Seni Seyrediyorum…
Seni seyrediyorum uzaktan, hiç farkında değilsin. Öyle bakıyorum, gözlerimiz hiç birbirine değmiyor. Sende bana ait bir parça var, onu arıyorum.
Seni Seyrediyorum…
Hepsi bir hayal olabilir, hepsi aklımın oyunlarından ibaret de olabilir. Kanıma sızmış bir virüs gibi, dipten dibe batıyordur belki düşüncelerim, kim bilir?
Sana çekiliyorum… Garip bir hal… Ansızın içime bir sıkıntı düşüyor, elimi uzatıyorum. Görüyorum ki, siyahtasın. Hissediyorum bazen acını, kalbinin içinde dolaşan o asi sızıyı dinliyorum.
Kader belki bizi birlikte yazmıştır, yazmış mıdır? Diyorum ya, hepsi basit bir tesadüf, hepsi saçma bir kurgu olabilir. Hiç dokunmadığım bir ele, dokunduğumu varsaymak küstahlığındayım.
Hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz seninle? Sadece gözlerimizle anlatabilir miyiz isteklerimizi? Sen beni, benim seni görebildiğim kadar iyi görür müsün?
Seni seyrediyorum uzaktan, kendi düşündesin. Bir yaprak gibi savruluyorsun rüzgarda. Özgür sanıyorsun kendini, asiliğinden uçabildiğini düşünüyorsun. Oysa hala gözün alabildiği kadar yukarıdasın.
İzliyorum seni, havada süzülüşünü.. Bir aşağı, bir yukarı salınan bedenini.. Bir dalga kadar yıkıcısın ama rüzgara bile karşı koyamayacak kadar narinsin.
O küstah duruşunun altında sakladığın çocuğa bakıyorum. Ağladığını görüyorum. Tek başına, bir yastığa sarılıp, kısa ve soğuk bir uykuya bile hasret kalarak gözlerini tavana diktiğini biliyorum.
Bir kahveyle bozuluyor her şey, bir duble rakıyla da düzelir belki! Bir koyu sohbete bakıyorsa hikayemiz, anlatır gideriz.
Sen ve ben, bir yerlerde karşılaşmaya hazır olduğumuzda; kısmet bu ya, önümüze mutlaka birileri çıkar. Aşka giden yolu kapatırlar belki, kader kendi yazdığı masalı bozar.
Ayrıca kim demiş kurbağalar erkek olur diye? Bazı kurbağaları öpersen, içinden prenses çıkar!
Alıntıdır.
Seni seyrediyorum uzaktan, hiç farkında değilsin. Öyle bakıyorum, gözlerimiz hiç birbirine değmiyor. Sende bana ait bir parça var, onu arıyorum.
Seni Seyrediyorum…
Hepsi bir hayal olabilir, hepsi aklımın oyunlarından ibaret de olabilir. Kanıma sızmış bir virüs gibi, dipten dibe batıyordur belki düşüncelerim, kim bilir?
Sana çekiliyorum… Garip bir hal… Ansızın içime bir sıkıntı düşüyor, elimi uzatıyorum. Görüyorum ki, siyahtasın. Hissediyorum bazen acını, kalbinin içinde dolaşan o asi sızıyı dinliyorum.
Kader belki bizi birlikte yazmıştır, yazmış mıdır? Diyorum ya, hepsi basit bir tesadüf, hepsi saçma bir kurgu olabilir. Hiç dokunmadığım bir ele, dokunduğumu varsaymak küstahlığındayım.
Hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz seninle? Sadece gözlerimizle anlatabilir miyiz isteklerimizi? Sen beni, benim seni görebildiğim kadar iyi görür müsün?
Seni seyrediyorum uzaktan, kendi düşündesin. Bir yaprak gibi savruluyorsun rüzgarda. Özgür sanıyorsun kendini, asiliğinden uçabildiğini düşünüyorsun. Oysa hala gözün alabildiği kadar yukarıdasın.
İzliyorum seni, havada süzülüşünü.. Bir aşağı, bir yukarı salınan bedenini.. Bir dalga kadar yıkıcısın ama rüzgara bile karşı koyamayacak kadar narinsin.
O küstah duruşunun altında sakladığın çocuğa bakıyorum. Ağladığını görüyorum. Tek başına, bir yastığa sarılıp, kısa ve soğuk bir uykuya bile hasret kalarak gözlerini tavana diktiğini biliyorum.
Bir kahveyle bozuluyor her şey, bir duble rakıyla da düzelir belki! Bir koyu sohbete bakıyorsa hikayemiz, anlatır gideriz.
Sen ve ben, bir yerlerde karşılaşmaya hazır olduğumuzda; kısmet bu ya, önümüze mutlaka birileri çıkar. Aşka giden yolu kapatırlar belki, kader kendi yazdığı masalı bozar.
Ayrıca kim demiş kurbağalar erkek olur diye? Bazı kurbağaları öpersen, içinden prenses çıkar!
Alıntıdır.