Atatürk'ün Tokatladığı Kadın

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul
Geçen hafta yayınlanan bir kitapta Atatürk'le bir Yunanlı esir kadının son derece ilginç karşılaşmaları anlatılıyor. Karşısında efsanevi bir canavar bulmayı bekliyordu, fakat Mustafa Kemal, Tereza'nın sandığından çok daha genç, yalın, mavi gözlü bir erkekti...
Everest Yayınları'ndan çıkan "Tereza," Hemingway'in sevgilisi, Picasso'nun modeli olmuş, Venizelos'la Mussolini'ye kafa tutmuş bir Yunanlı kadının biyografisinden romanlaştırılmış.Merakla okuduğum bu kitaptan, Çankaya buluşması bölümünü aktarıyorum.Devamı kitapta...
* * *
1922 yılının Kasım ayında Tereza Yunanlı esirlerle dolu bir trende Ankara'ya yolculuk ediyordu.Trakya'nın boşaltılmasından bir ay sonra, onu bir şarap mahzeninde saklanırken bulmuşlardı. Türk subay, "Bize zorluk çıkardın" dedi: "Mustafa Kemal bize açıkça söyledi, seni bulamasak, sırmalarımızdan olacaktık."Tren Ankara'ya varır varmaz, Tereza'yı hemen Mustafa Kemal'in çalışma odasına götürdüler. Mustafa Kemal'in sabahtan beri paşalarıyla toplantısı vardı. Yaklaşık bir saat beklettikten sonra Tereza'yı içeri çağırdı.
İki yıl içinde tarihin akışını değiştiren insanı görünce "Demek o" diye düşündü Tereza... Karşısında efsanevi bir canavar bulmayı bekliyordu, fakat Mustafa Kemal, Tereza'nın sandığından çok daha genç, yalın, mavi gözlü bir erkekti. Bir süre konuşmadan birbirlerine baktılar, sonra Mustafa Kemal, "Neden vatanına ihanet ettin" diye sordu. "Vatanıma ihanet etmedim." "Trakya'da doğdun, yani Türkiye'de" dedi Mustafa Kemal, "Bizlerle büyüdün. Türkler seni seviyordu. Edirne'de seni hâlâ seviyorlar." "Trakya'da doğmadım" dedi Tereza. Sakin bakan, ama içlerinde bir patlama barındıran mavi gözlerin karşısında başını eğmemek için derin bir nefes aldı:"Ben Paris'te doğdum." "Yalan söylüyorsun." "Aristidhis Dhamalas'ın kızıyım ben... Belki adını duydunuz Paşam. Sarah Bernhardt'ın kocasıydı."
* * *
Mustafa Kemal kaşlarını çattı; ajanları bunu söylememişti. Sarah Bernhardt birkaç ay önce ölmüş, Fransızlar da onu, ikinci bir Jeanne d'Arc'mış gibi defnetmişlerdi. Mustafa Kemal, ulusal divalarının kızına dokunsa, Fransızlar'ın çok kızacağını biliyordu. "Yalan söylüyorsun" diye tekrarladı, fakat sesi demin olduğu kadar kesin değildi.Tereza işleri kolaylaştırmaya karar verdi. Küçük bir yalanın arkasına saklanması anlamsız olurdu:"Sarah Bernhardt'ın kızı değilim" dedi, "Ben doğmadan 6 ay önce babamla ayrılmışlar."
Mustafa Kemal'in yüz hatları gevşedi, ama hiçbir şey söylemedi. Önündeki kağıtlara baktı: "Evli misin?". "Bunu biliyorsunuz" dedi Tereza; "Bütün yaşamöykümün önünüzde olduğuna eminim Paşam..."Mustafa Kemal'in yüzü yine kızardı."Bir Yunanlı'yla evlisin, İstanbul'daysa bir Amerikalı'ylaydın. Tabii bu senin hakkın... Casusluksa, başka bir konu..." "Casusluk mu?"."Seni Amerikalı'yla birlikte Bizans surlarındaki savunma tesislerimizde casusluk yaparken görmüşler." Birden Mustafa Kemal, masasından ani bir hareketle ayağa kalktı ve Tereza'yı yere düşüren, kuvvetli bir tokat attı: "Utanmaz kadın" deyip iskemlesine oturdu. Yine sakinleşmişti. Sanki uzun zamandır kendisini oyalayan bir işi halletmişti:"Ben Yunanistan'la barış istiyorum fakat senin gibi k....lar canımı sıkıyor."
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst