tatlıpozan
Daimi Üye
İnsan hayat arkadaşını latif bir hediye ve emanet olarak sevmez, gönlünü ve sevgisini sadece dış güzelliğe bağlarsa güzelliğin başına bir kaza geldiğinde o evliliğin sarsılması muhtemeldir. Evlilikler ebedî hayat arkadaşlığı üzerine kurulmalı ki sevgiler de ebedî olsun. Neşeyi paylaşıp, kederi paylaşmamak, iyi günde yanında olup kötü günde terketmek evliliğin ruhuna aykırıdır.
Güzel bir pazar günüydü. Baba, oğlunu parka götürdüğünde; anne de öğle yemeğini hazırlamak için mutfağa yöneldi. Eşi börek istemişti. Özenle hazırladı börekleri. Sıra kızartmaya gelmişti. Tavaya yağı koydu ve başladı. Fakat o esnada ne olduğunu anlamadı. Aniden yağ alev aldı. Genç kadının elleri ve yüzü de alevlerden nasibini... Kötü günler yaşadı.
Yanıklar nihayet iyileşmişti. Ne var ki bayağı bir iz kalmıştı. O kadife gibi güzel yüz ve eller alaca bulaca olmuştu. Aradan bir yıl geçtiği halde hâlâ izler vardı. Bazen aynanın karşısına geçiyor kendisi bile olanlara inanamıyordu. Bir gün eşini karşısına aldı ve "Hayatım yüzüme iyi bak. Artık ben senin evlendiğin o güzel kadın değilim. Zamanla benden bıkmandan korkuyorum. Bu sebeple yol yakınken ayrılalım." dedi.
Eşi, sevgi ve şefkatle genç kadının ellerinden tutup gözlerinin içine baktı:
"Peki aynı hal benim başıma gelse sen beni terk mi edecektin?"
"Öyle şey olur mu?"
"Sen böyle bir şey düşünmezken ben nasıl düşünebilirim? Üstelik de sen benim sevdiğim börekleri kızartırken bu felakete uğradın. Teşekkürüm böyle mi olacak? Bu mu vefa? Bu mu dostluk, arkadaşlık?
Madem, evlilikteki esas maksat eşlerin sevgilerini, aşklarını, şevklerini karşılıklı değiştirmektir. Lezzetlerde ortak, kederli şeylerde birbirine yardımcı olmaktır. Neşemizi paylaşıp kederimizi paylaşmazsak bu sözlerin anlamı nerede kalır? Nikâh defterini "iyi günde kötü günde" sözleriyle imzalamadık mı?
Ben bu sözleri buz üstüne yazmadım. Yüreğimin derinliklerine kazıdım. İnsan hayat arkadaşını latif bir hediye ve emanet olarak sevmez de gönlünü sadece dış güzelliğine bağlarsa güzelliğin başına böyle bir kaza geldiği zaman muhabbet biter. Saçını eşinin yoluna süpürge eden o zavallı kadın sevgiye en çok ihtiyaç duyduğu anda terk edilir.
Sen benim ebedi bir hayatta daimi hayat arkadaşım değil misin? Şimdilik çirkin olmuşsan da zararı yok. Nasıl olsa ebedi bir güzelliğin var. O ebedi arkadaşlığın hatırı için her fedakârlığı ve merhameti yaparım."
Ne yazık ki, bu düşünceleri yüreği yerine buz üstüne yazan nice erkekler, eşlerini rahatlıkla terk edebiliyorlar. Değil güzelliklerini kaybetmek, eşlerinden daha güzelini gördüklerinde bile o tarafa meyledebiliyorlar.
O zaman da nice ayrılıklar, elemler ve kederler yaşanıyor. Günümüzün en önemli problemlerinden olan, terk ve aldatma olaylarının altında bu duygulara sahip olmamak yatıyor.
Evet, ne zaman bu güzel duygular inkişaf eder, evlilikler ebedi hayat arkadaşlığı üzerine kurulur ve eşler birbirlerini emanet olarak sahiplenirlerse sevgiler ebedi olur.
Tıpkı elektrik düğmesine dokunulduğunda karanlık, yerini aydınlığa terk ettiği gibi; eşler arasındaki suni merhamet, şefkat, vefa, hürmet ve fedakarlık; yerini samimi hürmet, hakiki şefkat, fedakârane merhamet ve ciddi muhabbete terk eder.
Gönül gözü, güzellikleri görür. Kalp aynasına güzellikler akseder. Evlilik bağları kuvvetle bağlanır.
Alıntı