Gelinliğin Tarihçesi

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.
Gelinliğin Tarihçesi

Gelinlik kelimesinin İngilizce karşılığı olan "bridal" kelimesi, Orta Çağ'da yapılan evlilik partileri ile ortaya çıkmıştır. İngilizce “al” kelimesi, “party” kelimesinin eş anlamlısıdır. Bu kelimenin Türkçe karşılığı "parti" dir. "Bride" kelimesi de İngilizce bir kelimedir ve Türkçe karşılığı "gelin" dir. Günümüzde popüler moda terimleri arasında yer alan bridal, "bride-al" dan gelmektedir.

Dünya genelinde beyaz gelinliğin hikayesine kısaca değinelim. Eski Mısır'da gelinler üzerlerine kat kat pileli beyaz renkte keten kumaş giyerlerdi. Yunanistan'da ise beyaz renk kutlamayı temsil ettiği için, gelinler mutluluklarını belirtmek amacıyla düğünlerinde beyaz kumaştan yapılmış kıyafetler giyerlerdi. Roma'da evlilik ve doğum tanrısına ithafen gelinler beyaz kaftana bürünürlerdi. Eski Roma'da evlenecek olan genç kızların giydikleri gelinliklerin rengi sarıydı. O dönemlerde; evli kadınların yüzünü örten peçe, evli ve bekar kadınların ayırt edilmesi amacıyla kullanılırdı. Evliliğe ilk adımını atacak olan gelinlerde, giydikleri sarı renkli gelinlikle birlikte ilk kez sarı renkte bir gelinlik peçesi takarlardı. Ortaçağda ise gelinliğin rengine çok fazla önem verilmemiştir. Gelinlik kumaşının kaliteli ve gösterişli olması, gelinliğin renginden çok daha fazla önem taşımaktaydı.

Gelinlikte renk olarak beyazın kullanılması ise 16. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Bir düğünde beyaz kıyafet giydiği kayıtlara geçmiş ilk gelin, 1499 yılında XII. Lois ile evlenen İngiltereli Anne'dir. Günümüzdeki gelinlik modelleri ise temelini, 1854 yılında Kraliçe Victoria'nın Prens Albert ile evlenirken giydiği, tamamen beyaz saten kumaştan oluşmuş, 5.5 metre kuyruğu olan gösterişli gelinliğinden almaktadır. Modern batı geleneği ile ortaya çıkan beyaz gelinlik modası ilk olarak kendini Queen Victoria-Albert of Saxe-Coburg’un düğününde göstermiştir. Kraliçe Victoria beyaz bir gece elbisesi ile bu geleneğin bilinen öncüsü olmuştur. Bu dönemde, kraliyet ailesi gelinlerinin gümüş renginde gelinlik giymeleri bir gelenekti. Kraliçe Viktoria bu gelenekten farklı olarak, düğününde kendi beğenisine uygun beyaz bir gece kıyafeti giymiştir. Bu düğünden sonra İngiliz ve Fransız sanatçılar ve yazarlar, gelinlikte beyaz rengin masumiyetin ve saflığın simgesi olduğu konusunu işlemeye başladılar. Böylece; beyaz gelinlik, gelin adayları tarafından daha fazla benimsenmiş ve daha fazla tercih edilir hale gelmiştir.

Doğu kültürünün iki büyük temsilcisi, Çin ve Hindistan’da, geçmiş dönemlerde evlilik kıyafeti olarak kırmızı renkli uzun giysiler kullanılmıştır. Son dönemlerde ise Hindistan’da “sari” denen kırmızı renkte bir düğün kıyafeti ve Çin’deki şans getiren kırmızı renkli evlilik kıyafeti yerini bilinen beyaz gelinliğe bırakmaktadır.

Beyaz gelinliklerin ilk mekanları saraylardır. Hayatın gelenekler ve efsanelerle birlikte daha yoğun yaşanmak olduğu saraylardan doğan beyaz gelinlikler, zamanla birçok kadın tarafından farklı bir tarz, farklı bir duruş olarak algılamıştır. Böylece; beyaz gelinlikler, 1800'lü yılların ortalarından itibaren, İngiltere Saraylarından Osmanlı Saraylarına kadar tüm dünyada yaşam buldu. O zamanlarda, erdem sahibi olmak gibi bir anlam içermeyen, sadece zenginlik ve bolluğu ifade eden, beyaz gelinlikler, zamanla tüm dünyada kabul ve beğeni görmeye başlamıştır.

16. ve 17. yüzyıllarda gelinler, evlilik törenlerinde daha çok en iyi kıyafetlerini kullanmışlardır. Gelinle, düğünlerinde giydikleri kıyafetler için, göz alıcı ve çeşitli renklerde ve dokularda kumaş kullanmışlardır. Yeşil haricinde hemen her renk olan bu kıyafetleri günlük yaşamlarında da kullanmaya devam ediyorlardır. Sadece soyluların düğünleri için özel kıyafet yaptırma lüksü vardı. 19. yüzyıla kadar soylu ailelerden gelen gelinler gümüş ve kırmızı renklerin hakim olduğu lüks kumaşlardan yapılmış gelinlikler giyerlerdi.

Gelinlik tarihi boyunca, çeşitli kültürlerde gelinlikler her zaman dikkat çekici, farklı olarak tasarlanmıştır. Günümüzün beyaz gelinlikleri, birçokları için iyi ahlak ve doğruluk ıfadesinin işareti olmasının yanısıra hala derin ve kabul görmüş bir gelenek halinde yaşamaktadır. Dünyanın dört köşesinde milyarlarca genç kız, henüz evlenebileceği bir eş ile karşılaşmadan, kendisini hayalindeki muhteşem bir beyaz gelinlik içinde düşlemektedir.

Gelinlikle birlikte evliliğin simgesi olan yüzük takma geleneği ise eski Mısırlıların inançlarına dayanıyor. Milattan 2800 yıl önce Mısır'da yaşayanlar daire ve halka şeklindeki cisimlerin, başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeni ile sonsuzluğu temsil ettiklerine inanırlardı. Düğünde takılan yüzük evliliğin sonsuza dek süreceğini simgeliyordu. Daha sonra bu inanç gelenek halini aldı ve Romalılar vasıtası ile tüm dünyaya yayıldı. Yapılan arkeolojik kazılarda o dönemlere ait düğünlerde takılan çok ilginç evlilik yüzüklerine rastlanılmıştır.

Evlilik yüzüğünün sol ele ve sondan bir önceki parmağa takılmasının sebebi ise modern tıbbın gelişmesinden önceki devirlere ait bir insan anatomisi bilgisidir. O zamanlarda, dolaşım sistemimizdeki ana damarın sol elimizde bu parmaktan başlayıp kalbimize gittiği sanılıyordu. Böylece buraya takılan yüzükler evli çiftin kalben bağlılığını simgeliyordu. Her ne kadar artık modern tıp sayesinde damarların nereden gelip nereye gittiği biliniyorsa da, yüzüğün takılacağı parmak herkes tarafından bir gelenek benimsenmiştir.
 

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.783
Tepki
49.269
Puan
113
Yaş
39
Konum
Çıkmaz Sokak
gelinlikmodelleri6ba2.jpg

Çocuk annesine sormuş: 'Anne gelinlerin giysisi niçin beyaz renkte?'
Annesi cevaplamış: 'Beyaz renk masumiyetin ve mutluluğun sembolüdür.' Çocuk
tekrar sormuş: Peki o zaman damatlar niçin siyah giyiyorlar?'
Eski Roma'da gelinliklerin rengi sarıydı. Gelinler yine sarı renkte peçe
takıyorlardı. Peçe evli ve bekar kadınları ayırt ediyordu. Ortaçağlarda ise
gelinliğin rengi üzerinde pek durulmadı. Kumaşın kaliteli ve gösterişli
olması daha önemliydi. Herkes en iyi elbiselerini giyiyordu, renk de
herkesin kendi tercihine göreydi.Beyaz gelinlik adetinin yaygınlaşması 16.
yüzyılda olmuştur. Bu yıllarda kraliyet ailesi gelinlerinin gümüşi renkte
gelinlik giymeleri gelenekti. Kraliçe Viktorya bunu reddetti ve beyaz
gelinlik giymekte ısrar etti.

Bundan sonra İngiliz ve Fransız yazarlar, beyaz rengin masumiyetin simgesi
olduğu konusunu işlemeye başladılar. O dönem ahlakına göre bekaret evliliğin
vazgeçilmez koşulu olduğu için beyaz gelinlik adeti tuttu. Evlenirken beyaz
giysi giymek genç kızların bekaretlerini topluma ilan etmelerinin vasıtası
oldu.

Gelinlikle ilgili bazı batıl inançlar da var. Bunlara göre gelinin
gelinliğini bizzat kendisi dikmesi, damadın düğünden önce gelini gelinlikle
görmesi, gelinin gelinliği düğünden önce giymesi uğursuzluk getiriyor.
Söz evlenmeden açılınca evlilik yüzüğünden de bahsetmek gerekiyor.
İnsanların evlenince yüzük takmaları eski Mısırlıların inançlarına
dayanıyor. Milattan 2800 yıl önce Mısır'da yaşayanlar dairenin veya halka
şeklindeki cisimlerin, başlangıç ve bitiş noktalarının olmaması nedeni ile
sonsuzluğu temsil ettiklerine inanıyorlardı. Yüzük evliliğin sonsuza dek
süreceğini simgeliyordu. Sonra bu inanç ve adet Romalılar vasıtası ile iyice
yaygınlaştı. Kazılarda o devirlere ait çok ilginç evlilik yüzüklerine
rastlanılmıştır.

Evlilik yüzüğünün sol ele ve sondan bir önceki parmağa takılmasının sebebi
ise modern tıbbın gelişmesinden önceki devirlere ait yanlış bir insan
anatomisi bilgisidir. O zamanlarda dolaşım sistemimizdeki ana damarın sol
elimizde bu parmaktan başlayıp kalbimize gittiği sanılıyordu. Böylece buraya
takılan yüzükler evli çiftin kalben bağlılığını simgeliyordu. Gerçi şimdi
damarların nereden gelip nereye gittiği biliniyor ama bu da bir adet olarak
kaldı.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst