Heyecan hiç bitmeyecek
Star TV’nin yeni dizisi “Tek Başımıza”, ekranların iki güzel yüzü Ahu Türkpençe ve Başak Köklükaya’yı bir araya getirdi. İkili, bu dizinin ‘kadına şiddet’ konusunda farkındalık yaratacağı inancında.Ahu Türkpençe: Şiddet kader değil
* “Tek Başımıza” dizisinin kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
- Birçok senaryo okudum ama bu projenin senaryosu çok samimiydi. Benim canlandıracağım Zehra karakteri de o kadar gerçekti ki, okurken bile çok heyecanlandım. Yapımcılarımız da reyting için hikâyeyi çekiştirmeyeceklerini söylediler. Bu yüzden içinde bulunmam gerektiğini düşündüm.
* Zehra’yı bu kadar gerçekçi bulmanızın nedeni neydi?
- 13 yaşındaki çocuğa 26 tane yaratığın tecavüz ettiği, yargının da “Ama kızın rızası varmış” diye saçma bir cümle kurarak onlara en hafif cezayı verdiği bir ülkede yaşıyoruz. Zehra, bu vahim durumu örnekleyen başka bir karakter. Evinde şiddet gören bir kadın. Zaten “Kocadır döver” diyen bir ailede yetişmiş. Annesi de babasından hep dayak yemiş, o da bunun kaderi olduğunu düşünüyor. Sonra öyle bir noktaya geliyor ki, “Bu kader değil” diyor, ona kimsenin şiddet uygulamaya hakkı olmadığının farkına varıyor. Bu yüzden çok cesur ve gerçek bir karakter. Şiddet var ama umutsuzluk, elem, keder yok bu dizide.
* Zehra karakteri şiddet konusunda bir farkındalık yaratır mı sizce?
- Ne yazık ki dizilerde karakterlere “Ne giymiş, ne takmış?” diye bakılıyor. Bizim dizide ise bunların yerine duygu devamlılığını merak etmelerini, “Ne hissetti? Tavrı ne oldu?” demelerini çok istiyorum. Kadınlar zaten hak veriyor Zehra gibi şiddet gören kadınlara, ben istiyorum ki bu dizi erkeklerin de bu konudaki farkındalığını yükseltsin. Onlar da kadınların yanında olsun. O erkeklerin de eşleri, sevgilileri, anneleri, kızları var. Onlar da istemezler yarın öbür gün şiddete, tacize uğramalarını...
* Son dönemde yaşanan olaylara bakınca, insan Türkiye’de kadınların hayata 1-0 mağlup başladıklarını düşünüyor. Bu bir kader mi sizce?
- Ne 1-0’ı, kaç sıfır geriden başlıyorsun! Dünya da böyle bu ama Türkiye’de oldukça gerilerde. Bu dünya erkeklerin değil, bu dünyada hep beraber yaşıyoruz. Zaten bu vahşeti yapanlar insan değil. Biz kadınlar ve erkekler olarak hep beraber diğer kümedeyiz ve yolunda gitmeyen işleri düzeltmeliyiz. Kadınlar tek başına savaşmamalı. Bu sadece bizim sorunumuz değil, bu bir insanlık sorunu. Bunu kadınlara ait bir sorun gibi gösteren zihniyet yanlış...
* Yakın çevrenizde şiddet gören birisi oldu mu hiç?
- Yakın çevremde değil ama arada bir karşılaştığım bir arkadaşım sokakta saldırıya uğramıştı. Neyse ki etraftaki duyarlı insanların yardımıyla kurtuldu ama büyük bir travma yaşadı. Tacizin, şiddetin normal bir durum gibi kanıksanıyor olması beni sinirlendiriyor. “Benim başıma gelmedi, o zaman ben kafamı şu tarafa çevireyim” çok yanlış bir tavır. Yarın öbür gün aynı şey sizin ya da yakınlarınızın da başına gelebilir.
* Diziye dönelim, Zehra ve Hande’nin yolları nasıl kesişiyor?
- Zehra, Hande’nin iş yerine çaycılık yapıyor. Bir dönem Hande’nin evine temizliğe de gitmiş, oradan gelen özel bir bağ var aralarında. Çoğu kişi Hande’yi mesafeli buluyor, Zehra ise aksini düşünüyor. Çünkü Hande’nin mesafeli duruşunun nedeni kendi içinde yaşadığı acı durumlar. Her ikisinin de kaçışı denk düşüyor ve bir yolculuğa çıkıyorlar birlikte. O yolculukta birbirlerini değiştireceklerini düşünüyorum.
TOLGA’YLA YİNE FİLM ÇEKECEĞİZ
* “Kaybedenler ******” çok beğenildi. O filmin bu kadar ilgi görmesini bekliyor muydunuz?
- Ben çok şanslıyım, hep severek ve gurur duyduğum işler yaptım. Tolga’yı (Örnek) hep Vahide (Gördüm) Abla’dan duyuyordum ve tanışmayı çok istiyordum. Sonrasında “Kaybedenler ******”nden bahsetti, ben de “severek” dedim. Her sahnesini, her cümlesini ezbere bilen bir ekip olarak filme çok sahip çıktık ve sevdik. Bunda Tolga’nın çok iyi bir yönetmen olmasının da payı var.
* Peki gündeminizde yeni bir film projesi var mı?
- Yine Tolga’yla bir film çekeceğiz. Hikâyesi yine çok güzel. Bir de şubat ayında çekeceğimiz bir film var. Yönetmen Deniz Akçay’ın ilk filmi olacak. O da bir aile hikâyesini anlatıyor.
Başak Köklükaya: Bebeğim kısmetiyle geldi
* Sizin canlandırdığınız Hande karakteri, zengin olduğu için Zehra’dan daha mı iyi durumda?
- Öyle görünüyor. Zehra çok baskı altında, ekonomik özgürlüğünü sağlayamıyor, kocasından şiddet görüyor. Hande de zengin, şirket sahibi, güvendiği bir eşi var. Ancak bir anda hayatı tepetaklak oluyor. Sonradan görüyoruz ki Hande’nin de travmalarla dolu bir geçmişi var. Bu şekilde bakınca aslında Hande’nin daha travmatik ve sancılı bir hayatı olduğunu göreceğiz. Zehra ezilen bir karakter gibi görünüyor ama Hande’nin de ondan aşağı kalır yanı yok. Zaten kadın ne kadar başarılı ve eğitimli olsa da ülkemizde bir şekilde sömürülüyor.
* Kısa süre önce anne oldunuz, çekimler sizi zorlamıyor mu?
- Ben en son pek uzun ömürlü olmayan bir projede yer aldım. Sonra ara vermek istedim, o ara yurtdışına gittim bir süreliğine. Sonra sürpriz bir şekilde bebek beklediğimi öğrendim. “Bebek kısmetiyle gelir” derler ya, proje üstüne proje teklifi gelmeye başladı. Benim gerçekten dizi yapmak gibi bir düşüncem yoktu. Bu yaştan sonra bebeğim oldu, evde onu mutlu, huzurlu büyütürüm derken arka arkaya gelen bu teklifleri değerlendirmek istedim. Kaşındım diyebilirim. “Tek Başımıza” dizisinin bir amaca hizmet etmesi, içinde yer almamın sebebiydi. Kadın dernekleri de bu projenin arkasında. Bunlar beni çok etkiledi. Bebeğim daha çok küçük ama ekip olarak altından kalkabileceğimizi söylediler, ben de ikna oldum. Allah’tan bebeğim de çok rahat büyüyor ama özlüyorum tabii.
* Dizide bir kaçış hikâyesi var, çekimlerde birçok şehri gezeceksiniz, bebekle zor olmayacak mı?
- Onun da hileleri olacak. Çok uzun süre şehir dışında olmayacağız. Bir-iki gün olursa, Ali’nin benimle gelmesine gerek olmayacak ama daha uzun sürerse o da benimle birlikte gezecek. Allahtan çok kalender bir bebek, ayından daha olgun. Ona güvendiğim için dizide oynamayı kabul ettim zaten.
* Bu kaçış hikâyesinde macera ve aksiyon da olacak mı?
- Bu hikâyede hem aşk var, hem polisiye var hem de televizyonda izleyebileceğiniz en iyi aksiyon sahneleri var. Ben daha önce hiç bu kadar iddialı sahneler seyretmedim. Küçük bir kısmını seyrettim, olayları bildiğim halde çok heyecanlandım. Bu dizide heyecan hiç bitmeyecek.
* Anne olmak, sizi nasıl etkiledi?
- Daha fazla duyarlı oldum. Önceden de kötü haberler okuduğumda çok üzülüyordum ama şimdi o acıyı daha derinden hissediyorum. Bir de bebekten sonra daha anlayışlı ve sabırlı oluyorsunuz, çünkü hamilelik süreci ve sonrası çok sancılı. O dönemden sonra hayatın diğer problemleri daha kolay geliyor.
* Bir dönem yurtdışında yaşamanızın nedeni neydi?
- Bir restoran açtık, macera gibi başladı ama iyi gidiyor. Hatta Ali’nin varlığını orada öğrendik.
MESLEĞİMİ BIRAKMAM
* Anne olmak, bir oyuncu için daha mı zor?
- Her meslek için zordur bence. Bu benim tercihim, sonuçta istemesem yapmazdım. Ali de oyuncu ve çalışan bir annesi olduğunu öğrenecek. Mesleği bırakmam söz konusu olamaz. Zaten ara verseydim, Ali büyüdüğünde “Anneciğim teşekkür ederim, benim için bu kadar ara vermişsin” demeyecekti. Yeni bir işe başlamak için hep küçük olacaktı benim gözümde. Çocuğunuz hep çocuk kalır ya...
Hürriyet