Kadın maaşlarındaki global eşitsizlik
Metin Ercan /Radikal
22/03/2006
Evvelki hafta kutladığımız Dünya Kadınlar Günü, kadınların erkeklerle eşit çalışma şartlarına sahip olmak üzere yaptıkları mücadeleyi simgeliyor ve kökeni 19. yüzyılın ortalarına kadar dayanıyor. Fakat bu ilk mücadeleden beri 150 sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ birçok ülkede kadınların erkeklere göre daha düşük ücret aldığı görülüyor.
Avrupa Komisyonu'nun bir çalışmasına göre Avrupa Birliği genelinde kadınların ortalama maaşları erkeklere göre yüzde 15 oranında düşük. Başka bir çalışmada ise İngiltere'deki maaş farklılığının yüzde 17 oranında olduğu saptanmış. Amerika'da ise söz konusu fark yüzde 20 civarında. Söz konusu farklılığın sebepleri ise çeşitli. Erkek ve kadınların üniversitedeki bölüm tercihlerine, aldıkları derslere ve bundan dolayı farklı iş alanlarında istihdam edilmelerine kadar gidiyor. Kariyer planlamasına dair dışarıdan alınan danışmanlık ve görüşler de kadınların daha düşük getirili mesleklere yönelmelerine neden olabiliyor. Kadınların çocuk sahibi oldukları dönemde mesleklerinden uzak kalmaları veya yarı zamanla çalışmaları da ücret seviyelerinde olumsuzluğa yol açabiliyor.
Türkiye'de ise kadınların daha olumsuz istihdam şartlarına sahip olmasının temel nedeni eğitim düzeylerindeki farklılık. TÜİK istatistiklerine göre, istihdam edilen kadınların yüzde 17.7'si okuryazar değil. Bu oran erkeklerde yüzde 3 düzeyine iniyor. Eğitim düzeyi, sahip olunan meslek grubunu da büyük ölçüde etkiliyor. Okuryazar olmayan veya okula gitmemiş olanlar daha çok çiftçilikle geçinirken, ilkokul ve ortaokul mezunları işçilik yapıyorlar. Lise mezunları ticaret, satış veya idari personel olarak görev alırken, yüksekokul mezunları ilmi ve teknik eleman veya serbest meslek sahibi olarak hayatlarını kazanıyorlar. Türkiye'de kadınlar daha düşük eğitim düzeylerine sahip olduklarından, büyük oranda tarım alanında çalışıyorlar. Kadınların eğitim düzeyleri ise çoğunlukla mevcut aile yapısı ve bu yapının kadınlara yüklediği rollerle şekilleniyor. Kadınlara çoğunlukla eğitim şansı verilmezken, iktisadi faaliyetlere katılmaları da büyük ölçüde engelleniyor.
İstihdamın yapısına bakıldığında görülen diğer önemli bir bulgu da, ilkokuldan sonra okumaya devam etmiş kişilerin içinde üniversite eğitimi alanların oranının erkeklerde dörtte bir iken, kadınlarda yaklaşık yüzde 40'a çıkması. Yani, kadınlar okuma ve tahsillerine devam etme şansı verilmeleri durumunda daha 'kalifiye' bir eğitim alma yönünde erkeklere göre daha fazla çaba sarf ediyor ya da 'aile geçindirme' saikiyle tahsilini ortaokul veya lise düzeyinde kesip mesleğe atılan erkeklerin aksine daha çok imkânları oluyor.
Sözün özü, tahsil imkânlarını yeterince kullanıp iyi bir meslek edinme eğilimine sahip olan kadınlara, bu imkânın mümkün mertebe sağlanması, çalışma alanında sahip oldukları eşitsizlikleri aşmanın en büyük çözüm yolu oluyor. Bu tür bir gelişme istihdamın niteliğini de artıran 'kalıcı' bir etki yapıyor. Son yıllarda kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından yürütülen 'Haydi Kızlar Okula', 'Kardelenler', 'Baba Beni Okula Gönder' gibi proje ve kampanyalar bu anlamda önemli adımlar ve uzun vadede bu gibi girişimlerin sadece sosyal ve kültürel değil, kadınların kariyerlerine ve işgücünün toplam iktisadi verimliliğine de önemli katkılarının olacağı ortada.
Metin Ercan /Radikal
22/03/2006
Evvelki hafta kutladığımız Dünya Kadınlar Günü, kadınların erkeklerle eşit çalışma şartlarına sahip olmak üzere yaptıkları mücadeleyi simgeliyor ve kökeni 19. yüzyılın ortalarına kadar dayanıyor. Fakat bu ilk mücadeleden beri 150 sene geçmiş olmasına rağmen, hâlâ birçok ülkede kadınların erkeklere göre daha düşük ücret aldığı görülüyor.
Avrupa Komisyonu'nun bir çalışmasına göre Avrupa Birliği genelinde kadınların ortalama maaşları erkeklere göre yüzde 15 oranında düşük. Başka bir çalışmada ise İngiltere'deki maaş farklılığının yüzde 17 oranında olduğu saptanmış. Amerika'da ise söz konusu fark yüzde 20 civarında. Söz konusu farklılığın sebepleri ise çeşitli. Erkek ve kadınların üniversitedeki bölüm tercihlerine, aldıkları derslere ve bundan dolayı farklı iş alanlarında istihdam edilmelerine kadar gidiyor. Kariyer planlamasına dair dışarıdan alınan danışmanlık ve görüşler de kadınların daha düşük getirili mesleklere yönelmelerine neden olabiliyor. Kadınların çocuk sahibi oldukları dönemde mesleklerinden uzak kalmaları veya yarı zamanla çalışmaları da ücret seviyelerinde olumsuzluğa yol açabiliyor.
Türkiye'de ise kadınların daha olumsuz istihdam şartlarına sahip olmasının temel nedeni eğitim düzeylerindeki farklılık. TÜİK istatistiklerine göre, istihdam edilen kadınların yüzde 17.7'si okuryazar değil. Bu oran erkeklerde yüzde 3 düzeyine iniyor. Eğitim düzeyi, sahip olunan meslek grubunu da büyük ölçüde etkiliyor. Okuryazar olmayan veya okula gitmemiş olanlar daha çok çiftçilikle geçinirken, ilkokul ve ortaokul mezunları işçilik yapıyorlar. Lise mezunları ticaret, satış veya idari personel olarak görev alırken, yüksekokul mezunları ilmi ve teknik eleman veya serbest meslek sahibi olarak hayatlarını kazanıyorlar. Türkiye'de kadınlar daha düşük eğitim düzeylerine sahip olduklarından, büyük oranda tarım alanında çalışıyorlar. Kadınların eğitim düzeyleri ise çoğunlukla mevcut aile yapısı ve bu yapının kadınlara yüklediği rollerle şekilleniyor. Kadınlara çoğunlukla eğitim şansı verilmezken, iktisadi faaliyetlere katılmaları da büyük ölçüde engelleniyor.
İstihdamın yapısına bakıldığında görülen diğer önemli bir bulgu da, ilkokuldan sonra okumaya devam etmiş kişilerin içinde üniversite eğitimi alanların oranının erkeklerde dörtte bir iken, kadınlarda yaklaşık yüzde 40'a çıkması. Yani, kadınlar okuma ve tahsillerine devam etme şansı verilmeleri durumunda daha 'kalifiye' bir eğitim alma yönünde erkeklere göre daha fazla çaba sarf ediyor ya da 'aile geçindirme' saikiyle tahsilini ortaokul veya lise düzeyinde kesip mesleğe atılan erkeklerin aksine daha çok imkânları oluyor.
Sözün özü, tahsil imkânlarını yeterince kullanıp iyi bir meslek edinme eğilimine sahip olan kadınlara, bu imkânın mümkün mertebe sağlanması, çalışma alanında sahip oldukları eşitsizlikleri aşmanın en büyük çözüm yolu oluyor. Bu tür bir gelişme istihdamın niteliğini de artıran 'kalıcı' bir etki yapıyor. Son yıllarda kamu ve özel sektör kuruluşları tarafından yürütülen 'Haydi Kızlar Okula', 'Kardelenler', 'Baba Beni Okula Gönder' gibi proje ve kampanyalar bu anlamda önemli adımlar ve uzun vadede bu gibi girişimlerin sadece sosyal ve kültürel değil, kadınların kariyerlerine ve işgücünün toplam iktisadi verimliliğine de önemli katkılarının olacağı ortada.