BUGÜN HAYAT ÇOK GÜZEL!
Hayata hiç isyan etmeyin.
Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil.
Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı.
Başımıza gelenler de eşit değil.
Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz.
"Guguk Kuşu" filminde Jack Nichoson akıl hastanesinde; çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer.
Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz.
Diğer hastalar onunla alay ederken
bir şey söyler: "Ben en azından denedim".
Siz gerçekten denediniz mi?
Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz?
Hayata Windows XP'den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz?
Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde,
Kiminin nasır tutmuş parmaklarında
Kiminin boyalanmış ellerinde,
Kiminin gömleğindeki ter kokusunda ,
Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.
Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.
Güneş, her sabah yeniden doğuyor,
gün, her şafakta nice umutlara
gebe şekilde ağarıyor ve siz,
eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz.
Yeter ki gülümseyin.
Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...
Bu iletiyi içinizdeki çocuktan uzak tutunuz.
Zira, siz bu iletiyi okuduktan sonra içinizdeki çocuk, özgürlüğüne kavuşmak isteyip başınıza dert açabilir.
Bu dünyadaki varlığınızın, dostlarınızın var olmasına bağlı olduğunu,
Bazen bir çiçek ya da küçük bir tatlı sözle bile kırık bir kalp tamirinin mümkün olduğunu,
Özür dilemenin, teşekkür etmenin ve şükretmenin
"ERDEM"
olduğunu,
ve her sabah uyandığınızda
"BUGÜN YİNE ÇOK GÜZELSİN HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN..."
Demeyi ihmal etmeyiniz...
Hayata hiç isyan etmeyin.
Öncelikle şunu kabul edin, hayat adil değil.
Hiçbirimiz, hiçbir canlı eşit yaratılmadı.
Başımıza gelenler de eşit değil.
Önce hayatın adil olmadığını kabul etmelisiniz.
"Guguk Kuşu" filminde Jack Nichoson akıl hastanesinde; çok ağır bir mermer havuzu kaldırabileceğine dair diğer hastalarla iddiaya girer.
Yüklenir ve havuzu kaldırmaya çalışır, kaldıramaz.
Diğer hastalar onunla alay ederken
bir şey söyler: "Ben en azından denedim".
Siz gerçekten denediniz mi?
Yoksa pencereden hayatı mı seyrediyorsunuz?
Hayata Windows XP'den, Sony 72 ekrandan mı bakıyorsunuz?
Oysa hayat hepimizin avuçlarının içinde,
Kiminin nasır tutmuş parmaklarında
Kiminin boyalanmış ellerinde,
Kiminin gömleğindeki ter kokusunda ,
Ama hayat her zaman avuçlarımızın içinde.
Nasıl istersek, neye karar verirsek hayat orada var.
Güneş, her sabah yeniden doğuyor,
gün, her şafakta nice umutlara
gebe şekilde ağarıyor ve siz,
eğer isterseniz hayatı bir ucundan yakalama şansına sahipsiniz.
Yeter ki gülümseyin.
Yeter ki bu gün benim günüm diyerek kalkın yatağınızdan...
Bu iletiyi içinizdeki çocuktan uzak tutunuz.
Zira, siz bu iletiyi okuduktan sonra içinizdeki çocuk, özgürlüğüne kavuşmak isteyip başınıza dert açabilir.
Bu dünyadaki varlığınızın, dostlarınızın var olmasına bağlı olduğunu,
Bazen bir çiçek ya da küçük bir tatlı sözle bile kırık bir kalp tamirinin mümkün olduğunu,
Özür dilemenin, teşekkür etmenin ve şükretmenin
"ERDEM"
olduğunu,
ve her sabah uyandığınızda
"BUGÜN YİNE ÇOK GÜZELSİN HAYAT HER ŞEYE RAĞMEN..."
Demeyi ihmal etmeyiniz...