Azimle başladığınız diyetler, kek, börek, makarna, çikolata yeme isteğinize yenik düşüyorsa sizin de karbonhidratlarla başınız dertte demektir! Bu açlık ve karbonhidrat krizlerini önlemenin yolunu Diyetisyen Selehattin Dönmez anlattı.
Ekmeksiz yemek yiyemeyen, çay saatlerini kurabiyesiz geçiremeyen, kilo vermeye çalışırken açlıklarını bisküvilerle bastırmaya çalışan bayanlar ve pizza düşkünü erkekler aslında önemli bir bağımlılığın parçası haline gelmiş olabilirler. Ve bu bağımlılık zayıf ya da kilolu pek çok insan için aslında önemli bir sağlık sorunu haline gelebilir.
Karbonhidrata neden aşerilir?
Belirli yiyeceklere karşı zaman zaman hissedilen aşırı isteğin arkasındaki etmenlerin ve "iştah" kavramının anlaşılabilmesi için, yapılan araştırmalar, net bir sonuca ulaşmak için henüz yeterli veri olmasa da, genellikle "kandaki şeker oranının düşmesinin açlığı tetiklediği" konusunda uzlaşmışlardır. Bu durum da, hızlı bir enerji kaynağı olması sebebiyle, karbonhidrat içeriği yüksek yiyecekleri aşermeyi açıklayabilmektedir. Karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler, ekmek, bagel, pasta, tahıllar (makarna-pirinç-bulgur), çikolata, bisküvi, kraker, meyve ve meyve suyu, dondurma, patates cipsi, patates, çörek, tart, patlamış mısır ve şekerle tatlandırılmış içecekler gibi sayısız örnekten oluşmaktadır. Buna ek olarak, karbonhidrat gibi davranan diğer maddeler (tatlandırıcılar, alkollü içecekler ve monosodyum glutamat gibi) karbonhidrat aşermesini ve/veya kilo alımını tetikleyebilir.
Peki, karbonhidrat aşermek veya karbonhidrat bağımlılığı nedir?
Karbonhidrat bağımlılığı, karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler tüketildiğinde, insülin hormonunun aşırı salgılanması sonucu ortaya çıkan dengesizlikten kaynaklanmaktadır, insülin hormonu, vücudun şeker, nişasta ve diğer yiyecekleri enerjiye çevirmesi için kullanılan hormondur, insülin (açlık hormonu olarak da adlandırılır), diğer birçok görevinin yanı sıra, vücuda yemek yemesi gerektiğinin, yedikten sonra ise yiyeceklerin yağ olarak depolanması gerektiğinin sinyalini verir. Karbonhidrat tüketildiğinde, önce insülin yükselip, sonrasında kan şekeri düşer. Bu da genellikle daha fazla yemek yeme, bazı kişilerde ise ağırlıklı olarak karbonhidrat tüketme isteği doğurur. Aşırı miktarda salgılanan insülin, fazla ve çok sık yeme güdüsüne ve alınan besinin yağ olarak depolanması için bünyenin hazır olmasına neden olur!
Bu durum "yemek sonrası reaktif hiperinsülinemi"dir. Anlamı ise yemekten sonra aşırı miktarda insülin salgılanmasıdır. Zaman içinde, hiperinsülinemik kişiler, insüline karşı dirençli hale gelirler. Bu da kaslarında, sinir sistemlerindeki ve organlarındaki hücrelerin, kanlarındaki yüksek insülin düzeyine karşı kapalı olmaya başlamasıdır. İnsülin, enerjinin (kan şekeri ve glükozun) bu hücrelerin içine girmesini sağlayamaz hale gelir. Bu noktada kişi rahatsızlık hissi, titreme, şiddetli yeme isteği, baş ağrısı gibi kan şekerinin düşmesine (hipoglisemi) benzer semptomlar yaşayabilir. Kan şekeri kaslara, sinir sistemine veya organlara kolay giremediği için, yiyeceklerden gelen enerjinin çoğu, yağ hücrelerine yönelir ve bunun sonucunda da kolaylıkla kilo alımı görülür. Zaman içinde her ne kadar yüksek insülin düzeyi devam etsede, yağ hücreleri bile kendini dışarıya kapatabilir. Bu durumda, glükoz kan içine hapsolur, bunun sonucunda da "Yetişkin Yaşta Başlayan Şeker Hastalığı (Tip 2 Diyabet)" diye bilinen durum gerçekleşir.
Ekmeksiz yemek yiyemeyen, çay saatlerini kurabiyesiz geçiremeyen, kilo vermeye çalışırken açlıklarını bisküvilerle bastırmaya çalışan bayanlar ve pizza düşkünü erkekler aslında önemli bir bağımlılığın parçası haline gelmiş olabilirler. Ve bu bağımlılık zayıf ya da kilolu pek çok insan için aslında önemli bir sağlık sorunu haline gelebilir.
Karbonhidrata neden aşerilir?
Belirli yiyeceklere karşı zaman zaman hissedilen aşırı isteğin arkasındaki etmenlerin ve "iştah" kavramının anlaşılabilmesi için, yapılan araştırmalar, net bir sonuca ulaşmak için henüz yeterli veri olmasa da, genellikle "kandaki şeker oranının düşmesinin açlığı tetiklediği" konusunda uzlaşmışlardır. Bu durum da, hızlı bir enerji kaynağı olması sebebiyle, karbonhidrat içeriği yüksek yiyecekleri aşermeyi açıklayabilmektedir. Karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler, ekmek, bagel, pasta, tahıllar (makarna-pirinç-bulgur), çikolata, bisküvi, kraker, meyve ve meyve suyu, dondurma, patates cipsi, patates, çörek, tart, patlamış mısır ve şekerle tatlandırılmış içecekler gibi sayısız örnekten oluşmaktadır. Buna ek olarak, karbonhidrat gibi davranan diğer maddeler (tatlandırıcılar, alkollü içecekler ve monosodyum glutamat gibi) karbonhidrat aşermesini ve/veya kilo alımını tetikleyebilir.
Peki, karbonhidrat aşermek veya karbonhidrat bağımlılığı nedir?
Karbonhidrat bağımlılığı, karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler tüketildiğinde, insülin hormonunun aşırı salgılanması sonucu ortaya çıkan dengesizlikten kaynaklanmaktadır, insülin hormonu, vücudun şeker, nişasta ve diğer yiyecekleri enerjiye çevirmesi için kullanılan hormondur, insülin (açlık hormonu olarak da adlandırılır), diğer birçok görevinin yanı sıra, vücuda yemek yemesi gerektiğinin, yedikten sonra ise yiyeceklerin yağ olarak depolanması gerektiğinin sinyalini verir. Karbonhidrat tüketildiğinde, önce insülin yükselip, sonrasında kan şekeri düşer. Bu da genellikle daha fazla yemek yeme, bazı kişilerde ise ağırlıklı olarak karbonhidrat tüketme isteği doğurur. Aşırı miktarda salgılanan insülin, fazla ve çok sık yeme güdüsüne ve alınan besinin yağ olarak depolanması için bünyenin hazır olmasına neden olur!
Bu durum "yemek sonrası reaktif hiperinsülinemi"dir. Anlamı ise yemekten sonra aşırı miktarda insülin salgılanmasıdır. Zaman içinde, hiperinsülinemik kişiler, insüline karşı dirençli hale gelirler. Bu da kaslarında, sinir sistemlerindeki ve organlarındaki hücrelerin, kanlarındaki yüksek insülin düzeyine karşı kapalı olmaya başlamasıdır. İnsülin, enerjinin (kan şekeri ve glükozun) bu hücrelerin içine girmesini sağlayamaz hale gelir. Bu noktada kişi rahatsızlık hissi, titreme, şiddetli yeme isteği, baş ağrısı gibi kan şekerinin düşmesine (hipoglisemi) benzer semptomlar yaşayabilir. Kan şekeri kaslara, sinir sistemine veya organlara kolay giremediği için, yiyeceklerden gelen enerjinin çoğu, yağ hücrelerine yönelir ve bunun sonucunda da kolaylıkla kilo alımı görülür. Zaman içinde her ne kadar yüksek insülin düzeyi devam etsede, yağ hücreleri bile kendini dışarıya kapatabilir. Bu durumda, glükoz kan içine hapsolur, bunun sonucunda da "Yetişkin Yaşta Başlayan Şeker Hastalığı (Tip 2 Diyabet)" diye bilinen durum gerçekleşir.