elma şekeri
Daimi Üye
İlaç zorunlu bir tüketim maddesidir. Diğer tüketim maddelerinden farklı olarak, hatalı kullanımı halinde insan hayatına mal olabilecek yan etkiler gösterebilir. Ayrıca gelişmekte olan ülkeler için zorunlu bir ithal üründür. Bu derlemede özellikle ekonomik bir darboğazda olan ülkemizde, ilaçların daha akılcı bir biçimde kullanılmasıyla ilgili bir durum değerlendirmesi yapılmış ve bazı öneriler ileri sürülmüştür.
Dünya Sağlık Örgütü ilacı "fizyolojik sistemleri ya da patolojik durumları alanın yararı için değiştirmek ya da incelemek amacıyla kullanılan ya da kullanılması öngörülen bir madde ya da ürün" olarak tanımlar. Farmakolojik açıdan ilaç hastalıkların tedavisi, önlenmesi (profilaksi), tanısı ve daha kısıtlı olarak da diğer tıbbi amaçlar için (gebeliğin önlenmesi gibi) kullanılır. Günümüzde ilaçların en önemli kullanım aracı hastalıkların tedavisidir.
Tüm ilaçların istenen etkileri yanında istenmeyen etkileri de söz konusudur. Bunlara yan etkiler denir. Öyleyse ilaç kullanımında sağlanacak yarar yanında potansiyel bir zararlı etki de beklenmelidir. Yani bir yararı zarar oranı söz konusudur. Bu görecelidir. Kanserli bir hastada, tedavi sağlanamazsa hasta öleceği için yararı zarar hesabı yaparken bazı toksik etkilere göz yumulabilir. Fakat nezle, migren, dermatit gibi iyi huylu olaylarda zararlı etki oranı küçük bile olsa iyi hesaplanmalıdır.
ilacı önermeye, zaman-doz süresini saptamaya tek yetkili olan hekimdir.
1- Jenerik olarak verilecek ilacın saptanması
Günümüzde bir ilaç patlaması da diyebileceğimiz hızlı bir şekilde piyasaya yeni ilaçların girmesi söz konusudur. Bu aslında bir bilgi patlaması olduğunu işaret eder. Her geçen gün yeni tedavi rejimleri ve yeni birçok ilaç çıkmaktadır. Farmakoloji eskiden düşünüldüğü gibi belleğe dayanan ezberci niteliğini yitirmiştir. Artık mantıklı düşünerek, rehber ve kitaba bakılarak ilaç yazmanın gerektiği bir aşamaya gelinmiştir.
Doktorlar herhangi bir seçimde birçok önemli etken göz önüne alırlar ve olay sonunda bireyselleştirilmek zorunda kalınır. Yani "Tıpta hastalık yok hasta vardır" kuralı tedavide de ön plana çıkar. Çünkü hastanın yaşı, ağırlığı, hastalığa bağlı karaciğer ve böbrek gibi organlarının yeteneklerinde oluşan değişmeler, ilaca toleransı, hatta genetik yapısı ve cinsiyeti zaman-doz süresini hesaplarken göz ardı edilmemelidir.
2- Jenerik adına karar verilen ilacın piyasa isminin saptanması
Hekim burada da ciddi bir reklam propogandist baskısına maruz kalır. Hatta siyasi (yabancı ilaç firmalarının ilaçlarına hayır) ya da ekonomik olarak (büyük firmaların ilaçları daha güvenli olur gibi) bazı önyargılar seçimi etkiler. Belli bir süre sonra hekim kendine göre bir tercihler rehberi oluşturur. Reçetede kullandığı ilaç çeşidi zamanla kalıplaşır. Hatta alışkanlık haline gelen ilacını değiştirmemekte ısrar eder. Özellikle ülkemizde muayenehane hekimliğinde, hekimin hastanın hastalığını fazla bir laboratuar istemine gitmeden "hatta yürüyüşünden" anlaması gereksinimi ve reçete yazarken herhangi bir kaynağa bakmasının hasta ve yakınlarının gözünde şöhretini zedelemesi fikri, olayın iyice ezbere bir şekil almasını gerektirmektedir.
Hasta reçetesiyle birlikte eczaneye geldiğinde bir diğer sorunlar zinciriyle karşı karşıya kalmaktadır. Reçete aslında eczacıya hitap eden teknik bir yazıdır. Eczacıya hekimin kararını iletir. Günümüzde ilaçların pek çoğu özel ve bölünemez ambalaj içinde "mühtahzar" halinde satışa sunulduğu için eczacının geçmişteki reçete yapımındaki rolü ortadan kalkmıştır. Eczacı bir çeşit dağıtıcı rolüyle karşı karşıya kalmıştır. Pratikte yaşanan bu hatalı tutum birçok soruna yol açmaktadır.
Oysa eczacı hekimin reçetesini inceleyip, herhangi bir yanlışlığı engellemek ve hastaya ilacın doğru kullanımı, çıkabilecek olası sorunlar ve nasıl saklanacağını anlatmakla yükümlüdür. Fakat günümüzde hekimin, eczacıya hitap ederek gönderdiği bu teknik mektup genellikle sahibini bulamamaktadır. Ayrıca ülkemizde sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan insanların büyük bir kısmı birinci basamak tedavi hizmetini doktora gitmeden eczanelerde çözmeye yönelmektedir. Zaten ülkemizde antibiyotikler, kortikosteroidler vb. birçok kullanımı özellik gösteren ilaç grubu reçetesiz olarak eczaneden satın alınabilmektedir. Eczacının buna bir denetim ve bilgi birikimi desteği vermesi sağlanmalıdır.
Hasta ilacı aldıktan sonra genellikle evinde bir prospektüs okuyabilme savaşımına başlamaktadır. Çünkü ülkemizde prospektüslerde hem profesyonel sağlık elemanına hem de halka hitap eden bilgiler karışık bir sırada yazıldığından hasta büyük bir sıkıntıya düşmektedir. Ayrıca ülkemizde hasta uyuncunu (ilaç kullanma davranışını) konu alan iki araştırmanın sonuçlarına göre;
1. Ankara Etimesgut Sağlık Ocağında, hekimlerin çocuk hastalara yazdıkları reçetelerin, anneler tarafından ne ölçüde anlaşıldığı incelenmiş, sonuçta; a) Poliklinikten çıktıktan sonra annelerin % 73.3'ünün ilaçların nasıl kullanılacağını anlamadıklar, b) % 11.5'inin ilacı satın almadıkları, c) ilaçları alanların sadece % 58.5'inin istenilen biçimde ilacı kullandığı saptanmıştır.
2. Ankara Askeri Mevki Hastanesi polikliniklerinde erişkin hastalar üzerinde sistemik antibiyotik reçetesi verilen hastaların değerlendirmeye alınan 1 01'inin % 95'i bu tedaviyi gereği gibi uygulamamıştır. Hastaların bildirdikleri başlıca uyumsuzluk nedeni "kendini iyi hissedince ilacı kesmesi olmuştur. Ayrıca uyunçsuz hastaların diğerlerinden ayırd edilebilmelerinde karakteristik bir özellik saptanamamıştır. Bütün hastaların peşinen potansiyel yanlış ilaç kullanacağı düşünülebilir.
HASTALARA İLAÇ KULLANIMINDA ÖNERiLER
1. ilacı doğru yoldan, doğru zaman aralıklarında, doğru dozda ve belirtilen süre boyunca kesintisiz almalıdır.
2. Kendini iyi hissettiğinde ilacı kendiliğinden kesmemelidir.
3. ilaçtan yarar görmüyorsa durumu doktora bildirmelidir.
4. ilacın kullanımıyla ilgili kuşkusu varsa doktoruna ya da eczacısına sormalıdır.
5. Dalgınlıkla ilacı unutabileceğini düşünüp bazı hatırIatıcı düzenlemeler yapmalıdır.
6. Komşusuna iyi gelen bir ilacın kendisine zarar vere- bileceğini unutmamalıdır.
7. Evlerde yıllardır duran bazı ilaçların aktivitelerini kaybetmiş olabileceğini hatta toksik bazı sorunlar oluşturabileceklerini göz ardı etmemelidir.
Dünya Sağlık Örgütü ilacı "fizyolojik sistemleri ya da patolojik durumları alanın yararı için değiştirmek ya da incelemek amacıyla kullanılan ya da kullanılması öngörülen bir madde ya da ürün" olarak tanımlar. Farmakolojik açıdan ilaç hastalıkların tedavisi, önlenmesi (profilaksi), tanısı ve daha kısıtlı olarak da diğer tıbbi amaçlar için (gebeliğin önlenmesi gibi) kullanılır. Günümüzde ilaçların en önemli kullanım aracı hastalıkların tedavisidir.
Tüm ilaçların istenen etkileri yanında istenmeyen etkileri de söz konusudur. Bunlara yan etkiler denir. Öyleyse ilaç kullanımında sağlanacak yarar yanında potansiyel bir zararlı etki de beklenmelidir. Yani bir yararı zarar oranı söz konusudur. Bu görecelidir. Kanserli bir hastada, tedavi sağlanamazsa hasta öleceği için yararı zarar hesabı yaparken bazı toksik etkilere göz yumulabilir. Fakat nezle, migren, dermatit gibi iyi huylu olaylarda zararlı etki oranı küçük bile olsa iyi hesaplanmalıdır.
ilacı önermeye, zaman-doz süresini saptamaya tek yetkili olan hekimdir.
1- Jenerik olarak verilecek ilacın saptanması
Günümüzde bir ilaç patlaması da diyebileceğimiz hızlı bir şekilde piyasaya yeni ilaçların girmesi söz konusudur. Bu aslında bir bilgi patlaması olduğunu işaret eder. Her geçen gün yeni tedavi rejimleri ve yeni birçok ilaç çıkmaktadır. Farmakoloji eskiden düşünüldüğü gibi belleğe dayanan ezberci niteliğini yitirmiştir. Artık mantıklı düşünerek, rehber ve kitaba bakılarak ilaç yazmanın gerektiği bir aşamaya gelinmiştir.
Doktorlar herhangi bir seçimde birçok önemli etken göz önüne alırlar ve olay sonunda bireyselleştirilmek zorunda kalınır. Yani "Tıpta hastalık yok hasta vardır" kuralı tedavide de ön plana çıkar. Çünkü hastanın yaşı, ağırlığı, hastalığa bağlı karaciğer ve böbrek gibi organlarının yeteneklerinde oluşan değişmeler, ilaca toleransı, hatta genetik yapısı ve cinsiyeti zaman-doz süresini hesaplarken göz ardı edilmemelidir.
2- Jenerik adına karar verilen ilacın piyasa isminin saptanması
Hekim burada da ciddi bir reklam propogandist baskısına maruz kalır. Hatta siyasi (yabancı ilaç firmalarının ilaçlarına hayır) ya da ekonomik olarak (büyük firmaların ilaçları daha güvenli olur gibi) bazı önyargılar seçimi etkiler. Belli bir süre sonra hekim kendine göre bir tercihler rehberi oluşturur. Reçetede kullandığı ilaç çeşidi zamanla kalıplaşır. Hatta alışkanlık haline gelen ilacını değiştirmemekte ısrar eder. Özellikle ülkemizde muayenehane hekimliğinde, hekimin hastanın hastalığını fazla bir laboratuar istemine gitmeden "hatta yürüyüşünden" anlaması gereksinimi ve reçete yazarken herhangi bir kaynağa bakmasının hasta ve yakınlarının gözünde şöhretini zedelemesi fikri, olayın iyice ezbere bir şekil almasını gerektirmektedir.
Hasta reçetesiyle birlikte eczaneye geldiğinde bir diğer sorunlar zinciriyle karşı karşıya kalmaktadır. Reçete aslında eczacıya hitap eden teknik bir yazıdır. Eczacıya hekimin kararını iletir. Günümüzde ilaçların pek çoğu özel ve bölünemez ambalaj içinde "mühtahzar" halinde satışa sunulduğu için eczacının geçmişteki reçete yapımındaki rolü ortadan kalkmıştır. Eczacı bir çeşit dağıtıcı rolüyle karşı karşıya kalmıştır. Pratikte yaşanan bu hatalı tutum birçok soruna yol açmaktadır.
Oysa eczacı hekimin reçetesini inceleyip, herhangi bir yanlışlığı engellemek ve hastaya ilacın doğru kullanımı, çıkabilecek olası sorunlar ve nasıl saklanacağını anlatmakla yükümlüdür. Fakat günümüzde hekimin, eczacıya hitap ederek gönderdiği bu teknik mektup genellikle sahibini bulamamaktadır. Ayrıca ülkemizde sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayan insanların büyük bir kısmı birinci basamak tedavi hizmetini doktora gitmeden eczanelerde çözmeye yönelmektedir. Zaten ülkemizde antibiyotikler, kortikosteroidler vb. birçok kullanımı özellik gösteren ilaç grubu reçetesiz olarak eczaneden satın alınabilmektedir. Eczacının buna bir denetim ve bilgi birikimi desteği vermesi sağlanmalıdır.
Hasta ilacı aldıktan sonra genellikle evinde bir prospektüs okuyabilme savaşımına başlamaktadır. Çünkü ülkemizde prospektüslerde hem profesyonel sağlık elemanına hem de halka hitap eden bilgiler karışık bir sırada yazıldığından hasta büyük bir sıkıntıya düşmektedir. Ayrıca ülkemizde hasta uyuncunu (ilaç kullanma davranışını) konu alan iki araştırmanın sonuçlarına göre;
1. Ankara Etimesgut Sağlık Ocağında, hekimlerin çocuk hastalara yazdıkları reçetelerin, anneler tarafından ne ölçüde anlaşıldığı incelenmiş, sonuçta; a) Poliklinikten çıktıktan sonra annelerin % 73.3'ünün ilaçların nasıl kullanılacağını anlamadıklar, b) % 11.5'inin ilacı satın almadıkları, c) ilaçları alanların sadece % 58.5'inin istenilen biçimde ilacı kullandığı saptanmıştır.
2. Ankara Askeri Mevki Hastanesi polikliniklerinde erişkin hastalar üzerinde sistemik antibiyotik reçetesi verilen hastaların değerlendirmeye alınan 1 01'inin % 95'i bu tedaviyi gereği gibi uygulamamıştır. Hastaların bildirdikleri başlıca uyumsuzluk nedeni "kendini iyi hissedince ilacı kesmesi olmuştur. Ayrıca uyunçsuz hastaların diğerlerinden ayırd edilebilmelerinde karakteristik bir özellik saptanamamıştır. Bütün hastaların peşinen potansiyel yanlış ilaç kullanacağı düşünülebilir.
HASTALARA İLAÇ KULLANIMINDA ÖNERiLER
1. ilacı doğru yoldan, doğru zaman aralıklarında, doğru dozda ve belirtilen süre boyunca kesintisiz almalıdır.
2. Kendini iyi hissettiğinde ilacı kendiliğinden kesmemelidir.
3. ilaçtan yarar görmüyorsa durumu doktora bildirmelidir.
4. ilacın kullanımıyla ilgili kuşkusu varsa doktoruna ya da eczacısına sormalıdır.
5. Dalgınlıkla ilacı unutabileceğini düşünüp bazı hatırIatıcı düzenlemeler yapmalıdır.
6. Komşusuna iyi gelen bir ilacın kendisine zarar vere- bileceğini unutmamalıdır.
7. Evlerde yıllardır duran bazı ilaçların aktivitelerini kaybetmiş olabileceğini hatta toksik bazı sorunlar oluşturabileceklerini göz ardı etmemelidir.