EL-ADL
Mutlak adalet sahibi, son derece adaletli olan, adaletiyle zalimlerden mazlumun hakkını alan, asla zulmetmeyen, hak ile hükmeden, adalet sahibi olan.
El-Adl ism-i şerifi; mutlak adalet sahibi ve asla zulmetmeyen, hak ile hükmeden manalarına gelmektedir. El-Adl ismi hem Hz. Ali’nin hem de İmam-ı Azam Hazretleri’nin İsm-i Azamolarak kabul ettikleri isimler arasındadır.
Sınırsız, sonsuz adalet sahibi Allah mutlak adildir; zulmü ve zalimi sevmez. İnsanlar ve hayvanlar arasında hükmederken, onlara ait en ince ayrıntıları, niyetleri ve davranışları bilen, haklarını adaletle gözeten yalnız El-Adl olan Allah’tır.
El-Adl esmasının Ebced değeri ve zikir adedi 104 adettir. Zikir saati Güneş, günü Pazar’dır.
El-Adl : العدل
Yâ Adil : يَا عَادِلُ
El-Adl esmasının ebced değeri, zikir sayısı, zikir günü ve zikir saati :
Ebced değeri ve zikir sayısı; 104
Zikir günü;
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Zikir sayısı; Güneş (Sabah güneş doğarken ve ikindi sonrası)
El-Adl isminin Özellikleri, Faziletleri ve Faydaları:
İşlerinde hüküm verenler, hakimler, hükümet memurları El-Adl ism-i şerini her gün sabahleyin 104 defa okursa Cenab-ı Hak Hazretleri onlara adâletle davranmayı ilham buyurur, kalplerine feyiz yoluyla adaleti koyar, binaenaleyh onlar adalet üzere hareket eder, adaletten ayrılmazlar.
Gece yarısından sonra tam bir ihlas ve taharet ile tenha bir yerde kıbleye karşı oturup 104 defa “Yâ Adl” ism-i şerifini zikrederek müstehak olan bir zalime beddua edilirse âdil-i mutlak olan Cenab-ı Hak Hazretleri o müstehak olan zalimi kahr ve mahv ve perişan eder.
“Yâ Adl” ism-i şerifini zikreden kimsenin maddi ve manevi hali düzelir.
Hakkı olan, haklı davasında güçlük çeken kimse, güneş doğmadan önce 10816 kere “Yâ Adl celle celâlühû” olarak zikre devam ederse maksadı hasıl olur.
El-Adl ismi şerifinin vefkini bir taş üzerine yazarak hüküm erbabı veya velayetten biri üzerinde taşırsa Cenab-ı Hak Hazretleri ona adli (adaletli olmayı) ilham buyurur.
El-Adl ism-i şerifi geçen Kuran Ayetleri
Bakara Suresi 282. Ayet: Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelih(ecelihî), zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîd(şehîdun), ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâh(vettekûllâhe), ve yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Ey âmenû olanlar! Birbirinize belirli bir süreye kadar borç verdiğiniz zaman onu yazın (senet yapın). Aranızda bir kâtip onu adaletle yazsın. Ve kâtip, Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, aynı şekilde yazsın. Üzerinde hak bulunan (borçlu) da yazdırsın. Ve Rabbi olan Allah’a karşı takva sahibi olsun (ve emirlerinden sakınsın) ve ondan bir şey eksiltmesin. Fakat, eğer üzerinde hak olan (borçlu) olan kişi, sefih (aklı ermeyen) veya zayıf (küçük, güçsüz) ise veya kendisi onu (söyleyip) yazdıramayacak bir durumda ise o taktirde velîsi onu adaletle yazdırsın. Ve erkeklerinizden iki kişiyi şahit tutun. Fakat eğer iki erkek bulunamıyorsa, o zaman şahitlerden razı olacağınız bir erkek ve iki kadını (şahit) tutun ki, ikisinden biri unutursa o taktirde, diğeri ona hatırlatır. Şahitler çağrıldıkları zaman (şahitlikten) kaçınmasınlar. Borç büyük olsun, küçük olsun vadesine kadar onu yazmaktan usanmayın. İşte bu, Allah’ın katında en adil ve şahitlik için en sağlam, şüphe etmemeniz için en yakın olandır. Ancak aranızda devretmeye hazır olan peşin bir ticaret (alım-satım) ise o zaman bunu yazmamanızdan dolayı sizin üzerinize bir günah yoktur. Alım-satım yaptığınız zaman da şahit tutun. Kâtibe (yazıcıya) ve şahitlere bir zarar verilmesin. Eğer bunu yaparsanız (bir zarar verirseniz), bundan sonra o mutlaka sizin için bir fısk olur. Allah’a karşı takva sahibi olun. Allah size öğretiyor. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.
Nisa Suresi 58. Ayet: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli). İnnallâhe niımmâ yeızukum bihî. İnnallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.
Mâide Suresi 95. Ayet: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ taktulûs sayde ve entum hurum(hurumun) ve men katelehu minkum muteammiden fe cezâun mislu mâ katele minen neami yahkumu bihî zevâ adlin minkum hedyen bâligal ka’beti ev keffâratun taâmu mesâkîne ev adlu zâlike siyâmen li yezûka vebâle emrihî afâllâhu amma selef(selefe) ve men âde fe yentakimullâhu minhu vallâhu azîzun zûntikâm(zûntikâmin).
Ey îmân edenler! Siz ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. Ve sizden kim kasten (bilerek) onu öldürürse, o zaman kendisine öldürdüğünün dengi bir hayvanın cezası vardır ki, (bunun öldürülen hayvanın dengi olduğuna dair) içinizden, âdil iki kimse takdir edip karar verir. Kâbe’ye ulaşacak (Kâbe’ye götürülüp orada kesilecek) bir kurban veya yoksulları yedirme şeklinde bir kefâret, ya da buna denk bir oruçtur ki bu, böylece o yaptığı işin vebalini tatması içindir. Allah, geçmiştekileri (işlenen bu tür cürümleri) bağışladı. Kim dönüp de (bir daha) böyle yaparsa, o taktirde Allah ondan intikam alır. Allah Azîz’dir, intikam sahibidir.
Mâide Suresi 106. Ayet: Yâ eyyuhâllezîne âmenû şehâdetu beynikum izâ hadara ehadekumul mevtu hînel vasiyyetisnâni zevâ adlin minkum ev âharâni min gayrikum in entum darabtum fîl ardı fe esâbetkum musîbetul mevt(mevti) tahbisûnehumâ min ba’dis salâti fe yuksîmâni billâhi in irtebtum lâ neşterî bihî semenen ve lev kâne zâ kurbâ ve lâ nektumu şehâdetallâhi innâ izen le minel âsimîn(âsimîne).
Ey âmenû olanlar! Sizden birinize ölüm hali gelince vasiyet sırasında sizin içinizden iki adîl kişi, aranızda şahitlik etsin. Veya yeryüzünde yolculuk ederken size ölüm olayı isabet ederse, sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun. Eğer şüpheye düşerseniz, onları namazdan sonra alıkoyun. O zaman Allah’a şöyle yemin etsinler; “Yakınımız bile olsa, yeminimizi bir bedel ile değiştirmeyeceğiz ve Allah’ın şehadetini gizlemeyeceğiz. Aksi takdirde biz, mutlaka günahkâr kimselerden oluruz.”
En’âm Suresi 1. Ayet: El hamdu lillâhillezî halakas semâvâti vel arda ve cealez zulumâti ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim ya’dilûn(ya’dilûne).
Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kâfirler, Rab’lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.
En’âm Suresi 115. Ayet: Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adlâ(adlen), lâ mubeddile li kelimâtihî, ve huves semîul alîm(alîmu).
Ve Rabbinin sözü sadakatle ve adaletle tamamlandı. O’nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
Nahl Suresi 76. Ayet: Ve daraballâhu meselen raculeyni ehaduhumâ ebkemu lâ yakdiru alâ şey’in ve huve kellun alâ mevlâhu eynemâ yuveccihhu lâ ye’ti bi hayrin, hel yestevî huve ve men ye’muru bil adli ve huve alâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
Allah, iki adamı örnek verdi. İkisinden birisi dilsiz, bir şeye muktedir değil (gücü yetmez). Ve o, Mevlâsı’na (Efendisi’ne) yüktür. Onu nereye yönlendirse (gönderse), bir hayır (fayda) getiremez (sağlayamaz). O, adaletle emreden (irşad makamının sahibi olan) ve Sıratı Mustakîm üzerinde olan kimse ile eşit (müsavi) olabilir mi?
Nahl Suresi 90. Ayet: İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).
Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden (Allah’ın yasakladığı şeylerden) ve azgınlıktan (hakka tecavüzden) sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.
Hucurât Suresi 9. Ayet: Ve in tâifetâni minel mu’minînektetelû fe aslihû beyne humâ, fe in begat ihdâhumâ alâl uhrâ fe kâtilûlletî tebgî hattâ tefîe ilâ emrillâhi, fe in fâet fe aslihû beynehumâ bil adli ve aksitû, innallâhe yuhıbbul muksitîn(muksitîne).
Ve eğer mü’minlerden iki grup savaşırlarsa, o zaman ikisinin arasını düzeltin. Fakat, eğer ikisinden biri diğerine saldırırsa, o taktirde saldıran grupla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. Bundan sonra eğer dönerse, böylece ikisinin arasını adaletle düzeltin, (onlara) adil davranın (diğerine zulmetmeyin). Muhakkak ki Allah, adaletle davrananları sever.
Cevşen 80. Bölüm
وَ اَسْئَلُكَ بِاَسْمَٓائِكَ
Ve es’elüke biesmâike
Yâ Adil
Yâ Kabil
Yâ Fâdil
Yâ Fâ’il
Yâ Kâfıl
Yâ Câ’il
Yâ Kâmil
Yâ Fâtır
Yâ Tâlib
Yâ Matlûb
سُبْحَانَكَ يَا لآَ اِلٰهَ اِلآَّ اَنْتَ اْلاَمَانُ اْلاَمَانُ نَجِّنَا مِنَ النَّارِ
Sübhâneke yâ lâ ilahe illâ ente’l-emâ-ne’l-emâne neccinâ mine’n-nâr.
Allah’ım! Sen’den şu güzel isimlerinin hakkı için istiyor, Sana yalvarıyorum:
- Ey gerçek adâlet sahibi Âdil,
- Ey kullarının ibâdet, duâ, tevbe, mürâcaat ve ilticalarını kabul eden Kâbil,
- Ey her şeyden üstün ve fazîletli olan ve mecbur olmadığı halde mevcudata ihsan ve ikramda bulunan Fâdıl,
- Ey bütün fiil ve işlerin gerçek sahibi ve sebebi olan Fâil,
- Ey bütün varlıkların rızık ve geçimlerine ve bütün hayatlarına kefîl olan Kâfil,
- Ey her şeyi meydana getiren, onlara şekil veren Câil,
- Ey işlerinde ve zâtında hiçbir kusuru olmayan Kâmil,
- Ey varlıkları yoktan var eden Fâtır,
- Ey yarattığı bütün varlıklar için hep hayır dileyen ve onları rızâsına çağıran Tâlib,
- Ey bütün varlıkların rahmetine, rızâsına, muhabbetine ermek ve cemâlini görmek için can attığı Matlûb,