Elinizi yüreğinize koyun ve etrafınıza bir de gönül gözüyle bakın.
Çocuktum; okulla evimizin arasında uzun yollar vardı. Of çekerdim “kim yürüyecek şimdi”? Diyerek söylenirdim içimden. Son ders zili çalınca aynı sözü tekrarlardım yeniden. Yürümek uzun yollarda, kıvrak sokaklarda, yüksek kaldırımlarda birde sırtımda çanta “of ya yürü işin yoksa”…
Yıllar geçti, büyüdüm… Hayatın getirdikleriyle yeni yeni duygular tanıdım. Kendi hayatı mı kurdum… Aile oldum ve anne oldum…
Bugün yürümek için bahane yaratıyorum kendime, acımıyorum ayaklarıma şikâyet etmiyorum yorulduklarında. Bir gazete almak için bile en uzak markete gidiyorum. Yürümekte zorlanan attığı üçüncü adımda yorulan “anne biraz dinlenelim mi “? Diye soran, içinden “ah bir koşabilsem” diye geçiren kızımın yerine yürüyorum. Çıkamadığı yüksek kaldırımlara defalarca çıkıp iniyorum, alçalsınlar diye. Nerede bir merdiven görsem, basıp çıkıyorum sayısızca basamağa azalsınlar diye. Koşuyorum uzun yollarda, kısalsınlar diye. Asansörü olmayan yüksek okulları deviriyorum ellerimle, yemyeşil bahçeler içinde az katlı yeni okullar yapıyorum. Sıra sıra diziliyorlar gözlerimin önünde. Parklar yapıyorum dik merdivenleri olmayan kaydıraklar. Zincirleri kopmayan salıncaklar…
Artık yürümekten şikâyet etmiyorum, kıymetini biliyorum ayaklarımın. Hep uzaktan gördüğüm yardım etmek isterken acaba ne hisseder diye düşündüğüm engelli insanları ve yürekleri sevgi deryası çocukları anlıyorum.
Bu hafta engelliler haftasıymış öyle söyledi az önce kızım.
Bir haftaya sığdırdığımız ve engellediğimiz engellilerimiz hafta istemiyor bunu bilesiniz. Bencillikten sıyrılıp sadece kendinizi düşünerek yaşamaktan vazgeçiniz. Dershaneler, okullar, sokaklar, taşıtlar, sinemalar, tiyatrolar yüksek kaldırımlar, merdivenler, parklar kendinize geliniz! İnsanlara seslenmekten ve anlamalarını beklemekten yoruldum bari siz anlayış gösteriniz…
Bu ülkede kaç milyon engelli var bilir misiniz? Ve bilir misiniz ki sadece kendini düşünen kişiler, bencil düşüncelerinizde asıl engelli sizlersiniz…