Huseyn’in mihriban kızı Hz Rugeyye
Kerbela’da önce ağabeyi Ali Ekber, sonra amcası Hz Abbas ve daha sonra da babası Eba Abdullah İmam Huseyn şehid düşmüştü
Yezid ordusu arsızca, alçakça çadırlara saldırıyor ve gözlerini kırpmadan ateşe veriyordu Şehid çocukları büyük korku içerisinde kaçışmaktalar Elbiseleri ateş almıştı
Hiç bir şeye acımayan Yezid ordusu Peygamber torunu Hz Rugeyye’nin kulağından küpesini bile koparmaktan geri durmadı Acılar içerisinde ağlıyordu Hz Rugeyye, halası Hz Zeyneb kucağına sığınmıştı Yezid ordusunun gözü o kadar dönmüştü ki Zeyneb’in kucağındaki Rugeyye’yi tekmeliyordu Üç yaşındaki bu masum yavrunun her yeri mosmor olmuş, kulaklarından kan gelmişti Canı çok acıyordu Sadece, gelen darbelere karşı kolunu uzatarak savunmaya çalışıyordu o narin bedenini…
Hz Rugeyye’nin bu darbelere karşı sabrı ve gücü vardı
Ama
Öyle bir an geldi ki, gözleri dönmüş bu zalimler Hz Rugeyye’nin başından başörtüsünü almaya çalıştılar! Hz Rugeyye feryad ediyordu, yezid askerlerine:
“Babamı alın ama, başörtümü almayın…!”
Canlar o mübarek canına feda ey Hz Rugeyye!
Daha o küçücük yaşında gelecek nesillere kandil olan Huseyn’in mihriban kızı Rugeyye’ye selam olsun…!
Üç yaşlarındaki bu Ehl-i Beyt kandili, Allah’ın emri olan başörtüsü için, İslami hicabın muhafaza ve müdafaası için babasını bile kurban edebiliyor…!
Çünkü Allah’ın rızaiyeti oradaydı…
İnam Hüseyin Allah’ın rızaiyeti için altı aylık yavrusundan, İmam Hüseyin’in kızı Hz Rugeyye de babasından geçiyordu…
Bizim canımızı alın…
Bizim babamızı alın…
Bizi zindanlara atın…
Ama
Allah’ın emri olan başörtümüzü başımızdan almayın…!
Madem ki “her yer Kerbela her gün Aşura” diyoruz… O halde zamanın Kerbela’larında, Hüseyincesine bir adayış, Rugeyye gibi adananlarımız nerede…?
Zamanın Yezidleri başörtülerimizi alıyor, koruyanlarımız, savunanlarımız nerede?
Kerbela’da önce ağabeyi Ali Ekber, sonra amcası Hz Abbas ve daha sonra da babası Eba Abdullah İmam Huseyn şehid düşmüştü
Yezid ordusu arsızca, alçakça çadırlara saldırıyor ve gözlerini kırpmadan ateşe veriyordu Şehid çocukları büyük korku içerisinde kaçışmaktalar Elbiseleri ateş almıştı
Hiç bir şeye acımayan Yezid ordusu Peygamber torunu Hz Rugeyye’nin kulağından küpesini bile koparmaktan geri durmadı Acılar içerisinde ağlıyordu Hz Rugeyye, halası Hz Zeyneb kucağına sığınmıştı Yezid ordusunun gözü o kadar dönmüştü ki Zeyneb’in kucağındaki Rugeyye’yi tekmeliyordu Üç yaşındaki bu masum yavrunun her yeri mosmor olmuş, kulaklarından kan gelmişti Canı çok acıyordu Sadece, gelen darbelere karşı kolunu uzatarak savunmaya çalışıyordu o narin bedenini…
Hz Rugeyye’nin bu darbelere karşı sabrı ve gücü vardı
Ama
Öyle bir an geldi ki, gözleri dönmüş bu zalimler Hz Rugeyye’nin başından başörtüsünü almaya çalıştılar! Hz Rugeyye feryad ediyordu, yezid askerlerine:
“Babamı alın ama, başörtümü almayın…!”
Canlar o mübarek canına feda ey Hz Rugeyye!
Daha o küçücük yaşında gelecek nesillere kandil olan Huseyn’in mihriban kızı Rugeyye’ye selam olsun…!
Üç yaşlarındaki bu Ehl-i Beyt kandili, Allah’ın emri olan başörtüsü için, İslami hicabın muhafaza ve müdafaası için babasını bile kurban edebiliyor…!
Çünkü Allah’ın rızaiyeti oradaydı…
İnam Hüseyin Allah’ın rızaiyeti için altı aylık yavrusundan, İmam Hüseyin’in kızı Hz Rugeyye de babasından geçiyordu…
Bizim canımızı alın…
Bizim babamızı alın…
Bizi zindanlara atın…
Ama
Allah’ın emri olan başörtümüzü başımızdan almayın…!
Madem ki “her yer Kerbela her gün Aşura” diyoruz… O halde zamanın Kerbela’larında, Hüseyincesine bir adayış, Rugeyye gibi adananlarımız nerede…?
Zamanın Yezidleri başörtülerimizi alıyor, koruyanlarımız, savunanlarımız nerede?