktardı. (AA)

‘Travma nesilden nesile geçer’
Depremde hasarlı olduğu halde yıkılmayan evlerin insanlar üzerinde travmatik etkisi var.

Depremin meydana geldiği bölgelerde 14 yıldır yıkılamayan hasarlı binalar, büyük felaketi yaşayan halkın travmalarını devam ettiriyor. Büyük Marmara depreminden 1 yıl sonra Yalova ve İzmit’te “Deprem psikolojik yardım ve eğitim projesi” gerçekleştiren Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme Derneği (EMDR) Başkanı ve uzman klinik psikolog Emre Konuk, “Kişinin depremle ilgili bir travmatik yaşantısı var ise ve bu travmatik yaşantı aşılmamış, çözülmemiş haldeyse bir bina yıkıntısının görüntüsü veya televizyonda bir binayı yıkılırken görmek çeşitli sorunlar yaratabilir. Kişi göçük altında kalmışsa kapalı, dar yerlerde kalıyor olmak, asansör uçak gibi, tüm bunlar travmayı tetikleyebilir” dedi.
Büyük Marmara depreminden 1 yıl sonra Yalova ve İzmit’te “Deprem psikolojik yardım ve eğitim projesi” gerçekleştiren uzman klinik psikolog Emre Konuk, yaşanılan travma sonrası bozuklukların hala analiz edilebilecek olduğunu belirterek, depremden yalnızca o dönem yaşayan insanların etkilenmediğini ardından gelecek olan nesilde de bu depremin izlerinin görülebileceğini söyledi.

14 yıldır hukuk mücadelesi veriyor
Marmara depreminde 19 yaşındaki kızını çalıştığı hastanenin enkazında kaybeden Muharrem Taşlı, kızının ölümünde ihmal olduğu şüphesiyle 14 yıldır verdiği hukuk mücadelesine devam ediyor.

Baba Taşlı, 17 Ağustos 1999 Marmara depremine 8 katlı özel bir hastanede çalışırken yakalanan kızını 2 gün süren uzun uğraşlar sonucu göçük altından çıkardıklarını anlattı. Deprem gecesi kızının hastanede nöbetçi olduğunu anlatan Taşlı, “Yaşadığımız şoku atlatıp, bulduğumuz araçla Konuralp’ten Düzce’ye indik. Hastanenin yıkıldığını gördük. Kızımın çıkma imkanı olduğu halde içeride bulunanları uyarmaya çalıştığını, artçılar nedeniyle kayganlaşan zeminden dolayı binadan çıkamadığını çevredekilerin konuşmalarından öğrendim” diye konuştu.
Taşlı, kızını göçük altından çıkartıldığı sırada hastanenin başhekiminin bilgisayarları ve evrakları kaçırmanın telaşına düştüğünü öne sürdü. Taşlı, çöken binada resmi rakamlara göre 11 kişinin öldüğünü, gerçek rakamın 30 olduğunu söyledi. (AA)

14 yılda ne değişti?
Merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan, 17 Ağustos 1999’da 03.02’de 45 saniye süren 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi’nin ardından yeni bir afete hazırlık için başlatılan çalışmalar devam ediyor. “Asrın felaketi” olarak nitelendirilen depremde resmi verilere göre 17 bin 840 kişi öldü, 43 bin 953 kişi yaralandı, 285 bin konut ile 40 binden fazla iş yeri hasara uğradı. Depremden en fazla zarar gören iller arasında yer alan Sakarya’da inşa edilen 8 bine yakın kalıcı konuttan oluşan, “yeni yerleşim bölgesi” olarak nitelendirilen Camili ve Karaman mahallelerindeki nüfus, son yıllarda yapılan Deprem Yönetmeliği’ne uygun konutlarla 75 bine yaklaştı. Sakarya Büyükşehir Belediyesi, kent merkezine göre daha sağlam zemine sahip yeni yerleşim bölgesini cazibe bölgesi haline getirmek için Yenikent Park, Yenikent Kültür Merkezi ve Korucuk Park gibi sosyal donatılar inşa etti. n SAKARYA AA - KEMAL KAYMAK

Milliyet

 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst