Peygamber Efendimiz (sav.)'in Ramazan Hayatı

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.396
Puan
113
Fahr-i Alem Efendimiz Ramazan ayını hasretle beklerdi Üç aylara kavuşunca sevinir; receb ayında -her zamankinden çok- oruç tutardı Şaban ayının ise tamamına yakınını oruçlu geçirir ve "Ramazan ayına hürmeten Şaban ayında oruç tutmak daha faziletlidir" buyururdu Fakat Ramazan'ı karşılamak maksadıyla bir iki gün öncesinden oruç tutmayı doğru bulmazdı Yolunu gözlediği sevgiliye, Ramazan'a kavuşunca, vuslatın verdiği haz ve neşeyle mübarek ayın feyzini coşkuyla anlatırdı Şöyle buyururdu:
"Ramazan gelince, cennet kapıları ardına kadar açılır; cehennem kapıları kapanır; şeytanlar zararsız hale getirilir"
"Cennetin sekiz kapısı vardır Bunlardan birinin adı Reyyan'dır O kapıdan sadece oruçlular girecektir Oruçluların sonuncusu da içeri girince reyyan kapısı kapanacak Bu kapıdan girenlere bir içecek ikram edilecek; onu içen bir daha susuzluk çekmeyecek"
Sevgili Efendimiz bu cihana bedel müjdeleri, orucun ihlas ve samimiyetle tutulması için söylerdi Cenab-ı Mevla'nın yüce katına sunulacak bu kıymetli ibadetin yüz ağartacak mükemmellikte olmasını isterdi

SAHUR VAKTİ, SEHER VAKTİ
Sahur vaktine ayrı bir değer verirdi
"Aman sahura kalkmayı ihmal etmeyin; zira sahur yemeği mübarek bir gıdadır" derdi Nitekim Mescid-i Nebevî'nin sofasında yatıp kalkan fakir sahabîlerden ve İslam'a ilk giren bahtiyarlardan biri olan İrbaz b Sariye'yi bir gece sahura çağırırken:
"Mübarek gıdaya buyur!" demişti
Bir başka seferinde sahur yapmanın önemini şöyle anlatmıştı:
"Sahur yemeği bereketlidir Yememezlik etmeyin Bir yudum suyla bile olsa sahur yapın Zira ALLAH(cc) Teala ve melekleri sahur yapanlara rahmet yağdırır"
Fahr-i Cihanın sahura neden bu kadar değer verdiği gayet açıktır Zira sahur vakti, seher vaktidir İlahî rahmet ve bereketin sağanak sağanak yağdığı zamandır ALLAH(cc)'a gönül verenlerin ibadet, dua ve zikirleriyle gergef gergef işlediği mübarek bir zaman dilimidir
Sevgili kardeşler! Hiç değilse mübarek Ramazan ayı boyunca bu kıymetli vakti biz de değerlendirelim Gönül derinliklerinden kaynayıp gelen bir coşkuyla Cenab-ı Hakk'a niyaz edenler gibi boyun büküp arz-ı hal etmeye çalışalım; zira bu feyizli zamanda uyanık olmanın büyük bir manası vardır Sahura kalkan mü'minler o mütevazi boyun büküşleriyle sanki şöyle derler:
Rabbim! Çok şükür ben de seni bilen, seni seven, sana gönül verenlerden biriyim Sana olan bağlılığımı arzetmek için uykumu bölüp kalktım Yarın senin rızan için oruç tutacağım Ne olur benden hoşnut ol ALLAH(cc)ım!

İFTAR ZAMANI
Yüce Mevlamız, kulunun kendine bağlılığını ve saygısını görmekten memnun olur İftar vakti bu bağlılığın ve saygının en iyi gösterildiği bir zamandır Bu sebeple Resûl-i Kibriya efendimiz iftar vaktini titizlikle takip ederdi İftar vakti girer girmez oruç bozmanın gerekli oluşuna, bir çocuk safiyetiyle oruç bozma telaşına girmenin ALLAH(cc) Teala'yı memnun edeceğine işaret buyurur ve bunu dînî hayatı canlı tutmanın bir belirtisi kabul ederdi İftarı geç yapmanın bir nevi kayıtsızlık ve gevşeklik olduğuna işaret ederek şöyle buyururdu:
"Bir an önce iftar etmek için gayret gösterdikleri müddetçe, ümmetim hayır ve bereketten ayrılmamış olur"
Efendimizin sözünü ettiği bu hayır ve bereketin insanı ilahî muhabbete erdirecek kadar geniş kapsamlı olduğunu bir hadîs-i kudsî'den öğrenmekteyiz Cenabı zü'1-celal buyuruyor ki:
"Kullarım içinde en çok sevdiklerim, bir an önce iftar etmek için gayret gösterenlerdir"
Demek oluyor ki, Yüce ALLAH(cc)'ın eşsiz sevgisine nail olmanın yolu Hz Peygamber'e uymak ve onun yaptıklarını yapmaktır Bunun böyle olduğunu zaten Kur'anı Kerîm açıkça söylemiyor mu?
"Ey Muhammed! De ki: Eğer siz ALLAH(cc)'ı gerçekten seviyorsanız, bana uyun ki, ALLAH(cc) da sizi sevsin" Rasûlullah efendimize tutunmadan, onu sevmeden ilahî muhabbete ermenin mümkün olmayacağını şair ne güzel söylemiş:
Muhabbetten Muhammed oldu hasıl
Muhammed'siz muhabbetten ne hasıl?
İftar sırasında yapılan duanın kabul edileceğini söyleyen Nebiy-yi Muhterem efendimiz, iftara başlamadan önce dua ederdi Dualarından biri şöyleydi:
"ALLAH(cc)ım! Senin rızan için oruç tuttum Senin verdiğin rızıkla orucumu açıyorum" Sonrada varsa hurma ile, yoksa su ile orucunu açar ve böyle yapılmasını tavsiye buyururdu
RABBİM BANA YEDİRİR
Kainatın Efendisi oruç tutmaktan öylesine derin bir haz duyardı ki, bu hazzı devam ettirmek ve açlığın verdiği manevî derinliği sürdürmek için bir kaç gün aralıksız oruç tuttuğu olurdu Ramazan ayının gecesini, gündüzünü hep ibadetle geçirmek isterdi Onun bu haline sahabîleri, savm-ı visal denen bu orucu tutmaya kalkınca, efendimiz onlara engel oldu
- Kendin tutuyorsun da bize neden izin vermiyorsun? dediklerinde de:
- Ben sizin gibi değilim Rabbim bana yedirir, içirir" buyururdu
Sevgili Peygamber'ine ALLAH(cc) Teala'nın ne yedirip içirdiğini bilemiyoruz Bu maddi bir gıdamıydı, yoksa Cenab-ı Barî'ye yakın olmanın verdiği manevî bir doyum hali miydi, anlayamıyoruz, ama şundan eminiz ki, sevgili Peygamberimiz, ümmetine duyduğu aşırı muhabbet sebebiyle, açlığa dayanamayıp zayıf düşerler, belki bir müddet sonra usanıp vazgeçerler, dolayısıyla diğer ibadetleri gerektiği şekilde yapamazlar düşüncesiyle, aralıksız iki gün oruç tutmaya izin vermemişti
TERAVİH
Ramazan'la birlikte Resûl-i Kibriya'nın nafile namazlarında da bir artış görülürdü Bunun en belirgin olanı şüphesiz teravih namazıydı
O saadet devrinde bir Ramazan akşamıydı Ramazan ayının çıkmasına da yedi gün kalmıştı O güne kadar Nebiy-yi Huda efendimiz, yatsı namazını kıldırdıktan sonra evine çekilirdi Fakat o gece ilk defa teravih namazı kıldırdı Teravih, gecenin üçte biri geçene kadar devam etti Ertesi gün ağızdan ağza Peygamber efendimizin teravih namazı kıldırdığı haberi yayıldı Ama o akşam teravih namazı kıldırmadı Bir sonraki gün yine bir teravih namazı kıldırdı Namaz gece yarısına kadar devam etti Bir sonraki gün yine kıldırmadı Nihayet Ramazan'ın çıkmasına üç gün kala, bütün gece devam eden bir teravih daha kıldırdı Fakat teravih namazının farz olabileceğini düşünerek bir daha da kıldırmadı Herkesin evinde kılmasını tavsiye buyurdu Teravih namazlarının camide cemaatle kılınması adeti Hz Ömer devrinde başlamıştır
KUR'AN TİLAVETİ
Bu ibadet, dua ve zikir ayında Efendimiz Kur'an-ı Kerîm'i daha çok okurdu Zaten Cebrail (as) Ramazan ayı boyunca her gece Fahr-i Cihan efendimizin yanına gelir, karşılıklı olarak birbirlerine Kur'an okurlar ve böylece o güne kadar gelen ayetleri bir daha gözden geçirmek suretiyle kontrol ederlerdi Her yıl bir defa yapılan bu karşılaştırma olayı, Habîb-i Ekrem'in son Ramazan'ında iki defa yapılmıştı
Ramazan boyunca Kur'an-ı Kerim okumanın manevî dünyamıza bambaşka bir zenginlik getireceğine dikkatimizi çeken Gönüller Sultanı efendimiz buyururlar ki:
Ramazan'da tutulan oruç ile okunan Kur'an-ı Kerim insana şefaat ederler
Oruç der ki: "- Rabbim! Ben bu kulunu bütün bir gün yemekten, maddî isteklerden alıkoydum Bu kulun hakkında şefaatimi kabul eyle!" Okunan Kur'an-ı Kerim de:
- "Ben bu kulunu geceleyin uyumaktan alıkoydum Onun hakkında benim şefaatimi de kabul eyle!"
Böylece her ikisi de o insana şefaat ederler
Onun dillere destan cömertliği Ramazan'da coşup taşardı Üç aylarda, "hiç durmadan esen bir rüzgardan daha cömert olurdu" Eline geçen imkanları derhal müslümanlara dağıtır, kendinden ne istenirse hemen verir, yanında yoksa başkalarından temin ederdi Hangi sadakanın daha makbul olduğunu soranlara "Ramazan'da dağıtılan sadaka" cevabını verirdi
VEDA GÜNLERİNE DOĞRU
Ramazan'da veda günleri yaklaşınca Fahr-i Alem efendimizin ibadetlerinde bir artış görülürdü Zira "Bin aydan daha hayırlı" Kadir Gecesi'nin Ramazan'ın son on gününde, özellikle 25, 27 ve 29 gecelerde bulunması ihtimali, O'nu bu geceyi kaçırmamaya sevkederdi Şöyle buyururdu:
"Her kim Kadir Gecesi'nde, bu gecenin büyüklüğünü kabul ederek ve sevabını ALLAH(cc)'tan bekleyerek namaz kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır"
Ramazan'ın son on gününde Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Mescid-i Nebevî'de i'tikafa çekilirdi "Rabbim kapına geldim Sen beni atfetmedikçe, buradan biryere gitmem" anlamına gelen bu namaz, dua, zikirden ibaret yoğun ibadet esnasında, evine sadece zaruri ihtiyaçları için giderdi Hatta bu günlerde Mescid-i Nebevî'ye bitişik olan evinin kapısından içeri mübarek başını uzatır, o güzelim saçlarını Hz Aişe annemiz tarardı....
 

sementha

Daimi Üye
Katılım
15 Temmuz 2008
Mesajlar
2.349
Tepki
3.398
Puan
113
Konum
istanbul
Ramazan'ın son on gününde Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) Mescid-i Nebevî'de i'tikafa çekilirdi "Rabbim kapına geldim Sen beni atfetmedikçe, buradan biryere gitmem" anlamına gelen bu namaz, dua, zikirden ibaret yoğun ibadet esnasında, evine sadece zaruri ihtiyaçları için giderdi Hatta bu günlerde Mescid-i Nebevî'ye bitişik olan evinin kapısından içeri mübarek başını uzatır, o güzelim saçlarını Hz Aişe annemiz tarardı....
__________________
ne güzel ne hissane bir yaklaşım örnek olunası.....
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst