Kemoterapi ve radyoterapide antioksidanlar zararlı olabilir
Antioksidanların, kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinin etkinliğini azalttığına ilişkin bilimsel çalışmalar var. Uzmanlar, “Yüksek dozda antioksidan, vücudun savunma mekanizmasını baskıladığı için kanser oluşumunu tetikleyebilir” diyor
Liv Hospital Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Yeşim Eralp, son yıllarda antioksidanların gerek kanser tedavisi sırasında, gerekse kanseri önleme amaçlı kullanımlarıyla ilgili çelişkili veriler olduğunu söylüyor. Eralp’e göre günlük yaşamda hepimizin vücudunda hücreler düzeyinde olumsuz anlamda değişiklikler ve geri dönüşümsüz hasarlar oluşabiliyor. Bunların yaşlanma ve egzersiz gibi faktörlerle artıp kanserli hücrelerin gelişimine yol açabildiği ise artık biliniyor. Sağlıklı insan vücudu, “Serbest Oksijen Radikalleri” (SOR) adı verilen bir savunma mekanizmasıyla, vücutta oluşan kötü hücreleri yok etmeye çalışıyor. Gün boyu vücudumuzda oluşan bu radikalleri zararsız hale getirip sağlıklı organlara hasar vermelerini önleyerek vücut dokularımızın ideal şartlarda çalışmasını sağlamak için gereken maddelerin tümüne ise “antioksidan” adı veriliyor. Kemoterapi ve radyoterapi kanser hücrelerini, “oksidasyon” adı verilen bir mekanizmayla yakıp yok ediyor. Serbest oksijen radikalleri bu mekanizmada çok önemli bir görev üstleniyor. Antioksidanlar ise serbest oksijen radikallerinin oluşumunu engelleyerek bu etkileşimi geri çevirebiliyor. Bu nedenle kemoterapi ve radyoterapi sırasında kullanılan antioksidanların tedaviye bağlı kanser öldürücü etkisini geri çevirebileceğinden endişe ediliyor. Prof. Dr. Yeşim Eralp, konuyla ilgili yapılan çalışmalarda antioksidanların gerek kemoterapi gerekse radyoterapide, elde edilmesi hedeflenen etkinliği azaltabileceklerinin gösterildiğini söylüyor.
BİLİNÇLİ KULLANILMALI
Geçmişte antioksidanlara yönelik ilginin, yapılan laboratuvar deneylerinde kanseri baskılayabilecekleri yolundaki verilere dayandırıldığı belirtiliyor. Burada öne sürülen mekanizma vücutta; stres, yaşlanma ve egzersiz gibi nedenlerle oluşan serbest oksijen radikallerinin, normal hücreler üzerine olan olumsuz etkileri yoluyla kansere yol açabilecekleri düşüncesine dayanıyor. Ancak madalyonun tersine bakıldığında serbest oksijen radikalleri aslında vücutta oluşan kanser hücrelerine karşı vücudun savunma sistemini oluşturuyor. Dolayısıyla antioksidanların yüksek dozda alınması vücudun bu savunma mekanizmasını baskıladığı için kanser oluşumunu tetikleyebiliyor. Bu mekanizma, antioksidanların sağlıklı bireylerde dahi bilinçli kullanılması gereğini ortaya koyuyor.
KANSER HASTALARI NE ZAMAN KULLANMALI?
ANTİOKSİDANLARIN günlük besinler dışında kullanıldığında ne kanseri engellediği ne de kanserden ölümleri azalttığı yönünde bir kanıt bulunmuyor. Prof. Dr. Yeşim Eralp, buna karşılık kemoterapi etkisini azaltabileceği yönünde verilerin olduğunu, bu nedenle tedavi sırasında rutin kullanımını önermediklerini belirtiyor. “Hastalarımıza öncelikle bu maddeleri besinlerle yeterli olarak alabilecekleri uygun bir diyet belirliyor, yeterli düzeyde besin alamayan hastalarımızda ise vitamin ve mineralleri dengeli olarak sağlayan sıvı besin ekleri öneriyoruz” diyen Eralp şöyle devam ediyor: “Bunun yanı sıra elimizdeki bazı veriler, vücudumuzda bazı mineral ve vitaminler eksikse bu durumun kanser riskini artırabileceğini ortaya koyuyor. Örneğin D vitamini düzeyindeki azalma meme ve bağırsak kanserleri, beta-karoten düzeyindeki azalma meme kanseri, selenyum düzeyindeki azalma midebağırsak sistemi kanserleri, folat düzeyindeki azalma ise bağırsak poliplerinin nüksünü artırabiliyor. Bu nedenle bu grupta bulunan hastaların tedaviden sonraki takip aşamasında kandaki vitamin ve mineral düzeylerinin takip edilerek eksikliklerinin düzeltilmesi büyük önem taşıyor.”
E vitamini prostat kanseri riskini artırıyor
A vitamini yapısında bulunan beta-karotenin yüksek doz kullanımında mide kanseri, sigara içen ve asbest maruziyeti olanlarda ise akciğer kanseri riskinin arttığı belirtiliyor. Yüksek dozda kullanılan E vitamininin ise prostat kanseri riskini artırabileceği yönünde veriler bulunuyor.
EN KUVVETLİ ANTİOKSİDANLAR
- Likopen içeren domates, karpuz, kayısı, kan portakalı
- Selenyum içeren pirinç ve diğer tahıllar, balık ve diğer deniz ürünleri, tavuk, sarımsak, taze badem, ceviz, fıstık
- Flavonoid içeren kırmızı üzüm, böğürtlen, yaban mersini gibi mor meyveler ve nar
- Ispanak, pazı gibi yeşil sebzeler
- Karnabahar, brüksellahanası ve lahana grubu
- Kafein içren yeşil çay
- Resveratrol içeren üzüm kabuğu ve çekirdeği
- E vitamini içeren buğday filizi, soya fasulyesi filizi, fıstık, brokoli, balık
- C vitamini içeren tüm yeşil ve sarı sebzeler ile meyveler; çilek, domates
- A vitamininden çok zengin turuncu sebze meyveler; havuç, kayısı, şeftali, domates, bal kabağı, mango.
Habertürk