Bedelsiz nimetin kıymeti bilinmez derler
Hakikaten öyle dostlar
Bir tuhaf yaşıyor bir tuhaf harcıyoruz ömrümüzü
Miras yediler gibi nasıl geldi nerden geldi diye sormadan
Hemen hepimiz,mutlaka uyanacakmışız gibi yatıyor,
hiç ölmiyecekmişiz gibi güne başlıyoruz
Gelecek ümidiyle bu günü yaşıyor,
''bir gün diye,diye günleri, ayları,yılları,nihayet
koskoca bir ömrü geride bırakıyoruz
Ayılması olmayan bir sarhoşluğun bulanıklığında
ya yelin savurduğu yaprak misali hayatın önünde sürükleniyor
ya da ''vur patlasın,çal oynasın''nidalarıyla hayatı peşimizden sürüklüyoruz
Çoğunlukla ve arzularımızın eline bırakıyoruz
hayatımızın iplerini
Durum böyle oluncada tutkularımızı sınırlayan
şeylere tahammülümüz kalmıyor ve haklı bile
olsa herhangi bir sınırlamayı, özgürlüğümüze
müdahele gibi algılıyoruz
Sınırsızlık özlemi hayatımızdaki belirgin tüm hatları siliyor
Böyle olunca fırsat ile felaket, umut ile hüsran,
sevgi ile nefret ve daha ne varsa iç içe yaşanır hale geliyor
Bu yüzden nerede duracağımızı nerede soluklanacağımızı kestiremiyoruz
İşin kötüsü bunu fark ettiğimiz yerde zaman daha bir süratli akıyor
Şöyle bir soluklanıp uğruna bir ömür adanmış şeylerin muhasebesine
oturduğumuzda hayatın zembereği çıkıyor
Ve çarklar tersine dönmeye kalan bir avuç ömrü hızla öğütmeye başlıyor
NETİCE?
BÜTÜN YOLLAR ÖLÜME ÇIKIYOR
VE GERÇEK!
İNSAN ÖLÜMÜ UNUTSADA
ÖLÜM İNSANI UNUTMUYOR