Okul Öncesi Çocuklarda Görülen Davranışlar!

Çikolata

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
4.093
Tepki
5.378
Puan
113
Konum
istanbul
Okul öncesi yaş grupları, bireyin gelişiminde en önemli ve kritik dönemlerdir. Öğrenmenin çok hızlı ve çok boyutlu bir biçimde devam ettiği bu dönemde, çocukların davranışlarında bazı istenmeyen örneklerle karşılaşılabilir. Bu istenmeyen davranış örneklerinin çoğunluğu çocuğun gelişimsel özelliklerinin sonucudur. Hızlı bir gelişimsel ve öğrenme süreci yaşayan çocuklar, yaşamı deneyimlemeleri sırasında bazı istenmeyen davranış örüntülerini sergileyebilirler. Bu örnekler hepsi çocuğun davranışları açısından kalıcı bir sorun olarak algılanmamalıdır. Ancak aynı davranış örneği, çocuğun daha sonraki yaşamında da kalıcı bir biçimde sürdüreceği davranış bozukluklarının bir başlangıcı olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli ve yaşamsal konu şudur: Çocuğun davranışlarında gözlemlenen ve yetişkin bakış açısıyla sorun olarak nitelenen davranışlar gerçekten bir problem göstergesi midir; yoksa bu davranışlar çocuğun gelişiminin bir parçası mıdır?

Bu yaş grubunda çocukların sergilediği ve sorun olarak nitelenebilecek bir çok davranış olmakla birlikte bunların hepsini, bu çalışmada tartışmak mümkün değildir. Bu çalışma da kısaca şu örnekler ele alınacaktır:

• Saldırganlık
• Çalma
• Yalan
• Alt ıslatma
• Tırnak yeme
• Kekemelik

Konuya girmeden şu hatırlatmaları yapmak yararlı olacaktır.

• Genelde çok karmaşık olan insan davranışları içinde çocukların davranışları çok daha karmaşık nedenlere bağlı olabilmektedir. Bu çalışmada, konu olan davranış örneklerini tüm boyutları ile ortaya koymak mümkün değildir.

• Yine bu davranışların çok boyutluluğundan dolayı, bu çalışmada önerilecek çözüm önerileri tüm çocuklar için geçerli olmayabilir. Çocukların özgün birer birey oldukları unutulmamalıdır.

• Bireyin davranışlarında değişiklik yaratmaya yönelik önerilerin, hemen sonuç vermesi mümkün değildir. Bu çalışmada önerilen çözüm önerilerinin de belirli bir sürece gereksinim duyacağı unutulmamalıdır.

Bir Davranışın Problem Olarak Algılanmasının Ölçütleri

Yetişkinlerin ölçütlerine göre sorun olarak görülen bazı davranışların gerçekte çocuğun gelişiminin doğal bir parçası olduğu belirtilmişti. Bu anlamda hangi davranışın bir soruna işaret ettiği hangisinin normal bir gelişim ürünü olduğunun belirlenmesi çok önemlidir. Bunu yaparken şu ölçütler dikkate alınmalıdır:

1- Yaşa Uygunluk: Her gelişim dönemin bazı kendine özgü davranışları vardır. O nedenle bu özellikleri iyi bilmek gerekir. Örneğin, 2 yaş çocuğunda istenileni yapmama eğilimi (negativist) fazladır.

2- Yoğunluk: Bir davranışın istenmeyen bir davranış olarak kabul edilmesi için o davranışın yoğunluğu ve şiddeti de önemli bir ölçüttür. Örneğin, beş yaş çocuğu için öfke ve huysuzluk doğal bir davranışken, eğer bu davranışlar arkadaşlarına fiziki zarar vermeye kadar varıyorsa bu bir sorundur.

3- Süreklilik: Davranışın sürekli devam edip etmemesi veya sıklığı da bu davranışın bir sorun olarak algılanması ya da algılanmaması için bir ölçüt olarak kabul edilebilir.

Bu ölçütler dışında çoğunlukla sağlıklı bir değerlendirme yapılmasının önünde bir engelden de söz etmek gerekir bu da Cinsel Rol Beklentileridir. Buna göre yetişkinler bazı davranışları erkekler için hoş karşılarken kızlar için aynı hoşgörüyü göstermezler. Örneğin küfürlü konuşma erkek çocuk için, normal, sevimli, istendik olarak algılanırken; aynı davranış kızlar için uygun bulunmaz.

Genel olarak davranış sorunlarının nedenleri şunlardır:

• Dikkat çekmek
• Ana babaya karşı güç kazanma isteği
• İntikam alma isteği
• Yetersizlik

Davranış bozukluğu gösteren çocuklara karşı genel olarak şunlar yapılmalıdır:

• Görmezlikten gelmemek
• Karşılıklı saygıyı korumaya çalışmak
• Ona zaman ayırmak
• Cesaretlendirmek
• Sevgiyi anlatmak
• Yaptıklarına aşırı tepkiler vermekten kaçınmak

Saldırganlık

Saldırganlık küçük çocuklarda normal bir tepki biçimidir. Çocuğun güvenlik,mutluluk ya da başka bir gereksiniminin şekil değiştirerek başka bir biçimde ortaya çıkmasıdır. Saldırganlığı kişisel bir yaralanmanın bir başka şekilde sonuçlanması olarak tanımlayabiliriz. Bu yaralanma sonucunda çocuğun akranlarına vurması, ısırması, eşyaları fırlatması, tekmelemesi,tükürmesi ve zarar vermeyi amaçlayan tehditler şeklinde sözel saldırılarda bulunmasıdır.

Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan olan çocuk sinirli,anlaşılmaz, eyleme hazır ve aşırı geçimsizdir. İlişkileri gergin ve sürtüşmelidir. Hemen parlar ve kavgaya hazırdır. Durmadan kuralları çiğner ve ceza görür. Bu çocuklar cezadan etkilenmez ya da kısa süreli etkilenmiş gibi görünürler. Olağan anlaşmazlıkları bile bilek gücüyle çözmeye çalışırlar.Tepkileri ölçüsüz ve durumla orantısızdır. Öfkesini yenemez ve hep kendini haklı çıkarmaya çalışır. Bu çocuklar evde okulda sürekli sorun yaratırlar ve yetişkinlerle sürekli çatışma içindedirler.

Saldırganlığın Nedenleri

1- Saldırgan davranışların ebeveynler tarafından ödüllendirilmesi. Geleneksel kültürün erkek çocuğun saldırganlığını onaylaması (Örneğin, parkta iki çocuk birbirini döver. Biri daha çok dayak yerse, annesinin çocuğunun kendisini savunamadığı düşüncesiyle üzülmesi…)

2- Çocuğun yetişkinlerden katı ceza,anlayışsızlık ve yetersiz sevgi görmesi

3- Babanın uzun süreli yokluğunda, annenin sürekli çocuğun etrafında olmasıyla ortaya çıkan ortam

4- TV. Ve kitle iletişimim araçlarının olumsuz etkisi(Kurtlar Vadisi örneği ver.)

5- Ana-baba tutumlarının olumsuzluğu, çocukla aralarındaki iletişimin iyi olmaması

6- Çocuğun ana-babasından dayak yemesi

7- Beyin zarı iltihabı, beyin zedelenmesi gibi fizyolojik sorunlar

Saldırgan Davranışlar Nasıl Önlenebilir?

1- Her şeyden önce ana-baba çocuğa saldırganlık modeli olmamalıdır. (Evde dayak yiyen bir çocuk, varsa kardeşini dövüyor. Kardeşi yoksa okulda en ufak bir sorunda arkadaşına vuruyor. Bunun yanında hayvanlara eziyet ediyor.) Çünkü dayak herkes için olumsuz duygular yaratır.

2- Çok fazla saldırgan davranışlara tolerans gösterilmemelidir. Çocuğun istekleri bu tip davranışlar yapınca yerine getiriliyorsa, çocuk isteklerini yaptırmada araç olarak görmeye başlar. Bu yolla istekleri yerine getirilmemelidir. Saldırgan davranışla rödüllendirilmemeli ve onun bu davranışının istenmeyen bir davranış olduğu hemen gösterilmelidir.

3- Saldırgan davranışlar kesinlikle dayakla cezalandırılmamalıdır. Ana-babanın ilgisi sevgisi azaldığında ve fiziksel cezalar uzun süre devam ettiğinde, çocukta saldırgan, asi, sorumsuz davranışlar gelişir. Saldırgan davranışlar ortaya çıktığında, yetişkinler sakin davranmalı,anormal duygusal tepkiler yerine ben dilini kullanmalıdır. (Böyle davrandığın için üzüldüm) Dayak saldırgan davranışın hemen bitiminde uygulandığı zaman,onun hemen kesilmesini sağlayabilir ancak, çocukta düşmanca duygular geliştirir.

4- Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini beklemeli ve daha sonra davranışı ile ilgili konuşulmalıdır.

5- Çocuğa sosyal olgunluğuna uygun çeşitli sorumluluklar verilmeli, başarabileceği kadarıyla bir çok Şeyleri başlatıp,bitirmesi sağlanmalıdır. Çocuk başarma duygusunu yaşamalıdır.

6- Çocuğa bu davranışın dezavantajları gösterilmelidir. Saldırgan davranışları ile isteklerini elde edemeyeceğini,istediği Şeyleri kaybettiğini görmeli ve yaşamalıdır.

7- Olumlu davranışı pekiştirme: Ana-baba ve diğer yetişkinler çocuğun olumlu davranışını görüp, olumsuz davranışı görmezlikten gelmelidir. Çocuk bu davranışı yapmadığında sözel olarak ödüllendirilmelidir. Örneğin, bir süre kavga etmeden ve bağırmadan oynadığında bu davranışını sözel olarak ödüllendirme…

8- Çocuğun dışarıda oynamasına izin verme: Bu çocuğun gerilimini azaltır ve enerjisini boşaltma imkanı sağlar.

9- Saldırgan davranış:Diğer çocukların güvenliğini ciddi bir şekilde tehdit etmedikçe bu davranışın üstünde durmamak gerekir.

10- Kendi kendine konuşma: Çocuk oldukça dürtüsel davranıyorsa ve onun bu yönünü kontrol etmede güçlük yaşanıyorsa; çocuğa başkalarına vuracağı zaman, kendi kendini engelleyici cümleler söylemesi öğretilebilir. Örneğin, 10 a kadar say ve ona vurma gibi.

11- Çocuk saldırgan modellerle karşı karşıya getirilmemelidir. Televizyondaki şiddet içeren programları seyretmesi engellenmelidir. Eğer kesinlikle engel olunamıyorsa, ana-baba çocukla birlikte seyrederek şiddetin sonuçlarını tartışabilirler. Ayrıca bu şiddet filmlerinin gerçek yaşamın modeli değil, kurmaca olduğu çocuğa anlatılabilir.

12- Kızgınlıktan kurtulmak için alternatifler bulunabilir. Yumruklanabilen kil, çakılabilen çiviler, resim çizme, boyama çocuğun kızgınlık duygularını kontrol altına almayı sağlayabilir. Ayrıca futbol, basketbol gibi sporlar kabul gören çıkış yollarıdır.

13- Her yaş ve dönemde çocuğun temel ihtiyaçları zamanında yerine getirilmelidir.

14- Bu çocukların özellikle baba ile daha çok birlikte olması sağlanmalıdır.

15- Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken ben dilini kullanmalıdır. Örneğin, “böyle kavga ettiğin zaman rahatsız oluyorum, üzülüyorum” gibi. Kişiler duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını davranış anında dile getirmelidir.

Çalma

Çalma, kendine açıkça ait olmayan bir eşyayı izinsiz olarak alıp ona sahip olmasıdır. Çalma davranışı çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemine göre farklı yorumlanmaktadır.

Örneğin; 2 yaşındaki bir çocukta sahip olma kavramı gelişmediği için, her şeyin kendisinin olduğunu düşünür. Senin, benim, onun kavramlarını ayırt edemez. Çocuk zamanla kendisinin olanla olmayanı ayırt etmeye başlar, ama bencil tutumu uzun süre devam eder. 3-4 yaşlarında çocuk sormadan bir şeyin alınmayacağını bilir, ama karşı koyamaz. İlkokulun 1.-2. sınıflarında çocukların birbirlerinin renkli kalem, silgi gibi eşyalarında gözü kalır. Bu yaşlardaki çocukların diğerlerinin eşyalarını alma davranışları çalma olarak kabul edilmez.

Okul çağlarında görülen ve sık tekrarlayan çalmalar üzerinde önemle durmak gerekir. 10 yaşından sonra sürekli olarak devam ederse bu, çocukta ciddi bir duygusal bozukluğun göstergesidir ve profesyonel yardım almak gerekir.

Nedenleri

1- Çocuğa yeterli harçlık verilmemesi: Çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanmaması.

2- Çocuğun hayatında önemli bir yoksunluk:Böylece çalma sembolik olarak ana-babanın sevgi, ilgi eksikliğinin yerini tutar. Sevilmediğini düşünen çocuk, ilgi çekmek için çalabilir. Bazen ana- baba kaybından sonrada ortaya çıkabilir. Genellikle çalma davranışı gösteren çocukların, alkolik veya suçlu ana-babalar tarafından yetiştirildiği ve ihmal edildiği belirlenmiştir.

3- Çocukta mülkiyet fikrinin gelişmemiş olması.

4- İntikam alma isteği:Örneğin; başarılı bir çocukla kıyaslanan bir çocuk, ondan intikam almak için eşyalarını alabilir. Çocuk otoriter ana-baba ya da öğretmenden intikam almak için de çalabilir.

5- Ana-babanın çocuğun yaptığı bu davranıştan bilinç altı haz alması: Çocuk bunu hisseder ve çalmaya devam eder.

6- Çocuk özdeşleşmek için kendine kötü örnek seçmiş olabilir: Çocuk bir grubun onayını almak için yapabilir.Amaç çalmak değil,başkalarını yaranmaktır.

7- Özgüvenini artırmak için: Bazı çocuklar kendi güçlerini, erkekliklerini kanıtlamak için yaparlar.

8- Çocuğun anne-baba ile hesaplaşmasının bir yolu olabilir.

9- Depresyon, yeni doğan kardeşe duyulan kıskançlık veya öfkenin çocukta yarattığı stresin göstergesi olabilir.

Nasıl Önlenir?

1- Değerleri Öğretmek: Çocuğa dürüstlük ve başkalarının mülküne önem verme öğretilmelidir. Anne-baba bu konuda çocuğa örnek olmalıdır.

2- Örnek Oluşturma:Önce anne-baba çocuğa örnek olmalıdır. Başkasına ait eşyalar alınmamalı, bulunmuş eşyalar geri götürülmeli, diğer insanlar kandırılmamalıdır.

3- İletişimi Güçlendirmek:Eğer evde çocuk yakın ilişkiden yoksunsa, yeterli zaman ayrılmıyorsa, aile bireyleri arasındaki ilişki güçlendirilmelidir.

4- Çocuğa belirli bir miktarda harçlık verilmelidir. Çocuğun gereksinimlerini karşılayabilecek belirli bir harçlık mutlaka verilmelidir. Çocuk ihtiyacı olduğunda tekrar alabileceğini bilmelidir.

5- Mülkiyet hakları: Çocuğa ihtiyacı olduğunda, kendisine ait olmayan bir eşyayı nasıl ödünç alabileceği ve bunu nasıl gerivereceği öğretilmelidir.

6- Etrafta bozuk para gibi cezbedici eşyalar bırakılmamalıdır.

7- Çocuğun kendisine ait eşyaları olmalıdır. Çocuğun en azından bir kaç eşyası olmalıdır. Anne-baba çocuğun eşyalarını kullanacağı zaman ondan izin almalıdır

Yalan

Günlük yaşamımızda hemen hemen hepimiz yalana başvururuz.Örneğin, arkadaşımıza “bugün seninle olmayı canım istemiyor” yerine,”işim var” deriz. Çünkü gerçeği söylersek onu inciteceğimizden korkarız. Yalan herkesçe ayıplanan bir davranıştır. Genellikle kendi yalanımızı gerekli, diğer insanların söylediği yalanı büyük yalan olarak görürüz.

Başkalarını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlar, gerçek yalanlardır. Aslında çocukların yalanları, yetişkinlerin yalanlarının yanında masum kalır. Çünkü onların yalanları aldatma amacı gütmez. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği için, gördüklerini çarpıtarak anlatır ve uydurur. Kimi ana-baba çocuğun olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Bunları dinlemek ve olduğu gibi kabul etmek yerine çocuğu suçlar. 3-5 yaş çocuğunun hayal dünyası çok geniş olduğu için inanılmaz öyküler anlatırlar ve bu dönemde yalan ile yalan olmayanı ayırt edemezler.

1- Hayali Yalanlar: Küçük çocuklar gerçeği iyi değerlendiremedikleri için uydururlar. Yetişkinler bunları yalan olarak görür.

2-Taklit Yalanlar: Çocuklar ana-babayı örnek alır.Ana-babanın yalanına tanık olan çocuk, yalan söylemeyi öğrenir. Örneğin, doktora gidiyoruz diye gezmeye giden anne-baba çocuğun yalan söylemesine zemin hazırlar.

3-Sosyal Yalanlar: Bunlar en yaygın olan yalanlardır. Bir yere gideceğimiz zaman, gitmek istemiyorsak, “hastayım” deriz.

4-Savunma Yalanları: Çocuk kendini korumak için yalan söyler. Çocuk sık sık eleştiriliyorsa, sert tepki gösteriliyorsa,mükemmelliğe zorlanıyorsa çocuk yalana başvurabilir. Çocuk doğru söylediğinde”yalan söylüyorsun” diye suçlanan çocukta, bu yalanların alışkanlık haline gelmesine neden olur.

5-Yüceltilmiş Yalanlar: Başkalarının hayranlığını kazanmak için söylenen yalanlardır.
Bazen de çocuklar bir özlemini dile getirmek için yalan söyler. Örneğin, babasız bir çocuğun “babam var” demesi gibi. Normal yollardan takdir edilmeyen çocuk, yalana başvuracaktır.

“Annem öldü”diyen bir çocuk, kardeş doğumu ile birlikte ilgisiz kaldığı için böyle söylemektedir.

Nasıl Önlenir?

1- Yetişkinler örnek olmalıdır. Eğer anne-baba başkalarına yalan söyleyecek olursa, çocuğun dürüstlüğün önemini anlaması çok güç olacaktır. Çocuklar hangi yaşta olursa olsun yaşına uygun bir dille doğruyu söylemek gerekir.

2- Aşırı tepki göstermemek gerekir. Yumuşak ve hoşgörülü olmalı ve cezadan kaçınmalıdır. Aşırı tepki göstermek, çocuğun sizin öfkenizden korunmak için, yalan söylemeye devam etmesine yol açar.

3- Çocuklardan başaramayacakları şeyler beklememelidir.

4- Fazla baskıdan kaçınmalı ve koyduğumuz kurallarla çocuğun yaşamını fazla sınırlamamalıyız.

5- Çocuğu yetişkinler araç olarak kullanmamalıdır. Örneğin, anne ya da babanın çocuğa yalan söyletmesi. Annenin “bu yaptığımızı baban duymasın” demesi.

6- Gizli polis gibi çocuğu sorgulamamalı: Örneğin, “Doğru söylersen ceza vermeyeceğim” dedikten sonra, çocuk doğruyu söyleyince “biliyordum” diyerek tepki vermek ya da dayak, çocukta yalanı pekiştirir. Çünkü çocuk doğruyu söyleyince olumsuzlukla karşılaşmaktadır.

7-Çocuğun diğer çocuklarla kıyaslanmaması gerekir.

8-Ana-baba-çocuk iletişiminin olumlu olması gerekir. Çocuk istek, sıkıntı, kaygı ve endişelerini bizimle konuşabilmelidir. Çocuğu dinlemek ve çözüm yollarını kendisinin bulmasına yardımcı olmak gerekir.

9-Yalan söylediği için çocuğu suçlamamak gerekir.”Yalancı” etiketi yapıştırılmış olan bir çocuk, bu etiketin gereklerini yerine getirecektir, çünkü yaptığı işin kendini yansıttığına inanır. Bu davranışı onaylamasak bile, çocuğumuzun kişiliğini bu davranıştan ayrı tutmak gerekir. Salt kendisi olduğu için onu sevdiğinizi çocuğunuzun anlamasına yardımcı olun.

10-Doğrudan emin olmak için kontrol edin. Çocuğa “ödevin bittimi” diye sormak yerine”ödevini görmek istiyorum” deyin.Bu davranış hem kontrol edileceği için ödevini düzgün yapmasını sağlar hem de sonucundan çekindiği için yalan söylemez.

Alt Islatma
Genellikle çocuklar mesane kontrolü gerçekleşinceye kadar, yani ortalama olarak 2-3 yaşlarına kadar geceleri altlarını ıslatırlar. Gündüz kontrol 2 yaş dolaylarında, gece kontrol ise 3,5-4.5 yaş arasında kazanılır. Çocukların hemen hepsinin idrar ve dışkı kontrolünü kazandıkları 4 yaşından sonra hala alt ıslatmanın devam etmesi ” enuresis” adını alır.

Enuresis en sık görülen davranış bozukluğudur. İki biçimde görülebilir.

Bunlardan ilki, birincil enuresisdir ki bu, sinir kas kontrolünün gelişmesindeki gecikmeden kaynaklanabilir ve doğumdan başlayarak süre gelir. Bu gecikme anne babanın düzensiz ya da yetersiz tuvalet eğitiminin bir sonucu olarak da oluşabilir. Birincil enuresis zamanla kaybolur ve yavaş gelişen bu çocuklar, tuvalet kontrolünde arkadaşlarının seviyesine ulaşırlar. Birincil enuresis yatak ıslatma sorununun yaklaşık %75-80 ini oluşturur. Geri kalan enuresis %25-30 oranındaki enuresis ikincil enuresis adını alır. Bu tür alt ıslatma olayında tuvalet kontrolü oluştuktan sonra bir gerileme söz konusudur. ikincil enuresis tipik olarak yeni bir kardeşin doğumu ya da yeni bir eve taşınma gibi bazı ruhsal gerginlik durumlarında ortaya çıkar. Bu etkenler çocuğun bir süre için daha olgunlaşmamış davranış biçimlerine dönmesine neden olur. Bazı uzmanlara göre, özellikle bu gerileme türü, çocuğun annesine olan öfkesinin sembolik bir ifadesi olarak yorumlanabilir.
Enuresis sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan, aile içinde yeterli duygusal etkileşimden yoksun, nörotik ve uyumsuz çocuklarda daha sık rastlanır. Çeşitli ruhsal etkenler enuresisin oluşumunda başlıca neden olarak sayılabilir. yaptığımız incelemeler, alt ıslatma sorunuyla çocuğun duygusal dünyası arasında yakın bir ilişkinin olduğunu ortaya koymaktadır.Aşırı sevgi ve hoşgörü, yetersiz ilgi, kıskançlık gibi nedenlerden kaynaklanan bu gerileme (regression) davranışı, tırnak yeme, parmak emme gibi birtakım başka gerileme davranışlarıyla, bebeksi hareketleri ya da konuşmaları da beraberinde getirebilmektedir. Çocuğun duygusal dünyasını büyük ölçüde etkileyen ev ortamı, alt ıslatma konusunda büyük rol oynamaktadır.

Tırnak Yeme

Tırnak yeme alışkanlığına çoğunlukla 3-4 yaşlarından önce başlamaz. (Çok ender olarak 5 aylık gibi erken bir dönemde görülebilir). Çocukların %33 de tırnak yeme davranışı görülür. Bu oran erken ergenlik çağına kadar sürer. Ergenlik çağında tırnak yiyen çocukların sayısı %40-45’e yükselir. Yani ergenlik çağına doğru çocukların hemen hemen yarısı tırnak yeme davranışı gösterir. Bunun nedeni olarak gençlerin çevreden onay görmemeleri olarak değerlendirilir. Ayrıca tırnak yiyen çocukların ailelerinin çoğunda tırnak yiyenlere rastlanmaktadır. Bunun içinde tırnak yemenin bir taklit olduğu ve büyükleri taklit etmek suretiyle öğrenildiği ileri sürülmektedir. Ergenlik çağında sosyal onay görenlerin çoğu bu alışkanlığı terk etmektedir.
Tırnak yemek bazen ayak parmaklarını ısırmakla ve ayak tırnaklarını el parmaklarıyla yakalama ile ilişkili görülmektedir. Ayak parmağı tırnağının yenilmesi ve ısırılması hemen hemen sadece kızlarda görülmektedir.

Tırnak Yeme Alışkanlığının Sebepleri

Bu davranışın altında yatan sebepler parmak emmede olduğu gibi çoğunlukla psikolojik rahatsızlıklardır.
Alışkanlık daha çok baskı altına alınmış heyecanların ilgilendiği durumlarla olup, çocuk bunun arzu edilmeyen bir davranış ve alışkanlık olduğunu anlayınca kökleşmekte olduğu görülmektedir.
Tırnak yeme bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilir. Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitimin uygulanması, çocuğun sürekli azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık, yeterli ilgi ve sevgi görememe sıkıntı ve gerginlik başlıca nedenlerdir.

Anne babanın yaşantısı da önemli bir etkendir. Anne baba geçimsizlikleri anne babanın sık sık kavga etmesi ailedeki sorunlar çocuklarda tırnak yeme gibi davranışlara neden olur. Bunun yanı sıra anne babanın aşırı kaygılı olması çocuğu aşırı derecede koruyup kollaması ayrıca anne babanın çocuklar arasında ayrım yapması çocuklar arasında kıskançlığa yol açar. Bu da dolaylı şekilde kendini tırnak yeme olarak gösterir.

Tırnak yeme daha önce belirttiğimiz gibi taklit yoluyla da edinilebilen bir davranıştır. Ailede herhangi bir bireyin tırnak yeme davranışı göstermesi doğal olarak çocuğun ilgisini çekecektir. Ayrıca tırnak yeme davranışı olaylara bağlı olarak gelişebilmektedir. Çocuğu tedirgin eden herhangi bir olay veya çevrede onun için hoşnutsuzluk yaratacak herhangi bir durum bu davranışı göstermesine yol açar.

Ne yapılabilir?

• En etkili yöntem 3-4 yaşlarına kadar bu alışkanlığın anne baba tarafından görmezlikten gelinmesidir. Daha sonra bu alışkanlık devam ederse;
• Çocuğun gerginlik ve uyumsuzluk nedenleri iyice araştırılmalı ve bunlar saptanarak çözüm getirilmeli
• Çocuğu azarlamak, korkutmak, ceza vermek gibi zorlayıcı yöntemlerin uygulanması yararlı olmamaktadır. Hatta kimi zaman daha ağır duygusal problemlerin çıkmasına neden olabilir.
• Çocukları korku kaygı yaratacak durumlardan uzak tutmak gerekir.
• Küçük çocukların kaygı korku verici televizyon filmlerini izlemeleri, kavgalı olaylarda bulunmaları çocuğu heyecanlandıracağı için sakıncalıdır.
• Tırnak yiyen çocuklara geceleri yatarken eski hafif eldivenleri giydirmek. Çocuk gece tırnaklarını yemek veya ısırmak istediğinde hatırlatıcı olması bakımından yararlı olabilir.
• Parmak ve tırnağa acı fakat zararsız bir sıvı sürülebilir. Bu hem hatırlatıcı ve hem de tırnağını ağzına götürdüğü zaman acı ile birleştiğinde terk etmeye yardımcı olabilir.
• Çocukların ilgisi başka yöne çekilebilir. Sinema, televizyon izlerken veya radyo dinlerken onun ağzını çiğneyecek bir şeyle meşgul etmek tırnak yemenin ve ısırmanın yerine gelecek bir etkinlik olabilir.
• Çocukları ara sıra başarılarından dolayı ödüllendirme bazı durumlarda yarar sağlayabilir. Ancak bunun kısıtlı ve uygun şekilde kullanılması gerekir. Aksi takdirde çocuk yeni ödüller almak için bunu kullanabilir.
• Tırnak derin kesilebilir. Çocuğun kendi tırnak bakımıyla uğraşması da yararlı olabilir. Bunun için de çocuğa manikür ve pedikür malzemeleri alınabilir.

Son söz ve bir önlem olarak tırnak yemenin ve ısırmanın çok kötü bir alışkanlık olmadığı ve bunu isteyenlerin kolaylıkla terk edebilecekleri çocuklara anlatılmalıdır. Çocuk buna inandırıldığı zaman bu alışkanlıktan vazgeçmek için çaba gösterecektir. Çünkü dış etkenler çocuğun bu alışkanlıktan vazgeçmesine fazla etkili olmamakla bazı hallerde alışkanlığın kökleşmesine ve başkalarını kızdırmak ve huzursuz etmek için bir araç olarak kullanılmasına neden olmaktadır.

Kekemelik:

Ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması ve konuşmanın akışını kesen duraklamalar şeklinde görülen konuşma bozukluğudur. Bozukluğun şiddeti kişinin içinde bulunduğu duruma göre değişir. Sınav, korku, endişe yaratan ortamlar, çekinilen kişilerle konuşma zorunluluğu durumlarında ortaya çıkar.
Çocukların 2 – 3,5 yaşlar arasında kekelemesi normaldir. Bu durum kendini ifade etmede kelime darağacındaki yetersizlikten kaynaklanır.

Kekemelik hangi durumlarda görülür?

• Sıkıntı yaratan durumlarda.
• Ailenin diğer bireylerinde kekemelik varsa.
• Korku yaratan durumlarda ( köpek havlaması, doktora gitme, hastaneye yatma, bir yere kapatma, dövme gibi).
• Baskılı tuvalet eğitimi.
• Çocuğun kendi gereksinimlerini bağımsızca karşılamasına izin vermeme durumunda.
• Arkadaş seçimine karşılığında.
• Güzel konuşma konusunda uyarıldığında.
• Yaşının üzerinde düzenlilik ve olgunluk beklendiğinde.
• Aşırı eleştirildiğinde.

Ailenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

• Çocuğun konuşmasının sık sık düzeltilmemesi.
• Çocuğa kekeleyecek konusunun hissettirilmemesi.
• İlgi ve sevgi gösterilmesi ve bunun aşırı olmaması.
• Düzgün, kibar, “efendim” li, “lütfen” li konuşmasının istenilmemesi.
• Aşırı kuralcı ve denetimci tutumun gevşetilmesi.
• Çocukta yetersizlik duygusu gelişmesinin önlenmesi (alay etme, utandırma).
• Çocuğun konuşması üzerinde odaklanılmaması.
• Çocuğun zaman zaman sevdiği akrabalarının yanına gitmesine izin verilmesi.
• Çocuğun beslenme ve uykusuna dikkat edilmesi.
• Çocuk okula gidiyor ise öğretmeni ile bu konumda işbirliği yapılması.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst