rüzgar gülü
Daimi Üye
Âsura Gunu Hicrî Senenin ilk ayi olan Muharrem ayinin 10. gunudur. (16 Aralık Perşembe) Âsura Gununun Allah katinda ayri bir yeri vardir. Bugunde Cenâb-i Hak on peygamberine on cesit ikramda bulunmus ve kudsiyetini arttirmistir.
1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âsura Gununde bir mucize ihsan etmis, denizi yararak
Firavun ile ordusunu sulara gommustur.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Daginin uzerine Âsura Gununde demirlemistir.
3. Hz. Yunus (a.s.) baligin karnindan Âsura Gunu kurtulmustur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âsura Gunu kabul edilmistir.
5. Hz. Yusuf kardeslerinin atmis oldugu kuyudan Âsura Gunu cikarilmistir.
6. Hz. Isa (a-s.) o gun dunyaya gelmis ve o gun semâya yukseltilmistir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gun kabul edilmistir.
8. Hz. Ibrahim'in (a.s.) oglu Hz. Ismail o gun dogmustur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oglu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayi kapanan gozleri o gun
gormeye baslamistir.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastaligindan o gun sifaya kavusmustur.(2)
Âsura Gununde ilk akla gelen ibadet ise, oruc tutmaktir. Muharrem ayi ve Âsura Gunu, Ehl-i Kitap olan Hiristiyan ve Yahudiler tarafindan da mukaddes sayilirdi. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtu Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yasayan Yahudilerin oruclu olduklarini ogrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugun Allah'in Musa'yi dusmanlarindan kurtardigi Firavun'u bogdurdugu gundur. Hz. Musa (a.s.) sukur olarak bugun oruc tutmustur" dediler.
Bunun uzerine Resulullah Aleyhissalâtu Vesselam da, "Biz, Musa'nin sunnetini ihyaya sizden daha cok yakin ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gun oruc tuttu, tutulmasini da emretti.(3)
Âsura orucunun fazileti hakkinda da su mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruc tutmami tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtu Vesselam, "Muharrem ayinda oruc tut. Cunku o, Allah'in ayidir. Onda oyle bir gun vardir ki, Allah o gunde bir kavmin tevbesini kabul etmis ve o gunde baska bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de gecen bir hadiste Peygamberimiz soyle buyurmuslardir:
"Âsura Gununde tutulan orucun Allah katinda, o gunden once bir senenin gunahlarina keffaret olacagini kuvvetle umit ediyorum." (6)
"Ramazan ayindan sonra en faziletli oruc, Allah'in ayi olan Muharrem ayinda tutulan oructur”(7) hadis-i serifi ise, bu gunlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin acilamasinda Imam-i Gazali, "Muharrem ayi Hicrî senenin baslangicidir. Boyle bir yili oruc gibi hayirli bir temele dayamak daha guzel olur. Bereketinin devami da daha fazla umit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âsura Gunune denk getirmemek icin, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci gunlerinde oruc tutulmasi tavsiye edilmistir.
Ve yine Abdullah b. Abbas (Radiyallahu Anh)'dan rivayete gore ;
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Asure gunu oruc tutunuz ve o hususta Yahudilere muhalefet ediniz. (Binaenaleyh) asura'dan bir gun once veya bir gun sonra da oruc tutun" buyurmuslardir. (Ahmet bin Hanbel 1 / 241;Beyhaki Suabule Iman 3 / 365)
Bîr hadiste soyle buyurular:
"Her kim Asura Gununde ailesine ve ev halkina ikramda bulunursa, Cenab-i Hak da senenin tamaminda onun rizkina bereket ve genislik ihsan eder." (9)
Bu aile mefhumunun icine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komsular da girmektedir. Fakat, bunun Icin fazla kulfete girmeye, aile butcesini zorlamaya luzum yoktur. Herkes imkâni olcusunde ikram eder.
-Kim Asura gunu on muslumana selam verirse butun muminlere selam vermis gibi sevap alir.
-Kim bu gun bir yetimin basini oksarsa, Allah (Celle Celaluhu) onun her kilina karsilik cennete bir derecesini yukseltir.
-Kim Asure gunu zerre kadar bir sey sadaka verse Allah(Celle Celaluhu) O’na Uhud dagi kadar sevap verir. O sevap kiyamet gununde mizaninda yer alir.
O gun yoldan eziyet verecek seyler kaldirilir. Dargin muslumanlarin arasi bulunur.
Hastalar ziyaret edilir.
Boyle gunleri gaflet icinde gecirmekten Rabbim cumlemizi Muhafaza buyursun, Amin!
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6)
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.
1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âsura Gununde bir mucize ihsan etmis, denizi yararak
Firavun ile ordusunu sulara gommustur.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Daginin uzerine Âsura Gununde demirlemistir.
3. Hz. Yunus (a.s.) baligin karnindan Âsura Gunu kurtulmustur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âsura Gunu kabul edilmistir.
5. Hz. Yusuf kardeslerinin atmis oldugu kuyudan Âsura Gunu cikarilmistir.
6. Hz. Isa (a-s.) o gun dunyaya gelmis ve o gun semâya yukseltilmistir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gun kabul edilmistir.
8. Hz. Ibrahim'in (a.s.) oglu Hz. Ismail o gun dogmustur.
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oglu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayi kapanan gozleri o gun
gormeye baslamistir.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastaligindan o gun sifaya kavusmustur.(2)
Âsura Gununde ilk akla gelen ibadet ise, oruc tutmaktir. Muharrem ayi ve Âsura Gunu, Ehl-i Kitap olan Hiristiyan ve Yahudiler tarafindan da mukaddes sayilirdi. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtu Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yasayan Yahudilerin oruclu olduklarini ogrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugun Allah'in Musa'yi dusmanlarindan kurtardigi Firavun'u bogdurdugu gundur. Hz. Musa (a.s.) sukur olarak bugun oruc tutmustur" dediler.
Bunun uzerine Resulullah Aleyhissalâtu Vesselam da, "Biz, Musa'nin sunnetini ihyaya sizden daha cok yakin ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gun oruc tuttu, tutulmasini da emretti.(3)
Âsura orucunun fazileti hakkinda da su mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruc tutmami tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtu Vesselam, "Muharrem ayinda oruc tut. Cunku o, Allah'in ayidir. Onda oyle bir gun vardir ki, Allah o gunde bir kavmin tevbesini kabul etmis ve o gunde baska bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de gecen bir hadiste Peygamberimiz soyle buyurmuslardir:
"Âsura Gununde tutulan orucun Allah katinda, o gunden once bir senenin gunahlarina keffaret olacagini kuvvetle umit ediyorum." (6)
"Ramazan ayindan sonra en faziletli oruc, Allah'in ayi olan Muharrem ayinda tutulan oructur”(7) hadis-i serifi ise, bu gunlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin acilamasinda Imam-i Gazali, "Muharrem ayi Hicrî senenin baslangicidir. Boyle bir yili oruc gibi hayirli bir temele dayamak daha guzel olur. Bereketinin devami da daha fazla umit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âsura Gunune denk getirmemek icin, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci gunlerinde oruc tutulmasi tavsiye edilmistir.
Ve yine Abdullah b. Abbas (Radiyallahu Anh)'dan rivayete gore ;
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "Asure gunu oruc tutunuz ve o hususta Yahudilere muhalefet ediniz. (Binaenaleyh) asura'dan bir gun once veya bir gun sonra da oruc tutun" buyurmuslardir. (Ahmet bin Hanbel 1 / 241;Beyhaki Suabule Iman 3 / 365)
Bîr hadiste soyle buyurular:
"Her kim Asura Gununde ailesine ve ev halkina ikramda bulunursa, Cenab-i Hak da senenin tamaminda onun rizkina bereket ve genislik ihsan eder." (9)
Bu aile mefhumunun icine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komsular da girmektedir. Fakat, bunun Icin fazla kulfete girmeye, aile butcesini zorlamaya luzum yoktur. Herkes imkâni olcusunde ikram eder.
-Kim Asura gunu on muslumana selam verirse butun muminlere selam vermis gibi sevap alir.
-Kim bu gun bir yetimin basini oksarsa, Allah (Celle Celaluhu) onun her kilina karsilik cennete bir derecesini yukseltir.
-Kim Asure gunu zerre kadar bir sey sadaka verse Allah(Celle Celaluhu) O’na Uhud dagi kadar sevap verir. O sevap kiyamet gununde mizaninda yer alir.
O gun yoldan eziyet verecek seyler kaldirilir. Dargin muslumanlarin arasi bulunur.
Hastalar ziyaret edilir.
Boyle gunleri gaflet icinde gecirmekten Rabbim cumlemizi Muhafaza buyursun, Amin!
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6)
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.