İslam’a göre evlenme engelleri nelerdir?
Soru: “Bir erkeğin evlennıesi sürekli veya geçici olarak caiz olmayan hısımları kimlerdir? Hısımlık dışında evlenme engeli var mıdır?”
Cevap: İslam’da evlenme engelleri sürekli ve geçici olmak üzere ikiye ayrılır. Sürekli olarak evlenme yasağı bulunan hısımlar şunlardır:
a) Nesep hısımları: Anne, nineler, kızlar, torunlar, kız kardeşler, erkek ve kız kardeşlerin kızları halalar ve teyzeler bu gruba girer
b) Süt hısımları: Nesep yönüyle haram olanlar süt yönüyle de haram olur. Başka bir deyimle; "Süt emenin kendisi, süt emzirenin nesline haram olur”. Buna göre, yabancı bir kadından süt emen çocuk, bu süt annenin öz çocuğu gibi kabul edilerek, öz çocukları kendi ailesinden kimlerle evlenemezse süt emen çocuk da bunlarla evlenemez. Ancak süt emen çocuğun eşi dışında diğer aile fertleri ile süt annenin hısımları arasında bir evlenme engeli doğmaz.
c) Evlilik yoluyla meydana gelen sıhri hısımlar: Üvey anne, gelin, kayın valide ve üvey kızlar bu kapsama girer.
Yukarıda belirtilenlerle ebedi olarak evlenme yasaklanmıştır.
Diğer yandan kimi kadınlarla evlenme yasağı geçicidir. Bunlar beş sınıfta toplanabilir:
a) Evlilik devam ettiği sürece, eşinin kız kardeşleriyle evlenmek. Eşin ölümü veya boşanma durumunda iddet bittikten sonra koca, bekar bulunan baldızı ile evlenebilir. Nitekim Hz. Osman, Allah’ın elçisinin bir kızı ile evli iken, bu eşinin ölümü üzerine Hz. Peygamberin diğer kızı ile evlenmiş ve bu yüzden “zi’nnüreyn (iki nür sahibi)” lakabını almıştır.
b) Bir kadını, hala ve teyzesi ile bir nikah altında toplamak, Hadiste şöyle buyurulur: “Bir kadınla, hala ve teyzesi bir nikah altında toplanamaz.”
c) Din ayrılığı: Müslüman kadın veya erkek ateist, inançsız kimse ile evlenerrıez. Müslüman bir erkeğin hristiyan veya yahudi bir kadınla evlenmesi ise caiz görülmüştür.
d) Üçlü boşanmadan doğan evlenme engeli: İslam’da bir koca eşini en çok üç kez boşayabilir. Böyle bir durumda kadın üçüncü bir erkekle normal olarak evlenip bu ikinci evlilik sona ermedikçe önceki eşine dönemez. Bu geçici evlenme engelini ortadan kaldıran sonraki evliliğe “hulle” denir.
e) Başkası ile evli olmaktan doğan engel: İslam, kadın için tek evlilik ilkesini benimsemiştir. Bu yüzden kadın için, evli olmak yeniden evlenmesi konusunda geçici bir engeldir.
İddete bağlı evlenme engeli: Evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden birisiyle sona ermesi durumunda kadının yeniden evlenebilmek için beklemek zorunda olduğu süreye “iddet” denir. Kadın iddet süresi sona erince serbest kalır ve yeniden evlenebilir.
Yukarıda belirtilen hısımların dışında kalanlarla hısım ol*sun veya olmasın evlenmek caizdir. Nitekim Allah’ın Rasülü halasının kızı olan Zeynep binti Cahş ile evlenmiş, kendi kızı olan Hz. Fatıma’yı ise amcasının oğlu Hz. Ali ile evlendirmiştir. Diğer yandan yabancı ile evlenmeyi tavsiye etmekte bir sakınca bulunmaz.
Belediye memurunun kıydığı nikah dini nikah yerine geçer mi?
Soru:“Günümüzde resmi nikah kıyıldıktan sonra bir de dini nikah kıyılmaktadır Aynı kişiler üzerinde iki çeşit nikaha ihtiyaç var mıdır? Resmi nikahla yetinilmesi mümkün müdür?”
Cevap: İslam’da nikahın rükünleri icap ve kabulden ibarettir. İki şahidin hazır bulunması ise nikahın şartıdır. Buna göre akıllı ergin ve müslüman bir erkekle yine akıllı ve ergin bir kız çocuğu iki şahidin yanında biri diğerine evlenme teklif edip, diğeri de bunu kabul etse evlilik akdi meydana gel*miş olur. Hanefilere göre velinin iradesinin eklenmesi şart değil, belki müstehap hükmündedir. Ancak velisiz evlenmede kızın evlendiği erkeğin denklikte kızdan üstün olması ve ayrıca belirlenen mehrin emsal mehirden gahiş gabin ölçüsünde düşük olmaması da gerekir. Aksi durumda kızın aldatıldığı kabul edilerek kızın velisi nikah akdini bozdurabilir.
Buna göre resmi bir nikah memurunun veya bir din adamı*nın hazır bulunması nikahın rükün veya şartlarından değildir. Ancak evlilik işinin bir düzene sokulması ve evlenme engeli bulunanların evlenmeye teşebbüs etmesinin önlenmesi gibi nedenlerle Hz. Peygamber döneminden itibaren nikahların aile büyüklerinin hazır olduğu bir mecliste akdedilmesi bir konuşma ve dua yapılması, arkasından da bir düğün yemeği (velime) verilmesi müstehap görülmüştür.
Günümüzdeki resmi nikahlara gelince; nikah memuru, şartlarını taşıyan ve Türk Medeni Kanununa göre bir evlenme engeli bulunmayan her vatandaşın nikahını akdetmekle yükümlüdür. Buna göre TC. vatandaşı olan bir müslüman hanımla yine TC. vatandaşı olan bir hıristiyan veya yahudi er*keği ya da bir ateist evlenmek istediğinde bunu geri çevirme imkanı bulunmaz. Halbuki böyle bir evlilik islami bakımdan geçersizdir. İki süt kardeşin resmi nikahla evlenmesinde de aynı şeyler geçerlidir. Durum böyle olunca bütün resmi nikahların aynı zamanda dini nikah sayıldığını söylemek mümkün olmaz. Bu yüzden evleneceklerde İslam’ın belirlediği şartların bulunup bulunmadığının bir din adamının denetiminde tesbit edilmesi ve ayrıca İslami bir nikah uygulamasının devam etmesinde yarar vardır. Diğer yandan din adamının evlenecek olanların inançlarını dikkate alarak onları uyarması, belki eksik olan bilgi ve şartlanmaları gidermesi mümkündür.
Sonuç olarak kimi ileri toplumlarda ve Osmanlıların son döneminde başanyla uygulandığı gibi dini ve resmi nikahı birleştirip, insanların inandıkları gibi ve tek nikah akdi ile aile yuvası kurmalarına imkan verilmelidir Bu, din ve vicdan özgürlüğünün gereğidir. Nitekim Endonezya’da 20. yüzyılın başlarında evlenmeye islamın hükümlerini iyi bilen bir kişinin yardımcı olarak katılması kabul edilmiş ve bu kimse son*radan “nikah memurluğu” görevini üstlenmiştir. Bu memur çoğunlukla bir cami görevlisi veya dini bir memurdur.
Nikah akdini yöneten din adamı aynı zamanda şahit yerine geçer mi?
Soru: “Evlenecek erkek ve kızdan başka tek şahit ve bir de din adamı bulunsa yeterli olur mu?”
Cevap: Nikahın rükünleri; icap ve kabul, şartları ise; eşler arasında bir evlenme engelinin bulunmaması, icap ve ka*bulün süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmesi ve akit sırasında iki şahidin hazır bulunmasıdır. Şafii mezhebine göre ayrıca kadının yerine velisinin bulunması gerekir.
Buna göre bir din adamının ya da nikah memurunun ha*zır bulunması nikahın rükün veya şartlarından değildir. Eğer eşlerden birisi veya veli akdin ifasına yardımcı olacak bilgilere sahipse başka bir aracının bulunmasına gerek kalmaz. Bu yüzden de nikahı yöneten din adamı şahitlerden birisi olabilir.
Soru: “Bir erkeğin evlennıesi sürekli veya geçici olarak caiz olmayan hısımları kimlerdir? Hısımlık dışında evlenme engeli var mıdır?”
Cevap: İslam’da evlenme engelleri sürekli ve geçici olmak üzere ikiye ayrılır. Sürekli olarak evlenme yasağı bulunan hısımlar şunlardır:
a) Nesep hısımları: Anne, nineler, kızlar, torunlar, kız kardeşler, erkek ve kız kardeşlerin kızları halalar ve teyzeler bu gruba girer
b) Süt hısımları: Nesep yönüyle haram olanlar süt yönüyle de haram olur. Başka bir deyimle; "Süt emenin kendisi, süt emzirenin nesline haram olur”. Buna göre, yabancı bir kadından süt emen çocuk, bu süt annenin öz çocuğu gibi kabul edilerek, öz çocukları kendi ailesinden kimlerle evlenemezse süt emen çocuk da bunlarla evlenemez. Ancak süt emen çocuğun eşi dışında diğer aile fertleri ile süt annenin hısımları arasında bir evlenme engeli doğmaz.
c) Evlilik yoluyla meydana gelen sıhri hısımlar: Üvey anne, gelin, kayın valide ve üvey kızlar bu kapsama girer.
Yukarıda belirtilenlerle ebedi olarak evlenme yasaklanmıştır.
Diğer yandan kimi kadınlarla evlenme yasağı geçicidir. Bunlar beş sınıfta toplanabilir:
a) Evlilik devam ettiği sürece, eşinin kız kardeşleriyle evlenmek. Eşin ölümü veya boşanma durumunda iddet bittikten sonra koca, bekar bulunan baldızı ile evlenebilir. Nitekim Hz. Osman, Allah’ın elçisinin bir kızı ile evli iken, bu eşinin ölümü üzerine Hz. Peygamberin diğer kızı ile evlenmiş ve bu yüzden “zi’nnüreyn (iki nür sahibi)” lakabını almıştır.
b) Bir kadını, hala ve teyzesi ile bir nikah altında toplamak, Hadiste şöyle buyurulur: “Bir kadınla, hala ve teyzesi bir nikah altında toplanamaz.”
c) Din ayrılığı: Müslüman kadın veya erkek ateist, inançsız kimse ile evlenerrıez. Müslüman bir erkeğin hristiyan veya yahudi bir kadınla evlenmesi ise caiz görülmüştür.
d) Üçlü boşanmadan doğan evlenme engeli: İslam’da bir koca eşini en çok üç kez boşayabilir. Böyle bir durumda kadın üçüncü bir erkekle normal olarak evlenip bu ikinci evlilik sona ermedikçe önceki eşine dönemez. Bu geçici evlenme engelini ortadan kaldıran sonraki evliliğe “hulle” denir.
e) Başkası ile evli olmaktan doğan engel: İslam, kadın için tek evlilik ilkesini benimsemiştir. Bu yüzden kadın için, evli olmak yeniden evlenmesi konusunda geçici bir engeldir.
İddete bağlı evlenme engeli: Evliliğin ölüm, boşanma veya fesih sebeplerinden birisiyle sona ermesi durumunda kadının yeniden evlenebilmek için beklemek zorunda olduğu süreye “iddet” denir. Kadın iddet süresi sona erince serbest kalır ve yeniden evlenebilir.
Yukarıda belirtilen hısımların dışında kalanlarla hısım ol*sun veya olmasın evlenmek caizdir. Nitekim Allah’ın Rasülü halasının kızı olan Zeynep binti Cahş ile evlenmiş, kendi kızı olan Hz. Fatıma’yı ise amcasının oğlu Hz. Ali ile evlendirmiştir. Diğer yandan yabancı ile evlenmeyi tavsiye etmekte bir sakınca bulunmaz.
Belediye memurunun kıydığı nikah dini nikah yerine geçer mi?
Soru:“Günümüzde resmi nikah kıyıldıktan sonra bir de dini nikah kıyılmaktadır Aynı kişiler üzerinde iki çeşit nikaha ihtiyaç var mıdır? Resmi nikahla yetinilmesi mümkün müdür?”
Cevap: İslam’da nikahın rükünleri icap ve kabulden ibarettir. İki şahidin hazır bulunması ise nikahın şartıdır. Buna göre akıllı ergin ve müslüman bir erkekle yine akıllı ve ergin bir kız çocuğu iki şahidin yanında biri diğerine evlenme teklif edip, diğeri de bunu kabul etse evlilik akdi meydana gel*miş olur. Hanefilere göre velinin iradesinin eklenmesi şart değil, belki müstehap hükmündedir. Ancak velisiz evlenmede kızın evlendiği erkeğin denklikte kızdan üstün olması ve ayrıca belirlenen mehrin emsal mehirden gahiş gabin ölçüsünde düşük olmaması da gerekir. Aksi durumda kızın aldatıldığı kabul edilerek kızın velisi nikah akdini bozdurabilir.
Buna göre resmi bir nikah memurunun veya bir din adamı*nın hazır bulunması nikahın rükün veya şartlarından değildir. Ancak evlilik işinin bir düzene sokulması ve evlenme engeli bulunanların evlenmeye teşebbüs etmesinin önlenmesi gibi nedenlerle Hz. Peygamber döneminden itibaren nikahların aile büyüklerinin hazır olduğu bir mecliste akdedilmesi bir konuşma ve dua yapılması, arkasından da bir düğün yemeği (velime) verilmesi müstehap görülmüştür.
Günümüzdeki resmi nikahlara gelince; nikah memuru, şartlarını taşıyan ve Türk Medeni Kanununa göre bir evlenme engeli bulunmayan her vatandaşın nikahını akdetmekle yükümlüdür. Buna göre TC. vatandaşı olan bir müslüman hanımla yine TC. vatandaşı olan bir hıristiyan veya yahudi er*keği ya da bir ateist evlenmek istediğinde bunu geri çevirme imkanı bulunmaz. Halbuki böyle bir evlilik islami bakımdan geçersizdir. İki süt kardeşin resmi nikahla evlenmesinde de aynı şeyler geçerlidir. Durum böyle olunca bütün resmi nikahların aynı zamanda dini nikah sayıldığını söylemek mümkün olmaz. Bu yüzden evleneceklerde İslam’ın belirlediği şartların bulunup bulunmadığının bir din adamının denetiminde tesbit edilmesi ve ayrıca İslami bir nikah uygulamasının devam etmesinde yarar vardır. Diğer yandan din adamının evlenecek olanların inançlarını dikkate alarak onları uyarması, belki eksik olan bilgi ve şartlanmaları gidermesi mümkündür.
Sonuç olarak kimi ileri toplumlarda ve Osmanlıların son döneminde başanyla uygulandığı gibi dini ve resmi nikahı birleştirip, insanların inandıkları gibi ve tek nikah akdi ile aile yuvası kurmalarına imkan verilmelidir Bu, din ve vicdan özgürlüğünün gereğidir. Nitekim Endonezya’da 20. yüzyılın başlarında evlenmeye islamın hükümlerini iyi bilen bir kişinin yardımcı olarak katılması kabul edilmiş ve bu kimse son*radan “nikah memurluğu” görevini üstlenmiştir. Bu memur çoğunlukla bir cami görevlisi veya dini bir memurdur.
Nikah akdini yöneten din adamı aynı zamanda şahit yerine geçer mi?
Soru: “Evlenecek erkek ve kızdan başka tek şahit ve bir de din adamı bulunsa yeterli olur mu?”
Cevap: Nikahın rükünleri; icap ve kabul, şartları ise; eşler arasında bir evlenme engelinin bulunmaması, icap ve ka*bulün süreklilik bildiren bir üslupla ifade edilmesi ve akit sırasında iki şahidin hazır bulunmasıdır. Şafii mezhebine göre ayrıca kadının yerine velisinin bulunması gerekir.
Buna göre bir din adamının ya da nikah memurunun ha*zır bulunması nikahın rükün veya şartlarından değildir. Eğer eşlerden birisi veya veli akdin ifasına yardımcı olacak bilgilere sahipse başka bir aracının bulunmasına gerek kalmaz. Bu yüzden de nikahı yöneten din adamı şahitlerden birisi olabilir.