O uğruna canımı adadığım kahve gözlerini özledim. Baharlar doğacak birazdan karakışın kalktığı topraktan. Gülen orkideler filizlenecek taze dalların arasında.Kış uykusundaki yüreğimi gülen kahverengi gözlerinle uyandır. Her yerde sen varsın. Nereye baksam o gözlerin..Bıkmadan usanmadan hep aynı gözlere dalıp gitmek..Gecenin koynunda yıldızları değil de gözlerinin hayalinde sabahlamak.....
Yokluğunda karanlıklar düşüyor avuç içime..Ve sen gittin gideli takvimler aynı tarihte asılı. Saatler geçmek bilmiyor yokluğunun duraklarında..Yalancı soğuklar kapın eşiğinde sevdamı zorluyor.Tahta beşikler sırtıma dişlerini geçiriyorlar sanki..Her sabah sensizliğe uyanmak; ölümün soğuk kucağında uyanmak gibi acı ne yazık ki..
Nerdesin ey kahve gözlüm ? Meğer seni unutmayacak kadar çok sevmişim.Meğer saçının bir teline çoktan şu ömrümden vazgeçmişim. Ve öyle özledim ki seni. Özlemlerimi anlatmakta kifayetsiz dilimde ıslanan heceler..Özlediğimsin şu fakir yürekte...En çokta uğruna canımı verecek kadar sevdiğim kahve gözlerini özledim...
Buzdan yangınlar körüklüyor sensizliğimi..Mevsimler hep gittiğin saatte kalmış. Terkettiğin son şehir de yalnızlıklarda yağmalanmış. Turnalar bile göç yollarını benden uzaklara çevirdiler..Güneş bile eskisi bile ısıtmıyor..Ellerim yansa da alevlerin ortasında yüreğim üşüyor yüreğim ! Acıkıyorum vakitsiz.Bir karın tokluğuna bir ekmek tadına değildi açlığım...Sevgine güzel gözlerine acıkmıştı...Susuz çeşmelere bir yudum sevgini içmek için koşuyordum. Susuzluğum sendin.Bir kez görsem baharı andıran gülüşlerini. Kana kana içerdim yüreğinden sevginin güzelliklerini...
Her kaldırım yokluğunda bestelenmiş matemine şahit. Gülen gözlerini karakışın ayazlarında görmeliydim..Kışa inat ayaza inat gözlerinde üşümemeliyim.. İçimdeki tüm denizler durgun. Bir gelsen gözlerinle ufuklarımı kahverengiye boyayacağım..Ah bir gelsen kahverengi gözlerinle.. Bir gelsen...
Rüzgar eteklerine fırtınaları doldurup inadına sensiz kalan sırtıma esiyor..Rıhtımlar bile ıslak tıpkı sana ağlayan gözbebeklerim gibi...Yalnızlığa demirlenmiş gemiler gibi sensizliğinin limanında gönül teknem..Hani kahverengi tonun en güzel sana yakıştığı gözlerin var ya ben onları özledim..Gel de bir kez gülsün zifiri karanlıklara boyanmış yıldızlarla sensiz gecem..Dilimde hep ayrılık şarkıları ve düz bildiğim yollarım bile hep yalnızlığa yokuş. Kuru ayazla savrulmadan kahve gözlerinle düş baharlarımın avuçlarına...Süzül bir küçük serçe edasıyla yüreğimin durgun sularına....
Öleceksem bir kez tadacağım sonsuzluğu..Ama ben sensizlikte her gün kahve gözlerinin hasretine ölüyorum. Ben seni yüreğimle özledim..Bir sabah uykusuz gözlerime güneşin sıcaklığıyla gel..Bir gece kahve gözlerinle yıldızlara çağır beni..Yeter ki o kahve gözlerin çağırsın beni...
Hani gözlerinin renginden uçurtmalar yapıp gökyüzüne kanatlandıracaktık umutlarımızı. Hani yüreklerimizde yakıp hasreti bir yudum sevgiyle aşacaktık yokluğun zindanlarını.. Gelmeyeceğini bilsem de bana yetiyor kahverengi gözlerin.Bir gün yıldız olup düşersem rüyalarına bırak yaşayayım seni.Bir saniyelik hayallerimde bile benimle ol. Gözlerim sabah ayrılığına uyansa da bırak hayallerde bari kahverengi gözlerinden doyasıya öpeyim..
.................................
" Kitaplarımın arasında buldum sana yazdığım bu mektubu. Özleminle yazdığım satırlar ne yabancı geldi bana. Ölümsüz sevdamı ördüğüm bu satırlar neden bu kadar yabancıydı bana. Oysa ne çok sevmiştim seni. Saçlarından rüzgarı dudaklarından nefesi kıskanıyordum. Sensiz yaşamayacağımı düşünmüştüm. Yanılmışım sevgili.... Aldanmışım....Sana dair herşeyi yakalı uzun zaman oldu. Yalanlarında solmuş bir sevdayı karanlıklara gömeli çok oldu. Cümlelerimi yalnızlığa emanet ederken sana bir teşekkür borçluyum. Her ne kadar bana yalanı ve yalnızlığı öğretsen de sana bir teşekkür borçluyum. Bana " aşkın bir gün keskin bir bıçak gibi yüreğimi acıtabileceğini kırık kanatlarımı ve yamalı kalbimi yalnızlığın taşlarıyla sarabileceğimi " öğrettiğin için sana sonsuz