Hangi hayatı örnek alıyoruz?
Hayatımıza şöyle bir bakınca şükür duygusu mu duyuyoruz, yoksa şekva duygusuna mı giriyoruz?
Bu iki duygunun tespiti çok önemlidir. Çünkü insanın hayatında şükür duygusuna girmesi yahut da şekvaya yönelmesi örnek aldığı hayat şekilleriyle ilgilidir. Kimlerin yaşayışlarını kendimize örnek alıyor, kimlerin hayatıyla kendimizi kıyaslıyorsak, duygu ve düşüncelerimiz de ona göre ayarlanıyor, ona göre ya şükür duygusuna giriyor, yahut da şekvaya yöneliyoruz.
Çevremizdeki hayat çeşitlerine bakınca görüyoruz ki, iktisatla yaşayan mütevazı bir çoğunluk var. Bir de israfla yaşayan gösterişli azınlık söz konusu.
Biz hangisine bakıyor, hayatımızı hangisine göre yönlendirmek istiyoruz? İktisatlı yaşayan çoğunluğa göre mi, yoksa israflı yaşayan azınlığa göre mi?
Şayet israflı yaşayan azınlığı örnek alıyorsak hayatımız şekvaya kayıp gitti demektir. Ömür boyu şikâyetçi olacağız kendi hayatımızdan. Çünkü örnek aldığımız israflı hayatın son sınırı yoktur. Nereye varsanız üstünde başka israflı örnekler var. Ömür boyu çabalarsınız ama israflı hayatın tatmin eden son noktasına ulaşamazsınız.
Bu durumda şöyle sakince bir düşünüyoruz. Acaba Efendimiz (sas) Hazretleri hangi hayat tarzını örnek almamızı işaretliyor? Bediüzzaman hazretlerinin tabirleriyle (israfçı azınlığı mı, iktisatlı çoğunluğu mu ) örnek almayı tembih ediyor?
"-Size halk ekseriyetinin yaşadığı israfsız hayat yakışır." manasındaki sevad-ı azam hadisi örnek alacağımız kesimi işaretlemiş oluyor.
- Ekonomik konularda kendinizden aşağıda yaşayanlara bakın!
Evet, sünnet bize bu ölçüyü vermektedir. Şayet böyle değil de (israfçı azınlığı) örnek alacak olursak hayatımızı sevemeyiz, sahip olduğumuz nimetleri de göremeyiz, şükür duygusuna da giremeyiz.
Bu sebeple maneviyat büyükleri diyorlar ki:
- Ekonomik imkanlarınız ne olursa olsun hep mütevazı yaşayanlar örnek alınmalı, hep mütevazı hayat tercih edilmeli, şekva değil şükür duygusu içinde yaşanmalıdır!
Siyer yazarları da örnek alınacak hayatları şöyle naklediyorlar bizlere:
Halife Hazreti Ömer'in huzuruna giren Ahnef bin Kays sofradaki tek çeşit yemeği görünce sorar:
- Ey müminlerin emiri, halife olduğunuz halde de mi tek çeşit yemekle yetiniyorsunuz?
Şöyle cevap verir örneğini hiç şaşırmayan halife:
-Elbette halife olduğum halde de tek çeşit yemekle yetiniyorum. Çünkü der, örnek aldığım benden önceki halife Ebu Bekir de tek çeşit yemekle yetinmişti. Onun örneği olan Allah Resulü de tek çeşit yemeği tercih etmişti. Bizler örneklerini şaşırmayan kimseleriz. Sen bu soruyu kimi örnek alacaklarını bilemeyenlere sor.
Halife sözlerine tarih boyunca tekrar edilen şu gerçeği de ekleyerek der ki:
-Ey Ahnef! Sofradaki yemek haramsa azabı, helalse hesabı vardır. Bunu hiç unutmamak gerek!
-Ne dersiniz, bu olaylar bizlere kimleri örnek almamızı işaretliyor? İsrafçı azınlığı mı, iktisatlı çoğunluğu mu?
Kaç çeşit yemek bulunuyor soframızda? Çeşit azalınca neden mutsuzluk hissine giriyor, şekvaya yöneliyoruz? Bir örnek yanlışlığı mı söz konusu yoksa bizde de? İsrafçı örnekler mi yönlendiriyor bizleri de? Şöyle sakince bir düşünmekte fayda var mı?
AHMED ŞAHİN
Hayatımıza şöyle bir bakınca şükür duygusu mu duyuyoruz, yoksa şekva duygusuna mı giriyoruz?
Bu iki duygunun tespiti çok önemlidir. Çünkü insanın hayatında şükür duygusuna girmesi yahut da şekvaya yönelmesi örnek aldığı hayat şekilleriyle ilgilidir. Kimlerin yaşayışlarını kendimize örnek alıyor, kimlerin hayatıyla kendimizi kıyaslıyorsak, duygu ve düşüncelerimiz de ona göre ayarlanıyor, ona göre ya şükür duygusuna giriyor, yahut da şekvaya yöneliyoruz.
Çevremizdeki hayat çeşitlerine bakınca görüyoruz ki, iktisatla yaşayan mütevazı bir çoğunluk var. Bir de israfla yaşayan gösterişli azınlık söz konusu.
Biz hangisine bakıyor, hayatımızı hangisine göre yönlendirmek istiyoruz? İktisatlı yaşayan çoğunluğa göre mi, yoksa israflı yaşayan azınlığa göre mi?
Şayet israflı yaşayan azınlığı örnek alıyorsak hayatımız şekvaya kayıp gitti demektir. Ömür boyu şikâyetçi olacağız kendi hayatımızdan. Çünkü örnek aldığımız israflı hayatın son sınırı yoktur. Nereye varsanız üstünde başka israflı örnekler var. Ömür boyu çabalarsınız ama israflı hayatın tatmin eden son noktasına ulaşamazsınız.
Bu durumda şöyle sakince bir düşünüyoruz. Acaba Efendimiz (sas) Hazretleri hangi hayat tarzını örnek almamızı işaretliyor? Bediüzzaman hazretlerinin tabirleriyle (israfçı azınlığı mı, iktisatlı çoğunluğu mu ) örnek almayı tembih ediyor?
"-Size halk ekseriyetinin yaşadığı israfsız hayat yakışır." manasındaki sevad-ı azam hadisi örnek alacağımız kesimi işaretlemiş oluyor.
- Ekonomik konularda kendinizden aşağıda yaşayanlara bakın!
Evet, sünnet bize bu ölçüyü vermektedir. Şayet böyle değil de (israfçı azınlığı) örnek alacak olursak hayatımızı sevemeyiz, sahip olduğumuz nimetleri de göremeyiz, şükür duygusuna da giremeyiz.
Bu sebeple maneviyat büyükleri diyorlar ki:
- Ekonomik imkanlarınız ne olursa olsun hep mütevazı yaşayanlar örnek alınmalı, hep mütevazı hayat tercih edilmeli, şekva değil şükür duygusu içinde yaşanmalıdır!
Siyer yazarları da örnek alınacak hayatları şöyle naklediyorlar bizlere:
Halife Hazreti Ömer'in huzuruna giren Ahnef bin Kays sofradaki tek çeşit yemeği görünce sorar:
- Ey müminlerin emiri, halife olduğunuz halde de mi tek çeşit yemekle yetiniyorsunuz?
Şöyle cevap verir örneğini hiç şaşırmayan halife:
-Elbette halife olduğum halde de tek çeşit yemekle yetiniyorum. Çünkü der, örnek aldığım benden önceki halife Ebu Bekir de tek çeşit yemekle yetinmişti. Onun örneği olan Allah Resulü de tek çeşit yemeği tercih etmişti. Bizler örneklerini şaşırmayan kimseleriz. Sen bu soruyu kimi örnek alacaklarını bilemeyenlere sor.
Halife sözlerine tarih boyunca tekrar edilen şu gerçeği de ekleyerek der ki:
-Ey Ahnef! Sofradaki yemek haramsa azabı, helalse hesabı vardır. Bunu hiç unutmamak gerek!
-Ne dersiniz, bu olaylar bizlere kimleri örnek almamızı işaretliyor? İsrafçı azınlığı mı, iktisatlı çoğunluğu mu?
Kaç çeşit yemek bulunuyor soframızda? Çeşit azalınca neden mutsuzluk hissine giriyor, şekvaya yöneliyoruz? Bir örnek yanlışlığı mı söz konusu yoksa bizde de? İsrafçı örnekler mi yönlendiriyor bizleri de? Şöyle sakince bir düşünmekte fayda var mı?
AHMED ŞAHİN