Bilimsel araştırmalar “Aşkın son kullanma tarihi olur mu?” sorusuna "Olur" yanıtını veriyor. Psikolog Aylin Sezer açıklıyor...
Frederic Beigbeder’in kaleme aldığı “Aşkın ömrü 3 yıldır” isimli kitap yayınlandıktan sonra iyice hararetlenen “Aşkın son kullanma tarihi olur mu?” tartışmaları halen sürerken yapılan bilimsel araştırmalar böyle bir sürenin olduğunu doğruluyor.
Aşkın kimyası denilen, enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonu 4 yılın sonunda tükenmeye başlıyor ve yerini ilişkilerin yürümesinde kilit rol oynayan bağlılık duygusunu artıran oksitosin hormonuna bırakıyor.
Aşkı dolu dizgin yaşayan hiçbir çiftin kabul etmek istemediği “aşkın ömrü” ile tartışmalara son noktayı koyan bilimsel araştırmalar aşkın bir süresi olduğunu doğruluyor. Kadın erkek herkesin üzerinde konuştuğu aşkın ömrü ile ilgili konuşan Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aylin Sezer, aşkın insanın hissettiği hiçbir duyguya benzemediğini söyleyerek, “Aşık olunca aklımızdan geçen binlerce düşünceye, kalbimizdeki duygular ve bedenimizin verdiği tepkiler eşlik eder. Duygular yoğunlaşır; mutluluk, hüzün, heyecan, huzur ve özlem aynı anda yaşanır. O kişiyi düşünmek bile vücudun tepki vermesine neden olur. Gözbebekleri büyür, vücut ısısı artar, çoğu cinsel doğrultuda olmak üzere bedensel tepkiler tüm vücutta hissedilir” dedi.
Aşkın, beynin ödül ve haz ile bağlantılı bölümleriyle ilgili olduğunu söyleyen Sezer, aşkın kimyasının enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonundan oluştuğunu belirtti. Yapılan çalışmalarda aşık çiftlere birbirlerinin fotoğrafları gösterildiğinde, beynin ödül ve haz bölümünün aktif hale geldiğinin ortaya çıktığını vurgulayan Psikolog Sezer, “Aşık olunduğunda hissedilen heyecan ve enerji, beynin haz bölgesinin aktive olmasıyla salgılanan dopaminin eseri” diye konuştu.
Çikolata aşk hormonunu artırıyor
Yenilik ve heyecanlı aktiviteler kadar dopamin salınımını tetikleyen bir başka şeyin de çikolata olduğunu dile getiren Psikolog Aylin Sezer, ilişkilerin bitiminde çikolata yemenin iyi gelmesinin bir sebebinin de bu olabileceğini belirtti. Ayrılık kaygısına, dopaminin yarattığı etkinin eksikliğini hissetmekle bağlantılı bir çeşit yoksunluk sendromu olarak da bakılabileceğini söyleyen Psikolog Sezer, “Çikolatanın beynimizde yarattığı etki de, kaybettiğimizi düşündüğümüz ve özlediğimiz hisleri bize yaşatıyor. Benzer bir etki, Sevgililer Günü’nde de yaşanıyor. Hediye edilen, birlikte yenen çikolatalar, dopamin salgılanmasını tetikleyip, ilişkiden alınan hazzı artırıyor” şeklinde konuştu.
Aşk gidiyor, bağlılık geliyor
Yapılan araştırmalara göre aşkın ömrünün 18 ay ile 4 yıl arasında olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Sezer, bu süre sonunda kişilerin dopaminin yarattığı güçlü etkiyle bağışıklık kazandığını ve heyecan ile birlikteliğin verdiği hazzın da azaldığını belirterek, “Evrimsel teori de ilişkilerin ömrü için biçilen dört yıllık süreyi destekliyor. Bu teoriye göre, her ilişkinin amacı üremek ve soyunu devam ettirmek. İlişkilerin çoğu başladıktan dört yıl sonra bitebiliyor ya da olumsuz bir döneme geçebiliyor, çünkü bir çocuğun her iki ebeveynin desteğiyle büyümesi gereken süre de yaklaşık olarak dört sene” dedi.
Dört yıldan sonra dopamin hormonunun azalmasıyla aşkın boyutunun değiştiğini dile getiren Sezer, bu süreden sonraki ilişkilerin yürümesini sağlayanın bağlılık duygusu olduğunu belirtti. Yapılan araştırmalarda dört yıldan uzun süren ilişkileri olan çiftler incelendiğinde bağlılık duygusunun artmasını sağlayan oksitosin hormonunun fazlaca salgılandığının belirlendiğini kaydeden Aylin Sezer, “Bir annede çocuğunu emzirirken artan bu bağlılık hormonunun, uzun süre birlikte olan çiftlerin birbirlerine sarıldıklarında da arttığı görülüyor.
Araştırmalar, oksitosin hormonun orgazm sırasında en üst seviyeye çıktığını gösteriyor. Orgazm sırasında veya sonrasında kişilerin partnerleriyle sonsuza dek birlikte olmayı isteme hissi yaşamalarının bir sebebi de bu. Oksitosini, yani bağlılık duygusunu artırmanın en direk yolu dokunmaktan geçiyor. Masaj yapmak, sarılmak, öpüşmek ve sevişmek, bu hormonun salgılanmasını artırarak, bağlılık hissini güçlendiriyor” dedi.
Frederic Beigbeder’in kaleme aldığı “Aşkın ömrü 3 yıldır” isimli kitap yayınlandıktan sonra iyice hararetlenen “Aşkın son kullanma tarihi olur mu?” tartışmaları halen sürerken yapılan bilimsel araştırmalar böyle bir sürenin olduğunu doğruluyor.
Aşkın kimyası denilen, enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonu 4 yılın sonunda tükenmeye başlıyor ve yerini ilişkilerin yürümesinde kilit rol oynayan bağlılık duygusunu artıran oksitosin hormonuna bırakıyor.
Aşkı dolu dizgin yaşayan hiçbir çiftin kabul etmek istemediği “aşkın ömrü” ile tartışmalara son noktayı koyan bilimsel araştırmalar aşkın bir süresi olduğunu doğruluyor. Kadın erkek herkesin üzerinde konuştuğu aşkın ömrü ile ilgili konuşan Anadolu Sağlık Merkezi’nden Uzman Psikolog Aylin Sezer, aşkın insanın hissettiği hiçbir duyguya benzemediğini söyleyerek, “Aşık olunca aklımızdan geçen binlerce düşünceye, kalbimizdeki duygular ve bedenimizin verdiği tepkiler eşlik eder. Duygular yoğunlaşır; mutluluk, hüzün, heyecan, huzur ve özlem aynı anda yaşanır. O kişiyi düşünmek bile vücudun tepki vermesine neden olur. Gözbebekleri büyür, vücut ısısı artar, çoğu cinsel doğrultuda olmak üzere bedensel tepkiler tüm vücutta hissedilir” dedi.
Aşkın, beynin ödül ve haz ile bağlantılı bölümleriyle ilgili olduğunu söyleyen Sezer, aşkın kimyasının enerji, neşe, dikkat yoğunlaşması ve ödül kazanma motivasyonu olan dopamin hormonundan oluştuğunu belirtti. Yapılan çalışmalarda aşık çiftlere birbirlerinin fotoğrafları gösterildiğinde, beynin ödül ve haz bölümünün aktif hale geldiğinin ortaya çıktığını vurgulayan Psikolog Sezer, “Aşık olunduğunda hissedilen heyecan ve enerji, beynin haz bölgesinin aktive olmasıyla salgılanan dopaminin eseri” diye konuştu.
Çikolata aşk hormonunu artırıyor
Yenilik ve heyecanlı aktiviteler kadar dopamin salınımını tetikleyen bir başka şeyin de çikolata olduğunu dile getiren Psikolog Aylin Sezer, ilişkilerin bitiminde çikolata yemenin iyi gelmesinin bir sebebinin de bu olabileceğini belirtti. Ayrılık kaygısına, dopaminin yarattığı etkinin eksikliğini hissetmekle bağlantılı bir çeşit yoksunluk sendromu olarak da bakılabileceğini söyleyen Psikolog Sezer, “Çikolatanın beynimizde yarattığı etki de, kaybettiğimizi düşündüğümüz ve özlediğimiz hisleri bize yaşatıyor. Benzer bir etki, Sevgililer Günü’nde de yaşanıyor. Hediye edilen, birlikte yenen çikolatalar, dopamin salgılanmasını tetikleyip, ilişkiden alınan hazzı artırıyor” şeklinde konuştu.
Aşk gidiyor, bağlılık geliyor
Yapılan araştırmalara göre aşkın ömrünün 18 ay ile 4 yıl arasında olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Sezer, bu süre sonunda kişilerin dopaminin yarattığı güçlü etkiyle bağışıklık kazandığını ve heyecan ile birlikteliğin verdiği hazzın da azaldığını belirterek, “Evrimsel teori de ilişkilerin ömrü için biçilen dört yıllık süreyi destekliyor. Bu teoriye göre, her ilişkinin amacı üremek ve soyunu devam ettirmek. İlişkilerin çoğu başladıktan dört yıl sonra bitebiliyor ya da olumsuz bir döneme geçebiliyor, çünkü bir çocuğun her iki ebeveynin desteğiyle büyümesi gereken süre de yaklaşık olarak dört sene” dedi.
Dört yıldan sonra dopamin hormonunun azalmasıyla aşkın boyutunun değiştiğini dile getiren Sezer, bu süreden sonraki ilişkilerin yürümesini sağlayanın bağlılık duygusu olduğunu belirtti. Yapılan araştırmalarda dört yıldan uzun süren ilişkileri olan çiftler incelendiğinde bağlılık duygusunun artmasını sağlayan oksitosin hormonunun fazlaca salgılandığının belirlendiğini kaydeden Aylin Sezer, “Bir annede çocuğunu emzirirken artan bu bağlılık hormonunun, uzun süre birlikte olan çiftlerin birbirlerine sarıldıklarında da arttığı görülüyor.
Araştırmalar, oksitosin hormonun orgazm sırasında en üst seviyeye çıktığını gösteriyor. Orgazm sırasında veya sonrasında kişilerin partnerleriyle sonsuza dek birlikte olmayı isteme hissi yaşamalarının bir sebebi de bu. Oksitosini, yani bağlılık duygusunu artırmanın en direk yolu dokunmaktan geçiyor. Masaj yapmak, sarılmak, öpüşmek ve sevişmek, bu hormonun salgılanmasını artırarak, bağlılık hissini güçlendiriyor” dedi.