AKREP – Tekinsiz Bar’ın Filozofu

bitter_im

Kılıç Arslan
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
65.261
Tepki
55.649
Puan
113
Yaş
33
Konum
kocaeli
akrep-burcu-ozellikleri.png


”Ordunun hırslı başkomutanı ve Kraliçe’nin gözdesi olan Mars, güzel bir nedimeyle hiç bir yere varması beklenmeyen bir aşk yaşar! Mars’ın gayrı meşru çocuğuna hamile kalan talihsiz kız saraydan atılır. Köprüden atlamak üzereyken, arabasıyla oradan geçen yeraltı dünyasının amansız patronu Pluto tarafından kurtarılır ve onun metresi olur. Kendi kanından bir varisi olmayan Pluto, güzel metresinin zekası ve yetenekleriyle dikkat çeken çocuğuna Scorpio – Akrep adını verir ve onu evlat edinir! Ona sevgi veremez… Zira insan kendinde olmayan bir şeyi kimseye veremez! Ama gittiği her yere Scorpio’yu da götürür… Ve böylece ona bir çocuğun hatta birçok büyüğün sahip olmadığı bir şeyi, ”hayatta kalmak için gereken bilgeliği” öğretir.”

Herhalde ”İlk Akrep”in hayatı roman olsaydı, kitap böyle bir ”Prolog” ile başlardı :)))

Klasik yöneticisi Mars olup, sonradan Pluto’ya emanet edilen ve sonsuzluğun hiçlikle, hayatın ölümle, hazzın günahla, arzunun ifratla içiçe geçtiği 8’inci evde ikamet eden bir burçtan, başka ne beklenir ki?

Akrep Su grubunun Sabit üyesidir. Tabiatı itibariyle de güldür güldür akan bir nehrin üstüne kurulmuş bir baraja benzer. Baraj gölleri sabittirler ama suyun yolunu değiştirirler… O suyla tarlalar sulanır… Elektrik üretilir… Akrep de kendisine daima yerleşecek bir yer bulur ve lüzum gördüğü sürece orada tutunur. Girdiği her ortamı, dahil olduğu her hayatı değiştir. Bulduğu her kaynağı, maksimum fayda sağlayacak şekilde kullanır. Ama kendisi tam olarak anlaşılamayan ve karışılamayan ”enigmatik” bir figür olmaya devam eder :)

Çok neşeli ve iyimser bir tabiatları olduğu söylenemez! Zira tükeniş zamanında dünyaya gelmiş ve ölmeye yüz tutan bir doğada hayatta kalmaya çalışmışlardır. Onlar her şeyin bitmeye mahkum ve her durumun dönüşmeye açık olduğu bilgisini içlerinde taşırlar. Belki de bu nedenle iyi ya da kötü gibi yargıları yoktur. Daha ziyade iyi gibi görünenin içindeki olumsuz potansiyeli sezip önlem almaya, kötü gibi görünenin içindeki yararlı özellikleri sezip kullanmaya odaklıdırlar.

Güvenle ilgili bir sorunları vardır! Hiç kimseye tam olarak güvenemez, bu yüzden de kendilerine çok fazla güvenebilmek, her durumda çok yetkin ve etkin olmak isterler.

Çok sevilmek gibi bir arzu duymalarına karşın, istenmemek gibi de bir kaygıları vardır. Hatta bazılarının varlıklarıyla en sevdiklerine zarar vermiş olmak gibi derin bir korkuları ve suçluluk hisleri dahi olabilir… Aidiyet duymayı özler ama onları zayıf düşüreceği için en çok da bundan korkarlar!

Yani göründükleri gibi – sakin, serin, kendinden hoşnut – değildirler, hatta accık ”sayko”durlar :)))

İzleyen, çözümleyen, yorumlayan ve planlayan bir kafaları vardır. Kimi ya da neyi, ne zaman, ne için kullanmaları gerektiğini gayet iyi görür ama – Mars’ın meşru varisi Koç’un yapacağı türden – aceleci aksiyonlara girişmezler. Uygun zamanda yapılan küçük ve kıvamında bir hareketin, yıpratıcı çabalara bedel olabileceğini bilirler. Zayıf bir noktaya yapılan bir dokunuşun en güçlü yapıyı sarsacağının farkındadırlar ve gerektiğinde kullanmak üzere bu noktanın yerini saptamayı önemserler. Onlar eriştikleri kritik noktalara görünmez ipler bağlayan ve yaşadıkları alanlara ilişkileri üzerinden hakim olmaya çalışan, iflah olmaz kontrol manyaklarıdır :)
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst