"sende tarif edemediğim bir hüzün var derken
Sağır bir uçurum kenarı tarif ettiğin sadece bendim"
Bir yerlerin sonundaydık
sağır bir uçurum kenarı
ve ondalık bir aşkın
tutarsız inancıyla
Kayırdığın çocuklardan daha çok sevdim oysa seni…
Söylesene;
Acının izi var mıydı onların da yüzünde
acının izi olur mu diye sorma
acının hiçbir zaman silinmeyen izi var…
loş bir aydınlık senden kalan son dokunuş,
gelmeyecek gibi
yanı başımda duran sessizliğin
belli ki gitmişsin ikimizden…
Gizli yara yazılmış tüm şiirlerim
şiirlerim eriyor izleri kalıyor sayfalarda
zaman da eriyor, can da…
ve ben kanayan içimi saramıyorum…
biliyor musun;
yavaş yavaş benziyoruz onlara
yalnızlaştıkça evcilleşen kadınlar,
ve acının ehli erkelere, artık hep yılgın bakan
gece oluyor, sonra gün
sonra
yeniden gece,
göç kararı veriliyor uzak gezegenlere
yapay tenlerde kutlanıyor matem
tüm yolların tükendiği yerde tükeniyoruz
dört nala yetişiyor ölüme ıssız hayatlar
vardığımız o yerde,
tülden bir rüyada uyanıyoruz
sen kayboluyorsun,
sonra
ben.....
yaşam denilen şey bile kayboluyor
avuçlarımızda çoktan tımar edilmiş bir kaç öykü
ve bakışlarımızdan hiçbir zaman silinmeyecek bir iz kalıyor,
acının izi
yeniden o ürkek çıplaklığımıza döner mi sevişmeler
ya da öyle nedensiz uyanılan bir Mayıs gecesi
gizli yara kokar mı hayat yeniden yoksa
yoksa
son bir dokunuş mu kalır bizden geriye,
soğuk bir tetikte bilemiyorum
acının izi kalıyor bende yoksa sevdam kalmazdı ıssız İstanbul köşelerinde ..
alıntı
Sağır bir uçurum kenarı tarif ettiğin sadece bendim"
Bir yerlerin sonundaydık
sağır bir uçurum kenarı
ve ondalık bir aşkın
tutarsız inancıyla
Kayırdığın çocuklardan daha çok sevdim oysa seni…
Söylesene;
Acının izi var mıydı onların da yüzünde
acının izi olur mu diye sorma
acının hiçbir zaman silinmeyen izi var…
loş bir aydınlık senden kalan son dokunuş,
gelmeyecek gibi
yanı başımda duran sessizliğin
belli ki gitmişsin ikimizden…
Gizli yara yazılmış tüm şiirlerim
şiirlerim eriyor izleri kalıyor sayfalarda
zaman da eriyor, can da…
ve ben kanayan içimi saramıyorum…
biliyor musun;
yavaş yavaş benziyoruz onlara
yalnızlaştıkça evcilleşen kadınlar,
ve acının ehli erkelere, artık hep yılgın bakan
gece oluyor, sonra gün
sonra
yeniden gece,
göç kararı veriliyor uzak gezegenlere
yapay tenlerde kutlanıyor matem
tüm yolların tükendiği yerde tükeniyoruz
dört nala yetişiyor ölüme ıssız hayatlar
vardığımız o yerde,
tülden bir rüyada uyanıyoruz
sen kayboluyorsun,
sonra
ben.....
yaşam denilen şey bile kayboluyor
avuçlarımızda çoktan tımar edilmiş bir kaç öykü
ve bakışlarımızdan hiçbir zaman silinmeyecek bir iz kalıyor,
acının izi
yeniden o ürkek çıplaklığımıza döner mi sevişmeler
ya da öyle nedensiz uyanılan bir Mayıs gecesi
gizli yara kokar mı hayat yeniden yoksa
yoksa
son bir dokunuş mu kalır bizden geriye,
soğuk bir tetikte bilemiyorum
acının izi kalıyor bende yoksa sevdam kalmazdı ıssız İstanbul köşelerinde ..
alıntı