Dostlugun öyküsü

serra

Aktif Üye
Katılım
13 Aralık 2008
Mesajlar
241
Tepki
193
Puan
43
Yaş
71
Konum
almanya
:verelini:Dostluğun Öyküsü

Ahmet ve Nihat adında iki arkadas varmış. Aynı okulda okuyorlarmış. Ahmet İstanbul'da yaşayan, evi, arabası yeterince parası olan biriymiş. Nihat memleketten İstanbul'a gelmiş zor şartlar altında yaşayarak okuyormuş. Bunlar zamanla daha da iyi arkadaş olmuşlar. Ahmet Nihat'ın durumuna üzülüyor, yardım yolları arıyormuş. Nihat'ı evine almış. Yedirmiş içirmiş. Cebine para koymuş. Üstünü giydirmiş. Kendine aldığı yeni kıyafetleri bile ona vermiş. Artık beraber gül gibi yaşayip gidiyorlarmış. Bir gün Ahmet camdan dışarı bakıyormuş. Karşıdan gelen, uzun süredir hayran olduğu ve yakında açılmak istediği kızı görmüş. Ve sonra arkadan Nihat'ın onu takip ettiğini.

Nihat eve gelmiş ve Ahmet'e o kızdan çok hoşlandığını aralarını yapıp yapamayacağını sormuş. Ahmet kendisinin de ondan hoşlandığını söyleyememiş. Arkadaşının üzülmesini istememiş çünkü. Aralarını yapmış. Derken zamanla okul bitmiş. Nihat bir süre sonra Kayseri'ye Vali olmuş. Evi arabası, yatı, katı, bir sürü parası olmuş. O kızla da evlenmiş.

Ama Ahmet tam tersi. Evini arabasını kaybetmiş. Bütün parası bitmiş. Yatmaya yeri yemeye yemeği kalmamış. Aç sefil gezerken komşuları,

-Senin bir arkadaşın vardı Nihat diye. O Kayseri'ye Vali olmuş, neden ondan yardım istemiyorsun, belki sana bir iş verir, demişler. Ahmet reddetmiş hemen. Bunu kabullenemem demiş. Komşular ne kadar ısrar ettiyse de bir türlü kabul ettirememişler. Ahmet için daha zor günler başlamış. Bakmış olacak gibi değil, komşularını dinleyip tutmuş Kayseri'nin yolunu. Valiliğe gelmiş. Ordaki odacılardan birine:

- Nihat Bey'i görmek istiyorum, demiş.

Odacı Nihat Bey'in yanına girmiş çıkmış ve "Sizi görmek istemiyor" demiş. "Nasıl olur," demiş Ahmet, "Ona İstanbul'dan çok yakın arkadaşın Ahmet geldi deyin." Odacı tekrar gitmiş ve Nihat Bey sizi tanımadığını, eğer daha fazla ısrar ederseniz kovduracağını söyledi demiş.

Ahmet duyduklarına inanamamış. Nasıl olur da, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği, sevdiği kızı bileeliyle verdiği canciğer arkadaşı Nihat onu tanımaz? Yıkılmış bir şekilde Valilikten çıkıp doğru Nihat'ın evine, eskiden hoşlandığı kızın yanına gitmiş. Belki yardım eder diye. Kapıyı çalmış. Birinin gelip dürbünden kendine baktığını hissetmiş. Ama kapıyı açmamış kadın.

Bir kez daha yıkılmış. Dışarı çıkıp kendini toplamaya çalışırken yanına yaşlı bir amca yaklaşmış. Ahmet'in durumundan çok etkilenmiş adam. Olayı anlatmasını istemiş. Ahmet de olduğu gibi anlatmış. Adam çok üzülmüş. Demiş ki:

- Bak evladım. Seni çok sevdim. Dürüst bir insana benziyorsun. Bak benim şurada bir sarraf dükkanım var. Gel istersen benimle çalış. Hem para kazanırsın hem de yatmaya yerin olur.

Ahmet hemen kabul etmiş ve çalışmaya başlamış.

Gel zaman git zaman dükkana başka bir yaşlı amca gelip gitmeye başlamış. Çok iyi arkadaş olmuş Ahmet'le. Bir gün bu yaşlı amca elinde bir kutuyla gelmiş dükkana. "Bak ben bir yere gidiyorum. Eğer 3 ay içerisinde dönmezsem bu kutu senindir, istediğin gibi kullan" demiş. Ahmet kutuyu almış, odasında bir yere koymuş. 3 ay geçmiş, 4 ay geçmiş, 6 ay geçmiş amca hala gelmemiş. Sonunda Ahmet kutuyu açmaya karar vermiş. Bakmış içinde, elmaslar, mücevherler, altınlar, bir sürü de para var. Ne yapacağını şaşırmış. Hemen patronuna gidip durumu anlatmış. Patronu da artık o kutunun kendisinin olduğunu, istediği gibi kullanabileceğini söylemiş. Bir de öneri de bulunmuş:

- Bak sen bu işi iyice öğrendin. Gel sana bir kuyumcu dükkanı açalım. Gül gibi geçinip gidersin.

Hemen dükkanı açmışlar. Ahmet almış başını yürümüş. Ev, araba, yat, kat... Zengin olmuş kısacası. Bir gün dükkanına bir anne-kız gelmiş. Kızdan hoşlanmış Ahmet. Zamanla görüşmeye başlamışlar, derken nişanlanmışlar. Düğün vakti gelmiş. Davetiyeler hazırlanırken kız "Valiyi de çağıralım" demiş. Ahmet kabul etmemiş. "Nasıl olur" demiş kız, "Biz bu şehrin ileri gelenlerindeniz, valiyi çağırmasak olur mu?" Ahmet yine kabul etmemiş. Kız ısrarla neden böyle davrandığını sorduğunda anlatmış Ahmet. Sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini söylemiş kız:

- Biz çağıralım, o yaptığından utansın, demiş.

Ve Vali Nihat Bey'e de bir davetiye yazmışlar.

Düğün günü gelmiş çatmış. Davetliler tek tek gelirken heyecan içindeymiş Ahmet. Nihat'ın gelip gelmeyeceğini merak ediyormuş. Derken eşiyle kapıda görünmüş Nihat. Ahmet, ilk başlarda gözgöze gelmemeye çalışmış. Nihat ne yana gitse öbür tarafa kaçıyormuş Ahmet. Hiç göz göze gelmemeye çalışıyormuş. Sonunda dayanamamış, piste çıkmış, almış mikrofonu eline. Başlamış anlatmaya:

- Zamanında ben durumum iyiyken sevgili Valimiz Nihat Bey ile aynı okulda okuyorduk. O zamanlar Nihat Bey'in durumu bu kadar iyi değildi. Nihat'ı evime aldım. Yemedim yedirdim, giymedim giydirdim. Sevdiğim kızı bile ona verdim. Bir gün benim durumum kötüleşti. Elimde avucumda ne varsa kaybettim. O kadar zor durumdaydım ki Nihat'a yardım istemeye gittim. Ama o beni tanımadığını söyledi, kovdurdu. Oradan çıkıp eşinin yanına gittim. Ama O, kapıda benim olduğumu bildiği halde kapıyı açmadı. Şoke olmuştum. Dışarıya çıkıp kendime gelmeye çalıştığım anda bir amcayla karşılaştım. Sağolsun bana bir iş, yatacak bir yer verdi. Orada çalışırken çevrem genişledi. Başka bir amcayla tanıştım. Gel zaman git zaman o amca elinde bir kutuyla geldi yanıma. Bir yere gideceğini 3 ay içerisinde dönmezse kutunun benim olacağını söyledi. Gelmedi. Kutuyu açtım. İçinde beni bugünlere getiren yüklü eşyalarla ve paralarla karşılaştım. Sonra kendime bir kuyumcu dükkanı açtım. Orada sevgili nişanlımla tanıştım. Ve evleniyorum. Anlattıklarım yalansa yalan desin Nihat Bey, demiş ve bırakmış mikrofonu.

Herkes şaşkınlık içinde Nihat Bey'e dönmüş. Acıyarak bakmışlar bir Ahmet'e, bir Nihat'a. Nihat bir cevap vermek zorunda kalmış. Almış mikrofonu. Başlamış anlatmaya:

- Evet Ahmet'in söylediklerinin hepsi doğrudur. Yalan diyemem. Zamanında bana çok yardım etti, hakkını ödeyemem. Sağolsun benim mutlu bir evlilik yapmama öncülük etti. Ama eşimi zamanında sevdiğini bilmiyordum. Durumunun kötüye gittiğini, bir gün bana geleceğini biliyordum. Hep o günü bekledim. Ve sonunda geldi. Onu kapıdan kovdurdum, doğrudur. Ama niye kovdurdum? Eğer ben o zaman ona yardım etseydim gururuna yediremeyecekti. Belki de bir süre sonra intihar edecekti. İyi bir arkadaşımı kaybetmek istemezdim. Buradan çıktıktan sonra direk eşime gideceğini biliyordum. Hemen eşime telefon açtım. Ona Ahmet'in geleceğini, kapıyı açmamasını söyledim. Açmadı. Derken bizim evin karşısında bir sarraf dükkanı işleten arkadaşım var. Ona hemen telefon açtım. Bizim evden çıkan bir adam görürse onu işe almasını yardımcı olmasını istedim. İşe aldı, yatacak yer verdi. Bir gün babamı gönderdim ona. Can yoldaşlığı etsin diye. İyi arkadaş oldular. Sonra babama bir kutu verdim Ahmet'e götürsün diye. O kutu babamın değildi. Benim de değildi. O zaten Ahmet'indi. Ona borcumu hiçbir zaman ödeyemem. Ahmet kutuyu aldı. İyi kullandı ve bugünlere geldi. Bir gün annemle kızkardeşimi gönderdim. Durumu nedir bir kontrol edin diye. Orada birbirlerini görüp aşık olmuşlar, evleniyorlar...

Bırakmış mikrofonu. Ahmet'le beraber herkes şaşkınlık içinde kalmış. Bir an göz göze gelmişler. Derken birbirlerine sarılıp özür dilemişler. Güzel bir düğün olmuş, beraberce mutlu yaşamışlar.

Kaçabilirsiniz ancak saklanamazsınız!
 

munise

Daimi Üye
Katılım
12 Temmuz 2008
Mesajlar
540
Tepki
365
Puan
63
Yaş
47
Konum
izmir
Dostluk böyle bir şey işte.Arkadaşını ne kadar iyi tanımışki onun neye kırılıp, üzüleceğini bilip çok güzel bir davranışta bulunmuş.Dostluklar kolay elde edilmiyor.
 

maviboncuk

Daimi Üye
Katılım
3 Ağustos 2010
Mesajlar
25.638
Tepki
16.859
Puan
113
Yaş
35
Konum
bitanemin kalbinden
teşekkürler kolay kolay kimseyle dost olmam ama oldumuda bırakma iyisiyle kötüsüyle dosttmdur bana zarar vermediği sürece
 

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
evet gerçekten de çok zor ama Allah an benim birkeç tane dostum var.... hemde gerçek dostlar....-hmm-hmm
 
Katılım
5 Ekim 2010
Mesajlar
1.273
Tepki
914
Puan
113
Konum
ANKARA
çok güzel bir yazı daha önce de okumuştum ..
insanlar her zaman yüze gülenin dost olduğunu sanar ..
kendisi için hep birşeyler bekler ..
halbuki dost yüzüne gülen değil de farkında olmadığın halde seni düşünen ,sen kötü sansan da hep senin için çabalayan insandır..
hayatımda tek bir dostum oldu ..ilk ve tek..zaten hayatımda herşeyim az ve özdür..
ondan çok şey öğrendim ..
en önemlisi de insanın nasıl bir dost olabileceğini..
iiki var ve hep yanımda -hmm-hmm-hmm
 

aysude

Yeni Üye
Katılım
2 Ocak 2011
Mesajlar
29
Tepki
22
Puan
3
Konum
nevşehir
Evet gercekten bu devırde gercek dost bulmak zor hersey menfaate dönüşmüş ama herzamanda dediğim gibi allah iyi insanlarla karşılastırsın hepımızı
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst