Çocuğunu düşünmek

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ayser

Daimi Üye
Katılım
12 Aralık 2009
Mesajlar
6.699
Tepki
7.439
Puan
113
Yaş
69
Konum
Kartepe
Boşanmak istiyorum…”
Sinirlenmedi, sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.
Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi.
Elindeki çatal bıçakları fırlattı, bana bağırdı ve adam olmadığımı söyledi.
Bu akşam tek kelime konuşmadık.
Eşim bütün gece ağladı.
Farkındaydım, evliliğimizin ne olacağını merak ediyordu ama onu tatmin edecek birşey söyleyemeyecektim.
Ben artık başkasına aşık oldum. Eşimi sevmiyorum.
***
Bu vicdan azabıyla bir evlilik sözleşmesi hazırladım.
Evi, arabayı ve şirkettin yüzde 30`unu ona vercektim.
Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı.
10 yıl hayatımı paylaştığım bu kadın bana yabancı olmuştu.
Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim.
Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi.
Onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu.
Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum.Doğru karardı.
Bir sonraki akşam eve geç gelmiştim ve eşimi masada yazı yazarken gördüm.
Çok uykum vardı ve akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm.
Ama bu benim umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim.
***
Ertesi sabah bana şartlarını yazı halinde sundu.
Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade ve bu zamanda normal bir aile gibi davranmamızı istedi.
Bunun sebebi oğlumuzun 1 ay sonra sınavlarının olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti.
Bu kabul edilebilir bir durumdu.
Birşey daha vardı…
Benden evlilik gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamamı ve 1 ay boyunca her sabah onu yatak odasından kapıya kadar taşımamı istedi.
Kafayı yediğini düşündüm ama son günlerimizin iyi geçmesi açısından kabul ettim.
Sonra bu şartlardan yeni sevgilime bahsettim.
Yüksek sesle gülüp bunun çok saçma olduğunu ve eninde sonunda boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.
***
Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri fiziksel temasta bulunmadık.
Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuhaf bir duygu yaşadım.
Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkışlamaya başladı: 'Babam, annemi kucağında taşıyor!'…
Bu onu çok sevindirmişti, sözleri canımı acıtmıştı...
Yatak odasından evin kapısına kadar 10 metre taşıdım.
Eşim gözlerini kapattı ve kulağıma 'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisıldadı.
Ben de başımı öne eğerek tamam dedim ve içime bir üzüntü çöktü.
Kapı önünde onu bıraktım eşim otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan otobüsü bekledi.
Ben de tek başıma ofise gittim.
2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti.
Eşim başını göğsüme yasladı ve onun kokusunu duydum.
Birden eşime uzun süredir bakmadığımı anladım.
Ve onun evlendiğim zamanki kadar genç olmadığını farkettim. Yüzünde hafif çizgiler oluşmuş, saçlarına ak düşmüştü.
Geçen yıllar öylesine yanından geçmemişti, o an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.
***
4. gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım: ‘Bu bana hayatının 10 yılını hediye eden kadın`
5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü.
Günler geçtikçe onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antremandan dolayıydı.
Bir sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim.
İsyan ederek her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi.
Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu.
Birden yüzüme yumruk gibi vurdu.
Bu kadar acıyı ve üzüntüyü kalbinde taşıyordu.
Farkında olmadan başını okşadım.
O an oğlumuz da geldi ve 'Baba annemi taşıman lazım ' dedi.
Bu hayatımızın bir parcası olmuştu, babasının annesini odadan kapıya taşıması…
Eşim oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı.
Ben başımı çevirdim, son anda kararımdan vazgeçmek istemiyordum.
Onu kucağıma aldım ve yatak odasından kapıya kadar taşıdım.
Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum.
Tıpkı evlendiğimiz gün olduğu gibi.
***
Artık huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden.
Son gün onu kucağımda taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve eşime hayatımızdaki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim.
Ofise gittim, arabadan fırladım, hem de kapıyı kilitlemeden… Bunun için zaman yoktu.
Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve merdivenden yukarı koştum, yukarı varınca kapıyı o açtı.
Karımdan boşanmayacağımı söyledim.
Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve 'Senin ateşin mi var?' diye sordu.
‘Üzgünüm ama ben artık boşanmak istemiyorum` dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdandı.
Şimdi aklıma geldi ki, onu evlendiğimiz gün kapıdan içeri taşırken ömrümün sonuna kadar sadakat yemini vermiştim.
Durumu anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı.
Hemen aşağa koşup ilk çicekciye gittim, eşime bir buket çicek aldım, üzerindeki karta da ''Seni her sabah, hayatımın sonuna kadar taşıyacağım'' yazdım…
***
Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde çiçeklerle yatak odasına gittim ve eşimi yatağın üstünde ölü buldum.
Eşim aylardır kanser ile savaşıyordu ve ben başka şeylerle ilgilenmekten bunu fark etmemiştim.
Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni oğlumun bana negatif tutumundan korumaya çalışmıştı .
En azından oğlumun gözünde iyi bir eş olarak kalmamı istemişti.
İlişkideki küçük şeylerdir önemli olan.
Villalar, arabalar, çok paralar değil...
Bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla mutluluğun temeli olamazlar.
İlişkine zaman ayır! İlişkini güven ve huzur anlamına gelecek şeylere daya.
Mutlu bir beraberlik yaşa.


tolga.tamer
 

kanimca

Aktif Üye
Katılım
10 Mayıs 2012
Mesajlar
164
Tepki
185
Puan
43
Konum
Ankara
Bak işte söyleyince erkek düşmanı diye kızıyorlar. Ne kazma bir herifmiş bu.:sok
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst