Ölümsüz sevgi
şehrin üzerine güneş batmak üzereydi. sokaklar yavaş yavaş boşalıyor, işlerinden çıkan insanlar evlerine doğru koşar adımlarla ilerliyorlardı. mahallenin arkasında bulunan parkta bir delikanlı ve
yanında genç bir kız oturmuş konuşuyorlardı. genç kız bazen ağlamaklı bazen sesini yükselterek delikanlıya birşeyler anlatıyordu. " bak canım, bu akşam beni istemeye gelecekler.
seni çok sevdiğim halde senden ayıracaklar beni. ne olur birşeyler yap. " delikanlı ara ara sigarasından çektiği dumanı üflüyor , başı yere eğik bir vaziyette sürekli düşünüyordu. sonra
kesik bir sesle " hayır" dedi. " hayır bizi kimse, hatta ölüm bile ayıramaz." genç kız bir yandan
gözyaşını silerken diğer yandan da kısık bir sesle " inşallah" diyebildi sadece. birbirlerine sımsıkı
sarıldılar ve öylece kaldılar dakikalarca. karanlık iyice çökmüştü şehrin üstüne. İki aşığın bulunduğu
park oyuncaklara binen bir iki çocuğun dışında iyice ıssızlaşmıştı. delikanlı geç kıza dönüp" haydi"
dedi." kalkıp evlerimize gidelim şimdi.yarın tekrar konuşuruz bu durumu." daha sonra birbirlerine sarılıp vedalaştılar.
kız koşar adımlarla evine yöneldi. İki katlı ve artık ayakta zor duran yaşlı bir adamı andıran evin
kapısına geldiğinde kapıda onu annesi karşıladı." kızım neredesin.neredeyse baban gelecek. biliyorsun bu akşam seni istemeye gelecekler. hadi hemen odana git ve hazırlan " genç kız
ağlamaklı bir ifadeyle " ama anneciğim. ben evlenmek istemiyorum o adamla." diyebildi sadece.
sonra hıçkırıklara boğulmuş bir vaziyette odasına doğru yöneldi. bilinçsiz bir hareketle kendini
yatağının üzerine bıraktı. ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. bir yandan da dua ediyordu.
" ne olursun allahım. bizi ayırma. sana yalvarıyorum allahım." evin içinde genç kızın haykırışları yankılanıyor tüm ev halkı üzgün bakışlarla durumu izliyordu. derken evin reisi geldi . İçeri girer
girmez evin içinde yankılanan ağlama sesi onun da dikkatini çekmişti. "ne oluyor hanım" dedi
karısına dönerek. " bey" dedi karısı. " biliyorsun bugün kızı istemeye gelecekler. ama kızın
tutturmuş illa da ben o adamla evlenmem diyor. şimdi de odasına kapanmış ağlıyor.ne olur bey
bir de sen konuşsan kızınla.belki seni dinler" koca " peki" dedi. ve biraz sinirli biraz üzgün bir
ifadeyle genç kızın odasına yöneldi. kız hala yatağının üzerine kapanmış ağlıyordu. " kızım " dedi
" neden üzüyorsun bizi. bak evlenme yaşın geldi. gel bizi üzme de evlenmeyi kabul et. hem neyi
bekliyorsun daha. ne güzel kısmetin çıkmış işte." genç kız hiç ses çıkarmadan ağlamaya devam etti.
belki saygıdan belki utangaçlıktan " babacığım ben başkasını seviyorum" diyemedi. baba kızının
sesini çıkarmamasına daha da sinirlendi. ve bağırarak " bu iş olacak. başka yolu yok" diyerek odadan
çıktı.
akşam yemeği yenmiş ve misafirler beklenmeye başlamıştı evde. derken kapının zili çalmaya başladı.
evin hanımı heyecanlanmış ve kapıya doğru yönelmişti. misafirler selam verip içeri girdiler. hep birlikte misafir odasına geçtiler. kızı istemek için baba , anne ve genç kızı bir görüşte beğenen
delikanlı gelmişlerdi. yediler içtiler. ve baba söze başladı." efendim, malumunuz bu akşam buraya
hayırlı bir iş için geldik. ben doğrudan söze girmek istiyorum. allahın emri , peygamberin kavliyle
kızınızı oğlumuza istiyoruz." bu arada genç kızın annesi , kızının odasına girdi ve onu misafirlere kahve ikram etmesi için ikna etmeye çalıştı. kız inat ediyor ve misafirlerin yanına gitmeyeceğini söylüyordu. annesinin ısrarları karşısında daha fazla dayanamayan kız nihayet zorla da olsa ikna oldu. ve elinde tepsi ile misafirlerin karşısına çıktı. teker teker kahveleri ikram ettikten sonra tekrar odasına yöneldi.genç kızın babası bir yandan kahvesinden yudumlarken söze başladı." efendim bu işler kısmet işi eğer allah yazmışsa olur. bize de işi kolaylaştırmak düşer.fakat müsaade ederseniz bugün biraz düşünelim. size yarın cevabımızı veririz." misafirler duymak istedikleri bu cevabı aldıktan sonra müsaade isteyip evden ayrıldılar. baba hiç sesini çıkarmadan karısına dönüp " hanım, ben yatmaya gidiyorum. yarın bu konuyu tekrar konuşuruz. haydi allah rahatlık versin" deyip yatak odasına doğru yöneldi. genç kızın odasından hala kesik kesik ağlama sesleri geliyor ve kız hıçkırıklara boğulmuş bir vaziyette ve delikanlının resmini elinde tutarak dua etmeye devam ediyordu." allahım ne olur ayırma bizi. yalvarıyorum sana."
aynı akşam delikanlı akşam yemeği bile yemeden doğruca odasına kapandı. belki de uzun bir aradan
sonra ilk defa gözünden yaşlar süzülüyordu. nasıl ağlamasındı .çılgınlar gibi sevdiği insanı zorla ondan koparıyorlardı. ailesi çok fakir ve kendisi de işsiz olduğu için genç kızı istetecek yüzü bulamıyordu kendinde. bu durum öyle ani olmuştu ki ikisi de şok olmuşlar ne yapacaklarını şaşırıp kalmışlardı. delikanlı yatağının ucundaki paketten bir sigara daha çıkardı ve derin bir duman çekip
uzun uzun üfledi pencereye doğru. diğer eliyle genç kızın resmini sıkı sıkı tutuyor bir yandan da aynı genç kız gibi yalvarıyordu " allahım ne olur ayırma bizi".
vakit gece yarısını çoktan geçmiş koskoca mahalle uluorta havlayan bir kaç sokak köpeğine kalmıştı.
İnsanlar çoktan uykuya dalmışlardı bile. köpekler havlamaya devam ediyor ve insanları sanki bir tehlike için uyarmaya çalışıyorlardı. derken büyük bir gürültü koptu. her yer zangır zangır sallanıyor,
insanlar ne olduğunu bile anlamadan sağa sola koşuşuyorlardı. evler sanki kağıttan yapılmış gibi
birer birer yıkılıyordu. bu durum saniyelerce sürdü. ve nihayet birden uğultu ve sallantı kesiliverdi.
koca mahalle sanki savaştan çıkmış gibiydi. bir kaç yeni binanın dışında ayakta kalan bina yok
gibiydi. şaşkınlık bir anda yerini ağlama ve inlemeye bıraktı. yardım sesleri ortalığı çınlatıyordu.
üzerlerinden şaşkınlıklarını atan bazı mahalle sakinleri göçük altında kalan komşularının yardımlarına koşmaya çalışıyordu. bu durum sabaha kadar sürdü. gün ağarmaya başlayınca insanlar
meraklı ve üzgün bakışlarla ortalıkta koşuşturup duruyorlardı. bu arada kurtarma ekipleri şehrin muhtelif yerlerine dağılmış göçük altında kalanları çıkarmaya uğraşıyordu.
ve o depremde genç kız ile delikanlının cansız bedenleri de ölüler için ayrılmış meydan da yerlerini
almıştı. o an öyle bir tesadüf olmuştu ki iki gencin cansız bedenleri yanyana yatırılmıştı. ikisinin de
avuçları sıkıca kapalıydı. ve hala birbirlerinin resimlerini bırakmamışlardı.
İşte allah sonunda dualarını kabul etmiş onları ölüm bile ayıramamıştı. bedeli ağır da olsa artık sonsuza kadar ayrılmayacaklardı.
şehrin üzerine güneş batmak üzereydi. sokaklar yavaş yavaş boşalıyor, işlerinden çıkan insanlar evlerine doğru koşar adımlarla ilerliyorlardı. mahallenin arkasında bulunan parkta bir delikanlı ve
yanında genç bir kız oturmuş konuşuyorlardı. genç kız bazen ağlamaklı bazen sesini yükselterek delikanlıya birşeyler anlatıyordu. " bak canım, bu akşam beni istemeye gelecekler.
seni çok sevdiğim halde senden ayıracaklar beni. ne olur birşeyler yap. " delikanlı ara ara sigarasından çektiği dumanı üflüyor , başı yere eğik bir vaziyette sürekli düşünüyordu. sonra
kesik bir sesle " hayır" dedi. " hayır bizi kimse, hatta ölüm bile ayıramaz." genç kız bir yandan
gözyaşını silerken diğer yandan da kısık bir sesle " inşallah" diyebildi sadece. birbirlerine sımsıkı
sarıldılar ve öylece kaldılar dakikalarca. karanlık iyice çökmüştü şehrin üstüne. İki aşığın bulunduğu
park oyuncaklara binen bir iki çocuğun dışında iyice ıssızlaşmıştı. delikanlı geç kıza dönüp" haydi"
dedi." kalkıp evlerimize gidelim şimdi.yarın tekrar konuşuruz bu durumu." daha sonra birbirlerine sarılıp vedalaştılar.
kız koşar adımlarla evine yöneldi. İki katlı ve artık ayakta zor duran yaşlı bir adamı andıran evin
kapısına geldiğinde kapıda onu annesi karşıladı." kızım neredesin.neredeyse baban gelecek. biliyorsun bu akşam seni istemeye gelecekler. hadi hemen odana git ve hazırlan " genç kız
ağlamaklı bir ifadeyle " ama anneciğim. ben evlenmek istemiyorum o adamla." diyebildi sadece.
sonra hıçkırıklara boğulmuş bir vaziyette odasına doğru yöneldi. bilinçsiz bir hareketle kendini
yatağının üzerine bıraktı. ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. bir yandan da dua ediyordu.
" ne olursun allahım. bizi ayırma. sana yalvarıyorum allahım." evin içinde genç kızın haykırışları yankılanıyor tüm ev halkı üzgün bakışlarla durumu izliyordu. derken evin reisi geldi . İçeri girer
girmez evin içinde yankılanan ağlama sesi onun da dikkatini çekmişti. "ne oluyor hanım" dedi
karısına dönerek. " bey" dedi karısı. " biliyorsun bugün kızı istemeye gelecekler. ama kızın
tutturmuş illa da ben o adamla evlenmem diyor. şimdi de odasına kapanmış ağlıyor.ne olur bey
bir de sen konuşsan kızınla.belki seni dinler" koca " peki" dedi. ve biraz sinirli biraz üzgün bir
ifadeyle genç kızın odasına yöneldi. kız hala yatağının üzerine kapanmış ağlıyordu. " kızım " dedi
" neden üzüyorsun bizi. bak evlenme yaşın geldi. gel bizi üzme de evlenmeyi kabul et. hem neyi
bekliyorsun daha. ne güzel kısmetin çıkmış işte." genç kız hiç ses çıkarmadan ağlamaya devam etti.
belki saygıdan belki utangaçlıktan " babacığım ben başkasını seviyorum" diyemedi. baba kızının
sesini çıkarmamasına daha da sinirlendi. ve bağırarak " bu iş olacak. başka yolu yok" diyerek odadan
çıktı.
akşam yemeği yenmiş ve misafirler beklenmeye başlamıştı evde. derken kapının zili çalmaya başladı.
evin hanımı heyecanlanmış ve kapıya doğru yönelmişti. misafirler selam verip içeri girdiler. hep birlikte misafir odasına geçtiler. kızı istemek için baba , anne ve genç kızı bir görüşte beğenen
delikanlı gelmişlerdi. yediler içtiler. ve baba söze başladı." efendim, malumunuz bu akşam buraya
hayırlı bir iş için geldik. ben doğrudan söze girmek istiyorum. allahın emri , peygamberin kavliyle
kızınızı oğlumuza istiyoruz." bu arada genç kızın annesi , kızının odasına girdi ve onu misafirlere kahve ikram etmesi için ikna etmeye çalıştı. kız inat ediyor ve misafirlerin yanına gitmeyeceğini söylüyordu. annesinin ısrarları karşısında daha fazla dayanamayan kız nihayet zorla da olsa ikna oldu. ve elinde tepsi ile misafirlerin karşısına çıktı. teker teker kahveleri ikram ettikten sonra tekrar odasına yöneldi.genç kızın babası bir yandan kahvesinden yudumlarken söze başladı." efendim bu işler kısmet işi eğer allah yazmışsa olur. bize de işi kolaylaştırmak düşer.fakat müsaade ederseniz bugün biraz düşünelim. size yarın cevabımızı veririz." misafirler duymak istedikleri bu cevabı aldıktan sonra müsaade isteyip evden ayrıldılar. baba hiç sesini çıkarmadan karısına dönüp " hanım, ben yatmaya gidiyorum. yarın bu konuyu tekrar konuşuruz. haydi allah rahatlık versin" deyip yatak odasına doğru yöneldi. genç kızın odasından hala kesik kesik ağlama sesleri geliyor ve kız hıçkırıklara boğulmuş bir vaziyette ve delikanlının resmini elinde tutarak dua etmeye devam ediyordu." allahım ne olur ayırma bizi. yalvarıyorum sana."
aynı akşam delikanlı akşam yemeği bile yemeden doğruca odasına kapandı. belki de uzun bir aradan
sonra ilk defa gözünden yaşlar süzülüyordu. nasıl ağlamasındı .çılgınlar gibi sevdiği insanı zorla ondan koparıyorlardı. ailesi çok fakir ve kendisi de işsiz olduğu için genç kızı istetecek yüzü bulamıyordu kendinde. bu durum öyle ani olmuştu ki ikisi de şok olmuşlar ne yapacaklarını şaşırıp kalmışlardı. delikanlı yatağının ucundaki paketten bir sigara daha çıkardı ve derin bir duman çekip
uzun uzun üfledi pencereye doğru. diğer eliyle genç kızın resmini sıkı sıkı tutuyor bir yandan da aynı genç kız gibi yalvarıyordu " allahım ne olur ayırma bizi".
vakit gece yarısını çoktan geçmiş koskoca mahalle uluorta havlayan bir kaç sokak köpeğine kalmıştı.
İnsanlar çoktan uykuya dalmışlardı bile. köpekler havlamaya devam ediyor ve insanları sanki bir tehlike için uyarmaya çalışıyorlardı. derken büyük bir gürültü koptu. her yer zangır zangır sallanıyor,
insanlar ne olduğunu bile anlamadan sağa sola koşuşuyorlardı. evler sanki kağıttan yapılmış gibi
birer birer yıkılıyordu. bu durum saniyelerce sürdü. ve nihayet birden uğultu ve sallantı kesiliverdi.
koca mahalle sanki savaştan çıkmış gibiydi. bir kaç yeni binanın dışında ayakta kalan bina yok
gibiydi. şaşkınlık bir anda yerini ağlama ve inlemeye bıraktı. yardım sesleri ortalığı çınlatıyordu.
üzerlerinden şaşkınlıklarını atan bazı mahalle sakinleri göçük altında kalan komşularının yardımlarına koşmaya çalışıyordu. bu durum sabaha kadar sürdü. gün ağarmaya başlayınca insanlar
meraklı ve üzgün bakışlarla ortalıkta koşuşturup duruyorlardı. bu arada kurtarma ekipleri şehrin muhtelif yerlerine dağılmış göçük altında kalanları çıkarmaya uğraşıyordu.
ve o depremde genç kız ile delikanlının cansız bedenleri de ölüler için ayrılmış meydan da yerlerini
almıştı. o an öyle bir tesadüf olmuştu ki iki gencin cansız bedenleri yanyana yatırılmıştı. ikisinin de
avuçları sıkıca kapalıydı. ve hala birbirlerinin resimlerini bırakmamışlardı.
İşte allah sonunda dualarını kabul etmiş onları ölüm bile ayıramamıştı. bedeli ağır da olsa artık sonsuza kadar ayrılmayacaklardı.