Mimi Spencer’ın yeni çıkan kitabı ‘Diyetsiz Bir Hayatın 101 Yolu’ kitabından kilo aldıran alışkanlıklardan kurtulmanın yolları...
İyi bir kahvaltı yapın
Öğün atlamak hiç de akıllıca sayılmaz. Bir an düşününce kahvaltıyı atlamanın bir beden geri atlamayı sağlayacağı konusunda kendinizi inandırabilirsiniz. Beş dakika düşünün ve çok geçmeden aslında tam tersinin olduğunu anlayacaksınız. Sayısız araştırmanın da gösterdiği gibi, öğün atlamak ilkel ‘açlık korkusu’ tepkisini harekete geçirecek, bu da kilo vermek için sarf ettiğiniz her çabayı baltalayacak. Öğün atladığınızda vücudunuz yağ olarak daha fazla yiyecek depolayarak ve azını enerjiye dönüştürecektir. Mimi Spencer kitabında iyi bir kahvaltıyı ihmal etmemenizi söylüyor ve hatta Cameron Diaz’ın akşam yemeğini (brokoliyle limonlu tavuk) kahvaltı saatinde yediğinin sırrını paylaşıyor.
Daha fazla yiyin; ama doğru şeylerden
Hayat zevklerden kaçınma ve acı çekme yeri olmamalı. Tatmin edici, eğlenceli ve kesinlikle yiyecek dolu olmalı. Ama şunu bilmelisiniz ki bazı şeylerden tonla yiyip diğerlerinden fazla yemediğiniz sürece her şey yoluna girecektir. Örneğin “Şekeri, sizi Duracell tavşanı gibi uzun süre idare edebilecek basit karbonhdiratla değiştirin” diyor Mimi Spencer. Ayrıca daha çok esmerleri tüketin (esmer ekmek, pirinç ve şeker gibi), yeşilleri tercih edin (C vitamini kaynağı sebzeler gibi), morlara gidin (pancar, patlıcan, yaban mersini gibi), mercimeği sevin, hiç bilmediğiniz tahılları deneyerek repertuarınızı genişletin.
Abur cubur değil, yemek yiyin
Son on yılda yediklerimiz göz ardı edilemeyecek kadar değiştir. Hepsi, yerken keyif almak için birçok sebep sunsa da yeme alışkanlıklarımızın evrimine baktığımızda daha çok yediğimiz ortaya çıkıyor. Burada abur cuburlara dikkat! Mimi Spencer kitabında şöyle diyor: “Eğer seçiyorsanız, banıyorsanız ve çıtlatıyorsanız kendinize bir iyilik yapın ve bunları bırakın.” Ayrıca masada yemeyi tercih edin, yalnız başınıza yemeyin, devasa boyutlardan kaçının, yeterli zaman ayırın ve ileriye dönük planlar yaparak abur cubur saldırılarına karşı koyun.
Hiçbir şeyi atlama, hiçbir şey yasaklama
“Bu bir dayanıklılık testi değil, bu hayatın ta kendisi. Bu yüzden kendinize gülünç hedefler belirlemeyin, çuvallarsınız” diyor Mimi Spencer. Sizi çağıran pastanın cazibesiyle baş edemiyorsanız, kendinize psikolojik destek olmayı deneyin. Kendinize ona sahip olabileceğinizi, ama ona ihtiyacınız olmadığını söyleyin. Eğer basitçe karşı koyamıyorsanız, şeker ve hamur arzunuz kaldıramayacağınız kadar şiddetliyse, kendinize genel af ilan edin. Kendinizi azarlamak, kendinize yasaklar koymak yerine, kendinizi bağışlamanız, unutmanız ve yolunuza devam etmeniz gerekir.
Yavaş yiyin ve yediğinizi tam anlamıyla sindirin
Oldukça basit bir istek gibi gözüküyor ama ne kadar tıkındığınızı, yutuverdiğinizi ve acele ettiğinizi bir düşünün. Yiyebildiğiniz kadar yavaş yiyin ve asla öğün atlamayın. Bir amaç için yemekten bahsetmiyor kitabın yazarı; tadını çıkarmak için yemekten bahsediyor.
Yiyeceklere bütün dikkatinizi verin
Yerken okumayın, televizyon izlemeyin, mesajlaşmayın, araba kullanmayın, yer değiştirmeyin. Böylece, ne zaman doyduğunuzu bilirsiniz (ve o noktada, durun!). Kalorilerinizle sağlıklı bir ilişki kurmak istiyorsanız, onlara biraz zaman ayırın. Çoğumuz farkında olmadan sersem sepelek yiyoruz. Beşimizden biri sıkıldığında abur cubura yöneliyor; çoğumuz televizyon programı bitene kadar yiyor; bazımız da çatalında ne olduğunun farkında bile değil…
Kendinizi şaşırtın ve alışkanlıklardan kurtulun
İncelemeler gösteriyor ki her gün yaptıklarımızın yüzde 45’i alışkanlığa bağlı –aynı yerde, aynı zamanda ve aynı tavırla düşünülmeden yapılan hareketler. Bu yüzden aynı düzenli rotada her hafta süpermarketin yolunu tutuyorsunuz. Profesör Wendy Wood şöyle diyor: “Hafıza belli yerler ve ruh halleriyle belli hareketleri ilişkilendirdiği zaman alışkanlık oluşur. Düzenli olarak koltukta yayılırken cips yerseniz, belli bir süre sonra o koltuğu görmek sizi bir paket cips kapmaya yönlendirecektir.” Dolayısıyla rastlantısal olmakta, tesadüfi karşılaşmalara hazırlıklı olmakta ve alışkanlıkların tetikleyicilerine karşı savaşmakta fayda var!
Açlığı anlayın
Çoğumuz bir abur cuburdan ötekine atlayarak midemize azıcık bir boşluk şansı bile tanımıyoruz. Bir araştırmaya göre çoğu kilolu insan açlık hissini tamamen kaybetmiş durumda. Nasıl hissederlerse hissetsinler, yemek onların tüm duygulara olan tepkisi haline gelmiş. Burada yapmanız gereken açlığınızı tanımanız; yani en azından bir kereliğine aç hissedene kadar yemeği ertelemeye çalışmanız. Yemeği hafif arzuladığınızda değil; gerçek fiziksel açlığı hissettiğinizde yiyin.
Daha çok su için
Suyun mucizevi bir şekilde kilo kaybı sağlayacağı yerleşik bir diyet mitidir. Artan su tüketiminin ****bolik oranınızı (kalorilerin yakılmaya başladığı oran) hızlandırdığına dair bir kanıt da var. Yapılan bir araştırmaya göre günlük 1,5 litreye çıkan su tüketimi yıl içinde ek olarak tahmini 17,400 kalori yakıyor ve bu da 2 buçuk kiloluk bir kayba eşit.
Alıntıdır!
İyi bir kahvaltı yapın
Öğün atlamak hiç de akıllıca sayılmaz. Bir an düşününce kahvaltıyı atlamanın bir beden geri atlamayı sağlayacağı konusunda kendinizi inandırabilirsiniz. Beş dakika düşünün ve çok geçmeden aslında tam tersinin olduğunu anlayacaksınız. Sayısız araştırmanın da gösterdiği gibi, öğün atlamak ilkel ‘açlık korkusu’ tepkisini harekete geçirecek, bu da kilo vermek için sarf ettiğiniz her çabayı baltalayacak. Öğün atladığınızda vücudunuz yağ olarak daha fazla yiyecek depolayarak ve azını enerjiye dönüştürecektir. Mimi Spencer kitabında iyi bir kahvaltıyı ihmal etmemenizi söylüyor ve hatta Cameron Diaz’ın akşam yemeğini (brokoliyle limonlu tavuk) kahvaltı saatinde yediğinin sırrını paylaşıyor.
Daha fazla yiyin; ama doğru şeylerden
Hayat zevklerden kaçınma ve acı çekme yeri olmamalı. Tatmin edici, eğlenceli ve kesinlikle yiyecek dolu olmalı. Ama şunu bilmelisiniz ki bazı şeylerden tonla yiyip diğerlerinden fazla yemediğiniz sürece her şey yoluna girecektir. Örneğin “Şekeri, sizi Duracell tavşanı gibi uzun süre idare edebilecek basit karbonhdiratla değiştirin” diyor Mimi Spencer. Ayrıca daha çok esmerleri tüketin (esmer ekmek, pirinç ve şeker gibi), yeşilleri tercih edin (C vitamini kaynağı sebzeler gibi), morlara gidin (pancar, patlıcan, yaban mersini gibi), mercimeği sevin, hiç bilmediğiniz tahılları deneyerek repertuarınızı genişletin.
Abur cubur değil, yemek yiyin
Son on yılda yediklerimiz göz ardı edilemeyecek kadar değiştir. Hepsi, yerken keyif almak için birçok sebep sunsa da yeme alışkanlıklarımızın evrimine baktığımızda daha çok yediğimiz ortaya çıkıyor. Burada abur cuburlara dikkat! Mimi Spencer kitabında şöyle diyor: “Eğer seçiyorsanız, banıyorsanız ve çıtlatıyorsanız kendinize bir iyilik yapın ve bunları bırakın.” Ayrıca masada yemeyi tercih edin, yalnız başınıza yemeyin, devasa boyutlardan kaçının, yeterli zaman ayırın ve ileriye dönük planlar yaparak abur cubur saldırılarına karşı koyun.
Hiçbir şeyi atlama, hiçbir şey yasaklama
“Bu bir dayanıklılık testi değil, bu hayatın ta kendisi. Bu yüzden kendinize gülünç hedefler belirlemeyin, çuvallarsınız” diyor Mimi Spencer. Sizi çağıran pastanın cazibesiyle baş edemiyorsanız, kendinize psikolojik destek olmayı deneyin. Kendinize ona sahip olabileceğinizi, ama ona ihtiyacınız olmadığını söyleyin. Eğer basitçe karşı koyamıyorsanız, şeker ve hamur arzunuz kaldıramayacağınız kadar şiddetliyse, kendinize genel af ilan edin. Kendinizi azarlamak, kendinize yasaklar koymak yerine, kendinizi bağışlamanız, unutmanız ve yolunuza devam etmeniz gerekir.
Yavaş yiyin ve yediğinizi tam anlamıyla sindirin
Oldukça basit bir istek gibi gözüküyor ama ne kadar tıkındığınızı, yutuverdiğinizi ve acele ettiğinizi bir düşünün. Yiyebildiğiniz kadar yavaş yiyin ve asla öğün atlamayın. Bir amaç için yemekten bahsetmiyor kitabın yazarı; tadını çıkarmak için yemekten bahsediyor.
Yiyeceklere bütün dikkatinizi verin
Yerken okumayın, televizyon izlemeyin, mesajlaşmayın, araba kullanmayın, yer değiştirmeyin. Böylece, ne zaman doyduğunuzu bilirsiniz (ve o noktada, durun!). Kalorilerinizle sağlıklı bir ilişki kurmak istiyorsanız, onlara biraz zaman ayırın. Çoğumuz farkında olmadan sersem sepelek yiyoruz. Beşimizden biri sıkıldığında abur cubura yöneliyor; çoğumuz televizyon programı bitene kadar yiyor; bazımız da çatalında ne olduğunun farkında bile değil…
Kendinizi şaşırtın ve alışkanlıklardan kurtulun
İncelemeler gösteriyor ki her gün yaptıklarımızın yüzde 45’i alışkanlığa bağlı –aynı yerde, aynı zamanda ve aynı tavırla düşünülmeden yapılan hareketler. Bu yüzden aynı düzenli rotada her hafta süpermarketin yolunu tutuyorsunuz. Profesör Wendy Wood şöyle diyor: “Hafıza belli yerler ve ruh halleriyle belli hareketleri ilişkilendirdiği zaman alışkanlık oluşur. Düzenli olarak koltukta yayılırken cips yerseniz, belli bir süre sonra o koltuğu görmek sizi bir paket cips kapmaya yönlendirecektir.” Dolayısıyla rastlantısal olmakta, tesadüfi karşılaşmalara hazırlıklı olmakta ve alışkanlıkların tetikleyicilerine karşı savaşmakta fayda var!
Açlığı anlayın
Çoğumuz bir abur cuburdan ötekine atlayarak midemize azıcık bir boşluk şansı bile tanımıyoruz. Bir araştırmaya göre çoğu kilolu insan açlık hissini tamamen kaybetmiş durumda. Nasıl hissederlerse hissetsinler, yemek onların tüm duygulara olan tepkisi haline gelmiş. Burada yapmanız gereken açlığınızı tanımanız; yani en azından bir kereliğine aç hissedene kadar yemeği ertelemeye çalışmanız. Yemeği hafif arzuladığınızda değil; gerçek fiziksel açlığı hissettiğinizde yiyin.
Daha çok su için
Suyun mucizevi bir şekilde kilo kaybı sağlayacağı yerleşik bir diyet mitidir. Artan su tüketiminin ****bolik oranınızı (kalorilerin yakılmaya başladığı oran) hızlandırdığına dair bir kanıt da var. Yapılan bir araştırmaya göre günlük 1,5 litreye çıkan su tüketimi yıl içinde ek olarak tahmini 17,400 kalori yakıyor ve bu da 2 buçuk kiloluk bir kayba eşit.
Alıntıdır!