Bu konuda kesin bir tek kural olarak böyle bir şey söylemek doğru olmaz. Çünkü, Allah bazı takva sahipleri olan kullarını dünya kirlerinden uzak tutmak için onların işlerini zora sokabilir. Hiç sevmediği fasık kullarının işlerinin -istidraç olsun diye- çok güzel yürümesine imkân verebilir.
Ayrıca, çok sevdiği bir kulunun işlerini -yaptığı hayır hasenatının âcil bir mükâfatı olarak- kârlı, faydalı yapabilir, sevmediği bir kulunun işlerini de -âcil bir ceza olarak- zarara uğratabilir.
Yine, sevdiği ve sevmediği kullarını testten geçirmek için başlarına musibetler getirebilir ve işlerini zarara uğratabilir.
Kur’an’da işaret edilen bu bilgiler ışığında konuya baktığımız zaman, dünyevî işlerin düzgün gidip gitmediği hususunu samimî bir mümin, dindar bir Müslüman olup olmamakla bağlantısını kurmak prensip olarak yanlıştır.
Bununla beraber, müminlerin günahları sebebiyle -uyarılma adına- işlerinde zararların olması da çok tecrübelerle sabittir.
Son olarak şunu söyleyebiliriz ki, dindarlığı, Allah’a kulluk yapmayı işlerinin düzgün gidip gitmediğine göre ayarlamak büyük bir hatadır. Allah katında Allah’ın rızası adına yapılmayan hiçbir amel makbul değildir.
Şu ayetten alacağımız büyük dersler vardır:
“Öyle insanlar vardır ki Allah’a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir. Dünyayı da âhireti de kaybeder. İşte besbelli olan hüsran budur.”(Hac, 22/11).
Ayrıca, çok sevdiği bir kulunun işlerini -yaptığı hayır hasenatının âcil bir mükâfatı olarak- kârlı, faydalı yapabilir, sevmediği bir kulunun işlerini de -âcil bir ceza olarak- zarara uğratabilir.
Yine, sevdiği ve sevmediği kullarını testten geçirmek için başlarına musibetler getirebilir ve işlerini zarara uğratabilir.
Kur’an’da işaret edilen bu bilgiler ışığında konuya baktığımız zaman, dünyevî işlerin düzgün gidip gitmediği hususunu samimî bir mümin, dindar bir Müslüman olup olmamakla bağlantısını kurmak prensip olarak yanlıştır.
Bununla beraber, müminlerin günahları sebebiyle -uyarılma adına- işlerinde zararların olması da çok tecrübelerle sabittir.
Son olarak şunu söyleyebiliriz ki, dindarlığı, Allah’a kulluk yapmayı işlerinin düzgün gidip gitmediğine göre ayarlamak büyük bir hatadır. Allah katında Allah’ın rızası adına yapılmayan hiçbir amel makbul değildir.
Şu ayetten alacağımız büyük dersler vardır:
“Öyle insanlar vardır ki Allah’a, sırf bir hesaba binaen, imanla küfrün arasında bir yerde ibadet eder. Şayet umduğu faydayı elde ederse onunla huzur bulup sevinir, eğer bir sıkıntı ve imtihana mâruz kalırsa yüzüstü dönüverir. Dünyayı da âhireti de kaybeder. İşte besbelli olan hüsran budur.”(Hac, 22/11).