Aslı Oktay
Daimi Üye
MÜCADELE SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allaha şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
2- Sizden kadınlarına zıharda bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.
3- Kadınlarına zıharda bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allaha ve Onun Resûlüne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
5- Gerçekten Allaha ve Resûlüne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
6- Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, herşeye şahid olandır.
7- Allahın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka Odur; beşin altıncısı da mutlaka Odur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
8- Gizli toplantıların fısıldaşmalarından (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allahın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya. derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
9- Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allahtan sakının.
10- Şüphesiz gizli toplantıların fısıldaşmaları (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allahın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde müminler, yalnızca Allaha tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler, size meclislerde Yer açın dendiği zaman, yer açın; Allah size genişlik versin. Size: Kalkın denildiği zaman da kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
12- Ey iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allaha ve Onun Resûlüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
14- Allahın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.
15- Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.
16- Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allahın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17- Ne malları, ne çocukları onlara Allaha karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.
18- Onların tümünü Allahın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi Ona da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
19- Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allahın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
20- Hiç şüphesiz Allaha ve Resûlüne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır.
21- Allah, yazmıştır: Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de. Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
22- Allaha ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allaha ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allahın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allahın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Gerçekten Allah, eşi konusunda seninle tartışan ve Allaha şikayette bulunan (kadın)ın sözünü işitti. Allah, aranızda geçen konuşmaları işitiyordu. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.
2- Sizden kadınlarına zıharda bulunanlar (bilsinler ki, kadınları) onların anneleri değildir. Anneleri, yalnızca kendilerini doğuranlardır. Şüphesiz onlar, çirkin ve yalan söylemektedirler. Gerçekten Allah, çok affeden, çok bağışlayandır.
3- Kadınlarına zıharda bulunanlar, sonra söylediklerinden geri dönenlerin, birbirleriyle temas etmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaları gerekir. İşte size bununla öğüt verilmektedir. Allah, yaptıklarınızı haber alandır.
4- Ancak buna (imkan) bulamayanlar (için de) birbirleriyle temas etmeden önce, kesintisiz iki ay oruç (yüklenmiştir); buna güç yetiremeyenler altmış yoksulu doyursun. Bu (kolaylık), Allaha ve Onun Resûlüne iman etmeniz dolayısıyladır. Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Kafirler içinse acı bir azap vardır.
5- Gerçekten Allaha ve Resûlüne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar, kendilerinden öncekilerin alçaltılması gibi alçaltılmışlardır. Oysa Biz apaçık ayetler indirdik. Kafirler için küçültücü bir azap vardır.
6- Allah, hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah, onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah, herşeye şahid olandır.
7- Allahın göklerde ve yerde olanların tümünü gerçekten bilmekte olduğunu görmüyor musun? (Kendi aralarında gizli toplantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka Odur; beşin altıncısı da mutlaka Odur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir.
8- Gizli toplantıların fısıldaşmalarından (kulis) men edilip sonra men edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allahın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya. derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir.
9- Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygambere isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allahtan sakının.
10- Şüphesiz gizli toplantıların fısıldaşmaları (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allahın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde müminler, yalnızca Allaha tevekkül etsinler.
11- Ey iman edenler, size meclislerde Yer açın dendiği zaman, yer açın; Allah size genişlik versin. Size: Kalkın denildiği zaman da kalkın. Allah, sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
12- Ey iman edenler, Peygambere gizli bir şey arzedeceğiniz zaman, gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet (buna imkan) bulamazsanız, artık şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13- Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüz mü? Çünkü yapmadınız, Allah sizin tevbelerinizi kabul etti. Şu halde namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allaha ve Onun Resûlüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
14- Allahın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar.
15- Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür.
16- Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allahın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
17- Ne malları, ne çocukları onlara Allaha karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.
18- Onların tümünü Allahın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi Ona da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir.
19- Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allahın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
20- Hiç şüphesiz Allaha ve Resûlüne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır.
21- Allah, yazmıştır: Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de. Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
22- Allaha ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allaha ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Ondan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allahın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allahın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir.