ölümle geldim kapına ya Rab
ölümle geldim kapına ya Rab Mumsema İslam Arşivi ölümle geldim kapına ya Rab
ÖLÜMLE GELDİM KAPINA YA RAB
Ölümle Geldim
Ya Rab!
Kapına geldim, ölümle geldim… Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim
Dünya avuttu beni, oyaladı, eğlendirdi Türlü ziynetiyle kendine çekti Ben de daldım ona, unuttum seni, unuttum kendimi, unuttum öleceğimi
Ama bak şimdi ölüm geldi, buldu beni…
alıntı
Kimse etmedi bana, kendimin ettiğini… Ben kimseyi değil, ancak kendimi kandırdım Şeytana uydum,nefsime kandım “Ebedî yaşayacaksın!” diye kendimi inandırdım Yarına dâir ne planlar yaptım, ne hülyalara daldım
Ancak bir akşam, güneş kızıl eteklerini daha toplamamıştı ki, çalındı kapım…
Oysa daha yapacak ne çok işim vardı, tadacak ne kadar lezzet, gezecek ne çok yer, toplayacak ne kadar güzellik vardı
Elimde neler vardı, neler… Ama hiçbiri yetmezdi Gözüm hep başkalarınınkine kayar dururdu
Lâkin gözüm şimdi kendi yaptıklarına sâbitlendi
Meğer ne kadar az iyilik yapmışım, ne kadar da az başkalarını düşünmüşüm Hayatımı ne kadar da gafletle geçirmişim Gençliğimi, zindeliğimi, gücümü, kuvvetimi, aklımı, zekâmı ne kadar da boş yere heder etmişim
Artık nâfile… Geçen geçiyor, giden dönmüyor
Pişman olasım geliyor, ama artık o da nâfile… Ölüm geldi, hayat bitti Son perde indi ve gerçek hayat başladı Benim yazdığım, kurgusunu yaptığım, sahneye koyduğum ve şimdi izleyeceğim hayat!
“Keşke”si olmayan, gizlisi olmayan, dönüşü olmayan, müsveddesi olmayan hayat!
Kapına geldim, ölümle geldim… Öldüm de geldim Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim
Afvına geldim, lütfuna geldim, sana geldim;
Yâ Rab!
ölümle geldim kapına ya Rab Mumsema İslam Arşivi ölümle geldim kapına ya Rab
ÖLÜMLE GELDİM KAPINA YA RAB
Ölümle Geldim
Ya Rab!
Kapına geldim, ölümle geldim… Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim
Dünya avuttu beni, oyaladı, eğlendirdi Türlü ziynetiyle kendine çekti Ben de daldım ona, unuttum seni, unuttum kendimi, unuttum öleceğimi
Ama bak şimdi ölüm geldi, buldu beni…
alıntı
Kimse etmedi bana, kendimin ettiğini… Ben kimseyi değil, ancak kendimi kandırdım Şeytana uydum,nefsime kandım “Ebedî yaşayacaksın!” diye kendimi inandırdım Yarına dâir ne planlar yaptım, ne hülyalara daldım
Ancak bir akşam, güneş kızıl eteklerini daha toplamamıştı ki, çalındı kapım…
Oysa daha yapacak ne çok işim vardı, tadacak ne kadar lezzet, gezecek ne çok yer, toplayacak ne kadar güzellik vardı
Elimde neler vardı, neler… Ama hiçbiri yetmezdi Gözüm hep başkalarınınkine kayar dururdu
Lâkin gözüm şimdi kendi yaptıklarına sâbitlendi
Meğer ne kadar az iyilik yapmışım, ne kadar da az başkalarını düşünmüşüm Hayatımı ne kadar da gafletle geçirmişim Gençliğimi, zindeliğimi, gücümü, kuvvetimi, aklımı, zekâmı ne kadar da boş yere heder etmişim
Artık nâfile… Geçen geçiyor, giden dönmüyor
Pişman olasım geliyor, ama artık o da nâfile… Ölüm geldi, hayat bitti Son perde indi ve gerçek hayat başladı Benim yazdığım, kurgusunu yaptığım, sahneye koyduğum ve şimdi izleyeceğim hayat!
“Keşke”si olmayan, gizlisi olmayan, dönüşü olmayan, müsveddesi olmayan hayat!
Kapına geldim, ölümle geldim… Öldüm de geldim Eli boş, kalbi kara, yüzü kara geldim
Afvına geldim, lütfuna geldim, sana geldim;
Yâ Rab!