GÜLÇİN
Daimi Üye
Rüyayı Gören Ruh mudur?
Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer. Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazan beyne aktarır. Bu esnada rüya görülür. Rüyâlar görülmeyen alemlerin kapısını aralayan şifreler gibidir.
ölümün küçük kardeşi olan uyku, Rabbimiz tarafından bir “dinlenme vasıtası” kılınmıştır. Uykudayken, günboyu çalışan bütün âzalarımız dinlenir. Başta göz, kulak, el, ayak, kemikler, kaslar, sinirler, damarlar, kalb, ruh olmak üzere bütün zahirî ve bâtınî duygular, hasseler ve organlar istirahata çekilir. Bu tatil esnasında, yani insanın uykuya dalması sırasında ruhun cesetle irtibatı belli bir ölçüde kesilir. Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer. Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazan beyne aktarır. İşte bu esnada rüya görülür.
Rüya kelimesi Arapça menşelidir ve kökü “rü’yet”tir. Ekseriyet gözle görmek “rü’yet” kelimesiyle ifade edilir. Rüya ise beyinle görmektir. Daha doğrusu ruhun gördüklerini beyine aktarmasından sonra hafızada kalanlardır. İnsan yüzündeki gözüyle sınırlı âlemleri görebilir. Ama ruh ve kalb vasıtasıyla şu madde gözüyle göremediği âlemleri de görebilir.
Nasıl odamızdaki hava zerrelerinde saklı yüzlerce, binlerce televizyon ve radyo istasyonlarının yayınladıkları görüntüleri ve sesleri ancak görüntüyü ve sesi görünür ve işitilir hale çevirebilen cihazlar vasıtasıyla idrak edebiliyorsak; gözle görülmeyen âlemleri de ruh ve kalb vasıtasıyla idrak edebiliriz. İşte rüyâlar da o görülmeyen “alemlerin kapısını aralayan şifreler gibidir.
Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer. Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazan beyne aktarır. Bu esnada rüya görülür. Rüyâlar görülmeyen alemlerin kapısını aralayan şifreler gibidir.
ölümün küçük kardeşi olan uyku, Rabbimiz tarafından bir “dinlenme vasıtası” kılınmıştır. Uykudayken, günboyu çalışan bütün âzalarımız dinlenir. Başta göz, kulak, el, ayak, kemikler, kaslar, sinirler, damarlar, kalb, ruh olmak üzere bütün zahirî ve bâtınî duygular, hasseler ve organlar istirahata çekilir. Bu tatil esnasında, yani insanın uykuya dalması sırasında ruhun cesetle irtibatı belli bir ölçüde kesilir. Ruh, parlak bir nur gibi âlemde gezer. Bu gezinti esnasında âlemde gördüklerini bazan beyne aktarır. İşte bu esnada rüya görülür.
Rüya kelimesi Arapça menşelidir ve kökü “rü’yet”tir. Ekseriyet gözle görmek “rü’yet” kelimesiyle ifade edilir. Rüya ise beyinle görmektir. Daha doğrusu ruhun gördüklerini beyine aktarmasından sonra hafızada kalanlardır. İnsan yüzündeki gözüyle sınırlı âlemleri görebilir. Ama ruh ve kalb vasıtasıyla şu madde gözüyle göremediği âlemleri de görebilir.
Nasıl odamızdaki hava zerrelerinde saklı yüzlerce, binlerce televizyon ve radyo istasyonlarının yayınladıkları görüntüleri ve sesleri ancak görüntüyü ve sesi görünür ve işitilir hale çevirebilen cihazlar vasıtasıyla idrak edebiliyorsak; gözle görülmeyen âlemleri de ruh ve kalb vasıtasıyla idrak edebiliriz. İşte rüyâlar da o görülmeyen “alemlerin kapısını aralayan şifreler gibidir.