Aldırış etmediğimiz bazı günahlar
“Manen terakki edemediği gözlenen çok kimseler var ki, zannediyorum bunlar, küçük günahları ehemmiyetsiz görmekte, bu da, onların terakkilerine mâni olmaktadır.” M.F.G
Ahirzaman, günahların ambalajlandığı, normalleştirildiği elim bir zaman dilimi. Pakistan’ın “Müftü-i Azam” lakablı dev âlimi Muhammed Şefi Deobendi(v:1976) bu durumu şöyle anlatıyor: “Bir taraftan günah fırtınaları kopmakta, dindarlara dünya yaşanmaz hale gelmekte, diğer taraftan kötü amellerin neticesi zelzele, veba, adam öldürme ve zillet gibi musibetler şeklinde Müslümanlara musallat olmaktadır.
Islah için çalışmak, çölde kaybolan ve boşa giden bir sese benzemektedir. Sadece “falan iş günahmış” diye hiçbir kimse en ufak zevkini dahi terk etmeye razı gelmemektedir. Bu yüzden, devamlı, aklıma şöyle geliyordu; Pek çok günah var ki, bizler sadece cahilliğimizden ve gafletimizden dolayı onlara bulaşmaktayız. O günahları işlemekte ne bir dünyevi fayda ve arzu elde edilmekte, ne de onları terk etmekte bir zorluk ve meşakkat vardır. Sadece Müslümanların onun günah olduğunu bilmesi ve onu terk etmeye niyet etmesi gerekir.”
Muhammed Şefii Deobendi, bu konuyu müstakil bir risalede işlemiş ve bu eser Gülistan Neşriyat Yayınları arasında “Tatsız Günahlar” ismiyle neşredilmiştir. Muhammed Şefii’nin üstazı Eşref Ali Tehanevi’nin Amellerin Karşılığı eseriyle birlikte) tavsiye ediyoruz. Burada kısaca bu eserden bir derleme bulacaksınız..
1-Malayani: Lüzumsuz konuşmalar ve işler..Resulullah(SAV): “Kişinin faydasız işleri terk etmesi, onun İslami(hayatının) doğru ve sahih olmasının alametidir.”(Tirmizi- İbn-u Mace) buyurmuştur. Yine ferman etti ki: “Her kim bir mecliste oturur da, bir an bile Allah’ı anmazsa, kıyamet günü bu meclis o kimse hakkında hasret ve pişmanlığa sebep olacaktır.”
2-Alay etmek: Alay etmenin çok çeşitleri vardır:
a-Birinin yürüyüş tarzını, oturup kalkmasını ve gülüp konuşmasını taklit etmek veya dış görünüşü, şekil ve suretiyle alay etmek.
b-Birinin konuşma ve hareketlerine gülmek..
c-Göz, el ve ayak işaretleriyle birinin ayıbını meydana çıkarmak.
3-Kusur Aramak ve Rüsvay etmek
4-Gizlice birini dinlemek: Hadis-i Şerifte buyruluyor ki; “Her kim bir şahıstan konuşmasını gizlediği halde, o, herhangi bir hile ile onu dinlerse, kıyamet günü onun kulaklarına eritilmiş kurşun damlatılacaktır.(tele kulakçıların kulakları çınlasın.)
5-Birini soyundan dolayı kötülemek
6-Kendi soyunu inkar edip başka bir soydan olduğunu söylemek..
7-Birinin evine izinsiz girmek ve bakmak
8-Sövüp saymak ve çirkin sözler sarf etmek. Resulullah(SAV): “Mümin ayıplamaz, lanet etmez, sövmez ve çirkin söz söylemez” buyuruyor.(Tirmizi)
9-Herhangi birisine veya bir hayvana lanet etmek: “Binlerce Müslüman ve özellikle kadınlar bu tadsız ve faydasız günaha müptela olmuşlardır. Onların ağzından “Allah’ın belası, lanet olasıca, melun herif, başına ateş düşsün, gazaba uğrayasın” vs. gibi beddualar düşmüyor. Ağız öyle alışmış ki, her sözle birlikte bu lanet kelimelerinden biri tekrar edilmektedir. Hâlbuki bütün bunlar lanet kelimeleridir. Bunların kullanılmaları haramdır. Söyleyen kişinin hem dünyada hem de ahirette helak olmasına sebeptir.
10-Söz gezdirme ve koğuculuk: Hadiste:“Yalancılık yüzü kara çıkarır. Söz gezdirmek ise kabir azabına sebep olur”(Taberani) buyruluyor.
11-Kötü lakaplarla insanları çağırmak. İmam Nevevi (R. Aleyh) Kitab’ul Ezkar’da şöyle yazıyor: “Kişiyi sevmediği lakapla anmak, âlimlerin ittifakıyla haramdır. O lakapla, ister kişinin hâli ve vasfı zikredilsin, isterse anan babasının, hüküm değişmez.”
12-Âlimlere ve velilere saygısızlık etmek: Hadis Hafızı İmam İbn-i Asakir diyor ki: “Allahu Teala’nın malum ve meşhur olan bir âdeti de, alimlerin kusurlarını araştıran ve onların haysiyetiyle oynayan kimseleri rezil ve rüsvay etmesidir.”
Muhammed Şefi, şu önemli ikazı da yapmakta: “Bununla yetinmeyip, ümmet “hizipleşme” denilen büyük azaba düçar olmuştur. Ümmet guruplara ayrılmış ve her guruptaki insanlar, saygı ve hürmetle ilgili bütün ayet ve hadisleri sadece kendi guruplarının âlimlerine ait olduğunu zannetmeye başlamışlardır. Kendi âlimleri dışındaki âlimlere ne kadar dil uzatılsa da hiç ilgilenmemektedirler.”
13-Ayeti kerime ve hadis-i şerif yazılı kâğıtlara saygısızlık etmek.
Muhammed Şefi hazretleri bu konuda “Mektup yazarken Allahu Teala’nın ismini yazmak yerine “bifadlihi teala” veya “bismihi teala” yazılabilir” diyor. Mektupların yere düşebileceğinden dolayı..(Not: Üstad Bediüzzaman’ın mektuplarında “bismihi subhenehu” diye başlamasının bir hikmeti bu olsa gerek.)
14-Yolları veya insanların oturup kalktıkları yerleri kirletmek: Bir hadis-i şerifte Resulullah (SAV) “Lanete sebep olan üç şeyden sakının” buyurdu. Sahabe-i Kiram; “Onlar nelerdir ya Resulullah?” dediler. Buyurdular ki; “Su kenarlarına, yollara, insanların oturup kalktıkları gölgeliklere kaza-i hacet yapmaktır”
“Burada geçen günahın sadece kaza-i hacet gidermekle ilgili olmayıp, insanlara eziyet veren her şey buna dâhildir; Tükürmek ve sümkürmek, nefret verici şeylerin ve meyve kabuklarının insanların geçtiği, oturup kalktığı yerlere atılması da bu günaha dâhildir. Maalesef hiçbir Müslüman bunun günah olduğunu bilmemektedir.”
15-İdrar çırpıntılarından ve damlalarından kaçınmamak.
16-Canlı bir yaratığı ateşe atmak.
17-Yalancı şahitlik: “Bir doktorun hasta olmayan birisine hasta raporu vermesi de yalancı şahitliktir. Kopya çekmek de yalancı şahitliktir. Hak edilenden daha az veya daha fazla puan vermek de yalancı şahadettir. Halka erzak ve yardım dağıtımında muhtarların ve mahalle halkının görüşü alınarak muamele yapılmaktadır. O halde, müstahak olmayanlar hakkında gerçeğe aykırı yazılar yazmak da bir nevi yalancı şehadettir. Zayıf, cılız ve sağlıksız hayvanların kesimi için, yetkili makamın sağlıklı olduğuna dair belge vermesi de yalancı şahitliktir. Gözünün önünde yapılmamış olan muamele evraklarını “görüldü” diye imzalamak da yalancı şahitliktir.
18-İnsanların geçtikleri yolları daraltmak. Yollara gelişi güzel araba park edip trafiği engellemek de aynı hükme girer.
19-Eksik ölçüp tartmak. Selef-i Salihinden bazıları bu kimseler hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Bir dâne karşılığında, cennetin nimetlerini feda edip, cehennemin acıklı azabını satın alanlara yazıklar olsun.”
Selef-i salihinden biri de şöyle anlatmıştır: “Ölüm döşeğinde yatan bir hastanın ziyaretine gitmiştim. Ona kelime-i şehadeti telkin etmeye başladım. O kelime-i şehadet getirmeye çalıştıysa da dili bir türlü dönmedi. Biraz sonra kendisine gelince “Sana kelime-i şehadeti telkin ettiğimde niye söylemedin” deyince, “dilimin üzerine terazinin dili konuldu. Bundan dolayı kelime-i şehadeti getiremedim” deyince “Aman Allahım! Sen eksik mi tartardın” dedim. O da cevaben; “Hayır! Vallahi asla öyle değil. Sadece uzun zaman terazime ayar çekmediğimden az bir şey fark ediyordu” dedi.
“Manen terakki edemediği gözlenen çok kimseler var ki, zannediyorum bunlar, küçük günahları ehemmiyetsiz görmekte, bu da, onların terakkilerine mâni olmaktadır.” M.F.G
Ahirzaman, günahların ambalajlandığı, normalleştirildiği elim bir zaman dilimi. Pakistan’ın “Müftü-i Azam” lakablı dev âlimi Muhammed Şefi Deobendi(v:1976) bu durumu şöyle anlatıyor: “Bir taraftan günah fırtınaları kopmakta, dindarlara dünya yaşanmaz hale gelmekte, diğer taraftan kötü amellerin neticesi zelzele, veba, adam öldürme ve zillet gibi musibetler şeklinde Müslümanlara musallat olmaktadır.
Islah için çalışmak, çölde kaybolan ve boşa giden bir sese benzemektedir. Sadece “falan iş günahmış” diye hiçbir kimse en ufak zevkini dahi terk etmeye razı gelmemektedir. Bu yüzden, devamlı, aklıma şöyle geliyordu; Pek çok günah var ki, bizler sadece cahilliğimizden ve gafletimizden dolayı onlara bulaşmaktayız. O günahları işlemekte ne bir dünyevi fayda ve arzu elde edilmekte, ne de onları terk etmekte bir zorluk ve meşakkat vardır. Sadece Müslümanların onun günah olduğunu bilmesi ve onu terk etmeye niyet etmesi gerekir.”
Muhammed Şefii Deobendi, bu konuyu müstakil bir risalede işlemiş ve bu eser Gülistan Neşriyat Yayınları arasında “Tatsız Günahlar” ismiyle neşredilmiştir. Muhammed Şefii’nin üstazı Eşref Ali Tehanevi’nin Amellerin Karşılığı eseriyle birlikte) tavsiye ediyoruz. Burada kısaca bu eserden bir derleme bulacaksınız..
1-Malayani: Lüzumsuz konuşmalar ve işler..Resulullah(SAV): “Kişinin faydasız işleri terk etmesi, onun İslami(hayatının) doğru ve sahih olmasının alametidir.”(Tirmizi- İbn-u Mace) buyurmuştur. Yine ferman etti ki: “Her kim bir mecliste oturur da, bir an bile Allah’ı anmazsa, kıyamet günü bu meclis o kimse hakkında hasret ve pişmanlığa sebep olacaktır.”
2-Alay etmek: Alay etmenin çok çeşitleri vardır:
a-Birinin yürüyüş tarzını, oturup kalkmasını ve gülüp konuşmasını taklit etmek veya dış görünüşü, şekil ve suretiyle alay etmek.
b-Birinin konuşma ve hareketlerine gülmek..
c-Göz, el ve ayak işaretleriyle birinin ayıbını meydana çıkarmak.
3-Kusur Aramak ve Rüsvay etmek
4-Gizlice birini dinlemek: Hadis-i Şerifte buyruluyor ki; “Her kim bir şahıstan konuşmasını gizlediği halde, o, herhangi bir hile ile onu dinlerse, kıyamet günü onun kulaklarına eritilmiş kurşun damlatılacaktır.(tele kulakçıların kulakları çınlasın.)
5-Birini soyundan dolayı kötülemek
6-Kendi soyunu inkar edip başka bir soydan olduğunu söylemek..
7-Birinin evine izinsiz girmek ve bakmak
8-Sövüp saymak ve çirkin sözler sarf etmek. Resulullah(SAV): “Mümin ayıplamaz, lanet etmez, sövmez ve çirkin söz söylemez” buyuruyor.(Tirmizi)
9-Herhangi birisine veya bir hayvana lanet etmek: “Binlerce Müslüman ve özellikle kadınlar bu tadsız ve faydasız günaha müptela olmuşlardır. Onların ağzından “Allah’ın belası, lanet olasıca, melun herif, başına ateş düşsün, gazaba uğrayasın” vs. gibi beddualar düşmüyor. Ağız öyle alışmış ki, her sözle birlikte bu lanet kelimelerinden biri tekrar edilmektedir. Hâlbuki bütün bunlar lanet kelimeleridir. Bunların kullanılmaları haramdır. Söyleyen kişinin hem dünyada hem de ahirette helak olmasına sebeptir.
10-Söz gezdirme ve koğuculuk: Hadiste:“Yalancılık yüzü kara çıkarır. Söz gezdirmek ise kabir azabına sebep olur”(Taberani) buyruluyor.
11-Kötü lakaplarla insanları çağırmak. İmam Nevevi (R. Aleyh) Kitab’ul Ezkar’da şöyle yazıyor: “Kişiyi sevmediği lakapla anmak, âlimlerin ittifakıyla haramdır. O lakapla, ister kişinin hâli ve vasfı zikredilsin, isterse anan babasının, hüküm değişmez.”
12-Âlimlere ve velilere saygısızlık etmek: Hadis Hafızı İmam İbn-i Asakir diyor ki: “Allahu Teala’nın malum ve meşhur olan bir âdeti de, alimlerin kusurlarını araştıran ve onların haysiyetiyle oynayan kimseleri rezil ve rüsvay etmesidir.”
Muhammed Şefi, şu önemli ikazı da yapmakta: “Bununla yetinmeyip, ümmet “hizipleşme” denilen büyük azaba düçar olmuştur. Ümmet guruplara ayrılmış ve her guruptaki insanlar, saygı ve hürmetle ilgili bütün ayet ve hadisleri sadece kendi guruplarının âlimlerine ait olduğunu zannetmeye başlamışlardır. Kendi âlimleri dışındaki âlimlere ne kadar dil uzatılsa da hiç ilgilenmemektedirler.”
13-Ayeti kerime ve hadis-i şerif yazılı kâğıtlara saygısızlık etmek.
Muhammed Şefi hazretleri bu konuda “Mektup yazarken Allahu Teala’nın ismini yazmak yerine “bifadlihi teala” veya “bismihi teala” yazılabilir” diyor. Mektupların yere düşebileceğinden dolayı..(Not: Üstad Bediüzzaman’ın mektuplarında “bismihi subhenehu” diye başlamasının bir hikmeti bu olsa gerek.)
14-Yolları veya insanların oturup kalktıkları yerleri kirletmek: Bir hadis-i şerifte Resulullah (SAV) “Lanete sebep olan üç şeyden sakının” buyurdu. Sahabe-i Kiram; “Onlar nelerdir ya Resulullah?” dediler. Buyurdular ki; “Su kenarlarına, yollara, insanların oturup kalktıkları gölgeliklere kaza-i hacet yapmaktır”
“Burada geçen günahın sadece kaza-i hacet gidermekle ilgili olmayıp, insanlara eziyet veren her şey buna dâhildir; Tükürmek ve sümkürmek, nefret verici şeylerin ve meyve kabuklarının insanların geçtiği, oturup kalktığı yerlere atılması da bu günaha dâhildir. Maalesef hiçbir Müslüman bunun günah olduğunu bilmemektedir.”
15-İdrar çırpıntılarından ve damlalarından kaçınmamak.
16-Canlı bir yaratığı ateşe atmak.
17-Yalancı şahitlik: “Bir doktorun hasta olmayan birisine hasta raporu vermesi de yalancı şahitliktir. Kopya çekmek de yalancı şahitliktir. Hak edilenden daha az veya daha fazla puan vermek de yalancı şahadettir. Halka erzak ve yardım dağıtımında muhtarların ve mahalle halkının görüşü alınarak muamele yapılmaktadır. O halde, müstahak olmayanlar hakkında gerçeğe aykırı yazılar yazmak da bir nevi yalancı şehadettir. Zayıf, cılız ve sağlıksız hayvanların kesimi için, yetkili makamın sağlıklı olduğuna dair belge vermesi de yalancı şahitliktir. Gözünün önünde yapılmamış olan muamele evraklarını “görüldü” diye imzalamak da yalancı şahitliktir.
18-İnsanların geçtikleri yolları daraltmak. Yollara gelişi güzel araba park edip trafiği engellemek de aynı hükme girer.
19-Eksik ölçüp tartmak. Selef-i Salihinden bazıları bu kimseler hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Bir dâne karşılığında, cennetin nimetlerini feda edip, cehennemin acıklı azabını satın alanlara yazıklar olsun.”
Selef-i salihinden biri de şöyle anlatmıştır: “Ölüm döşeğinde yatan bir hastanın ziyaretine gitmiştim. Ona kelime-i şehadeti telkin etmeye başladım. O kelime-i şehadet getirmeye çalıştıysa da dili bir türlü dönmedi. Biraz sonra kendisine gelince “Sana kelime-i şehadeti telkin ettiğimde niye söylemedin” deyince, “dilimin üzerine terazinin dili konuldu. Bundan dolayı kelime-i şehadeti getiremedim” deyince “Aman Allahım! Sen eksik mi tartardın” dedim. O da cevaben; “Hayır! Vallahi asla öyle değil. Sadece uzun zaman terazime ayar çekmediğimden az bir şey fark ediyordu” dedi.