Şiddet gören kadınlar…!
21. Yüzyıl da hala şiddet gören bir çok kadın var. Eskiden doğu kesimine mal edilen kadına şiddet uygulaması, malesef günümüz de tv’de gördüğümüz Türk toplumuna mal olmuş insanların da başında. Bu da demek oluyor ki kadına şiddet kültür ile alakalı değil. İnsanlık ile alakalı. İnsanlığı kıt olan, insan adı altın da yaşayan azmanlar ile alakalı.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kaynaklarından alınan bilgilere göre, evli, ortalama 30 yaşlarında, iki çocuklu, bir bölümü evlenmek uğruna eğitimi ve mesleki kariyerini bırakmış, çalıştığı işten ayrılmış, eğitim düzeyi üniversite ile okur-yazarlık arasında olan, büyük bölümünün mesleklerini “ev kadını” olarak tanımladığı ve sosyal güvencesi olmayan kadınlar, fiziksel şiddete uğrayan kadınların özellikleri arasında yer alıyor.
Evliliğin ilk günlerinde şiddet hissettiriliyor
Şiddet içeren ilk davranış genellikle evliliğin ilk günlerinde başlıyor. Ancak evlilik öncesinde, sevgililik ya da nişanlılık döneminde şiddete uğrayanlar da bulunuyor. Eşin her şiddet davranışından sonra “değişme” sözü vermesi, şiddet ilişkisinin sürmesinin nedenleri arasında yer alıyor. Mor Çatı’ya başvuran kadınların büyük bir çoğunluğu fiziksel şiddete maruz kalırken, fiziksel şiddete sözel, duygusal ve cinsel şiddet de eşlik ediyor.
Fiziksel şiddetin uygulanış şekli
Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi, yalnızca tokat, itme ve el kol bükme hareketleriyle uygulanmıyor. Erkekler, şiddet uygularken, kendi bedenleriyle aletler de kullanıyor. Erkeklerin kendi bedenleriyle uyguladığı şiddet yöntemleri arasında “yumruk, tekme, tokat, iterek yere düşürdükten sonra tekmelemek, kafa atma, boğazını sıkarak nefessiz bırakma, el kol bükme, yere ya da duvara fırlatma, kadınların kafasının duvara çarptırılması, bedeninde sigara söndürmek, saç çekme, yolma ya da saçından tutup yerlerde sürükleme, ısırma ve tükürme” yer alıyor.
Erkekler, sopa, demir, değnek, odun, oklava, çubuk, zincir, soba maşası, çekiç, kemer, hortum, elektrik kablosu, ip, urgan, kırbaç, kızdırılmış aletler(soba maşası, demir parçası, ütü), kaynar su, eline ne geçirirse(ağır olan her türlü meyve, sebze, ev eşyası gibi), kadınları bağlayarak dövme, dayaktan sonra kadınları bir yere kilitleyip günlerce aç, susuz bırakma, bıçak, silah, keser, balta, makas, jilet, kırık şişe ve çatal kullanarak da kadına yönelik şiddetini devam ettiriyor.
Şiddetle karşı karşıya kalan kadınlar, şişmiş yüz, kapanmış gözler, bedenlerinde ameliyat gerektirecek derinlikte yaralar, çok sayıda kesik ve çürük, söndürülmüş sigara, kızgın ütü ve maşa izleri, ısırıklar ve kafa travması ile Mor Çatı’ya başvuruyor.
Cinsel şiddet de görüyor
Fiziksel şiddete uğrayan kadınların büyük bölümü cinsel şiddete de uğruyor. Kadınların çoğu dayaktan sonra zorla cinsel ilişki ve ters ilişki kurmaya zorlanıyor, itiraz ettiklerinde tecavüzle karşı karşıya kalabilen kadınlar, bu şiddeti, süpürge sapı, mısır, salatalık, şişe vb. cisimlerin vajinaya sokulması şeklinde görüyorlar. Yapılan çalışmalara göre, dayaktan sonra her üç kadından ikisine koca tarafından tecavüz ediliyor, her altı kadından biriyle zorla ters ilişkide bulunuluyor. Kadınlar, kocanın ters ilişki teklifini kabul etmediklerinde, çok yoğun bir biçimde şiddete uğruyor.
Sözel şiddet
Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılıyor. Sözel şiddet, aşağılama, küfür ve hakaretin yanı sıra, bazen kadına takılan aşağılayıcı bir isimle, bazen de kadının önem verdiği şeylerle, kadının bedeniyle, dış görünüşüyle alay edilerek sürdürülüyor.
Duygusal şiddet
Duygusal şiddet ise, tüm kadınların farklı derecelerde maruz kaldığı bir şiddet türü olarak ortaya çıkıyor. Küçümseme, korkutma, isim takma, hayati bir önem taşıdığını sezdikleri nesne veya kişiyi uzaklaştırma/zarar vermekle kadını tehdit etme, duygusal şiddetin alanına giren yöntemler arasında sayılıyor.
Ekonomik şiddet
Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanıyor. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkanı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak ekonomik şiddetin yöntemleri arasında sayılıyor.
Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor
Eşleri veya karşı cinsten her hangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşıyor. Mor Çatı, şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık çarpıntı hissi, kendini suçlama, perdeleri açma korkusu, yalnız sokağa çıkamama, geleceğe yönelik plan yapamama, güvensizlik, düzgün cümleler kurmakta zorlanma, yalnızlık hissine kapılma, konuşurken gözle iletişim kuramama, solgunluk, bezginlik, sık sık ağlama krizleri, hayata karşı ümitsizlik görüldüğünü kaydediyor.
Şiddet uygulayan erkek profili
Mor Çatı kaynakları, şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlıyor. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Hatta bazıları, bu nedenle ailesine ve dostlarına, şiddete uğradığını söyleyemediğini, kendisine inanmayacaklarından emin olduğunu ifade ediyor. Alkol kullanımı şiddeti iki yönlü etkiliyor.
Alkollü olduklarında erkekler, daha “rahat ve fütursuzca” şiddet uygulayabiliyorlar ve şiddeti alkolün arkasına sığınarak açıklayabiliyorlar. Ancak, alkol şiddetin kaynağı değil, erkeklerin kullandığı bir araç olarak ortaya çıkıyor. Bu tarz erkeklerin büyük bölümünün gelir getiren bir işi oluyor ve gelir getiren faaliyetleri olanların büyük bir grup oluşturması, toplumun şiddet uygulayanların “işsiz, bir baltaya sap olamamış” erkekler olduğuna dair ön yargısını ise geçersiz kılıyor.
Şiddet uygulayanlar, mühendis, doktor, mali müşavir ve sanatçılar; döviz bürosundan lokantaya, pazarcılıktan market işletmeciliğine, tesisatçılıktan marangozluğa, küçük imalatçıya kadar çok değişik işte çalışan, esnaflar, polis, bekçi, zabıta gibi kamu kesiminde çalışanlar, büro elemanları, inşaatçılar, muhasebeciler; her meslek grubundan ve her kesimden erkekler, olabiliyor.
Elbetde ki kadın, erkek eşitdir. Ama yerine göre, kimi zaman kadın erkekten daha üstündür, kimi zaman da erkek kadından daha üstündür. Eşitlikler yerine ve zamanına göre değişiyorsa, ortada ayyuka çıkmış bir eşitlik söz konusudur.
Beden gücünü düşünerek, kendini erkek sanan, oysa ki erkeklik ile hiç bir alakası olmayan, sadece beden gücüne güvenen erkekler, unutmayın ki dağda ki bir çok hayvanın da gücü sizinkinden daha fazla, örneğin ayı’ların… Kadına el kaldıran erkekler sorarım size, sizi dokuz ay karnın da taşıyan, size can veren, büyüten, hayatı öğreten, insan olmayı, erkek olmayı öğreten anneleriniz de bir kadın değil miydi?
21. Yüzyıl da hala şiddet gören bir çok kadın var. Eskiden doğu kesimine mal edilen kadına şiddet uygulaması, malesef günümüz de tv’de gördüğümüz Türk toplumuna mal olmuş insanların da başında. Bu da demek oluyor ki kadına şiddet kültür ile alakalı değil. İnsanlık ile alakalı. İnsanlığı kıt olan, insan adı altın da yaşayan azmanlar ile alakalı.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kaynaklarından alınan bilgilere göre, evli, ortalama 30 yaşlarında, iki çocuklu, bir bölümü evlenmek uğruna eğitimi ve mesleki kariyerini bırakmış, çalıştığı işten ayrılmış, eğitim düzeyi üniversite ile okur-yazarlık arasında olan, büyük bölümünün mesleklerini “ev kadını” olarak tanımladığı ve sosyal güvencesi olmayan kadınlar, fiziksel şiddete uğrayan kadınların özellikleri arasında yer alıyor.
Evliliğin ilk günlerinde şiddet hissettiriliyor
Şiddet içeren ilk davranış genellikle evliliğin ilk günlerinde başlıyor. Ancak evlilik öncesinde, sevgililik ya da nişanlılık döneminde şiddete uğrayanlar da bulunuyor. Eşin her şiddet davranışından sonra “değişme” sözü vermesi, şiddet ilişkisinin sürmesinin nedenleri arasında yer alıyor. Mor Çatı’ya başvuran kadınların büyük bir çoğunluğu fiziksel şiddete maruz kalırken, fiziksel şiddete sözel, duygusal ve cinsel şiddet de eşlik ediyor.
Fiziksel şiddetin uygulanış şekli
Kadınlara yönelik şiddet, yaygın olarak sanıldığı gibi, yalnızca tokat, itme ve el kol bükme hareketleriyle uygulanmıyor. Erkekler, şiddet uygularken, kendi bedenleriyle aletler de kullanıyor. Erkeklerin kendi bedenleriyle uyguladığı şiddet yöntemleri arasında “yumruk, tekme, tokat, iterek yere düşürdükten sonra tekmelemek, kafa atma, boğazını sıkarak nefessiz bırakma, el kol bükme, yere ya da duvara fırlatma, kadınların kafasının duvara çarptırılması, bedeninde sigara söndürmek, saç çekme, yolma ya da saçından tutup yerlerde sürükleme, ısırma ve tükürme” yer alıyor.
Erkekler, sopa, demir, değnek, odun, oklava, çubuk, zincir, soba maşası, çekiç, kemer, hortum, elektrik kablosu, ip, urgan, kırbaç, kızdırılmış aletler(soba maşası, demir parçası, ütü), kaynar su, eline ne geçirirse(ağır olan her türlü meyve, sebze, ev eşyası gibi), kadınları bağlayarak dövme, dayaktan sonra kadınları bir yere kilitleyip günlerce aç, susuz bırakma, bıçak, silah, keser, balta, makas, jilet, kırık şişe ve çatal kullanarak da kadına yönelik şiddetini devam ettiriyor.
Şiddetle karşı karşıya kalan kadınlar, şişmiş yüz, kapanmış gözler, bedenlerinde ameliyat gerektirecek derinlikte yaralar, çok sayıda kesik ve çürük, söndürülmüş sigara, kızgın ütü ve maşa izleri, ısırıklar ve kafa travması ile Mor Çatı’ya başvuruyor.
Cinsel şiddet de görüyor
Fiziksel şiddete uğrayan kadınların büyük bölümü cinsel şiddete de uğruyor. Kadınların çoğu dayaktan sonra zorla cinsel ilişki ve ters ilişki kurmaya zorlanıyor, itiraz ettiklerinde tecavüzle karşı karşıya kalabilen kadınlar, bu şiddeti, süpürge sapı, mısır, salatalık, şişe vb. cisimlerin vajinaya sokulması şeklinde görüyorlar. Yapılan çalışmalara göre, dayaktan sonra her üç kadından ikisine koca tarafından tecavüz ediliyor, her altı kadından biriyle zorla ters ilişkide bulunuluyor. Kadınlar, kocanın ters ilişki teklifini kabul etmediklerinde, çok yoğun bir biçimde şiddete uğruyor.
Sözel şiddet
Sözel şiddet, her şeyden önce kadınların, özgüvenlerini yok etmeyi amaçlayan çok etkin bir saldırı yöntemi olarak kullanılıyor. Sözel şiddet, aşağılama, küfür ve hakaretin yanı sıra, bazen kadına takılan aşağılayıcı bir isimle, bazen de kadının önem verdiği şeylerle, kadının bedeniyle, dış görünüşüyle alay edilerek sürdürülüyor.
Duygusal şiddet
Duygusal şiddet ise, tüm kadınların farklı derecelerde maruz kaldığı bir şiddet türü olarak ortaya çıkıyor. Küçümseme, korkutma, isim takma, hayati bir önem taşıdığını sezdikleri nesne veya kişiyi uzaklaştırma/zarar vermekle kadını tehdit etme, duygusal şiddetin alanına giren yöntemler arasında sayılıyor.
Ekonomik şiddet
Şiddete uğrayan her üç kadından ikisine, aynı zamanda ekonomik şiddet de uygulanıyor. Kadının çalışmasına izin vermeyip veya maddi imkanı daha geniş olduğu halde, kadına çok kısıtlı para vermek, çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden almak, evle ilgili tüm maddi bilgileri eşinden saklamak, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlamak ekonomik şiddetin yöntemleri arasında sayılıyor.
Şiddet ruh sağlığını olumsuz etkiliyor
Eşleri veya karşı cinsten her hangi biri tarafından şiddete uğrayan kadınlar, ruhsal açıdan da sorunlar yaşıyor. Mor Çatı, şiddete uğrayan kadınlarda, had safhada korku, ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik, uykusuzluk, bitkinlik, seslere karşı aşırı tepki, baş dönmesi, ayakta duramama, unutkanlık, irkilme, çarpıntı, öfke patlamaları, aşırı yorgunluk, umutsuzluk, sık sık çarpıntı hissi, kendini suçlama, perdeleri açma korkusu, yalnız sokağa çıkamama, geleceğe yönelik plan yapamama, güvensizlik, düzgün cümleler kurmakta zorlanma, yalnızlık hissine kapılma, konuşurken gözle iletişim kuramama, solgunluk, bezginlik, sık sık ağlama krizleri, hayata karşı ümitsizlik görüldüğünü kaydediyor.
Şiddet uygulayan erkek profili
Mor Çatı kaynakları, şiddet uygulayan erkeklerin hepsini “normal, bildik, tanıdık biçimde davranan erkekler” olarak tanımlıyor. Çoğunlukla kadınlar şiddet uygulayan kocalarını “dışarıda melek” olarak tanımlıyorlar. Hatta bazıları, bu nedenle ailesine ve dostlarına, şiddete uğradığını söyleyemediğini, kendisine inanmayacaklarından emin olduğunu ifade ediyor. Alkol kullanımı şiddeti iki yönlü etkiliyor.
Alkollü olduklarında erkekler, daha “rahat ve fütursuzca” şiddet uygulayabiliyorlar ve şiddeti alkolün arkasına sığınarak açıklayabiliyorlar. Ancak, alkol şiddetin kaynağı değil, erkeklerin kullandığı bir araç olarak ortaya çıkıyor. Bu tarz erkeklerin büyük bölümünün gelir getiren bir işi oluyor ve gelir getiren faaliyetleri olanların büyük bir grup oluşturması, toplumun şiddet uygulayanların “işsiz, bir baltaya sap olamamış” erkekler olduğuna dair ön yargısını ise geçersiz kılıyor.
Şiddet uygulayanlar, mühendis, doktor, mali müşavir ve sanatçılar; döviz bürosundan lokantaya, pazarcılıktan market işletmeciliğine, tesisatçılıktan marangozluğa, küçük imalatçıya kadar çok değişik işte çalışan, esnaflar, polis, bekçi, zabıta gibi kamu kesiminde çalışanlar, büro elemanları, inşaatçılar, muhasebeciler; her meslek grubundan ve her kesimden erkekler, olabiliyor.
Elbetde ki kadın, erkek eşitdir. Ama yerine göre, kimi zaman kadın erkekten daha üstündür, kimi zaman da erkek kadından daha üstündür. Eşitlikler yerine ve zamanına göre değişiyorsa, ortada ayyuka çıkmış bir eşitlik söz konusudur.
Beden gücünü düşünerek, kendini erkek sanan, oysa ki erkeklik ile hiç bir alakası olmayan, sadece beden gücüne güvenen erkekler, unutmayın ki dağda ki bir çok hayvanın da gücü sizinkinden daha fazla, örneğin ayı’ların… Kadına el kaldıran erkekler sorarım size, sizi dokuz ay karnın da taşıyan, size can veren, büyüten, hayatı öğreten, insan olmayı, erkek olmayı öğreten anneleriniz de bir kadın değil miydi?