rüzgar gülü
Daimi Üye
Sema Hastanesi Başhekim Yardımcısı patoloji uzmanı Doç. Dr. Ergün Uçmaklı ve eşi Hüsniye Hanım, ilk çocuklarında 'onları odalarına hapsetmeyeceğiz' şeklinde bir karar alır. Çiftin çocukları Reyhane, Ukbe, Talha, Rasim evin salonunda yetişir. Evin salonu onlara birlikteliği, mutluluğu, yalnız kalmamayı, paylaşmayı, aile birliğini öğretir.Yalnızlık, günümüzün ürkütücü hastalığı. İnsanlar, her geçen gün biraz daha kabuğuna çekiliyor, bireysel çıkarlarının tutsağı oluyor. Paylaşımlar azalıyor, sıcacık bir "merhaba!" sözcüğüne hasret kalıyor. Bu yalnızlık sadece toplumsal ilişkilerle sınırlı kalmıyor, aynı evin içinde dahi yabancılar var. Yorgun gelinmiş okul veya işten sonra yemeği yer yemez kendini odaya kapatan aile fertleri tablosuna hemen herkes aşina. 'Kafamı dinleyeceğim' denilerek odalara çekilme aile ilişkilerinde büyük yara açıyor. Nadir de olsa bu manzara dışında farklı bir tablo çizen aileler de var. Onlardan biri de Uçmaklı ailesi. Uçmaklı ailesinde, hiçbir fert odasına çekilerek kendini dış dünyaya kapatmıyor. Ders çalışma haricinde ailenin tüm üyeleri salonda hep birlikte vakit geçiriyor.
Sema Hastanesi Başhekim Yardımcısı patoloji uzmanı Doç. Dr. Ergün Uçmaklı Bey ve eşi Hüsniye Hanım, Reyhane, Ukbe, Talha, Rasim ve Leyla adlı 5 çocuk sahibi. Uçmaklı çifti, evlatlarını küçük yaştan itibaren odalarına yönlendirecek hiçbir davranışta bulunmayarak, 'Odana git' dememiş. Ayrıca tüm sevgilerini göstererek çocukların salonda olmasını sağlamışlar. Ergün Bey, küçüklükten beri çocukların uyuma ve ders çalışma dışında odasına çekilmesine asla müsaade etmediklerini söylüyor. Ergün Bey, "Şimdi birçok ailede herkes odasına kapanıyor. Ailede paylaşım söz konusu değil, herkes birbirine yabancı. Hayatımız, her şeyimiz odamız olmuş. Onları odalarına yönlendiriyoruz. 'Odanda oyna, orada kal' ifadelerini kullanarak çocuğu odasına alıştırıyoruz. Öyle ki çocukla ilgileneceksek dahi odasında konuşuyor, orada ilgi gösteriyoruz." diyor. Ergün Bey, ilk çocukları dünyaya geldiğinde eşiyle 'çocuklarımız asla odalarında yaşamayacak' şeklinde bir karar aldıklarını ve bu kararı da uyguladıklarını söylüyor.
Salonda paylaşılan ve kuvvetlenen aile sevgisi, çocukların eğitimlerine de yansımış. Çeşitli üniversitelerin iyi bölümlerinden mezun olan çiftin çocukları, bunu ailede birlik, sevgi ve paylaşmaya bağlıyor. Ailenin en büyük evladı Reyhane, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler; Ukbe, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği; Talha ise Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu.
Ergün Bey, işten eve geldiğinde çantasını yere bırakmadan salona baktığını, aile üyelerinden eksik var ise hemen onun odasına gidip konuştuğunu, eğer ders çalışmıyor veya herhangi bir sorun yoksa onu öpücüklere boğup salona diğer aile fertlerinin yanına getirdiğini belirtiyor. Çocuklar büyüse de bu durumun hâlâ devam ettiğini ifade ediyor. Çiftin, çocukları salona teşvik etmek için uyguladıkları diğer bir yöntem ise oturma odasını iptal etmeleri. Hüsniye Hanım, oturma için salonu kullandıklarını ifade ediyor. Çocuklar, salonda vakit geçirmenin kendilerine sevgi, saygı ve paylaşmayı öğrettiğini söylüyor. Tüm aile fertleri, yemekten sonra ders çalışacak kişi haricinde hep birlikte sohbet ediyor, çaylarını içiyor. İşi olan bilgisayarıyla ilgileniyor. Tabiî ki odada değil, salonda. Ukbe, ailesinde sevgi bağlarının da kuvvetli olduğunu dile getiriyor. Talha ise "Bu duruma öyle alıştık ki bazen ders çalışırken dahi salonda bulunmak istiyoruz, asla sıkılmıyoruz." diyor.
Sema Hastanesi Başhekim Yardımcısı patoloji uzmanı Doç. Dr. Ergün Uçmaklı Bey ve eşi Hüsniye Hanım, Reyhane, Ukbe, Talha, Rasim ve Leyla adlı 5 çocuk sahibi. Uçmaklı çifti, evlatlarını küçük yaştan itibaren odalarına yönlendirecek hiçbir davranışta bulunmayarak, 'Odana git' dememiş. Ayrıca tüm sevgilerini göstererek çocukların salonda olmasını sağlamışlar. Ergün Bey, küçüklükten beri çocukların uyuma ve ders çalışma dışında odasına çekilmesine asla müsaade etmediklerini söylüyor. Ergün Bey, "Şimdi birçok ailede herkes odasına kapanıyor. Ailede paylaşım söz konusu değil, herkes birbirine yabancı. Hayatımız, her şeyimiz odamız olmuş. Onları odalarına yönlendiriyoruz. 'Odanda oyna, orada kal' ifadelerini kullanarak çocuğu odasına alıştırıyoruz. Öyle ki çocukla ilgileneceksek dahi odasında konuşuyor, orada ilgi gösteriyoruz." diyor. Ergün Bey, ilk çocukları dünyaya geldiğinde eşiyle 'çocuklarımız asla odalarında yaşamayacak' şeklinde bir karar aldıklarını ve bu kararı da uyguladıklarını söylüyor.
Salonda paylaşılan ve kuvvetlenen aile sevgisi, çocukların eğitimlerine de yansımış. Çeşitli üniversitelerin iyi bölümlerinden mezun olan çiftin çocukları, bunu ailede birlik, sevgi ve paylaşmaya bağlıyor. Ailenin en büyük evladı Reyhane, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler; Ukbe, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği; Talha ise Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu.
Ergün Bey, işten eve geldiğinde çantasını yere bırakmadan salona baktığını, aile üyelerinden eksik var ise hemen onun odasına gidip konuştuğunu, eğer ders çalışmıyor veya herhangi bir sorun yoksa onu öpücüklere boğup salona diğer aile fertlerinin yanına getirdiğini belirtiyor. Çocuklar büyüse de bu durumun hâlâ devam ettiğini ifade ediyor. Çiftin, çocukları salona teşvik etmek için uyguladıkları diğer bir yöntem ise oturma odasını iptal etmeleri. Hüsniye Hanım, oturma için salonu kullandıklarını ifade ediyor. Çocuklar, salonda vakit geçirmenin kendilerine sevgi, saygı ve paylaşmayı öğrettiğini söylüyor. Tüm aile fertleri, yemekten sonra ders çalışacak kişi haricinde hep birlikte sohbet ediyor, çaylarını içiyor. İşi olan bilgisayarıyla ilgileniyor. Tabiî ki odada değil, salonda. Ukbe, ailesinde sevgi bağlarının da kuvvetli olduğunu dile getiriyor. Talha ise "Bu duruma öyle alıştık ki bazen ders çalışırken dahi salonda bulunmak istiyoruz, asla sıkılmıyoruz." diyor.