Ne kadar tuhaf ve derinlik taşıyan bir durumdayım biliyor musun?
Hislerimi anlatmak o kadar zor ve yetersiz ki...
Yazmak bile yetmiyor aslında...
Yazmak bu defa çare olmuyor, olamıyor duygularıma... Hani şöyle kimseciklerin olmadığı bir yere gitsek...
Gidebilsek... Kimseler görmese seni...
Göremese…
Dokunmasa yüreğine...
Merhaba, günaydın demese, diyemese... Hani diyorum ya göğsümü açıp saklasam seni oradaki kuytu köşelere...
Sadece benim olsan...
Ne kadar bencilce düşünceler bunlar değil mi? Sevgi bu denli hastalıklı bir hale düşürür mü insanı?
Aklımı mı oynatıyorum acaba diye soruyorum kendime de... Aklım da var mı ki? Bu sevgi mi ki?
Evet, evet sana tapıyorum...
Şu anda böyle hissediyorum... Ve bunu sana nasıl ispat edeceğimi bilmiyorum...
Ve bunu sana neden ispat etmem gerektiğini bilmiyorum... Bilmiyorum işteee... Utanıyorum şu anda...
Böyle zamanlarda yer de yarılmıyor ki içine giresin
Neyse...
Ahh, yine o gök gürültüsü iştee…
Yine çalıyor aynı şarkı ve tınısı içimi acıtıyor.
Tıpkı elime aldığım bir bıçakla kalbimi deşiyorum hissine kapılıyorum.
Bu denli acıyor yüreğim işte.. Nasıl izah edebilirim ki başka?
Kulağımda, çalan bana armağan bir şarkı, gözümde hayali hep aklımda bir portre, içimde yaralanmaya yüz tutmuş duygular, sokakta ağır ama kararlı yağan yağmur ve sen...
Eee daha ne olsun... Neredesin?
Bana yağmurlarla gelir misin? Lütfen acele eder misin?
aLiNTi