Bildiğin Herşeyi Unut, Gidiyoruz...
Sen, şimdi, bildiğin herşeyi unut.
Bu dünyaya kaç defa daha doğarım emin değilim fakat hiçbirinde sana tekrar rastlamayabilirim. Kalk, gidiyoruz.
En yırtık gömleğini giy, sıvışıyoruz.
Tut elimi, seni kaçırıyorum. Evet, bildiğin, düpedüz, eni konu, tepeden tırnağa kaçırıyorum seni.
Öyle güzel kaçırırım ki seni Seni kendinden bile kaçırırım, hüzünlerin dahi bulamaz.
Ver elini, gidiyoruz.
Nereye mi?!
Yahu canım, dünya yuvarlak; zemin yamuk. Biz de düşmemek için ters yönde yamulacağız seninle. Dünyanın dönüşünün tersine tersine, eğrisine zıt gideceğiz, olmadık yerlerde bulacağız kendimizi.
Kalk, gidiyoruz.
Ne?! Aşk mı?
Ne aşkı be yavrum?! Aşık olmak değil mesele; aşık olduğun kişiyi sevebilmekte herşey.
Herşeye aşıktır insan. Bir yazarın cümlelerine; sokaktaki kediye ya da bir şarkıcının sesine
En yalnız anında gelen bir dosta da aşık olursun. Sevemeyebilirsin; yalnız değilsen özlemezsin onu tekrar; o an lazımdır ve aşık olursun o an.
Her an, yeniden aşık olur herşeye insan, unutur ardından eğer sevmediyse aşıkken. Hayatın kendisi, her an yeniden aşık olmaktır zaten.
Fakat sevmek farklıdır, zaman ister. O, daha mühimdir.
Aşk çarpar da; sevgi değiştirir. Sevgi, özletir.
Seveceksin. Sigara içişimi mesela. Beni bir gün öldüreceğini bilmene rağmen, bir tane daha yakar mıyım acaba diye bekleyeceksin, tatlı-ekşi bir hisle. Kuru fasulye yerken seyredecek; hapşururken göreceksin
Sahi, aşk değil canım bize acilen gereken; sen benim kuru fasulye yeyişimi sevebilecek misin?
Sen beni kalabalıklar içindeyken de özleyebilecek misin?
Çok konuştuk, yolda devam ederiz
Ver elini, gidiyoruz ...