Seyh Samıl

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Ruslara karsi Kafkasya’yi ayaga kaldiran mücâhid, âlim, veli. 1797 senesinde Dagistan’in Gimri köyünde dünyaya geldi. Denge ailesi reisi Muhammed’in ogludur. Dogunca, verilen Ali adina, geçirdigi bir hastaliktan sonra Sâmil ismi de eklendi. Ilmi ve mücâdelelerde önderligi sebebiyle Imâm-i Sâmil ve Seyh Sâmil namlariyla meshûr oldu. Seyh Sâmil, otuz yasina kadar tefsir, hadis, fikih, edebiyat, târih, nahv ve fen bilgilerini ögrendi. Said Herekânî’den zâhiri, Cemâleddîn Kumukî’den bâtinî ilimleri ögrendi. Ilim tahsili için gittigi Irak’ta Mevlânâ Hâlid-i Bagdâdi hazretleriyle görüserek onun yüksek yoluna tâbi oldu. Memleketine dönüsünde; çocukluk arkadasi Gâzi Muhammed’in isgalci Ruslara karsi baslattigi Mücâdeleye istirek etti. Gâzî Muhammed, 1832′de Ruslar tarafindan sehid edildi. Onun yerine geçen Hamza Beyin de, 1834′te sehid edilmesi üzerine Dâgistan mücâhidleri, seyh Sâmil’i imâm seçtiler. 39 yasinda imâm seçilen Seyh Sâmil, mücâhidleri yeniden teskilatlandirdi. Iki metreyi asan boyu, atletik yapisi, metâneti, ilmi kudreti, hitâbeti ve sarsilmaz imâniyla kendisine tâbi olanlarin emniyetini kazandi. Bölük pörçük gruplar halinde olan bölge halkini etrafinda topladi. Ruslara karsi tam bir birlik meydana getirdi. teskilatlandirdigi mücâhidler, Rus birliklerinin korkulu rüyasi oldu. Seyh Sâmil’in basit silahlarla yaptigi mücadelelere Ruslar, kalabalik ve agir silahlarla cevep verdiler. 1834′ten 1859 yilina kadar kafkasya, Rus zulmüne karsi Seyh Sâmil’in önderliginde direndi. kafkasya’daki sanli direnis bütün dünyada duyuldu. Halife-i müslimin Abdulmecid tarafindan desteklendi. Ancak sartlarin müsait olmamasi sebebiyle istenilen ölçüde yardim yapilamadi. Buna ragmen, Kafkas mücahitleri zafer üstüne zaferler kazandilar. Imâm-i Sâmil, kendisine tâbi olan bölgelerde naiblikler ve bes naiblikten bir vilâyet kurdu. Her vilayetin basina da din ve dünya islerini idare eden bir kumandan tâyin etti. Naibler, vergi ve asker toplamak, kâdilik yapmak ve Islâmiyete uyulmasini temin etmekle vazifeliydiler. Her avulda bir kadi vazifeliydi. Kâdi; asâyisi muhâfaza eder, olup-bitenleri naibe bildirir, naibde kumandan ve bilhassa Seyh Sâmil’den gelen emirleri avulda ilan ederdi. Her naib üç yüz atli savasci hazirlamak, iâse ve ibâte etmekle mükellefti. Köyde on evden bir savasci alinir ve bunun mensup oldugu aile tüm vergilerden muaf tutulurdu. Bu savascilarin sayisi 1834′te bes bin kisiyi buldu. Ayrica on bes-elli yas arasi erkeklerin hepsi ata binme ve silah kullanmakta usta olmak zorundaydi. Çünkü bunlar, baskinlar da evlerini bizzat muhâhafazayla vazifeliydiler. Seyh Sâmil’in etrafinda yaklasik bin kisiden meydana gelen seçme bir muhâfiz birligi vardi. Bunlar secâtte ileri ve dinde kuvvetli kimselerdi. Bunlarin bekarlari evlenemez, evli olanlar, vazifeleri süresince âileleriyle görüsemezlerdi. Bunlar Islâmiyet’e uymakta ve sikintilara katlanmakta herkese örnek olma durumundaydilar. Vazifeleri Islamiyetinn yayilmasiydi. Seyh Sâmil’in emirlerine kayitsiz sartsiz itaat ederlerdi. Gânimetten belirli bir pay alirlar, gittikleri avullar kendilerine ikrâm edebilmekle seref duyarlardi. Bu insanlarin arasindan Ruslar, mücâdelenin basindan sonuna kadar bir tek hâin bulamadilar. Hepsi ölümü Cennet’e ulastiracak bir kapi olarak gördüler. Kuzu postundan yapilmis kalpaklarinin ön tarafina yerlestirilen dört köse kül rengi bir bez parçasi onlari tanitmaya yeterdi. Kalpaklarinin üzerlerine yesil bir sarik sararlardi. Askerler sari, subaylar siyah çerkez kiyafeti giyerlerdi. Seyh Sâmil, silahlarini Osmanlilardan ve kismen de Iran’dan temin ediyordu. Fakat kendilerinin de, Kubaçi’de kayaliklar arasina yerlestirilmis çok eski ve büyük bir imâlâthâneleri vardi. Devletin gelirlerini ise , avullardan alinan ösür ve Ruslardan alinan gânimetler teskil ediyordu. Seyh Sâmil, bir taraftan Ruslara karsi silâhla mücâdele ederken, diger taraftan Kafkas gençlerini din bilgilerini ögrenmeleri için tesvik etti. Din bilgisi olmayan cahillerin Ruslara aldanacagini, vatanini koruyamayacagini, böylece hem dünyada esâret altinda kalacagini, hem de âhirette aci azaplara düsecegini anlatti. Kiside imânin alâmeti; “Hubb-i fillah ve Bugd-i fillah (Allahü teâlânin dostuna dost, düsmanina düsman olmak)tir.” derdi. Seyh Sâmil, cihâd hareketinin hizini kesmeden devami için kânunlar koydu. bilhassa Ruslarla anlasma yapilmasini teklif edenlere siddetli cezâlar verilecegini bildirdi. Durum böyleyken iki Çeçen’den Ruslarin müslüman köylerine yaptigi zulüm ve iskenceleri dinleyen Seyh Sâmil’in annesi, oglundan Ruslarla bir anlasma yapmasini istedi. Bu sözle beyninden vurulmusa dönen Imâm-i Sâmil, bir tarafta vatanin selâmeti ve bu ugurda kaninin son damlasina kadar mücâdeleye karar vermis insanlar, bir tarafta incitilmesi büyük günahlardan olan ana gibi iki müthis ates arasinda kaldi. Imâm’in korktugu korktuüu tek sey, Müslümanlarin kalplerindeki düsmanla mücâdele azminin kaybedilmesi, imânlarinin sarsilmasiydi. HalkinRuslarla anlasmaya meyletmeleri demek, esâreti kabul edip, islâmin emirlerini yapamamak, yasaklarindan kaçinamamak, itikâtlarinin bozulmasi demekti. Din ve vatan için bir degil, binlerce ana, ogul fedâ etmeye hazir olan Imâm, nâibleriyle görüstükten sonra: “Muhterem anama yüz sopa vurulacaktir.” emrini bildirdi. Omuzlari çökmüs, yaptigi hatânin üzüntüsüyle rengi solmus bir halde ogluna bakan anne ise: “Oglum! Allahü teâlânin emrinden kil ucu kadar ayrilirsan emzirdigim sütü helâl etmem! Verilecek cezeyi simdiden kabul ediyor, adaletten zerre kadar sasmamani diliyorum.” dedi. Herkes dehset içerisinde, gözleri yasli bu ananin kaç sopaya dayanabilecegini düsünürken, ünlü Rus generellerine diz çöktürmüs kahraman Imâm’in anasinin yanina varip diz çöktügünü, sonra da ellerine sarilip, sonra da ellerine sarilip öptügünü gördüler. Anasiyla helallesen Seyh Sâmil, Dargalilara dönerek: “Anamin bu meselede, merhâmetinin çoklugu sebebiyle baskalarina sefâat etmesinden baska hiçibir hatâsi yoktur. Bu yaptigi hatânin cezâsini da m^nevi olarak su âna kadar çektigi izdiraplarla ödemistir. Maddi cezâyi da onun her seyine vâris olan oglu çekecektir.” dedi. Herkes yerinde donmus bir vaziyette beklerken sirtini açti ve vazifelilere dönüp: “Emri yerine getirmekte bir an bile tereddüt edip, elleri titreyenlere yaziklar olsun. Bütün gücünüzle vurmanizi emrediyorum.” dedi. Her sopada sirtindan kanlar fiskiran sanli mücâhid, yüz sayisi tamamlandiginda, Allahü teâlanin, kendisine verdigi sabir ve metânet için sükür secdesine vardi. Seyh Sâmil’in Ruslara kazandigi zaferlerin en meshuru Darga Savasidir. Dagistan’i çeviren yüz elli bin kisilik Rus ordusu bütün yollari kesti. Seyh Sâmil’in karargâhina dogru ilerleyen on sekiz bin kisilik Rus öncü birliginin komutani Voronzof, büyük zâyiât vererek vardigi Darga’dan 25 Temmuz 1845′te dönüse geçti. Fakat üç general, yüz doksan bes subay ve üç bin dört yüz üç askeri, yollarda Seyh Sâmil’in mücâhidleri tarafindan telef edildi. Voronzof, Seyh Sâmil’in yardimcisi olarak gördügü ormanlari yakmaya kalktiysa da basaramadi. 1851′de Sehy Samil’in naiblerinden Avar hani Haci Murâd, Ruslara iltihak etti. Avarlarin pekçogu hanlariyla birlikte Ruslara iltihak etti. Fakat buna ragmen Seyh Sâmil on dört bin kisilik bir kuvvetle Tereke Nehrini geçerek Kabartay’i isgâl etti. Fakat tutunamadi. Kirim Savasi sonrasi Çeçenistan Ruslarin eline geçti. Rus kuvvetleri, Seyh Sâmil’in Anadolu’dan ve Iran’dan gelen silâh ikmal yollarini kestiler. Bu hâdiseden sonra küçük cemaatlere ayrilan bazi Çeçenler Sehy Samil’in naiblerini terk ettiler. Dagistan tamamen sarsildi. Çarpisa çarpisa Kuzey Dagistan’nin hâkim meki Gunib’e ulasti. Âilesi ve çocuklari Gâzi Muhammed ve Muhammed Sefi de kendisine iltihak etti. Dört yüz kisilik mücâhid grubuyla kaleyi müdâfaaya basladiysa da, tam teskilatli on dört Rus taburunun topçu atesiyle sayilari yüze düsüverdi. Seh Sâmil 6 Eylül 1859 günü imzaladigi bir antlasma neticesinde iki ogluyla birlikte Ruslara teslim olmak mecburiyetinde kaldi. Seyh Sâmil, daha sonra hac için Istanbul ve Misir üzerinden Hicaz’a gitmek üzere Rusya’yi terk etti. Istanbul’da Abdulâziz Hanin misafiri oldu. Bütün arzulari yerine getirildi. Misir’da Hidiv Ismail Pasanin sarayinda bir ay kadar agirlandi ve bu sirada Cezayir kahramani Emir Abdulkâdir’le de görüstü. 1871′de Medine’de hakkin rahmetine kavusan Seyh Sâmil, Cennetü’l-Bakî Kabristanina defnedildi. Seyh Sâmil’in oglu Mirliva Gâzi Muhammed Sâmil Pasa, Osmanli hizmetine girdi. Doksanüç (1877-78) Harbinde Kafkasya cephesinde süvâri tugayina kumanda etti. Seyh Sâmil’in torunlarindan Saîd Sâmil, Medine’de yasarken sonradan Istanbul’a geldi. 1980′lerde Istanbul’da vefat etti…
 

Es_se

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
25.367
Tepki
22.496
Puan
113
Yaş
40
Konum
istanbul
seyh şamil rahmetle anıyoruz seni
senın gıbı ımanı güçlü islama kendını adamış
evlatlar Rabbım nasıp etsın bıze
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst