Ters Evlenme
Kavuklu Hasan Efendi
Pişekâr İsmail Efendi
Kavuklu Arkası
Görümce
Tuzsuz Deli Bekir
Denyo
Çingene Falcı
Bolulu Himmet Usta
Yahudi Salomon Efendi
Rumelili Hüsmen Pehlivan
Kavuklunun Karısı
Kayınvalide
Arap Bacı
Mahalleli
(Zurna Pişekâr havası çalar. Pişekâr usule uygun olarak sahne ortasına gelip yerini alır. Müziğin sona ermesiyle söze başlar. )
P – Amma benim pehlivanım!
S – Buyur benim ustacım!
P – Bu da hesap değil.
S – Ne ola ki hesabın.
P – Ters Evlenme adlı ortaoyununun taklidini aldım. Çal usulü ahenk ile oyunumuz başlasın bizi seyre tenezzül buyuran zevatı kiram neşeyab ve safayab olsunlar.
( Zurna Kavuklu havası çalar. Kavuklu ve Kavuklu arkası meydana gelirler. )
K – Takıldın peşime bilmem ki ne günah işledim Allah seni musallat etti başıma.
KA- Annem bubanın peşini bırakma dedi.
K – Bizim sülalede senin gibisi yoktur. Olsa olsa ana tarafına çekmiş olacaksın.
KA- Ama anneannem hık demiş (bilgi yelpazesi.net) bubasının burnundan düşmüş diyor naber!
K – Her lafa maydanoz olma.
KA- Bende turp olurum o zaman.
K – Sus da yürü ardım sıra. Şimdi aklıma geldi evden çıkarken unuttum, kapıyı kilitledin mi?
KA- Kilitledim buba.
K – Aferin, anahtarı yanına aldın mı?
KA- Almadım.
K – Ya ne yaptın?
KA- Kapının üstünde bıraktım.
K – Aferin. Ne, kapının üstünde mi bıraktın?
KA- Evet buba.
K – Niye evladım?
KA- Buba geçen gün bizim komşuya hırsız girmiş, kapıyı kırıp zarar vermişler. Bende bizim kapıyı kırmasınlar diye anahtarı kapının üstünde bıraktım.
K – Kapıyı kırmasınlar diye.
KA- Kızma buba.
K – Niye kızmayayım?
KA- Buba düşündüm.
K – Sen?
KA- Evet ben.
K – Tek başına.
KA- Evet.
K – Allah’ım sen hepimizi koru.
KA- Madem kapı bu kadar önemli...Bende söktüm, sırtıma vurup getirdim, girişe bıraktım. Bizim kapıyı kimse kıramaz buba.
K – Dur ben senin kafanı kırayım. Kaçma gel buraya. ( Pişekârı görür ) Tüh bak senin olmayan aklına uyduk yolumuzu şaşırdık. Yolumuz Çavuşdere bostanına düştü gördün mü?
KA- Buba canım hıyar çekti. Bir tane koparsana.
K – Olmaz evladım. Bu kartlaşmış tohuma kaçmış. Hem başında sahibi de yok. Hadi gel yolumuza gidelim.
P – Vay efendim maşallah! ( Kavuklu ve Kavuklu arkası korkup yere düşerler. Çocuk bağırmağa başlar. )
K – Ya Rabbim sen ne büyüksün. Ya Rabbim senin büyüklüğünü inkar eden kafirdir. Kurda kuşa can veren Allah’ım sebzevata bile can verdin, hıyar dile geldi konuşuyor.
P – Estağfurullah efendim o nasıl söz.
K – Benimde içime düştü bir köz.
P – Efendim sizi görünce hasbi hal edeyim dedim.
K – Bende öyleyim.
P – Nasıl?
K – Korkudan ishalim. Evladım şöyle dur bu sebze tekin değil.
P – Korkmayın efendim. Bende sizin gibi bir beni ademim.
KA- Ne dedi buba?
K – Nesin nesin?
P – Beni ademim.
K – Çengelköy’ün bademiymiş.
P – Maşallah hiç değişmemişsin.
K – Sende iyi yeşermişsin.
P – Uzun zamandır görüşmedik.
K – Biz gördük seni çarşıda pazarda.
P – Nerede?
K – Manav Ahmet’in tezgahında.
P – Ne yapıyordum orada?
K – Sulanmış müşteri bekliyordunuz.
P – Estağfurullah bırak latifeyi.
K – Kırk yıllık arkadaşım niye bırakayım.
P – Ne alaka?
K – Evde bekliyor beni Fatma. Tamam anladık adamsın. Çekil de yolumuza gidelim.
P – Vallahi bırakmam vefasız.
K – Ne vefası bırakmıyorsun ki iki adım gidelim.
P – Ah bîhayır beni tanımadın.
K – Bir kere değil, on kere yüz kere hayır tanımadım.
P – Efendim bana şöyle bir bak.
K – Valla yeşil yeşil ot gibi birisin.
P – Efendim beni şöyle bir süz süz.
K – Yoğurt mu yapıyoruz? Seninle iyi cacık olur.
P – Bana alıcı gözüyle bir bak.
K – Kiloya vursam kriz sonrası Türk lirasıyla beş para etmezsin.
P – Bakıyorum, sizi gözünüzden çıkaracağım.
K – Bende hesaplıyorum, senin kafanı yaracağım. Manyak mısın be adam çekil yolumuzdan ne istiyorsun bizden.
P – Sizi buldum dünyada bırakmam.
K – Yandık oğlum ısırgan tarlasındayız. Adam pıtrak dikeni gibi yapıştı.
P – Efendim nerede oturuyorsunuz?
K – Sana ne yahu.
P – Ben bu mahallenin muhtarıyım.
K – Hıyarlar adına ne büyük gelişme.
P – Efendim nerede oturuyorsunuz?
K – Toptaşı’nda.
P – Toptaşı’nın neresinde?
K – Topun namlusunda.
P – Çık oradan.
K – Çıkamam, sıkıştım.
P – Yürü Zeynep Kamile.
K – Hayda yanlış anladınız. Öyle sıkışma değil.
P – Yürü Toptaşı Caddesini.
K – Öyle desene, yürüdüm.
P – Gir dört yoldan içeri.
K – Sen gir dört kolludan içeri.
P – Gir efendim gir.
K – Yahu çoluk çocuk...
P – Gir gir.
K – Yahu abdest mabdest...
P – Gir efendim gir.
K – Çokta gençtim, gençliğime doyamadım.
P – Girdin mi?
K – Girdim.
P – Nasıl bir yer?
K – Daracık, karanlık bir yer.
P – Olur mu koskocaman sokak.
K – Ne sokağı?
P – Nalçacı Hasan sokağı.
K – Sen bir saattir sokaktan mı bahsediyorsun?
P – Sen ne anladın?
K – Park anladım park.
P – Ne parkı?
K – Karaca Ahmet parkı.
P – Girdin mi sokağa?
K – Girdim.
P – Sağ kolunda acı çeşme.
K – Iıh! Ağır geldi ben bırakıyorum.
P – Öyle değil. Sağ tarafında acı çeşme.
K – Baştan desene. Tatlı su yok mu ölüyorum susuzluktan.
P – Efendim adı öyle, suyu akmaz, tarihi çeşme.
K – Susuz çeşme dikmeyi de senden duyuyorum.
P – Vur yüzünü çeşmeye!
K – Manyak mısın be adam. Suratım darmadağın olsun, eski yazı yüzüme çıksın. Sakanın topal eşeği gibi dolaşayım ortalıkta.
P – Efendim öyle değil. Dön yüzünü çeşmeye.
K – Öyle söylesene. Döndüm yüzümü çeşmeye.!
P – Tam arkanda sütçü Ahmet!
K – Hani nerede?
P – Sütçü Ahmet’in dükkânı.
K – Ne fitne adamsın. Baştan böyle söylesene badem bozuntusu.
P – Sütçü Ahmet’i arkana alınca karşına cami sokak gelmez mi?
K – Bak hâlâ ne diyor?
P – Efendim sırtını dükkâna dönünce karşına cami sokak gelmez mi?
K – Evet sahiden cami sokak gelir. Çocukluğum orada geçti.
P – Gir sokağa. Soldan ilk ev Ali dayıların evi, onun yanında Karagözgillerin evi, onun yanındaki tahta evde Hikmet amcanın evi.
K – Bildim bildim bizim Hikmet amca.
P – Sağda camiden sonra ilk ev Yaşar Kaptanın evi değil mi?
K – Evet onların evi. Yahu Yaşar Kaptanın bir damadı vardı...Allah bir çene vermiş çan çan çan. Aynı sen.
P – Hala tanıyamadın (bilgi yelpazesi.net) mı?
K – Vay vay! Sen, yo tanıyamadım...
P – O evin yanında...
K – Bizim ev vardı.
P – Tabi sizin ev vardı efendim. Sen Çaykur emeklisi Konyalı Mehmet Efendinin oğlu Hasan Efendi değil misin?
K – Evet nereden bildin? Sen, sen İsmail? Küçük İsmail! Vay kardeşim amma değişmişsin. Büyüyünce hıyara benzemişsin.
P – Hasan Efendi eski tadın kalmamış.
K – Yanlış yerimden öptün canım.
P – Hayırdır neler yapıyorsun görüşmeyeli?
K – Uzun hikâye. Sen şu bizim oğlana biraz harçlık ver de gitsin. Öp bakayım amcanın elini.
P – Berhudar ol evladım. El öpenlerin çok olsun. Yalama evladım. ( Pişekâr Kavuklu arkasına para verir. )
K – Gel bakayım buraya. Sen düşürür kaybedersin ver bakayım. ( Kavuklu arkası çıkarken ) O kapıyı da al, götür yerine tak.
KA- Sen takamıyor musun buba. ( Çıkar. )
K – Seni edepsiz.
P – Hiddetlenme Hasan Efendi o daha çocuk.
K – Neresi çocuk koca kazık.
P – Görüşmeyeli neler yaptın anlat bakalım.
K – Canım sıkkın, boş vaktim çok. Aylak adam ne yapar.
P – Boş durmaz, iş arar.
K – Dinleyecek misin yoksa laf olsun diye mi söyledin?
P – Olur mu kardeşim sen anlat.
K – Deniz kenarına indim. Gezerim içim açılır dedim.
P – Bir derdin varsa bana da açılabilirsin Hasancım.
K – Yahu dinlemiyorsan söyle.
P – Aman efendim hassasiyet gösteriyorsun.
K – Has...bin alla hu ve nimel vekil. Ne diyordum?
P – Deniz kenarındaydın.
K – Efendim sahil boyunca yürüyorum. Canım çok sıkkın. Kaçayım buralardan diyorum.
P – Neyi kaçırdın?
Kavuklu Hasan Efendi
Pişekâr İsmail Efendi
Kavuklu Arkası
Görümce
Tuzsuz Deli Bekir
Denyo
Çingene Falcı
Bolulu Himmet Usta
Yahudi Salomon Efendi
Rumelili Hüsmen Pehlivan
Kavuklunun Karısı
Kayınvalide
Arap Bacı
Mahalleli
(Zurna Pişekâr havası çalar. Pişekâr usule uygun olarak sahne ortasına gelip yerini alır. Müziğin sona ermesiyle söze başlar. )
P – Amma benim pehlivanım!
S – Buyur benim ustacım!
P – Bu da hesap değil.
S – Ne ola ki hesabın.
P – Ters Evlenme adlı ortaoyununun taklidini aldım. Çal usulü ahenk ile oyunumuz başlasın bizi seyre tenezzül buyuran zevatı kiram neşeyab ve safayab olsunlar.
( Zurna Kavuklu havası çalar. Kavuklu ve Kavuklu arkası meydana gelirler. )
K – Takıldın peşime bilmem ki ne günah işledim Allah seni musallat etti başıma.
KA- Annem bubanın peşini bırakma dedi.
K – Bizim sülalede senin gibisi yoktur. Olsa olsa ana tarafına çekmiş olacaksın.
KA- Ama anneannem hık demiş (bilgi yelpazesi.net) bubasının burnundan düşmüş diyor naber!
K – Her lafa maydanoz olma.
KA- Bende turp olurum o zaman.
K – Sus da yürü ardım sıra. Şimdi aklıma geldi evden çıkarken unuttum, kapıyı kilitledin mi?
KA- Kilitledim buba.
K – Aferin, anahtarı yanına aldın mı?
KA- Almadım.
K – Ya ne yaptın?
KA- Kapının üstünde bıraktım.
K – Aferin. Ne, kapının üstünde mi bıraktın?
KA- Evet buba.
K – Niye evladım?
KA- Buba geçen gün bizim komşuya hırsız girmiş, kapıyı kırıp zarar vermişler. Bende bizim kapıyı kırmasınlar diye anahtarı kapının üstünde bıraktım.
K – Kapıyı kırmasınlar diye.
KA- Kızma buba.
K – Niye kızmayayım?
KA- Buba düşündüm.
K – Sen?
KA- Evet ben.
K – Tek başına.
KA- Evet.
K – Allah’ım sen hepimizi koru.
KA- Madem kapı bu kadar önemli...Bende söktüm, sırtıma vurup getirdim, girişe bıraktım. Bizim kapıyı kimse kıramaz buba.
K – Dur ben senin kafanı kırayım. Kaçma gel buraya. ( Pişekârı görür ) Tüh bak senin olmayan aklına uyduk yolumuzu şaşırdık. Yolumuz Çavuşdere bostanına düştü gördün mü?
KA- Buba canım hıyar çekti. Bir tane koparsana.
K – Olmaz evladım. Bu kartlaşmış tohuma kaçmış. Hem başında sahibi de yok. Hadi gel yolumuza gidelim.
P – Vay efendim maşallah! ( Kavuklu ve Kavuklu arkası korkup yere düşerler. Çocuk bağırmağa başlar. )
K – Ya Rabbim sen ne büyüksün. Ya Rabbim senin büyüklüğünü inkar eden kafirdir. Kurda kuşa can veren Allah’ım sebzevata bile can verdin, hıyar dile geldi konuşuyor.
P – Estağfurullah efendim o nasıl söz.
K – Benimde içime düştü bir köz.
P – Efendim sizi görünce hasbi hal edeyim dedim.
K – Bende öyleyim.
P – Nasıl?
K – Korkudan ishalim. Evladım şöyle dur bu sebze tekin değil.
P – Korkmayın efendim. Bende sizin gibi bir beni ademim.
KA- Ne dedi buba?
K – Nesin nesin?
P – Beni ademim.
K – Çengelköy’ün bademiymiş.
P – Maşallah hiç değişmemişsin.
K – Sende iyi yeşermişsin.
P – Uzun zamandır görüşmedik.
K – Biz gördük seni çarşıda pazarda.
P – Nerede?
K – Manav Ahmet’in tezgahında.
P – Ne yapıyordum orada?
K – Sulanmış müşteri bekliyordunuz.
P – Estağfurullah bırak latifeyi.
K – Kırk yıllık arkadaşım niye bırakayım.
P – Ne alaka?
K – Evde bekliyor beni Fatma. Tamam anladık adamsın. Çekil de yolumuza gidelim.
P – Vallahi bırakmam vefasız.
K – Ne vefası bırakmıyorsun ki iki adım gidelim.
P – Ah bîhayır beni tanımadın.
K – Bir kere değil, on kere yüz kere hayır tanımadım.
P – Efendim bana şöyle bir bak.
K – Valla yeşil yeşil ot gibi birisin.
P – Efendim beni şöyle bir süz süz.
K – Yoğurt mu yapıyoruz? Seninle iyi cacık olur.
P – Bana alıcı gözüyle bir bak.
K – Kiloya vursam kriz sonrası Türk lirasıyla beş para etmezsin.
P – Bakıyorum, sizi gözünüzden çıkaracağım.
K – Bende hesaplıyorum, senin kafanı yaracağım. Manyak mısın be adam çekil yolumuzdan ne istiyorsun bizden.
P – Sizi buldum dünyada bırakmam.
K – Yandık oğlum ısırgan tarlasındayız. Adam pıtrak dikeni gibi yapıştı.
P – Efendim nerede oturuyorsunuz?
K – Sana ne yahu.
P – Ben bu mahallenin muhtarıyım.
K – Hıyarlar adına ne büyük gelişme.
P – Efendim nerede oturuyorsunuz?
K – Toptaşı’nda.
P – Toptaşı’nın neresinde?
K – Topun namlusunda.
P – Çık oradan.
K – Çıkamam, sıkıştım.
P – Yürü Zeynep Kamile.
K – Hayda yanlış anladınız. Öyle sıkışma değil.
P – Yürü Toptaşı Caddesini.
K – Öyle desene, yürüdüm.
P – Gir dört yoldan içeri.
K – Sen gir dört kolludan içeri.
P – Gir efendim gir.
K – Yahu çoluk çocuk...
P – Gir gir.
K – Yahu abdest mabdest...
P – Gir efendim gir.
K – Çokta gençtim, gençliğime doyamadım.
P – Girdin mi?
K – Girdim.
P – Nasıl bir yer?
K – Daracık, karanlık bir yer.
P – Olur mu koskocaman sokak.
K – Ne sokağı?
P – Nalçacı Hasan sokağı.
K – Sen bir saattir sokaktan mı bahsediyorsun?
P – Sen ne anladın?
K – Park anladım park.
P – Ne parkı?
K – Karaca Ahmet parkı.
P – Girdin mi sokağa?
K – Girdim.
P – Sağ kolunda acı çeşme.
K – Iıh! Ağır geldi ben bırakıyorum.
P – Öyle değil. Sağ tarafında acı çeşme.
K – Baştan desene. Tatlı su yok mu ölüyorum susuzluktan.
P – Efendim adı öyle, suyu akmaz, tarihi çeşme.
K – Susuz çeşme dikmeyi de senden duyuyorum.
P – Vur yüzünü çeşmeye!
K – Manyak mısın be adam. Suratım darmadağın olsun, eski yazı yüzüme çıksın. Sakanın topal eşeği gibi dolaşayım ortalıkta.
P – Efendim öyle değil. Dön yüzünü çeşmeye.
K – Öyle söylesene. Döndüm yüzümü çeşmeye.!
P – Tam arkanda sütçü Ahmet!
K – Hani nerede?
P – Sütçü Ahmet’in dükkânı.
K – Ne fitne adamsın. Baştan böyle söylesene badem bozuntusu.
P – Sütçü Ahmet’i arkana alınca karşına cami sokak gelmez mi?
K – Bak hâlâ ne diyor?
P – Efendim sırtını dükkâna dönünce karşına cami sokak gelmez mi?
K – Evet sahiden cami sokak gelir. Çocukluğum orada geçti.
P – Gir sokağa. Soldan ilk ev Ali dayıların evi, onun yanında Karagözgillerin evi, onun yanındaki tahta evde Hikmet amcanın evi.
K – Bildim bildim bizim Hikmet amca.
P – Sağda camiden sonra ilk ev Yaşar Kaptanın evi değil mi?
K – Evet onların evi. Yahu Yaşar Kaptanın bir damadı vardı...Allah bir çene vermiş çan çan çan. Aynı sen.
P – Hala tanıyamadın (bilgi yelpazesi.net) mı?
K – Vay vay! Sen, yo tanıyamadım...
P – O evin yanında...
K – Bizim ev vardı.
P – Tabi sizin ev vardı efendim. Sen Çaykur emeklisi Konyalı Mehmet Efendinin oğlu Hasan Efendi değil misin?
K – Evet nereden bildin? Sen, sen İsmail? Küçük İsmail! Vay kardeşim amma değişmişsin. Büyüyünce hıyara benzemişsin.
P – Hasan Efendi eski tadın kalmamış.
K – Yanlış yerimden öptün canım.
P – Hayırdır neler yapıyorsun görüşmeyeli?
K – Uzun hikâye. Sen şu bizim oğlana biraz harçlık ver de gitsin. Öp bakayım amcanın elini.
P – Berhudar ol evladım. El öpenlerin çok olsun. Yalama evladım. ( Pişekâr Kavuklu arkasına para verir. )
K – Gel bakayım buraya. Sen düşürür kaybedersin ver bakayım. ( Kavuklu arkası çıkarken ) O kapıyı da al, götür yerine tak.
KA- Sen takamıyor musun buba. ( Çıkar. )
K – Seni edepsiz.
P – Hiddetlenme Hasan Efendi o daha çocuk.
K – Neresi çocuk koca kazık.
P – Görüşmeyeli neler yaptın anlat bakalım.
K – Canım sıkkın, boş vaktim çok. Aylak adam ne yapar.
P – Boş durmaz, iş arar.
K – Dinleyecek misin yoksa laf olsun diye mi söyledin?
P – Olur mu kardeşim sen anlat.
K – Deniz kenarına indim. Gezerim içim açılır dedim.
P – Bir derdin varsa bana da açılabilirsin Hasancım.
K – Yahu dinlemiyorsan söyle.
P – Aman efendim hassasiyet gösteriyorsun.
K – Has...bin alla hu ve nimel vekil. Ne diyordum?
P – Deniz kenarındaydın.
K – Efendim sahil boyunca yürüyorum. Canım çok sıkkın. Kaçayım buralardan diyorum.
P – Neyi kaçırdın?