Kadın ve Çalışma Hayatı

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Kadın maaşlarındaki global eşitsizlik
Metin Ercan /Radikal

22/03/2006

Evvelki hafta kutladığımız Dünya Kadınlar Günü, kadınların erkeklerle eşit çalışma şartlarına sahip olmak üzere yaptıkları mücadeleyi simgeliyor ve kökeni 19. yüzyılın ortalarına kadar dayanıyor. Fakat bu ilk mücadeleden beri 150 sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ birçok ülkede kadınların erkeklere göre daha düşük ücret aldığı görülüyor.
Avrupa Komisyonu'nun bir çalışmasına göre Avrupa Birliği genelinde kadınların ortalama maaşları erkeklere göre yüzde 15 oranında düşük. Başka bir çalışmada ise İngiltere'deki maaş farklılığının yüzde 17 oranında olduğu saptanmış. Amerika'da ise söz konusu fark yüzde 20 civarında. Söz konusu farklılığın sebepleri ise çeşitli. Erkek ve kadınların üniversitedeki bölüm tercihlerine, aldıkları derslere ve bundan dolayı farklı iş alanlarında istihdam edilmelerine kadar gidiyor. Kariyer planlamasına dair dışarıdan alınan danışmanlık ve görüşler de kadınların daha düşük getirili mesleklere yönelmelerine neden olabiliyor. Kadınların çocuk sahibi oldukları dönemde mesleklerinden uzak kalmaları veya yarı zamanla çalışmaları da ücret seviyelerinde olumsuzluğa yol açabiliyor.
Türkiye'de ise kadınların daha olumsuz istihdam şartlarına sahip olmasının temel nedeni eğitim düzeylerindeki farklılık. TÜİK istatistiklerine göre, istihdam edilen kadınların yüzde 17.7'si okuryazar değil. Bu oran erkeklerde yüzde 3 düzeyine iniyor. Eğitim düzeyi, sahip olunan meslek grubunu da büyük ölçüde etkiliyor. Okuryazar olmayan veya okula gitmemiş olanlar daha çok çiftçilikle geçinirken, ilkokul ve ortaokul mezunları işçilik yapıyorlar. Lise mezunları ticaret, satış veya idari personel olarak görev alırken, yüksekokul mezunları ilmi ve teknik eleman veya serbest meslek sahibi olarak hayatlarını kazanıyorlar. Türkiye'de kadınlar daha düşük eğitim düzeylerine sahip olduklarından, büyük oranda tarım alanında çalışıyorlar. Kadınların eğitim düzeyleri ise çoğunlukla mevcut aile yapısı ve bu yapının kadınlara yüklediği rollerle şekilleniyor. Kadınlara çoğunlukla eğitim şansı verilmezken, iktisadi faaliyetlere katılmaları da büyük ölçüde engelleniyor.
İstihdamın yapısına bakıldığında görülen diğer önemli bir bulgu da, ilkokuldan sonra okumaya devam etmiş kişilerin içinde üniversite eğitimi alanların oranının erkeklerde dörtte bir iken, kadınlarda yaklaşık yüzde 40'a çıkması. Yani, kadınlar okuma ve tahsillerine devam etme şansı verilmeleri durumunda daha 'kalifiye' bir eğitim alma yönünde erkeklere göre daha fazla çaba sarf ediyor ya da 'aile geçindirme' saikiyle tahsilini ortaokul veya lise düzeyinde kesip mesleğe atılan erkeklerin aksine daha çok imkânları oluyor.
Sözün özü, tahsil imkânlarını yeterince kullanıp iyi bir meslek edinme eğilimine sahip olan kadınlara, bu imkânın mümkün mertebe sağlanması, çalışma alanında sahip oldukları eşitsizlikleri aşmanın en büyük çözüm yolu oluyor. Bu tür bir gelişme istihdamın niteliğini de artıran 'kalıcı' bir etki yapıyor. Son yıllarda kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından yürütülen 'Haydi Kızlar Okula', 'Kardelenler', 'Baba Beni Okula Gönder' gibi proje ve kampanyalar bu anlamda önemli adımlar ve uzun vadede bu gibi girişimlerin sadece sosyal ve kültürel değil, kadınların kariyerlerine ve işgücünün toplam iktisadi verimliliğine de önemli katkılarının olacağı ortada.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Göyçe: "Kamuda Cinsiyet Ayrımcılığı Var"
KESK Kadın Sekreteri Göyçe kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığı ve kadın temsilinin yetersizliğine karşı başlatılan kampanya hakkında bilgi verdi. Göyçe, "Kadın emeğinin görünür olması ve ayrımcılığın ortadan kalkması için düzenleme yapılmıyor" dedi.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
29/03/2006 Ayşe DURUKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde KESK ve bağlı sendikaların kadın yöneticilerinin başlattığı kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığa ve kadın temsilindeki adaletsizliğe ilişkin kampanyayla ilgili olarak KESK Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenlendi. KESK Kadın Sekreteri Sevgi Göyçe'nin düzenlediği basın toplantısında; kampanya çerçevesinde işyerlerinden başlayarak, eylem ve etkinlikler başlatacaklarını ve taleplerinin insani olduğunu dile getirildi.

KESK'in kamuda yaşanan cinsiyetçi ayrımcılığı ve kadın temsilinin yetersizliğine karşı başlattığı 'Eşitlik haklarımızı ve geleceğimizi istiyoruz. Yarın değil bugün' kampanyasına doğrultusunda basın toplantısı düzenleyen Göyçe, tüm kadınların kampanyaya katılmasını istedi.

Göyçe; Kamuda yönetim kademelerinde kadın az

KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul'un da katıldığı toplantıda konuşan Göyçe, kamudaki yönetim kademelerindeki kadın erkek eşitsizliğine de dikkat çekerek, kamudaki yönetim kademelerinde kadın oranının yüzde 9 olduğuna işaret etti:

"İşyerinde tacize ve ayrımcılığa maruz kalıyoruz, emeğimiz ikincileştiriliyor, yedek işgücü olarak görülüyoruz. Bilgi birikimimiz yeterli olduğu halde terfi ve atamalarda mağdur oluyor, yükselemiyoruz. İşgücü hızla kadınlaşıyor, ama kadın emeğinin görünür olması ayrımcılığın ortadan kaldırılması için yeterli düzenlemeler yapılmıyor. Konfederasyonumuz, kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarına sahip çıkmayı ve cins ayrımcı politikalara karşı mücadele etmeyi görev kabul ediyor."

KESK'in Talepleri:

* En az 50 çalışanın bulunduğu işyerlerinde ve 50'den az çalışanın bulunduğu işyerleri için çalışma alanına yakın ortak bebek bakım üniteleri ve kreşler açılmalıdır. (Bu hizmet SHÇEK bünyesinde verilmelidir. Kreşler ücretsiz ve SHÇEK yönetmeliğine uygun düzenlenmelidir. Gece çalışması olan ve vardiyalı işyerlerindeki kreşler 24 saat açık olacak biçimde düzenlenmelidir. Hükümet, kreşlerin açılamadığı durumlarda geçici önlem olarak kreş ücretini karşılamalıdır.)

* Doğumdan dolayı ücretsiz izne ayrılan kamu çalışanı kadınların, izinde geçen süreleri emekli kesenekleri devlet tarafından ödenmeli ve emeklilikten sayılmalıdır.

* İşe almada, terfi ve yükselmelerde olumlu ayrımcılığın uygulanması, kadın istihdamını arttırmaya yönelik istihdam politikalarının oluşturulması yönünde somut adımlar atmalıdır.

* İşyerinde cinsel tacizin; "Kişilik haklarını tehdit eden ve zedeleyen, belli bir cinsiyete mensup olma sebebiyle cinsel nitelikte veya başka türlü davranış şeklinde, özellikle üst yöneticiler ve mesai arkadaşları tarafından yapılan, arzu edilmeyen ve kabul edilemez söz, tutum ve davranışlar, cinsel tacizdir." biçiminde yasal tanımı yapılmalıdır. Cinsel taciz konusu mesleki eğitimlerin bir parçası olmalı; koruyucu tedbirler alınmalı ve yasal yaptırımların uygulanmasında mağdurun şikayeti yeterli olmalıdır.

* Bütün kadın kamu çalışanlarına yönelik mesai saatleri içerisinde düzenli "Kadın Sağlığı" eğitimleri verilmelidir.

* İLO'nun "Aile Sorumlulukları Olan Kadın ve Erkek İşçilere Fırsat ve Davranış Eşitliği Sağlanması"na İlişkin 156 sayılı sözleşmesi ülkemiz tarafından bir an önce onaylanmalı ve hayata geçirilmelidir.

* Anayasadaki "aile" tanımı, boşanmış ve çocuğuyla yaşayan kadınları kapsayacak biçimde genişletilerek yeniden düzenlenmelidir.

* Yargı mensuplarına, güvenlik güçlerine, sağlık görevlilerine, öğretmenlere, sosyal hizmet uzmanlarına, psikologlara, hukukçulara, kadın ve çocuklara karşı şiddet konusunda zorunlu hizmet içi eğitim verilmeli, seminerlerle desteklenmelidir.

* Hükümet, belediyelerin görev ve sorumluluklarını içeren 5393 sayılı yasanın "Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50 bini geçen belediyeler, kadın ve çocuklar için koruma evleri açar" maddesi doğrultusunda, sığınma evlerini uluslar arası standartlara göre inşa edip bakımının yapılarak, uygulamaya geçirilmesi için gerekli önlemleri almalıdır.

* 8 Mart'ta kamu emekçisi kadınlar ücretli izinli sayılmalıdır.(AD)
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Kadınlar evlerine dönüyorlar

Metin Ercan

19/04/2006 /Radikal
Daha önce Türkiye'deki istihdam sorununa değinen Dünya Bankası Türkiye Temsilcisi Andrew Vorkink, geçen hafta 'Türkiye İşgücü Piyasası' raporunu açıkladı.
Rapor net bir şekilde işsizliği Türkiye'nin en büyük sorunu olarak ortaya koyuyor. İşgücündeki artışa karşın iş alanlarının yaratılamaması istihdam oranını azaltıyor. Raporun dikkat çektiği önemli hususlardan biri ise kadınların işgücüne katılım oranının benzer ülkelere göre oldukça düşük düzeyde olması. Söz konusu rapora göre, çalışmayan kadın sayısı toplam kayıtlı çalışanların sayısından daha fazla!
Öncelikle, kadınların işgücündeki yerine ilişkin istatistiki bilgileri TÜİK'in Hanehalkı İşgücü Anketi'ne bakarak hatırlayalım. TÜİK'in 2005 yıl sonu verilerine göre, işgücüne katılım oranı erkeklerde yüzde 71 olurken kadınlarda ise yüzde 23.2 olarak gerçekleşmiş. Oysa 2002 yılında bu oranın yüzde 27.9 seviyesinde olduğu görülüyor. Geçen 3 sene içinde kadınların işgücüne katılımlarında ciddi bir düşüş gözlemleniyor. İki dönem arasında 15 ve daha yukarı yaştaki kadın nüfusu 24.2 milyondan 25.8 milyona çıkarken, toplam kadın işgücü 6.8 milyondan 6 milyon'a iniyor ve kadınlarda toplam işsizlik 600 bin civarında seyrediyor. Erkek nüfusunda ise, söz konusu iki dönem arasında toplam çalışabilir nüfus, işgücü, istihdam ve işsizlik rakamlarında orantısal bir artış görülüyor. Bu rakamlardan şöyle bir sonuç çıkarılabilir: Türkiye'de kadınlar iş piyasalarında talebin çok hızlı artmadığı bir dönemde, göreceli olarak düşük eğitim düzeylerinin de etkisiyle erkeklere karşı rekabet şanslarının düşük olması sebebiyle, zorunlu ya da gönüllü olarak işgücünün dışında kalıyorlar. Böyle bir durumda kadınların 'iş aramak' yerine 'ev hanımlığı' ya da 'annelik' seçeneklerini kullandıkları da düşünülebilir.
Kadınların işgücünden bu şekilde 'dışlanmaları' ya da 'dışında kalmaları', ataerkil toplum yapısından olduğu kadar, eğitim seviyesinden de kaynaklanıyor. Özellikle eğitim seviyesinin göreceli olarak yetersiz olması, iş piyasalarında kadınların daha az tercih edilmelerine neden oluyor. Kadınlar daha çok tarım sektöründe istihdam edilirken, ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyorlar. Diğer iktisadi faaliyet alanlarında ise iş bulma şansları çok daha düşük oluyor.
İstatistikler açısından bakıldığında ise, kadınların işgücüne katılmıyor olmaları işsizlik oranlarını olduğundan daha düşük gösteriyor. 'Ev hanımlığı'nı seçerek iş aramaktan vazgeçen kadınlar, işsizlik rakamlarına dahil olmuyor.
Ekonomik büyüme, çokça söz edilen 'dinamik nüfusumuzun' varlığından çok, bu nüfusun erkek ve kadın beraber işgücüne dahil edilmesi ve istihdama katılması ile sağlanabilir. Uzun vadeli bir işgücü planlamasında, kadınların evlerinden tekrar işyerlerine dönmesi için gerekli eğitim ve kariyer planlamasının yapılması gerekiyor.

Metin Ercan
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst