rüzgar gülü
Daimi Üye
24 yıllık tiyatrocu Ali Sürmeli.
1959 yılında Bingöl Solhan'da doğdu.
Ama aslen Muş-Varto Omerîyan köyünden...
Dünyanın en soylu ve en eski mesleğini yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini söylüyor gururla. Lakin asıl tutkusu sinema, hem de çocukluğundan beri.
Bir gün istediği filmi çekmeyi umuyor. Bunun için tiyatrodan kazandığı parayı biriktirmesi, tiyatro yapabilmek için de dizi oyunculuğu yapması gerekiyor. Uzun bir yol gibi görünüyor, üstelik sonunda başarısız olup bütün parayı batırmak da var ama şikayetçi değil. Tiyatroyu da dizi oyunculuğunu da keyifle yapıyor. Hem zaten şöyle bir bakınca yaşamına, bugüne kadar hiçbir şeyi çalışmadan öyle çabucak elde etmediğini görüyorsunuz.
Kendine özgü dalgacı üslubuyla şöyle anlatıyor dünyaya gelişini:
"Sorhan'dan Karlıova'ya babam sürgüne gönderilirken kağnının üzerinde doğmuşum. Beritan aşiretinin çadırlarının 500 metre yakınındaki o kara çadıra getirmişler beni. Zaman da Mayıs. Sene 1959. Bizden önce üç tane ölmüş. Şu an hayatta 5 kardeşiz. Annem profesyonel ev kadınıdır. Babam da profesyonel sürgündür. Postacılık yapardı. Posta atardı hep, kimse yemeyince de onu sürerlerdi." Devletin niyeti babayı cezalandırmaktı belki ama onun peşinde bütün aile dolaşıyordu Anadolu'yu. Karlıova'dan Kovancılar'a, oradan Urfa'ya, sonra Diyarbakır'a, oradan Bursa'ya, İzmit'e ve en sonunda da İstanbul'a geldiler.
"O zamanlar çok düşünmüştüm devlete bir mektup yazıp, bu babam yüzünden biz niye çekiyoruz, babam gitse biz kalsak olmaz mı, diye sormayı." Beş yaşından beri tutkun sinemaya. Kaçıp kaçıp sinemaya gider en çok da Yılmaz Güney'in filmlerini severmiş. Hiç abim olmadığı için herhalde onu abim zannederdim." diyor. "Bir gün bir gazetenin ekinde Yılmaz Güney'e mektup yazmak isteyenler için bir posta kutusu numarası verdiler. Ben de hemen yazdım. Bir de baktım cevap geldi. Bu işin okulu var oraya git diyordu."
O zaman kafasına koymuş işte konservatuvara gitmeyi. Bu arada babasının Bursa'ya sürülmesi de işini kolaylaştırmış biraz. Bursa'da Terazizade Mahmet Şakir Bey gençlik kursunda tanışmış ilk kez tiyatrocularla. "Tiyatrodaki insanlar güzeldiler, kimseyi dövmüyorlardı, seviyorlardı. Ben de kaldım orada. 1980 ihtilalinden sonra konservatuvara başvurdum, girdim. Bir yıl sonra senden oyuncu olmaz diye eleyip attılar. Nedeni neydi? Ben o zaman Ali Sürmeli değildim tabii. Kod adım köylüydü, köylü aşağı köylü yukarı... Sonra da geri aldılar zaten." Arkadaşlarıyla birlikte ortak dertlerinin parasızlık olduğu öğrencilik yıllarından sonra 24 yıl Devlet Tiyatrosu'nda çalıştı Ali Sürmeli ta ki geçen yıl inanmadığı bir oyunu oynamak zorunda bırakılıncaya kadar. Oyunun sahneden kaldırılması için her yolu deneyip de sonuç alamayınca bir gün Kültür Bakanı'nın yüzüne haykırdı derdini ama o da çare olmadı.
"Bir bakan düşünün ki sadece bakıyor. Karşısında ben acı çekiyorum 'Bize zorla oynattılar, hey' diye çırpınıyorum. O hala bakıyor. Biz seni sadece kamera gibi bakasın diye değil dertlerimize çözüm bulasın diye seçtik. İşte en son böyle isyan ettim. Onlar da beni attılar. Şimdi mutlu musunuz, diye sorarsanız, evet mutluyum."
Artık arkasında devletin desteği yok ama istediği işleri yapmak için daha fazla şansı var. Şimdi Saadettin Kudret Aksal'ın Kahvede Şenlik Var oyununu çalışıyorlar. Fakat paraya ihtiyaçları var. Bu vesileyle sponsor aradıklarını da ilgililere duyuralım.
Deli Yürek dizisindeki Tarık Atacan rolü devam ediyor. Bu arada Derviş Zaim'in yeni filmi Filler ve Çimen'deki rolüyle Antalya'da En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü aldı.
Adını hatırlayamadığı ilk filmi 80'lerde gençleri uyuşturucu tehlikesine karşı uyarmak için çekilen filmlerden biri, Beyaz Ölüm. Sonra "Mavi Sürgün"de Erden Kıral'la, ardından ilk filminde Handan İpekçi'yle ve sonra da Biket İlhan'la çalışmış.
Filler ve Çimende rol almaya nasıl karar verdiğini sorduğumuzda, son zamanlarda Türkiye'de kullanılan skandallara dayalı yeni tanıtım stratejileriyle dalga geçmek için olsa gerek: "İşin aslı ben Sanem Çelik'e aşıktım" diyor. "Kim oynuyor bu filmde, dedim Derviş'e. Sanem Çelik deyince ben oynarım dedim. Çünkü düşünsene başka türlü gidip nerede göreceksin, nerede karşılaşacaksın. Yalnız meğer karşılıklı değilmiş bizim sahnelerimiz, sonradan meydana çıktı ama söz de vermiş olduk. Ona olan platonik aşkım yüzünden kabul ettim yani. " Her zaman bu kadar muzip değil. Örneğin "Filler ve Çimen"deki rolünü anlatırken yeniden ciddiyetini takınıyor,
"İki tipi oynuyorum; biri çimen biri fil. Aynı dönemde yaşıyorlar, biri çimen oluyor biri fil ama fil olduğunu zannettiğimiz adam da aslında çimen. Benim gibi hiç eline silah almamış bir adam rol gereği gözünü kırpmadan adam öldürebilir hale geldi. Bunun için çok uğraştık. Şimdi o ruh halinden çıkmaya uğraşıyorum."
"Deli Yürek" dizisindeki rolüyle filmdeki rolü arasındaki benzerliği ise şöyle açıklıyor:
"Derviş diziden önce bu rolü teklif etmişti bana. Dizide bu rolün altyapısı oluşturmuş oldum böylece. Evde çalışacağıma dizide çalıştım. Benzerliğin bir nedeni bu. Bir de bizim bir tane film projemiz vardi Erkan Can'la. Bir gün yemek yerken adamın biri bu proje yüzünden tehdit etti beni. Tıpkı benim dizide konuştuğum gibi kısık sesle konuşmuştu benimle. Korkmuştum. Şimdi o beni korkutan adamı oynuyorum dizide."
Ayrıldığı eşinden 9 yaşında bir oğlu var. Eren, annesiyle birlikte yaşadığından "Cumartesi babası" diyor kendine Sürmeli. Yoğun çalışma temposundan memnun ama oğluyla yeterince ilgilenemediğine üzülüyor. Bunun dışında tek şikayeti para için yapmak zoruna kaldığı işler. "Birileri bir para verse de para için yapacağımız işleri yapmasak daha iyi" diyor. "Ama çok şükür öyle bir devlet kuramadık daha. Onlar paraları bizlerden alıyorlar fillere veriyorlar. Fillerde de hortum baca borusu! Baca borusu ne ki ne? Mavi akım projesindeki boru gibi maşallah..."