Sinem'de İspanyol Şıklığı

Şekerpare

Daimi Üye
Katılım
28 Temmuz 2011
Mesajlar
14.495
Tepki
20.502
Puan
113
Konum
Mutluluklar Diyarından (:
fft85_mf1832095.Jpeg




Sevgilisi Arda Turan’la Madrid’te yaşamaya başlayan Sinem Kobal, ‘Elle’ dergisine konuştu. Kobal, “Hayatın insana neler yaşatacağını bilemeyiz. Önemli bir döneme giren Arda’ya destek olmam gerektiğine inanıyorum ve yanında durmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum” diyor

Madrid’in havasına adapte olmuş, burada bir hayat kurmuş. Yani buraya gelirseniz siz de Sinem Kobal’ı Palacio de Cristal civarında, şehrin en büyük parkı Buen Retiro’da bisiklete binerken görebilir ya da onu en sevdiği kafede etrafı izlerken rastlayabilirsiniz. Ancak bu tesadüfün saat 14.00-17.00 arası dışında olması lazım; biliyorsunuz o saatlerde İspanya’da ‘siesta’ yani dinlenme vakti. Aylardır orada olduğu için, Sinem de yarı Madridli sayılır. ‘Elle’, Kobal’ı ikinci evinde, İspanya’nın başkentinde ziyaret etti. Acaba oralara alışmış mıydı? Sevgilisi Arda Turan’ın İspanya’nın Atletico Madrid takımına transfer olmasıyla başlayan Madrid macerasına atılmak onun için ne ifade ediyor? Ve orada mutlu mu?
Sinem Kobal, “Yurt dışında olmanın en hoşuma giden yanı sokaklarda yürürken ya da bir kafede otururken, insanların beni izlemeleri yerine benim onları izlemem. Zaman zaman tanıyanlar olsa da Madrid’te kendimi daha özgür hissediyorum” diyor. Santa Ana Meydanı’nda başladığımız çekim sırasında biraz yanıldığını anlıyoruz. Belki Türkiye’deki gibi kendisini sokakta görenler, “Aaa, bak Sinem Kobal” demiyorlar ama onu görmezden geldiklerini söylemek de mümkün değil. Evet, bir kafede otururken Sinem diğer insanları izliyor ancak bu karşılıklı: İspanyollar da onu izliyor! Buna bizzat şahit olduk. Kendisini sık sık Shakira’yla karıştıranlar da oldu. Sinem Madrid’te yaşamanın güzel yanlarını sıralarken, İstanbul’daki karmaşadan uzaklaşınca daha üretken olduğunu; kitap okumaya, sinema ve tiyatro izlemeye, müzikallere gitmeye, workshop’lara katılmaya daha fazla vakit bulduğunu anlatıyor. Ancak en büyük artısı bu değil: “En çok Arda’yla vakit geçirmeyi seviyorum! Birlikte çok eğleniyoruz” diyor.
fft16_mf1832089.Jpeg

“Hayat bana bunu getirdi”
Madrid’te de bir hayat kuruşunu konuşuyoruz. Mecbur değildi ama yaptı. Bunu bir fedakârlık olarak görüyor mu? Değişiklikten ürktü mü? Bu gelişmeyi nasıl algıladı? “Bilmem. Ben planlarla değil, hisleriyle yaşayanlardanım. Hayatın insana neler yaşatacağını bilemeyiz ki. Ölüm veya hastalık gibi çok acı gerçekler de var. Hayat bize hayal kırılığı da, çok güzel sürprizler veya muhteşem duygular da yaşatabiliyor. En önemlisi, bize seçme şansı tanıyor. Hayatta birçok bilinmeyen var” diyor. Arda için Madrid’e gelmesine dönecek olursak, “Hayat bana bunu getirdi ve ben de deneyimliyorum. Hayatında önemli bir döneme giren erkek arkadaşıma destek olmam gerektiğine inanıyorum veya yanında durmaya ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Bunu yapıyorum” diyor.
Şık bir restoran olan Ten con ten ve Potabello adlı salaş balıkçı şimdilik Madrid’teki favorileri. Bir de artık uğramaya çok alıştığı bir kafe var. Yürüyüş yapıp orada kahve molası veriyor, kitap okuyup internette geziniyor; şehri, etrafı izlemekten keyif alıyor.
fft16_mf1832090.Jpeg

“Bazen dibe vurmak gerekir”
Olumsuz bir olay yaşandığında nasıl tepki veriyor? Ne olursa olsun ruhunu hep yüksek tutmayı başarabiliyor mu? Sinem Kobal yıllarca hepimizin tanıdığı bir isim ancak şimdi bir de Sinem-Arda olarak daha da çok merak ediliyor. Sadece fotoğrafları çekilse iyi; olumsuz yorum ya da haberler de yayımlanabiliyor. Sinem Kobal, “Sürekli ‘pozitif düşünmeliyim’ durumunu geride bıraktım çünkü bazı şeyleri dibine kadar yaşamak lazım, hatta bazen de dibe vurmak. ‘Hep dengeli ve iyi olmalıyım’ diye kasmaya gerek yok” diyor.
“Arda çok vefalı biri”İyi bir sırdaş mı? Öyleymiş. Ve sevdiklerine karşı korumacı. “Dostluğa önem veririm. İyi günde, kötü günde” diyor. Vefa ve vicdan hasletlerine de çok değer veriyor.
Vefasız ve vicdansız insanlar onu korkutup huzursuz ediyor. Bana sanki bir ilişkiden beklentilerini de tarif ediyormuş gibi geliyor. Sormama gerek kalmadan çok önemli bir ekleme yapıyor:
“Samimiyetle söyleyebilirim ki, hayatımda tanıdığım en vefalı kişi Arda. En insan gibi insan. Bu anlamda onunla çok gurur duyuyorum” diye ekledi.
fft16_mf1832091.Jpeg

“Bu şehir beni sadeleştirdi”
Bu şehirde yaşamak ruh halini nasıl etkiledi? “Beni sadeleştirdi. Kendimi keşfetmek adına çok daha içe dönük ve hislerimle bağlantıda olduğumu düşünüyorum. Ne düşündüğümden çok, ne hissettiğim yönünde farkındanlığım gelişiyor” diye özetliyor. Her gün İspanyolca ve İngilizce dersleri alıyor. Yabancı diller öğrenmeye her zaman meraklı ve istekli olmuş. Mümkün olsa tüm dilleri konuşabilmeyi diliyor. Galiba bu iyi bir fikir olmazdı; kendi söylüyor, “Gevezeyim, bazen kendimi kaptırır, karşımdakini konuşturmam” diyor.
“Kendimi keşfediyorum”
Madrid’te oluşu işini etkileyecek mi? Yani oyunculuk, dizi işleri ne olacak? “Çocukluk geçti, ergenlik geldi geçti, genç kızlık ve olgunluk dönemi başladı. Bu süreçte birçok çalışma yaptım, projede yer aldım. Çocuk yaşta keşfedildim ve ben farkında olmadan hep birileri beni çekiştirdi; soluk almadan peş peşe dizi, reklam, film derken durmadan çalıştım. Bu, siz belli bir yaşa gelip duruma el koyana kadar öyle akıp gidiyor. Sonradan fark ediyorsunuz ki aslında, öğretilmiş bir çaresizlik yaşanılan. Bu koşuşturmanın sonu yok.” Bunun farkında olduğuna göre ne yapmayı düşünüyor? “Şimdi artık bir telaşım yok. Kendi yolculuğumdayım, kendimi keşfediyorum. Yeni bir sürece geçtim“ diyor. Bu, işlere ara vereceği anlamına mı geliyor? Hemen ekliyor: “Öyle çok uzun ara vermek niyetinde değilim. Sadece büyüyorum ve daha farklı projelerde yer almak, farklı roller denemek istiyorum.”


Yazı: Suzan Yurdacan Fotoğraflar: Santiago Esteban



sinemkobal111.jpg
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst