Kristen Stewart
Daimi Üye
AÇEV, 0-6 yaş dönemi eğitimin yaşamsal önemi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmeyi hedefliyor
AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), 14 yıla yayılan yoğun birikimi sonucunda okul öncesi ve yetişkin eğitimi alanlarında uzmanlaştıktan sonra, şimdi de 0-6 yaş dönemi eğitimin yaşamsal önemi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek ve daha fazla çocuğa okul öncesi eğitim hizmeti sağlanabilmesi amacıyla "7 Çok Geç" adlı bir kampanya düzenlemeye başlamıştır.
Yeterli beslenme önemli
Erken çocukluk adı verilen 0-6 yaş arası dönem çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir. Beyin gelişiminin büyük bir bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir.
Bu yüzden bu dönemde çocuğun yeterli beslenmesi, etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması gerekmektedir. Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır.
Sonra çok geç olabilir
Nüfusunun yarısından fazlası 25 yaşın altında olan ve yılda 1.4 milyon bebeğin doğduğu ülkemizde, 0-6 yaş grubundaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'sı okul öncesi eğitimi hizmetlerinden yararlanabilmektedir.
Bu yaşlardaki eğitim eksikliğinin sonradan giderilmesinin neredeyse imkansız olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu tablo gelişmiş ülkeler düzeyine yükselmeye çalışan bir ülke açısından hiç de iç açıcı değildir.
Nitelikli ve etkili bir erken çocukluk eğitiminin ülkemize başlıca katkıları:
• Çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmalarını sağlar.
• Dilsel, zihinsel, fiziksel, sosyal ve duygusal açıdan gelişmiş çocuklar okula hazır olur, daha rahat uyum sağlar, böylelikle ilköğretim kalitesi yükselir.
• Okula hazır çocukların sınıfta kalma ve okulu terk etme oranları düşer, bu da maliyetleri azaltır.
• Toplumdaki vasıflı çalışan sayısı artar, yükselen üretim ekonomik yarar getirir.
• Toplumda suç oranları düşer.
• Sosyo-ekonomik ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin etkisi hafifler.
• Kadınların işgücüne katılımlarını, ayrıca çalışma verimliliklerini artırır.
• Sağlıklı ve iyi beslenen çocukların ölüm oranları düşer.
• Geleneklerin nesilden nesle aktarılmasına, oluşması istenen yeni değerlerin tohumlarının atılmasına olanak tanır.
• Köyden kente göçün getirdiği sorunların çözümüne katkıda bulunur.
Türkiye’deki durum
Türkiye'de kurum merkezli eğitim modeli şimdiye dek benimsenen ana model olmuştur. 4-6 yaş grubundaki çocukların yüzde 25'i , 5-6 yaş grubundaki çocukların ancak yüzde 32'si Milli Eğitim Bakanlığı'na veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı okulöncesi kurumlardan faydalanmaktadır.
Okulöncesi eğitim kırsal kesim ve gecekondu yerleşiminin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan çocuklara ulaşamamakta (Ağrı yüzde 4.2, Şanlıurfa %11, Şırnak yüzde 17,23; MEB 2006), her yıl milyonlarca çocuk potansiyellerinin en üst sınırına kadar gelişme hakkını kullanamamaktadır.
Türkiye, tüm orta ile düşük gelirli ülkeler arasında en düşük okulöncesi eğitim oranlarından birine sahip.
Dünyadaki durum
Zorunlu eğitim öncesinde, 3-5 yaşlarında erken çocukluk eğitimine ulaşan çocuk oranlarına bakıldığında ekonomik açıdan çok benzetildiğimiz Meksika'da yüzde 70; Fas'ta yüzde 34, Ürdün'de yüzde 27, Suriye'de ise yüzde 9; Doğu Avrupa ülkelerinde en az yüzde 50; üye olmak istediğimiz AB ülkelerinin her birinde bu oranlar yüzde 100'e yakındır.
Brezilya'daki PROAPE programı, sınıfta kalmaları ve ilkokuldaki maliyetleri azaltarak program için yapılan yatırımı karşılamıştır. Filipinlerdeki Ulusal Erken Çocukluk Programı sayesinde ortaya çıkan bir Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı toplumla devlet arasındaki işbirliğine güzel bir örnek oluşturmuştur.
Fransa'da yüzde 100'lük bir orana ulaşan okul öncesi eğitimin asıl amacı, yetersiz koşullarda bulunan ve annesi çalışan çocukların ilkokula hazırlanmalarına yardımcı olmak olduğu kadar, özel eğitimi gerektiren çocukların erken teşhis ve tedavisini sağlamaktır.
AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı), 14 yıla yayılan yoğun birikimi sonucunda okul öncesi ve yetişkin eğitimi alanlarında uzmanlaştıktan sonra, şimdi de 0-6 yaş dönemi eğitimin yaşamsal önemi konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek ve daha fazla çocuğa okul öncesi eğitim hizmeti sağlanabilmesi amacıyla "7 Çok Geç" adlı bir kampanya düzenlemeye başlamıştır.
Yeterli beslenme önemli
Erken çocukluk adı verilen 0-6 yaş arası dönem çocuğun en hızlı geliştiği dönemdir. Beyin gelişiminin büyük bir bölümü 0-4 yaş arasında tamamlanmaktadır. Erken çocukluk dönemindeki deneyimler beynin çalışma biçimi için belirleyicidir.
Bu yüzden bu dönemde çocuğun yeterli beslenmesi, etkileşimde bulunabildiği, onun gelişimini destekleyen bir ortamda bulunması gerekmektedir. Erken çocukluk eğitimi insan gelişiminin başlangıç noktasıdır.
Sonra çok geç olabilir
Nüfusunun yarısından fazlası 25 yaşın altında olan ve yılda 1.4 milyon bebeğin doğduğu ülkemizde, 0-6 yaş grubundaki 7 milyon çocuğun ancak yüzde 16'sı okul öncesi eğitimi hizmetlerinden yararlanabilmektedir.
Bu yaşlardaki eğitim eksikliğinin sonradan giderilmesinin neredeyse imkansız olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu tablo gelişmiş ülkeler düzeyine yükselmeye çalışan bir ülke açısından hiç de iç açıcı değildir.
Nitelikli ve etkili bir erken çocukluk eğitiminin ülkemize başlıca katkıları:
• Çocukların ve ülkemiz insanının uzun vadede daha üretken, daha yaratıcı, sorun çözmede daha yetkin olmalarını sağlar.
• Dilsel, zihinsel, fiziksel, sosyal ve duygusal açıdan gelişmiş çocuklar okula hazır olur, daha rahat uyum sağlar, böylelikle ilköğretim kalitesi yükselir.
• Okula hazır çocukların sınıfta kalma ve okulu terk etme oranları düşer, bu da maliyetleri azaltır.
• Toplumdaki vasıflı çalışan sayısı artar, yükselen üretim ekonomik yarar getirir.
• Toplumda suç oranları düşer.
• Sosyo-ekonomik ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin etkisi hafifler.
• Kadınların işgücüne katılımlarını, ayrıca çalışma verimliliklerini artırır.
• Sağlıklı ve iyi beslenen çocukların ölüm oranları düşer.
• Geleneklerin nesilden nesle aktarılmasına, oluşması istenen yeni değerlerin tohumlarının atılmasına olanak tanır.
• Köyden kente göçün getirdiği sorunların çözümüne katkıda bulunur.
Türkiye’deki durum
Türkiye'de kurum merkezli eğitim modeli şimdiye dek benimsenen ana model olmuştur. 4-6 yaş grubundaki çocukların yüzde 25'i , 5-6 yaş grubundaki çocukların ancak yüzde 32'si Milli Eğitim Bakanlığı'na veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı okulöncesi kurumlardan faydalanmaktadır.
Okulöncesi eğitim kırsal kesim ve gecekondu yerleşiminin yoğun olduğu bölgelerde yaşayan çocuklara ulaşamamakta (Ağrı yüzde 4.2, Şanlıurfa %11, Şırnak yüzde 17,23; MEB 2006), her yıl milyonlarca çocuk potansiyellerinin en üst sınırına kadar gelişme hakkını kullanamamaktadır.
Türkiye, tüm orta ile düşük gelirli ülkeler arasında en düşük okulöncesi eğitim oranlarından birine sahip.
Dünyadaki durum
Zorunlu eğitim öncesinde, 3-5 yaşlarında erken çocukluk eğitimine ulaşan çocuk oranlarına bakıldığında ekonomik açıdan çok benzetildiğimiz Meksika'da yüzde 70; Fas'ta yüzde 34, Ürdün'de yüzde 27, Suriye'de ise yüzde 9; Doğu Avrupa ülkelerinde en az yüzde 50; üye olmak istediğimiz AB ülkelerinin her birinde bu oranlar yüzde 100'e yakındır.
Brezilya'daki PROAPE programı, sınıfta kalmaları ve ilkokuldaki maliyetleri azaltarak program için yapılan yatırımı karşılamıştır. Filipinlerdeki Ulusal Erken Çocukluk Programı sayesinde ortaya çıkan bir Erken Çocukluk Bakım ve Gelişim Programı toplumla devlet arasındaki işbirliğine güzel bir örnek oluşturmuştur.
Fransa'da yüzde 100'lük bir orana ulaşan okul öncesi eğitimin asıl amacı, yetersiz koşullarda bulunan ve annesi çalışan çocukların ilkokula hazırlanmalarına yardımcı olmak olduğu kadar, özel eğitimi gerektiren çocukların erken teşhis ve tedavisini sağlamaktır.