Bir gün, Sevgili Peygamberimizin kızı Fâtıma-ı Zehra
"radıyallahü anha" Resûlullahın huzuruna geldi.
Babasını görünce, ağlamaya başladı. Resûlullah Efendimiz buyurdu ki:
-Ey kızım Fâtıma! Seni ağlatan nedir?
- Ey Babacığım, dün gece, Efendim Ali ile aramızda bir konuşma oldu.
Kasıtsız söylediğim bir söz yüzünden Ali bana kırıldı.
Ali’nin kırıldığını görünce, özür diledim, benden razı olmasını,
yüzüme gülmesini istedim, dedi.
Sevgili Peygamberimiz de buyurdular ki:
- Yavrum, bilmez misin ki, kocasının rızası,
Allahü teâlânın razı olmasına sebeptir, rızasızlığı da
O’nun rızasızlığına sebeptir.
Ey Fatma! Ne mutlu o kadına ki, kocası ondan razı olur.
O ise, her gece ve gündüz, kocasının rızasını arar.
Böyle olan kadının bu hâli, bir sene nafile ibâdet etmesinden daha iyidir.
Ey kızım! Kadınlar için amellerin en üstünü, kocasının emrine itaattir. Allahü teâlânın farzlarından sonra ve kocasının emrine itaatten sonra kadınlar için, yün eğirmek, iplik bükmekten üstün iş yoktur.
Bir saat yün eğirmek, iplik bükmek, yahut dokumak için
oturmak, kadınlar için bir sene nafile ibadet etmekten daha iyidir. Dokudukları her iplikten, amel defterlerine bir şehid sevabı yazılır.
Kadın, kocasının hakkını gözetince, Cennetteki makamını,
dünyada iken görmedikçe vefat etmez
Kadının kocası ile bir saat (bir müddet) oturması,
Kâ'be'yi tavaf etmesinden daha iyidir.
Ey Fâtıma! Erkek hanımından razı olunca o kadın Cennete
hangi kapısından isterse girer).