Hayattan Tat Almak

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
1233093348hayat_1253771026.jpg


Tatsız tuzsuz bir hayatınız mı var?
Gerçekten hayatın bir tadı var mıdır?
Hayattan tat almak ne demektir?
Hayattan tat alınır mı?
Ya da hayata tat verilir mi?

Hayatımızın çeşitli dönemlerinde farkında olarak ya da olmayarak kendimize bu ve buna benzer sorular sormuşuzdur. Fakat ne gariptir ki, cevabını bulmamız gereken sorular kategorisinden kabul etmediğimizden olsa gerek üzerinde çok da düşünmeden günlük hayatın keşmekeşine teslim ederiz onları…

Oysa hayata anlam katan, bizim sorularımıza bulduğumuz cevaplar değil midir?

O halde gelin hep birlikte hayatın tadı var mıdır? sorusunun peşine takılalım bakalım bizi hangi anlam deryasında gezdirecek, hangi varoluşsal çınarın altında dinlendirecek, hangi mana çeşmesinden kana kana içirip bize hayat verecek…

Güneş’in dünyayı aydınlatmadan önce, ruhumuzu aydınlatmaya başladığı, günün o ilk ışıkları bize hayatın tadını hatırlatmaz mı?.. Hele mehtaptaki kızıllığın insan ruhunda uyandırdığı romantizm hali… Cırcır böceğinin yüreğimizi titreten nağmeleri; karanfilin, kekik otunun bizi bizden alan kokusu…

Hayatın tadı;

Başımızı yaslamayı unuttuğumuz anne yüreğidir… Belki de öpüp de başımıza koyduğumuz baba eli…

Çocuklarımızın sesidir belki de hayatın tadı, yüreğimizi vererek dinlediğimizde… Belki de eşimizin elimizdeki elidir, eşimizin elini “el” olarak görmediğimizde…

Başın secdede, yüreğin kıyamda olmasıdır… Mideyi aç bırakırken, ruhun doyurulmasıdır…Vicdanın içimizdeki sesi, Allah’ın içimizdeki nefesidir…

Sokaktaki banklarda uyuyan çocuklar için umut olmaktır… Savaşta kolu kopan çocukların kolu, babasız kalanların gözyaşı, annesiz kalanların yüreği olmaktır…

Başkası için el açıp duaya durmaktır… Komşumuzla paylaştığımız bir tas çorbadır… Eskide kalan fakat eskimeyen, eksilmeyen dostlara bir selam yollamaktır…

Bazen gülmektir, uykuda gülen çocuk saflığında… Bazen de haşarılıktır, secdeye varan babanın sırtına çıkan çocuk misali…

Bazen elimizdeki elma şekeri, gökyüzündeki uçurtmamızdır… Bazen de aileden kaçamak ceplerimizde biriktirdiğimiz misketlerimizdir…

Güvercinin ayağına bağladığımız aşkımızdır hayatın tadı, belki de şişeye koyup okyanusa bıraktığımız umudumuz…

Kitabın kokusunu aramaktır çocuğumuzun kokusunu arar gibi… Kitapların sayfaları arasında yok oldukça var olmak paradoksudur… Kitaplarda kayboldukça kendini bulmak, kendin kalarak kendini çoğaltmaktır…

Gülün kırmızısını görecek gözlere sahip olmaktır… Belki de yuvamızda pişen yemeğin kokusunu almak, esen yelin tenimizdeki dokunuşlarını hissetmek, sevgilimizin kalp atışlarını duymaktır… Sevgiye talip olmaktır, sevgiliden karşılık beklemeden…

Bazen de kıran kırana kavga etmektir nefsimizin bizdeki tasallutuna karşı… Ya da ceberut Firavunlar ve Nemrutlara karşı Musalar, İbrahimler olmaktır… Başkalarının özgürlüğü için denizlere/ateşlere/ tankların önüne atılmaktır hayatını verircesine…

Ateşlere atılma pahasına putları kırma cesareti göstermeden, kurban olma samimiyeti gösteren İsmailleri yetiştiremeyeceğimiz hikmetini anlamaktır hayatın tadı…

Kurban olan İsmailler yetiştirebilmek için; İbrahimler, Hacerler olma iradesi, cesareti, mücadelesi ve sadakatini göstermektir…

Yalnızca kurban keserek değil, yeri geldiğinde kurban olarak hayatı veren Hay’a yaklaşmak/yakınlaşmaktır…

En değerli olana, en değerli bildiğimiz şeylerimizden vermeden değerimizin artamayacağının şuuruna varmaktır…

Hay’dan gelenler, hayattaki Hay’ı görenler hayattan tat alırlar…

Hayattan tat alanlar, hayata ve başkalarına tat verirler… Başkasına tat veremiyorsak, bu bizim Hay’dan ve hayattan tat almadığımızdan değil midir?...
 

_Dersena_

Daimi Üye
Katılım
4 Ağustos 2010
Mesajlar
2.144
Tepki
1.750
Puan
113
Konum
Ankara
Hay’dan gelenler, hayattaki Hay’ı görenler hayattan tat alırlar…

Ne anlamlı satışlar teşekkürler Bitanem ..
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst