Gençte Nefis
“Genç günahı istediği gibi, günah da genci ister!”
Nefse hâkimiyetin en zor olduğu dönem, hiç şüphesiz, “gençlik”tir. Gençlikte akıldan ziyade, hisler devrededir. Hisleriyle hareket eden genç, nefse çabuk mağlûp olur, his selinin önünde dayanamaz. Dinin yasakladığı, “Günahtır.” dediği şeyler, gencin nefsine çok cazip gelir. Bazı kelebeklerin kendini ateşe atmaları gibi, genç de fitne ateşine kendini atmak ister.
Şahıstan şahısa az çok farklılık olmakla beraber, nefsin zaptı en zor dönemi 15 - 30 yaş arasındadır. Her genç bu dönemde cinsellik sınavına tâbi tutulur, karşı cinsle denenir. Ayrıca öfkesi çok çabuk galeyana gelir, küçük bir meseleden çok büyük gürültüler çıkarabilir.
Bu dönemde iffet, yani günahlardan uzak kalmak, onlara tenezzül etmemek, son derece önemlidir. “Genç günahı istediği gibi, günah da genci ister!” Yaşı ilerlemiş insan, istese de bazı günahları artık işleyemez. İşte, nefsin günah arzusuyla yanıp tutuştuğu bir dönemde nefsi dinlememek, onu hevaya değil hüdaya sevk etmek gerekir. Bunu başarabilenler, gençlik dönemlerinden sonraki hayatlarında nefislerine daha kolay hâkim olurlar, iffet ve istikametle ömürlerini geçirirler.
On beş, on altı yaşlarında iki genç, dinî muhtevalı bir sohbete katıldılar. Sohbeti yapan zat, tatlı tatlı anlatıyordu. İki genç, sohbet sonrası evlerine dönerken sohbetin bir değerlendirmesini yaptılar. Biri dedi: “Anlatılanlar çok güzel şeyler, ama dini yaşamak için biz daha genç sayılırız. Hele şöyle 40 yaşına gelelim o zaman düşünürüz!”
Diğeri, ilk anda bu görüşü haklı buldu. “Doğru.” dedi, “Biz henüz çok genciz.” Fakat yalnız kaldığında meseleyi tekrar düşündü ve kendi kendine dedi: “Evet, henüz çok genciz, ama mükellefiz. Kırk yaşına varma garantimiz de yok. Diyelim 40 yaşına vardık; ama o güne kadar günahlarla dolu bir ömür geçirdikten sonra, 40’ından sonra ne yapabiliriz?” Böyle dedi ve sohbetlere devam etti.
Ve o genç, şimdi 40 yaşında. Sohbetlere devam etmekten, İslâm’ı gençlik döneminde de yaşamaktan hiç de pişman değil!
Şadi Eren (Doç.Dr.)
“Genç günahı istediği gibi, günah da genci ister!”
Nefse hâkimiyetin en zor olduğu dönem, hiç şüphesiz, “gençlik”tir. Gençlikte akıldan ziyade, hisler devrededir. Hisleriyle hareket eden genç, nefse çabuk mağlûp olur, his selinin önünde dayanamaz. Dinin yasakladığı, “Günahtır.” dediği şeyler, gencin nefsine çok cazip gelir. Bazı kelebeklerin kendini ateşe atmaları gibi, genç de fitne ateşine kendini atmak ister.
Şahıstan şahısa az çok farklılık olmakla beraber, nefsin zaptı en zor dönemi 15 - 30 yaş arasındadır. Her genç bu dönemde cinsellik sınavına tâbi tutulur, karşı cinsle denenir. Ayrıca öfkesi çok çabuk galeyana gelir, küçük bir meseleden çok büyük gürültüler çıkarabilir.
Bu dönemde iffet, yani günahlardan uzak kalmak, onlara tenezzül etmemek, son derece önemlidir. “Genç günahı istediği gibi, günah da genci ister!” Yaşı ilerlemiş insan, istese de bazı günahları artık işleyemez. İşte, nefsin günah arzusuyla yanıp tutuştuğu bir dönemde nefsi dinlememek, onu hevaya değil hüdaya sevk etmek gerekir. Bunu başarabilenler, gençlik dönemlerinden sonraki hayatlarında nefislerine daha kolay hâkim olurlar, iffet ve istikametle ömürlerini geçirirler.
On beş, on altı yaşlarında iki genç, dinî muhtevalı bir sohbete katıldılar. Sohbeti yapan zat, tatlı tatlı anlatıyordu. İki genç, sohbet sonrası evlerine dönerken sohbetin bir değerlendirmesini yaptılar. Biri dedi: “Anlatılanlar çok güzel şeyler, ama dini yaşamak için biz daha genç sayılırız. Hele şöyle 40 yaşına gelelim o zaman düşünürüz!”
Diğeri, ilk anda bu görüşü haklı buldu. “Doğru.” dedi, “Biz henüz çok genciz.” Fakat yalnız kaldığında meseleyi tekrar düşündü ve kendi kendine dedi: “Evet, henüz çok genciz, ama mükellefiz. Kırk yaşına varma garantimiz de yok. Diyelim 40 yaşına vardık; ama o güne kadar günahlarla dolu bir ömür geçirdikten sonra, 40’ından sonra ne yapabiliriz?” Böyle dedi ve sohbetlere devam etti.
Ve o genç, şimdi 40 yaşında. Sohbetlere devam etmekten, İslâm’ı gençlik döneminde de yaşamaktan hiç de pişman değil!
Şadi Eren (Doç.Dr.)