elma şekeri
Daimi Üye
İntiharın mevsimi olur mu?
Bu yazıyı yaklaşık 3 yıl önce ardarda gelen intiharlar sebebiyle yazmıştım. Bugünlerde, yine gazete sayfalarında, gençlerin, intihar haberlerini okuyoruz. Olayları bir sebebe bağlama “refleks”i, olanlara herkesin kendi fikrince bir açıklama getirmesini doğuruyor. Bu yazıda, psikiyatrinin bakış açısından, depresyon ve intiharı anlatmaya çalıştım.
Psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi alanında çalışan doktorların karşılaştığı en sarsıcı durumların başında gelen intihar, ABD’de gençler arasında motorlu taşıt kazaları ve cinayetlerden sonra başlıca ölüm nedenidir. Ülkemizde de benzer bir yaygınlık olduğu izlenimindeyim.
İntihar, genellikle ve çoğunlukla, depresyon adını verdiğimiz ruhsal bozukluktan ayrı değildir. Depresyon çeşitli mekanizmalarla ortaya çıkan, ergenlik ve gençlik döneminde başlayan, ciddi ve öldürücü olabilen bir ruhsal hastalıktır. Ayrıntılara girmiyorum, ancak, çocuklar ve gençlerde depresyonun tipik özellikleri, öfke ve sinirlilik, davranış sorunları, ümitsizlik, içe kapanma gibi durumları içerir (büyüklerdeki üzüntü, neşesizlik gibi özelliklerden ziyade); üstelik duygular hızlı biçimde değişir.
Çocukluğunda dikkat ve öğrenme sorunları yaşamış olan, anne-babadan ayrılığa yoğun tepkiler veren, korkuları şiddetli ve uzun süreli olan çocukların büyüdükçe daha sık ve kolayca depresyon geçirebildiklerini görüyoruz. Ailelerinde depresyon geçirmiş olan çocuklar, daha “küçük/basit” sayılan streslerle depresif oluyorlar.
Depresyondaki bir çocuk veya genci dinlediğinizde, ümitsizlik (işe yarar ve anlamlı bir hayat yaşayabileceğinden ümidi kesme) ve kendine değer vermeme (bazen aşırı bir güvenle maskelense bile) düşüncelerini, yoğun bir karamsarlığı hissedebilirsiniz. Çocukları ve gençlerin akıllarına geleni yapmakta aceleci ve sabırsız davranmaları (dürtüsellik), ümitsizliklerinin ve ölüme duydukları arzunun, kendilerini öldürme eylemine dönüşmesini kolaylaştırır ve hızlandırır.
Depresyon ve intihara karşı toplumsal ölçekte ne yapılmalı? Depresyon korunulabilen ve etkili biçimde tedavi edilebilen bir ruhsal sorundur. Bu sorunların ilk belirtilerinin herkesçe bilinmesi, ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak servislerin arttırılması gibi kamusal adımlar, geniş kitlelerin ruh sağlığının korunması ve düzeltilmesi için zorunludur.
Bize düşen ne? Umutlu, çocukların ve gençleri kendilerini güvende hissettikleri, anlaşıldıklarını düşündükleri bir yaşama ortamı yaratmak... Bu ortamlar, en ağır koşullarda bile oluşturulabilir. Umutsuzluk ve karamsarlık ise, bulaşır; bulaştığı yerde, genetik-fizyolojik yatkınlıklar ile birleştiğinde öldürücü bir hastalık olabilir.
Bir çocuk rahatça konuşabileceği, kendisini can kulağı ile dinleyecek bir başkasına ihtiyaç duyar. Böyle birisi hayatında varsa, depresyon riskini tek başına azaltıcı bir faktör olarak sayabiliriz.
Kimler yüksek riskli sayılmalı?
Depresyon, kendisi başlı başına bir risk olmakla birlikte, depresyon sırasında veya öncesindeki bazı ögelerin varlığı riski yükseltir. Tedavi biçimi ve yoğunluğunun kararı da ona göre verilebilir. İntihar girişiminden, ölümden söz eden bir çocuk veya gencin intihara kalkışma olasılığını arttıran etkenler, risk faktörü olarak tanımlanır. Risk faktörleri sebep olan anlamında değil, olasılığı arttıran olarak anlaşılmalıdır. Zira, saydığım etkenler çeşitli zamanlarda ve çeşitli düzeylerde pek çok kişide mevcut olabilir. Olasılığın ciddiyetini saptamada bir “uzman görüşü”, işe yarayacaktır.
1. daha önceden intihar girişiminde bulunmuş olmak
2. ümitsizlik, derin karamsarlık
3. yeme bozuklukları (ağır diyetler, kendini kusturma yoluyla zayıflama çabaları, bedeninden memnuniyetsizlik)
4. madde (uyuşturucu ve benzeri) kullanımı
5. psikoz (muhakemenin ve gerçeği ayırd edebilirliğin, ciddi biçimde bozulduğu durumlar)
6. 1. ve 2. derece yakın akrabalar arasında intihar eylemi ve girişimi var ise,
7. stres yükseltici hayat zorlukları (ağır hastalıklar, travma gibi); bu durum daha ziyade ruhsal durumu bozarak intihar sebebi olabiliyor.
8. cinsel ve fiziksel istismar
9. okul başarısızlığı (depresyonu derinleştirip, kendini değersiz hissettirerek)
10. aile içi yoğun ve sürekli çatışmalar, aile üyelerinin dirliğinin tehdit altında olması
11. başka çocukların intihar girişimleri (intihar niyeti olanlar için bir tür cesaretlendirici olduğu düşünülür)
Nereden anlayacağız?
1. ölümden söz etmek, ölme arzusunu, kaybolma, yokolma arzusunu dile getirmek
2. ayrılık hazırlıkları, veda mektupları, eşyalarını hediye etme, uzaktakileri arama vs
3. “kendini bırakmak”, kimsenin yokluğunu umursamayacağı duygusunu dile getirme ve öyle hareket etme
4. depresyon döneminin içerisindeyken hızla “iyileşme”, keyiflenme, neşelenme
5. sağlığını ve güvenliğini umursamaz hareket etme; kazalar ve riskli davranışlarda artış.
“tetiği çekenler”, en sık:
1. sevgi ilişkilerinde: terkedilme, reddedilme, beğenilmeme
2. başını derde sokma (ceza gerektiren bir durumda yakalanma)
3. yakınlar tarafından aşağılanma
4. aşırı alkol, madde, zihin işlevlerini etkileyen “ilaç”lar
Dikkat:
İntihar etmek için bir yönteme (silah, zehir, ilaç) ve bu yöntemi uygulamak için bir fırsata (kendi kendine kalınabilecek bir zaman dilimi) ihtiyaç vardır. İntihar riski yüksek durumlarda, durumun tehlikeli olduğunu hissettiğiniz takdirde ne yapabilirsiniz? (bir doktora ve/veya bir acil servise başvurmanın yanısıra)
1. intihar eyleminde işe yarayabilecek nesneleri kaldırın. İntiharı kolaylaştırabilecek şeyler, evde tabanca tüfek bulunması, ağrı kesiciler, kalb ve tansiyon ilaçları gibi ilaçların zararsız sayılıp, her köşeden çıkmasıdır. böyle bir eylem için yapabileceklerini zorlaştırın,
2. yaptıklarınızı açıklayın, onun emniyeti için bu şekilde hareket ettiğinizi belirtin,
3. tehlike düşündüğünüz kadar yüksek değilse (bile) durumunu anladığınızı belirtin, duygularını ve ölüm arzusunu hafifsemeyin (olur böyle şeyler, bak geçti, bizi üzme vs), onu ciddiye aldığınızı açıkça ve samimiyetle söyleyin.
4. güvenilir ve erişilir olun; size gelip konuşabilsin ( sadece “gel, konuş” demek yetmeyebilir)
Prof. Dr Yankı Yazgan
Bu yazıyı yaklaşık 3 yıl önce ardarda gelen intiharlar sebebiyle yazmıştım. Bugünlerde, yine gazete sayfalarında, gençlerin, intihar haberlerini okuyoruz. Olayları bir sebebe bağlama “refleks”i, olanlara herkesin kendi fikrince bir açıklama getirmesini doğuruyor. Bu yazıda, psikiyatrinin bakış açısından, depresyon ve intiharı anlatmaya çalıştım.
Psikiyatri ve çocuk psikiyatrisi alanında çalışan doktorların karşılaştığı en sarsıcı durumların başında gelen intihar, ABD’de gençler arasında motorlu taşıt kazaları ve cinayetlerden sonra başlıca ölüm nedenidir. Ülkemizde de benzer bir yaygınlık olduğu izlenimindeyim.
İntihar, genellikle ve çoğunlukla, depresyon adını verdiğimiz ruhsal bozukluktan ayrı değildir. Depresyon çeşitli mekanizmalarla ortaya çıkan, ergenlik ve gençlik döneminde başlayan, ciddi ve öldürücü olabilen bir ruhsal hastalıktır. Ayrıntılara girmiyorum, ancak, çocuklar ve gençlerde depresyonun tipik özellikleri, öfke ve sinirlilik, davranış sorunları, ümitsizlik, içe kapanma gibi durumları içerir (büyüklerdeki üzüntü, neşesizlik gibi özelliklerden ziyade); üstelik duygular hızlı biçimde değişir.
Çocukluğunda dikkat ve öğrenme sorunları yaşamış olan, anne-babadan ayrılığa yoğun tepkiler veren, korkuları şiddetli ve uzun süreli olan çocukların büyüdükçe daha sık ve kolayca depresyon geçirebildiklerini görüyoruz. Ailelerinde depresyon geçirmiş olan çocuklar, daha “küçük/basit” sayılan streslerle depresif oluyorlar.
Depresyondaki bir çocuk veya genci dinlediğinizde, ümitsizlik (işe yarar ve anlamlı bir hayat yaşayabileceğinden ümidi kesme) ve kendine değer vermeme (bazen aşırı bir güvenle maskelense bile) düşüncelerini, yoğun bir karamsarlığı hissedebilirsiniz. Çocukları ve gençlerin akıllarına geleni yapmakta aceleci ve sabırsız davranmaları (dürtüsellik), ümitsizliklerinin ve ölüme duydukları arzunun, kendilerini öldürme eylemine dönüşmesini kolaylaştırır ve hızlandırır.
Depresyon ve intihara karşı toplumsal ölçekte ne yapılmalı? Depresyon korunulabilen ve etkili biçimde tedavi edilebilen bir ruhsal sorundur. Bu sorunların ilk belirtilerinin herkesçe bilinmesi, ihtiyaç duyulduğunda başvurulacak servislerin arttırılması gibi kamusal adımlar, geniş kitlelerin ruh sağlığının korunması ve düzeltilmesi için zorunludur.
Bize düşen ne? Umutlu, çocukların ve gençleri kendilerini güvende hissettikleri, anlaşıldıklarını düşündükleri bir yaşama ortamı yaratmak... Bu ortamlar, en ağır koşullarda bile oluşturulabilir. Umutsuzluk ve karamsarlık ise, bulaşır; bulaştığı yerde, genetik-fizyolojik yatkınlıklar ile birleştiğinde öldürücü bir hastalık olabilir.
Bir çocuk rahatça konuşabileceği, kendisini can kulağı ile dinleyecek bir başkasına ihtiyaç duyar. Böyle birisi hayatında varsa, depresyon riskini tek başına azaltıcı bir faktör olarak sayabiliriz.
Kimler yüksek riskli sayılmalı?
Depresyon, kendisi başlı başına bir risk olmakla birlikte, depresyon sırasında veya öncesindeki bazı ögelerin varlığı riski yükseltir. Tedavi biçimi ve yoğunluğunun kararı da ona göre verilebilir. İntihar girişiminden, ölümden söz eden bir çocuk veya gencin intihara kalkışma olasılığını arttıran etkenler, risk faktörü olarak tanımlanır. Risk faktörleri sebep olan anlamında değil, olasılığı arttıran olarak anlaşılmalıdır. Zira, saydığım etkenler çeşitli zamanlarda ve çeşitli düzeylerde pek çok kişide mevcut olabilir. Olasılığın ciddiyetini saptamada bir “uzman görüşü”, işe yarayacaktır.
1. daha önceden intihar girişiminde bulunmuş olmak
2. ümitsizlik, derin karamsarlık
3. yeme bozuklukları (ağır diyetler, kendini kusturma yoluyla zayıflama çabaları, bedeninden memnuniyetsizlik)
4. madde (uyuşturucu ve benzeri) kullanımı
5. psikoz (muhakemenin ve gerçeği ayırd edebilirliğin, ciddi biçimde bozulduğu durumlar)
6. 1. ve 2. derece yakın akrabalar arasında intihar eylemi ve girişimi var ise,
7. stres yükseltici hayat zorlukları (ağır hastalıklar, travma gibi); bu durum daha ziyade ruhsal durumu bozarak intihar sebebi olabiliyor.
8. cinsel ve fiziksel istismar
9. okul başarısızlığı (depresyonu derinleştirip, kendini değersiz hissettirerek)
10. aile içi yoğun ve sürekli çatışmalar, aile üyelerinin dirliğinin tehdit altında olması
11. başka çocukların intihar girişimleri (intihar niyeti olanlar için bir tür cesaretlendirici olduğu düşünülür)
Nereden anlayacağız?
1. ölümden söz etmek, ölme arzusunu, kaybolma, yokolma arzusunu dile getirmek
2. ayrılık hazırlıkları, veda mektupları, eşyalarını hediye etme, uzaktakileri arama vs
3. “kendini bırakmak”, kimsenin yokluğunu umursamayacağı duygusunu dile getirme ve öyle hareket etme
4. depresyon döneminin içerisindeyken hızla “iyileşme”, keyiflenme, neşelenme
5. sağlığını ve güvenliğini umursamaz hareket etme; kazalar ve riskli davranışlarda artış.
“tetiği çekenler”, en sık:
1. sevgi ilişkilerinde: terkedilme, reddedilme, beğenilmeme
2. başını derde sokma (ceza gerektiren bir durumda yakalanma)
3. yakınlar tarafından aşağılanma
4. aşırı alkol, madde, zihin işlevlerini etkileyen “ilaç”lar
Dikkat:
İntihar etmek için bir yönteme (silah, zehir, ilaç) ve bu yöntemi uygulamak için bir fırsata (kendi kendine kalınabilecek bir zaman dilimi) ihtiyaç vardır. İntihar riski yüksek durumlarda, durumun tehlikeli olduğunu hissettiğiniz takdirde ne yapabilirsiniz? (bir doktora ve/veya bir acil servise başvurmanın yanısıra)
1. intihar eyleminde işe yarayabilecek nesneleri kaldırın. İntiharı kolaylaştırabilecek şeyler, evde tabanca tüfek bulunması, ağrı kesiciler, kalb ve tansiyon ilaçları gibi ilaçların zararsız sayılıp, her köşeden çıkmasıdır. böyle bir eylem için yapabileceklerini zorlaştırın,
2. yaptıklarınızı açıklayın, onun emniyeti için bu şekilde hareket ettiğinizi belirtin,
3. tehlike düşündüğünüz kadar yüksek değilse (bile) durumunu anladığınızı belirtin, duygularını ve ölüm arzusunu hafifsemeyin (olur böyle şeyler, bak geçti, bizi üzme vs), onu ciddiye aldığınızı açıkça ve samimiyetle söyleyin.
4. güvenilir ve erişilir olun; size gelip konuşabilsin ( sadece “gel, konuş” demek yetmeyebilir)
Prof. Dr Yankı Yazgan