Ne Zaman Düşüyoruz Yanlış Aşklara?
Ne zaman kırılıyor direnicimiz? Ne zaman bir acının orta yerinde buluyoruz kendimizi? Ne zaman düşüyoruz yanlış aşkların ağına?
Ne Zaman Düşüyoruz Yanlış Aşklara?
Ne zaman vazgeçiyoruz aradıklarımızdan, kriterlerimizden? Ne zaman kendimizce belirlediğimiz nitelikler için; “olmasa da olur” diyoruz? Aynaya baktığımızda kendimizi tanıyamayacak hale nasıl geliyoruz?
Asla yapmayacağımızı düşündüğümüz hareketleri yapmaya ne zaman başlıyoruz? Ne zaman razı oluyoruz aza?
Her şey yolunda giderken, bir zaman geliyor ve yavaş yavaş çökmeye başlıyor ruhumuz. Kendimizi güçsüz, yalnız ve mutsuz hissediyoruz. O güne kadar dağları yerinden oynatmış, pek çok zorluğu aşmış olan biz; o an bir karıncadan bile daha küçük hissediyoruz.
İşte o vurgunla birlikte başlıyor yoksunluk duygusu! Endişe ve panik yerleşiyor aklımızın köşesine. Beğenilmediğimizi, sevilmediğimizi, artık talep görmediğimizi düşünüyoruz.
Yanlış ilişkilerin kucağına bu düşüncelerle beraber düşüyoruz. Kim çıkarsa karşımıza kabul eder hale geliyoruz. Normal zamanda yan yana yürümekten bile kaçınacağımız insanları, başımıza taç ediyoruz.Karşımızdaki daha çok abanıyor o zaman üstümüze. Biz boyun eğdikçe, kabullendikçe, ruhumuzun düşkünlüğünde kendimizi yok saydıkça, daha fazla acı çekiyoruz.
Normal zamanda yüzüne bakmayacaklarımızın ellerinde oyuncak oluyoruz. Biz kendimizi yavaş yavaş eksiltiyoruz.
O zaman biz olmaktan çıkıyor aklımız, ruhumuz. Savrulup çarpıyoruz kıyılara. Her vurgunda iyice düşüyor zırhımız. Sonunda kalabalık bir caddede çırılçıplak kalmış gibi, utangaç, ürkek, korkulu, umutsuz oluyoruz. Daha çok hata yapıyoruz. Daha çok yanlış, daha çok dibe vurmamıza neden oluyor.
Kendimizi mutsuz ve umutsuz hissettiğimizde, önümüzde sanki bir çukur açılıyor. Oradan bir atlayıp geçebilsek, bu düşüşler olmayacak sanki! O çizgiyi sağ salim bir geçebilsek, bunca sıkıntı yaşanmayacak. O anlarda yeniliyoruz kendimize, o anlarda düşüyor gardımız. Sonra gün geliyor, dönüp bakıyoruz. Hak etmeyen nicelerine ne kadar büyük sevgiler sunduğumuzu anlıyoruz. Pişman oluyoruz…