Kısırlık ve Tedavisi

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Kısırlık ve Tedavisi


Toplumumuzda, evli çiftlerin karşılaştığı belki de en büyük sorun çocuk sahibi olamamak. Bazı evliliklerin sona ermesine neden olabilecek kadar kabullenilmesi ve başa çıkılması güç bir sorun. Toplumumuzun büyük bir kesiminde, çeşitli sosyal ve kültürel nedenlerle çocuksuz ailelerin sosyal ayrıma uğradığı ve yalnız kalmalarına neden oduğu da bir gerçek. Günümüzde, çocuksuz çiftler ve onların aileleri için, bazen psikolojik bir yıkıma neden olabilecek kadar üzücü bu sorundan çeşitli tıbbi ve psikolojik tedavi yöntemleriyle kurtulmak olası.

Evli çiftlerin %10-15'i, doğum kontrolü uygulamalarına ve düzenli bir cinsel yaşama sahip olmalarına karşın çocuk sahibi olamıyor. Korunmaksızın düzenli cinsel ilişkisi olan çiftlerin, bir yıl içinde gebe kalamaması durumu, tıpta kısırlık ya da infertilite olarak adlandırılıyor.

Kısırlık; erkek, kadın ya da her iki eşte birden gözlenebiliyor. Bazı çiftlerde belli bir kısırlık nedeni bulunamamasına karşın, çiftlerin yaklaşık % 20'sinde birden fazla nedene rastlanıyor. Kısırlığın erkek ve kadına ait olan nedenlerinin yaklaşık olarak eşit oranda olduğu, yapılan araştırmaların bulguları arasında.

Erkeklerdeki kısırlık nedenleri başlıca iki grupta toplanıyor. Bunlardan biri, erkek kısırlığı olgularında en sık rastlanan, sperm sayı ve kalitesini etkileyen üretim bozuklukları. Üretim bozukluğu, sperm sayısıyla ilgili olabileceği gibi kadın yumurtasının döllenmesini engelleyen sperm hareketlerinin zayıflığı ya da sperm şekillerinin anormalliğiyle de ilgili olabiliyor.

Öteki gruptaysa, spermi dışarıya taşıyan kanallardaki tıkanıklıklar, başka bir deyişle yapısal bozukluklar yer alıyor. Bu tür tıkanıklıklar, doğuştan olabileceği gibi sonradan bir enfeksiyona bağlı olarak da gelişebiliyor.

Kadınlardaki kısırlığın, gebe kalamama dışında neredeyse hiç bir belirtisi bulunmuyor. Buna karşın kısırlığın nedenlerine ait bazı belirti ve bulgular var. Uzmanlar bunları şöyle sıralıyorlar.

Yumurta üretememe, kısır olan her beş kadından birinde rastlanan bir sorun. Yumurtlama sorununun başlıca nedenleri arasında; beslenme bozukluğu, hızlı kilo kaybı, ağır egzersiz, aşırı zayıflık ya da şişmanlık geliyor. Troid hastalıkları, hipofiz bezine ilişkin bazı sorunlar, adrenal bez hastalıkları ve bazı hormonal bozukluklar da yumurtlamayı zorlaştıran ya da engelleyen nedenler arasında.

Rahimden yumurtalıklara uzanan fallop tüplerinde herhangi bir yapışıklık ya da tıkanıklığın olması, yumurtanın rahime ulaşmasını, dolayısıyla gebeliği engelleyebiliyor. Zaten kadınlara ait kısırlık nedenlerinin yaklaşık %30'unu, bu fallop tüplerindeki sorunlar oluşturuyor.

Rahimdeki bazı sorunlarsa kadınlardaki kısırlığın yaklaşık % 20'sinin nedeni olarak görülüyor. Bazı iyi huylu tümör ve urların yol açabileceği, aşırı adet kanamaları, leğen kemiği kökenli ağrılar ya da aşırı rahim büyümeleri bunlar arasında sıralanabilir.

Kısırlığın araştırılması genellikle uzun zaman alan, pek çok testin ve araştırmanın uygulanmasını gerektiren uzun bir süreç. Tedavide de; zaman, dikkatli planlama ve düzenli gözlem gerekiyor. Gebelik oluşana kadar harcanan hatırı sayılır derecede çok zaman ve para, bu durumdaki çiftler için oldukça yıpratıcı ve eziyetli olabiliyor. Kısırlığın nedeni ya da tedavi yolları araştırılması süresince, özellikle psikolojik bir hazırlığın gerekliliği uzmanların üzerinde hemfikir olduğu bir konu.

İlaç teknolojisindeki hızlı ilerlemeler, bugün birçok yeni ve etkin ilacın, kısırlık tedavisinde kullanımına olanak sağlamış durumda. Genellikle, kadınlarda yumurtlama yeteneğini, erkeklerdeyse sperm kalitesini artıran bu tür ilaçlar, tüp bebek ya da mikroenjeksiyon gibi yardımcı üreme tekniklerinde de başarı oranını artırmak amacıyla kullanılıyor. Ancak kısırlık ilaçlarının ikiz ya da üçüz gibi çoğul gebeliklere neden olabilecek potansiyel yan etkilerinin varlığı, söz konusu ilaçların deneyimli doktorların kontrolünde kullanılmasını gerekiyor.

Gebeliği sağlamaya yönelik cerrahi yöntemlerse, doğal yoldan çocuk sahibi olamayan çiftleri için bir başka önemli seçenek.

Aşılama olarak bilinen IUI yani Intra Uterin Inseminasyon yöntemi, spermlerin rahim içine doğrudan bırakıldığı bir teknik. Bu teknikte erkekten alınan sperm örnekleri bazı özel işlemlerden geçirildikten sonra, özel bir enjektör yardımıyla rahim içine bırakılıyor ve döllenmenin gerçekleşmesi bekleniyor.

Halk arasında Tüp Bebek olarak bilinen In Vitro Fertilizasyon yöntemiyse, yumurta ve spermin vücut dışında, laboratuvar ortamında karşılaştırılması ilkesine dayanıyor. Yumurtalar, bazı ilaçlarla uyarılan yumurtalıklardan, cerrahi yollarla toplanıyor. Ardından bu yumurtalar, laboratuvarda spermlerle buluşturuluyor ve oluşan başarılı embriyolar rahim içine aktarılıyor.

ZIFT (Zygote Intra Fallopian Transfer) veya GIFT (Gamete Intra Fallopian Transfer) olarak adlandırılan tekniklerse IVF yani klasik tüp bebek tekniğinin farklı uygulamaları olarak nitelendirilebilir. Rahimle yumurtalıkları birleştiren fallop tüplerin tamamen sağlıklı olması, her iki tekniğin de uygulanabilmesi için ön koşul. Çünkü her iki teknikte de klasik tüp bebek tekniğinden farklı olarak döllenmenin, rahim yerine fallop tüplerinde gelişmesi sağlanıyor.

Intra Cytoplasmic Sperm Injection yani mikroenjeksiyon yöntemiyse son yılların en gözde tekniklerinden biri. Erkeklerden alınan iyi özellikteki tek bir sperm, laboratuvar koşullarında, mikroskop altında yumurtanın zarı içine verilerek yumurtanın döllenmesi sağlanıyor. Böylece oluşan embriyo taslağı, yine çok özel tekniklerle rahim duvarı içine yapıştırılıyor.

Tüm bunların yanında çocuk sahibi olamayan ailelerin % 80'inde kısırlığı açıklayan tıbbi bir neden bulunmasına karşın geri kalan % 20'sinde kısırlığı açıklayan tıbbi bir nedene rastlanmıyor. Tıbbi nedenlerle açıklanamayan kısırlıkta, psikolojik etkenlerin önemli bir yer tuttuğu düşünülüyor. Stresin ve psikolojik etmenlerin kısırlığa neden olduğu kesin olarak ispatlanmamış olmakla birlikte, bu iki kavram arasında bir ilişki olduğuna da kesin gözüyle bakılıyor. Bu nedenle kısırlıkla psikoloji arasındaki ilişkiyi incelerken her iki kavramın birbiri üzerindeki etkisini de değerlendirmek gerekiyor. Kısırlık ve uzun süren kısırlık tedavisi, eşlerin psikolojisini olumsuz etkilerken, çiftlerin psikolojik durumları da kısırlığı ve kısırlık tedavisini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle teşhis ve tedavinin her aşamasında eşlerin psikolojik destek almaları büyük bir önem taşıyor.

Kaynak: Murat Dirican
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst