İslam'a Göre Zina Yapanın Nikah Durumu

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Zina yapmış birisiyle evlenmek mümkün mü?
Evlenmeyi düşündüğüm insanın geçmişinde birtakım hataları olmuş, zina yapmış, haram işlemiş. Böyle bir insanla evlenmem doğru mu?


Sorunuzun cevabını Kur'ân veriyor ve diyor ki: "Zina eden bir erkek, zina eden veya müşrik bir kadından başkasını nikâhlayamaz. Zina eden bir kadın da zina eden veya müşrik bir erkekten başkasıyla nikâhlanamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır." (Nûr, 24:3)
Bu bilgi doğrultusunda hareket ederseniz, ancak zinaya girmemiş, iffetini muhafaza etmiş birisiyle evlenebilirsiniz. Zinakâr birisiyle evlenmeniz size uygun düşmez, doğru da olmaz.
Çünkü İslam hukukuna göre, zina suçu bir ayrılık ve boşanma sebebidir.
Bu birinci husus. Bir de ikinci husus var. O da bu ve bunun gibi günahı işleyenler pişman olmuşlar, tövbe istiğfar etmişler, aynı günaha bir daha dönmemeye karar vermişlerse iffetli bir hanıma evlenebiliyor. Aynı surenin 5. âyeti şöyle:
"Ancak daha sonra tövbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir."
Çünkü hangi günah olursa olsun, aynı günahta ısrar edilmedikçe, tövbe istiğfar ettikten sonra temizleniyor.
Bu insanlara Allah'ın bir lütfudur. Fakat bu lütuf, insanı günaha karşı hassaslaştırmalı, korumalı ve kararlı olmalıdır.
Hele hele zina gibi insan haysiyetini ciddi biçimde yaralayan bir günah olunca, mesele daha da büyük bir önem kazanıyor. Çünkü insanın koruması gereken en önemli iki değerinden biri dini iken, diğeri namusudur.


Merhaba!
Yüce Rabbimiz "Sana gelen her iyilik Allah'tandır. Başına gelen kötülük de kendindendir (Kendi kusurun sebebiyledir)" (Nisa, 4:79) buyuruyor.
Benim psikolojik bir rahatsızlığım var, yaklaşık 6 yıldır çekiyorum.
Sorum şu: Benim bu hastalığım kendimden mi oldu, yoksa Allah'ın verdiği bir şey mi? Bunu öğrenmek istiyorum.


İster psikolojik olsun, isterse fiziksel olsun rahatsızlıklara iki açıdan bakmak lazım:
Birisi ve en önemlisi, imtihan ve sınav olmasıdır. Kul olarak sürekli sınavdayız, imtihan altındayız. Bu sınavları bazen hafif atlatıyoruz, bazen ağır ve uzun geçiyor.
Başımıza gelenleri bu şekilde görürsek, birinci düğüm çözülüyor.
Kur'ân'ın ifadesiyle "Muhakkak siz malınızla ve canınızla sınanacaksınız" (3:186)
"Biz sizi biraz korku ve açlıkla, biraz mal, can ve ürün eksikliğiyle sınayacağız. Müjdele o sabredenleri!" (2:155)
Sınavlar zorlayınca, ağırlaşınca hemen sabır kulpuna tutunmalı, üstesinden gelmeye çalışmalı. "Sabır acıdır, fakat meyvesi tatlıdır", "Sabreden başarıya ulaşır" sözlerinde yer aldığı gibi, "eksileri artıya çevirmeye" çalışmalı.
Çünkü sabrın mükâfatı büyük, sayısız ve hesapsızdır. Peygamberimiz, "Bir mü'minin ayağına bir diken batsa bile bu hal onun bir günahı siler" buyuruyor.
Bu açıdan hastalıklar "menfi ibadet" olarak kabul ediliyor. Yani herhangi bir iş yapamadan, bir çaba harcamadan, bir harekette bulunmadan yapılan ibadet. Bu ibadetin ahiretteki karşılığı daha büyüktür, daha fazladır.
İkincisi de şöyle: Başımıza gelen dertler, musibetler bir hatamız, bir yanlışımız sonucu da olur. Kur'ân diyor ki:
"Başınıza ne musibet gelirse, kendi elinizle işledikleriniz yüzündendir. Üstelik günahlarınızın birçoğunu da Allah affeder. (42:30)
Diyeceksiniz ki, "Ben ne yaptım ki, bu dert başıma geldi?"
İnsanın kusuru ve hatası mı biter? Hepimizin şu veya şekilde işlediğimiz hatalar ve günahlar vardır. Bu hatalarımızın karşılığını dünyada bu şekilde ödeyebiliriz.
Fakat Peygamberimiz'in şöyle bir müjdesi var:
"Kim dünyada bir günah işleyip de bunun cezasına uğrarsa, Allah onu âhirette ikinci defa cezalandırmayacak bir adalet sahibidir. Kim bir günah işler de Allah onu örter ve bağışlarsa, Allah bağışlamış olduğu şeyi âhirette cezalandırmayacak bir kerem sahibidir."


Mehmet PAKSU
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst