Leyla'nın ölüm haberi

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
35261655.png


Yolunu yitirmiş Mecnun, çöllerde Leyla diye diye dolanıp dururken biri ona,

- A deli, Leyla öldü, deyiverdi.

- Çok şükür Allah'a, diye şükretti Mecnun.

Kara haberi veren adam şaşırdı:

- A dini imanı darmadağın olmuş zavallı! Hem onun için yanıyorsun, hem de böyle diyorsun, ayıp sana!

Mecnun'un cevabı pek hazindi:

- O ay yüzlüden, her an iyiliğini isteyip dururken ben bir şey elde edemedim, kötülüğünü isteyen de bir şey elde edemesin bari. Çünkü bir gün aya sordular "En çok neyi seversin?" diye. "Güneşin tutulup ebediyen perde arkasında kalmasını severim." cevabını verdi ay ve sonra ilave etti: "Değil mi ki onu kendi gözümden bile kıskanıyorum!"


alıntı
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
Leyla'nın Kepçesi

Yakinlarindan biri vefat eden Leyla, kirkinci gün hayir yapmaya karar verir. Kuzular kesilir, yemekler yapilir.
Eş dost, akraba, tanidik, herkes gibi yoldan geçenler dahi davet edilir. Ancak Leyla'yi görebilmek için uzaktan izleyen Mecnun'u davet etmezler.

... Mecnun davete aldirmadan yemek almak için elinde tabak, yemek kuyruguna girer....

Yemegi de elinde büyük bir kepçeyle kazanin basinda Leyla dagitmaktadir.

Sira Mecnun'a gelir. Leyla bakar ki bu Mecnun!

Yemek verecegine Mecnun'un kafasina tahta kepçeyle vurur ve siradan atar.

Mecnun bu ya.. Tekrar siranin en sonuna girer.

Leyla, kazana kepçeyi daldirirken bir de bakar ki Mecnun gene gelmis. Kepçeyi kafasina geçirir, siradan bir daha atar.

Mecnun uslanmaz. Bir daha kuyruga girer. O anda önündeki adam der ki:

-“Yahu! Ne biçim adamsin!

Leyla iki kez kafana kepçeyle vurarak seni siradan atti. Sana yemek vermeyecek, anlamiyor musun?”

Bunun üzerine Mecnun da su beyiti söyler:

-“ Olmasaydi bana onun da meyli

Kepçeyi kafama vurmazdi Leyli…” der.
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
YİNE LEYLA!...



gloy3ow2.gif



Evvel zamanların birinde, iki mecnun varmış.
İkisi de deli divane dolaşırmış çöllerde...
Fakat; bu iş biraz tuhaf gelmiş ahaliye.
Leylâ bir taneyse, Mecnun neden iki olsun...
Muhakkak bir tanesinin Mecnunluğu sadece dilde!

Zamanın kadısına müracat etmişler ve bu işi çözmesini istemişler...
-Peki, demiş kadı, İki mecnunu da çağırın gelsin...
Gelmişler. Önce bir tanesi girmiş huzura, durmuş Kadı efendinin karşısına...
Kadı sormuş:
-Sen mecnunsun öyle mi?
-Öyle...
-Peki,Leylâ için,hemen şimdi kolunu feda eder misin?
Mecnun:
-Tabi..demiş,ne demek,Leylâ’ya canım feda!
“Tamam” demiş Kadı,”sen çık,öteki mecnun gelsin”...
Gelmiş ikinci mecnun,durmuş huzura...
Kadı sormuş ona da:
-Sen mecnunsun öyle mi?
-Öyle...
-Hemen şimdi, feda eder misin kolunu Leylâ için?
Mecnun sessiz... Yüzüne bi hüzün çökmüş...Gözlerine yaşlar birikmiş... Yutkunmuş... Ölecek gibi, yarım bir nefes almış sessizce... Uzun uzun bakmış koluna ve nihayet söylemiş:
-“Kıymayın,Leylâmın koluna...”

Bu sözün üzerine söylenecek söz var mı? Gözüyle bakamadığın, eliyle tutamadığın, diliyle konuşamadığın, damarlarında dolaşamadığın yâr mı?
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
thatrainysummerbyygnaz1.jpg


Hüzün tufanında el..Leyl…
Lâle leylde, Leylde Leyla ile…
Alim olanın hüznü; Leyla’dan sonra…
Hangi depremde kaybolmuş,Lâl olmuş lâle,
Siyaha döneli leylde…

Leyla,leyl,Lâle…
İlk siyah ile belirir sesin,
Seher ile yeşerip, ruhumda büyüyensin..
İlmin şehrine dek, bu sevda sürecek..
Nefesin yetti yüreğime, sitemlerin geldi geleli,

İki hece düşer bana,
Leyla,leyl,lâl(e)
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
pervaneesmalale.jpg


Mecnundan evla mecnun oldu Leyla’da Mecnun
Yok olurdu lena, lena’da olmasaydı nun
Bildi dünya edna, Leyla ise misali kum
Vardı ya Mevla, vardı Mevla’ya dünya da Leyla da onun
Ateş olmasa erir miydi mum
Aşk olmasa bilir miydi Mecnun
Adını yazabilir miydi kalem onun…
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
c3a7ile20mevsimi.jpg


Ben artık Rabbime döndüm sakın bana gülme Leyla
Gerçek aşkı onda buldum, sakın bana kızma Leyla
Bu sevdanın adı başka, güzelliği tadı başka
Canlar feda böyle aşka, bunu düşün, anla Leyla
Artık çöller Rabbim için, gözde göller Rabbim için
Seçkin sözler Rabbim için, beni anla, ağla Leyla
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
66638057.jpg


Kalbi en çok meşgul eden şey o kalbin Leyla’sıdır
Boşuna kurulma geçip karşıma,
O hayal yüzünü süzemem Leyla,

Sakın talip olma mezar taşıma,
Adını yanıma yazamam Leyla


Ben senin dünyana ait değilim,
Bu bir gönül hali, bu bir eğilim,
Ayağım sendeyse ötede elim,
Bir gölge sütünde gezemem Leyla

Bir aşığım ancak o sen değilsin,
Nasıl bir faniye kalbim eğilsin,
Mecnun olan gönül seni ne bilsin,
Attığın düğümü çözemem Leyla

Bir sahte cilveye, yakmam kendimi,
Keskin bakışına kurdum bendimi,
Senin hatırına ben efendimi,
Ebedi yarimi üzemem Leyla

Enseme çöksen de gözüm sılada,
Ruhumun gıdası, gökteki balada,
Söz verdim elestte, yevm-i belada,
Dostumla ahdimi bozamam Leyla

Bunca yol kat ettim, artık sapamam,
Göbekten bağlıyım, Can’dan kopamam,
Bir sönen yıldıza asla tapamam,
ocuk bahçesinde azamam Leyla

Beni meşgul edip kesme hızımı,
Dermanın almıyor artan sızımı,
Bu yüzden elime alıp sazımı,
Ardına türküler düzemem Leyla

Ne libas giydirin, ne inci takın,
Kiralık konaktan çıkmam çok yakın,
Bu bir heves değil, bekleme sakın,
Hakiki mirastan bezemem Leyla

Ey geçici rüya, ey ölümlü düş,
Sende bir Baki’nin arkasına düş,
Madem ki sonunda O’nadır dönüş,
Kendi mezarımı kazamam Leyla…

Sebahattin Tüzün
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
esmaaaa.jpg


Leylâ…

Gölgede kalmış aşkının kâtili mi, yoksa Mecnûn’a verilen bir hediye miydi?
Bu hikâye, gören ve görmeyen kalplere göre şekil değiştirdi. Görenler için hikâye, Mecnûn Leylâ’yı tanıyamadığında anlam kazandı. Görmeyen kalpler içinse, hikâye, ayrılıkla sonlandı.
Bilseydi yüzyıllarca anılacağını yine de salınır mıydı, adına “insan” denen âlemlerin yanında…
Tebessüm eder miydi yine; sonsuzluğa özenen tartışmaların konusu olacağını söyleselerdi.

Leylâ…
Bilseydi yine de ister miydi “ölemeyen” Leylâ olmayı…
Mecnûn’a dökülen gözyaşlarının, Leylâ’ya vurulan kamçılar olduğunu bilmeden çok şey aradık bu hikâyede…
Kimi yalnızca aşkta takılı kaldı, kimi ise aşkı tanımladı. Aslında aklını kullananlar için nice gerçekler vardı bu hikâyede…
Kâh tasavvuf meclislerine misafir oldu Leylâ ile Mecnun, kâh haberleri olmadan aşkları çalındı lâyık olmayanlarca…
Ama hep Mecnûn acılarla yandı… Leylâ hep umursamaz sanıldı…

Leylâ…
Yalnızca Mecnûn olmuş Kays’ı değil, asırları sürükledi peşinden… Aşkın en büyük kraliçesi oldu istemeden…
Acıyan yüreklerin sebebi kılındı ismi kullanılarak… Çünkü artık ağlayan her bir kalbin suçlusunun diğer adı da Leylâ idi..
Peki Leylâ kimdi?

Ruhu uykusundan uyandıran hislerin tek anahtarı neden bu isimde saklı idi?!
Leyla, mâşuk olmaktan çok mu mutlu idi?
O’nun aşkıyla yanan Kays’a “Mecnun” denildiğinden beri o da artık Leyla değildi.
Bu ayrılık, aslında büyük bir vuslatı beraberinde getirdi. Ve birbirlerinin bedenlerini göremedikleri andan itibaren aslında onlar sonsuza kadar birlikte olmanın kitabını kâinâta hediye etmişlerdi.

Mecnûn şanslı olduğunu hiç fark edememişti. Henüz Leylâ’sını dahî bulamayan, ancak Mecnûn olma yarışlarında sıraya giren çok insan yitip gitmişti. Bilseydi taklitlerinin çokluğunu, o da Leylâ’ya teşekkür ederdi.
Gerçek bir Mecnûn olmak bu kadar asillerin işi miydi?
Ve yeni bir keşif yapıldı kâinatta… Ruhun derinliği tartışıldı.
Kalbinin, aslında kimin için attığını bulan Mecnûn, Leylâ’ya haksızlık mı etmişti; yoksa O’nu O’ndan daha çok sevdiğinden dolayı yine “iyiliği” için gerçekleri mi göstermişti çölde onu tanımayarak?
Ya Leylâ… Mâşukluk rütbesinden düşünce neler hissetmişti?
Yalnız olan yüreğini avuçlarına alıp sahibine teslim etmeliydi. Ve gerçek sahibinin adıyla süslemeliydi yüreğini… Ve Mecnun’u tanıttığı için teşekkür etmeliydi O’na..

Ve bilseler ayrılamıyorlardı, aslında birbirlerinden Leylâ ve Mecnun… Kendilerinden sonra yüreklerini delice çarptıran tek varlık aynıydı, efsâne olan hayatlarında: Allah…
Ve aşkı bile kendilerine özendirmişlerdi…
Bir yok oluş ve alev alev yanan yürekler aslında cennet bahçelerindeki vuslatın müjdecisiydi.
Leylâ Mecnûn’dan çok şey öğrenmişti, ancak Mecnûn, Leyla’nın sâyesinde ruhunun sahibini keşfetmişti.
Ve Leyla hikâyenin kahramanı oluverdi.
Şimdi Mecnûn ateşini alevlendirene borçlu gibiydi… Ve o da Leylâ’ya teşekkür için bir ayna tuttu yıllar sonra karşılaştıklarında… Kendisini Mecnûn’da gören Leylâ anladı ki, aslında gerçek Leylâ kendisi değildi.
İçini yakıp kavuran Mecnûn’a duyduğu aşk ile vuslatı ararken Leylâ, daha büyüğü ile karşılaşmıştı.
Artık gerçek olan her şeyin adı Mecnûn, yalanların ise Leylâ idi…
Ve aşk da o ikisinde özendiği şeyi keşfetti.

Aşkın aradığı şey “gerçek”ti…
Ve o gün bugün dünya, masalla gerçek arasında gidip geldi.
Kimi aşklar gerçekliğe erişti, kimi ise vuslata eremedi.
Yani kısaca gerçekleri acı kabul eden herkes, yaşadığı aşk kadarıyla adına insan denildi ve aşka gerçekliği yakıştıran herkes de vuslatın nağmelerini dinledi.
Çünkü adına aşk denen şey, O yüce varlığı içinde bir yerlerde keşfederek bu dünyaya uzaktan tebessüm edebilmekti

alıntı
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
55637642vp2.jpg


Leyla Sevmek hoştur amma, Mecnun olmak başkadır başka.

Yare varmak hoştur amma, Yaren olmak başkadır başka.

Ateş olmak hostur amma, Yanık olmak başkadır başka,

Talip olmak hoştur amma, dengin bulmak başkadır başka.

Aşık olmak hoştur amma, Sadık olmak başkadır başka,
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
2646595.jpg


Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye.

Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk.
Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük.
Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti.
Mecnun'a özendik sevdamızı bir Leyla'ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab-ı hayattı aşkı filizlendiren.

Ferhat olup Şirin'ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik.
Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti.
Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla'ya, Şirin'e, Aslı'ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır.
"Aşk" ile "ilgi duyma"nın karıştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık güllerimiz Leyla kokmuyor, sevda kokmuyor. Aşkın ilk basamağına dahi çıkamadık. Tutkulara takılıp kaldık.

Dergâha gelen delikanlıya şeyhin "Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel!" dediği kadar dahi olsa, yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını.
Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi.
Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz.
Sonu "kaf"la biten, "aşk"ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye "aş" (k) kalır, ceset kalır, madde kalır.
Mecnun'un aşkına özenip de yürüdüğümüz yollar, çöl değil. Oysa aşk, çölde haz verir insana. Kalb, çöl yanmışlığında kanıyorsa aşk vardır.
Aşk, yanmışlıkla daha bir lezzet verir aşığa. Susuzluktan çatlayan dudaklardan dökülen Leyla adı, cânân adı, can verir ölür ruhlara. Çölde ceylanların sürmeli gözlerinde Leyla'yı görenler, aşka uyanır seherlerde.
Ve aşkın büyüsü örülür seherlerde. Toprak öperken alınlarımızdan, aslında Leyla'dır buseler konduran.

Bizim seherlerimizde ceylanlar yok artık. Biz seherlerimizi uykulara feda ettik, göremiyoruz Leyla bakışlı ceylanları. Üstümüze güneşler doğar oldu. Geceler boyu yıldızlarla söyleşip de onlara elveda diyemedik gün doğumlarında.
Biz, ceylanların gözlerini öpemedik, bu gözler Leyla'nın gözlerine benziyor diye. Uykulara feda ettiğimiz seherlere ağlayamadık. Leylasızlığa akmadı göz yaşlarımız.
Biz sevemedik yaratılanı Yaratan'dan ötürü. Yunus mektebinde diz çöküp okuyamadık aşk kitabını.

Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva'dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız.
En sevgiliye iltifatlar vardı sevgililer sevgilisinden, "Ben sana âşık olmuşam ey şerif!" hitabının tatlı sıcaklığı vardı. "Levlake..." hitabıyla başlayan bin bir renkte iltifatlar vardı. Âşık ile mâşûkun ezelde yazılı, göklerde yan yana asılı adı vardı.
Aşk medeniyetinin sevda pazarında, gönlümüzü bir Leyla'ya, son Leyla'ya, en Leyla'ya sunmanın hesabındayız. Yere göğe sığmayan Sevgililer Sevgilisini gönül Kâbe'sinde misafir etmenin telaşındayız. Misafirlikler bir olmak içindir, tek olmak içindir.

Tıpkı kapısına gelen âşıkına seslenen sevgilinin tek olma hayali gibi.
"Kimsin?" diye seslenir kapısını çalana. Aşka tutulan âşık "benim" der. Ve tekrar seslenir sevgili. "Burada iki kişiye yer yok. Gönlüm teki arzular."
Tekrar kapının tokmağına dokunan ve ısrarından vazgeçmeyen âşık, benlik libasından sıyrılır. "Sen'im" der. Vahdete adım atar, bırakır ikiliği, küfrü bırakır, çokluğu bırakır. Sevdiğinde fânî olur. Aşkın bekâsını bulur.

Ebedî aşkı arzulayanlar, sevdiğinde fânî olup ölümsüzlüğe kucak açanlardır.
Ve sevenlerin dilinde sevilenlerin adı bayraklaşır. Dillerde hep Leyla kitabı okunur. Kulağa gelen her nağmede Leyla, esen her rüzgârda Leyla... Buram buram hep Leyla... Kuşların ötüşünde, güllerin kan kırmızı kıvrımlarında, göğün mavisinde, ağacın yeşilinde hep Leyla vardır. Yağmur damlaları vuslata koşar, düşer toprağa. Toprak, Leyla'sıdır yağmurun; toprağın Leyla'sı yağmur...
Mecnun'a adını sorarlar, Leyla der. Geldiği yeri sorarlar, gideceği yeri sorarlar yine Leyla, hep Leyla der.
Hep aşk...
Gönlünü Leyla'ya kaptırmışların şafaklarında, güneşin ışıldayan çehresinde gamzeli tebessümler saklıdır. Dağların doruklarında hiç kaybolmayan beyazlıklar, Leyla'nın yüreğe serinlikler bahşeden sevdasıdır. Aşk, kar beyazı vefalar saklar bağrında.

Yüreğine yasak koyanlar, vefalara bezenmiş aşklarında ölümsüzlüğün kapılarını aralar. Gecenin mavi karanlığında yıldızlardan taç yapan âşıklar. Leyla durağında sevda yağmurlarıyla ıslanırlar.
"Cennet gözlüm" dediğimiz ve yarım kalmış yanımızı tamamlayan sevgiliyi alıp da yanımıza...

"Sen ey cenneti müjdeleyen Sevgili, Sevgilim!" deyip düşüp de peşine, tutunup da eteğine aradık mı hiç gecenin ve gündüzün Leylasını? Sevdanın ve Leyla'nın aşkına kaç gün doğumlarını sancıyla yaşadık? Gün batımlarında kaybettiğimiz Leyla'yı bir gülün kırmızısında bir bülbülün feryadında aradık mı hiç? Leyla'dan başkasını görmez oldu mu gözlerimiz?

Yanıklığıyla ve ceylanlarıyla kendisini aşka çağıran çöldedir Mecnun. Dolaşır bir baştan bir başa. Yüreğinden aşka ırmaklar akar çöl kumlarında. Gönlünü avutur.
Dolaştığı günlerden bir gün... Fark edemez namaz kılan bir dervişin önünden geçtiğini. Leyla'dan başkasını görmeye yasaklı gözleriyle göremez, namaz kılan dervişi. Namaz biter. Kırk yıllık bekleyiş yükünü bilen derviş kızar Mecnun'a. Özür kuşanmış kelimelerin ardından, paslı vicdanlara bir hançer gibi, saplanan sözler dökülür Leyla kitabı okuyan dudaklardan. "Kusura bakma derviş baba, ben Leyla'nın aşkından seni göremedim. Ya sen, huzurunda bulunduğun Mevla'nın aşkından beni nasıl gördün?"

Aşk yanılgısıyla avunan yürekler sıtmaya tutulur. Yeni bir sevdanın, ezelî ve ebedî Leyla'nın eşiğinde aşka uyanır canlar, Leyla'ya uyanır. Vuslat kokan düşler Leyla'ya uzanır

alıntı


Mutlaka okuyun , uzun ama harika bir paylaşım....
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
11436119638948231816059.jpg


Aşk, leyla ve gerçek

Leylâ…
Gölgede kalmış aşkının kâtili mi, yoksa Mecnûn’a verilen bir hediye miydi?
Bu hikâye, gören ve görmeyen kalplere göre şekil değiştirdi Görenler için hikâye, Mecnûn Leylâ’yı tanıyamadığında anlam kazandı Görmeyen kalpler içinse, hikâye, ayrılıkla sonlandı
Bilseydi yüzyıllarca anılacağını yine de salınır mıydı, adına “insan” denen âlemlerin yanında…
Tebessüm eder miydi yine; sonsuzluğa özenen tartışmaların konusu olacağını söyleselerdi

Leylâ…
Bilseydi yine de ister miydi “ölemeyen” Leylâ olmayı…
Mecnûn’a dökülen gözyaşlarının, Leylâ’ya vurulan kamçılar olduğunu bilmeden çok şey aradık bu hikâyede…
Kimi yalnızca aşkta takılı kaldı, kimi ise aşkı tanımladı Aslında aklını kullananlar için nice gerçekler vardı bu hikâyede…
Kâh tasavvuf meclislerine misafir oldu Leylâ ile Mecnun, kâh haberleri olmadan aşkları çalındı lâyık olmayanlarca…
Ama hep Mecnûn acılarla yandı… Leylâ hep umursamaz sanıldı…

Leylâ…
Yalnızca Mecnûn olmuş Kays’ı değil, asırları sürükledi peşinden… Aşkın en büyük kraliçesi oldu istemeden
Acıyan yüreklerin sebebi kılındı ismi kullanılarak… Çünkü artık ağlayan her bir kalbin suçlusunun diğer adı da Leylâ idi
Peki Leylâ kimdi?
Ruhu uykusundan uyandıran hislerin tek anahtarı neden bu isimde saklı idi?!
Leyla, mâşuk olmaktan çok mu mutlu idi?
O’nun aşkıyla yanan Kays’a “Mecnun” denildiğinden beri o da artık Leyla değildi

Bu ayrılık, aslında büyük bir vuslatı beraberinde getirdi Ve birbirlerinin bedenlerini göremedikleri andan itibaren aslında onlar sonsuza kadar birlikte olmanın kitabını kâinâta hediye etmişlerdi
Mecnûn şanslı olduğunu hiç fark edememişti Henüz Leylâ’sını dahî bulamayan, ancak Mecnûn olma yarışlarında sıraya giren çok insan yitip gitmişti Bilseydi taklitlerinin çokluğunu, o da Leylâ’ya teşekkür ederdi
Gerçek bir Mecnûn olmak bu kadar asillerin işi miydi?
Ve yeni bir keşif yapıldı kâinatta… Ruhun derinliği tartışıldı
Kalbinin, aslında kimin için attığını bulan Mecnûn, Leylâ’ya haksızlık mı etmişti; yoksa O’nu O’ndan daha çok sevdiğinden dolayı yine “iyiliği” için gerçekleri mi göstermişti çölde onu tanımayarak?
Ya Leylâ… Mâşukluk rütbesinden düşünce neler hissetmişti?
Yalnız olan yüreğini avuçlarına alıp sahibine teslim etmeliydi Ve gerçek sahibinin adıyla süslemeliydi yüreğini Ve Mecnun’u tanıttığı için teşekkür etmeliydi O’na

Ve bilseler ayrılamıyorlardı, aslında birbirlerinden Leylâ ve MecnunKendilerinden sonra yüreklerini delice çarptıran tek varlık aynıydı, efsâne olan hayatlarında: Allah…
Ve aşkı bile kendilerine özendirmişlerdi…
Bir yok oluş ve alev alev yanan yürekler aslında cennet bahçelerindeki vuslatın müjdecisiydi
Leylâ Mecnûn’dan çok şey öğrenmişti, ancak Mecnûn, Leyla’nın sâyesinde ruhunun sahibini keşfetmişti
Ve Leyla hikâyenin kahramanı oluverdi
Şimdi Mecnûn ateşini alevlendirene borçlu gibiydi… Ve o da Leylâ’ya teşekkür için bir ayna tuttu yıllar sonra karşılaştıklarında… Kendisini Mecnûn’da gören Leylâ anladı ki, aslında gerçek Leylâ kendisi değildi
İçini yakıp kavuran Mecnûn’a duyduğu aşk ile vuslatı ararken Leylâ, daha büyüğü ile karşılaşmıştı
Artık gerçek olan her şeyin adı Mecnûn, yalanların ise Leylâ idi…
Ve aşk da o ikisinde özendiği şeyi keşfetti
Aşkın aradığı şey “gerçek”ti…

Ve o gün bugün dünya, masalla gerçek arasında gidip geldi
Kimi aşklar gerçekliğe erişti, kimi ise vuslata eremedi
Yani kısaca gerçekleri acı kabul eden herkes, yaşadığı aşk kadarıyla adına insan denildi ve aşka gerçekliği yakıştıran herkes de vuslatın nağmelerini dinledi
Çünkü adına aşk denen şey, O yüce varlığı içinde bir yerlerde keşfederek bu dünyaya uzaktan tebessüm edebilmekti
 

sıladayım

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
15.208
Tepki
27.374
Puan
113
Konum
trabzon
yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını.
Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi.
Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz.
Sonu "kaf"la biten, "aşk"ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye "aş" (k) kalır, ceset kalır, madde kalır-hmm-hmm

Hepsi ayrı ayrı güzel hikayeler bayıldım Paylaşımın için teşekkürler canım
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını.
Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi.
Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz.
Sonu "kaf"la biten, "aşk"ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye "aş" (k) kalır, ceset kalır, madde kalır-hmm-hmm

Hepsi ayrı ayrı güzel hikayeler bayıldım Paylaşımın için teşekkürler canım


İlk cümlen öle hoşuma gitti ki;....yüreklere işleyemedik aşk nakışını...

zaten bütün anlatımlarda bunun içi değil mi, gerçek aşkı anlatmak ve belki bir nebze olsun ruhumuzun ondan gıdalanması....gerçek aşk bizi bulsaydı hiç böyle olur muydu dünya , daha yaşanılır olmazmıydı acaba......?

Canım okuyan gözlerine,gönlüne sağlık, yeni buldum bu siteyi ama çokda hoş paylaşımları var....keyifli forumlar...:)
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
diniresimler1xa0bo7.png


Bir gönülde iki sevda, iki Leyla olmaz!

Kimi Mecnun kimi Leyla olmaz ...


Bir gönülde bir sevda, bir Leyla olur…

O’da Mevla…
 

sıladayım

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
15.208
Tepki
27.374
Puan
113
Konum
trabzon
İlk cümlen öle hoşuma gitti ki;....yüreklere işleyemedik aşk nakışını...

zaten bütün anlatımlarda bunun içi değil mi, gerçek aşkı anlatmak ve belki bir nebze olsun ruhumuzun ondan gıdalanması....gerçek aşk bizi bulsaydı hiç böyle olur muydu dünya , daha yaşanılır olmazmıydı acaba......?

Canım okuyan gözlerine,gönlüne sağlık, yeni buldum bu siteyi ama çokda hoş paylaşımları var....keyifli forumlar...:)

Evet canım keşke böyle gerçek aşkları bizlerde bulabilseydik ama artık herşey okadar maddiyata döndü ki gerçek aşk varmıdır diye düşünmeden geçemiyorum bunu için erkeklerinde bizler gibi ince ruhlu olması gerekiyo bence ama bu zamanda öyle ince fikirli düşünceli erkekler kaldımı ki diye sormadan geçemiyorum doğrusu paylaştığın yazılar gerçektende çok güzeldi canım
İyiki bulmuşsun sitemizi iyik paylaştın bu birbirinden güzel kıssadan hisseleri harika paylaşımlardı teşekkürler canım aramıza hoşgeldin:kayris::kayris:
 
OP
Unutulmaz

Unutulmaz

Daimi Üye
Katılım
4 Kasım 2010
Mesajlar
725
Tepki
312
Puan
63
Konum
İstanbul
Evet canım keşke böyle gerçek aşkları bizlerde bulabilseydik ama artık herşey okadar maddiyata döndü ki gerçek aşk varmıdır diye düşünmeden geçemiyorum bunu için erkeklerinde bizler gibi ince ruhlu olması gerekiyo bence ama bu zamanda öyle ince fikirli düşünceli erkekler kaldımı ki diye sormadan geçemiyorum doğrusu paylaştığın yazılar gerçektende çok güzeldi canım
İyiki bulmuşsun sitemizi iyik paylaştın bu birbirinden güzel kıssadan hisseleri harika paylaşımlardı teşekkürler canım aramıza hoşgeldin:kayris::kayris:

Hoşbuldum.....:) sevgiler...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst